> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Mantık ve Risalei Nur
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mantık ve Risalei Nur  (Okunma Sayısı 502 defa)
19 Eylül 2010, 14:35:39
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Eylül 2010, 14:35:39 »



MANTIK VE RİSALE-İ NUR



Mantık, bilinenden bilinmeyenin elde edilmesine vasıta olan ilimdir (1). Kâinattaki muazzam nizam, mantıklı düşünceyi doğurmuştur; zirâ âlemde abesiyete yer yoktur.
İslâm dini aklı kullanmayı, tefekkür ve tetebbuyu teşvik etmiştir (2). Fakat mantık, insanın yaratılış gâyesi olan ubudiyeti netice veren "Marifetullah"a visâl yolunda bir vasıtadır, yegâne sebeb değildir. Çünkü akıl, hislerin topladığı bilgiler yardımıyla bir hükme varabilir. Hisler ise sınırlıdır. Bu yüzden "hakikat"ı, bulmada akıl veya mantık, tek başına yetersiz kalmakta, kendi üstündeki "vahy"'in rehberliğine ihtiyaç duymaktadır. Bir bakıma bundan dolayı İslâm'da teslime gerektiren aklı aşan hükümler vardır; ama akla zıt hükümler yoktur.
Bu yazıda, çok geniş olan mantık konusunun sadece iki vechesine dikkat çekeceğiz: Birincisi, en çok yapılan mantık hatalarına misâller; ikincisi de, "Tevhid" nokta-i nazarında, meşhur mantık kaideleriyle, Kur'ân'ın bu asra bakan bir mânevi tefsiri olan Risâle-i Nur'da gözler önüne serilen bürhanlar.
MANTIK HATALARI
1- Sınırsız genelleme (Dicto simpliciter): "Bütün", "her", "asla", "daima", "her zaman", "hiç bir zaman" gibi kelime ve tâbirlerin geçtiği hükümlerin yanlış oldukları, birkaç istisnâ göstererek ispatlanabileceği için bunları kullanırken çok dikkatli olmak gerekir. Misal;
"Bütün kuşlar uçar"
"Avukatlar asla gerçeği söylemez."
Yeri gelmişken, bîr hükmü isbatlamanın, inkâr etmekten daha kolay olduğundan bahsedelim.
Bir hükmü inkâr etmek için, o hükümle ilgili bütün noktaları ihâta eden bir ilminiz olması gerekir. Başka bir ifadeyle, "yok" diyebilmek için, bu "yok" ile alâkalı bütün 'var"ları bilmeniz gereklidir. Meselâ, bir kitap içinde herhangi bir cümlenin olmadığını iddia ediyorsanız, bu iddianızı isbatlamak için, kitaptaki herbir cümleyi bilmeniz gerekmektedir.
Bu yüzden, "bir mesele hakkında isbat edenin sözü, nefyedenin sözüne müreccehtir." (3) Ayrıca, "Nefs'ül-emirde nefiy isbat edilemez, çünkü ihâta lâzımdır." (4) "Hususi olmayan ve has bir yere bakmayan bir nefy isbat edilmez" meşhur bir düsturdur. Meselâ, bir şeyi "dünyâda var diye" biri isbat etse, bir başkası da "dünyâda yok" dese, ilkinin bîr işâretiyle kolayca isbat edilebilen o şeyin, ikincisinin nefyini, yani ademini isbat etmesi için, bütün dünyâyı aramak ve taramak ve göstermek, belki geçmiş zamanların her tarafını dahi görmek lazım geliyor. Sonra "yoktur", "vukû bulmamıştır" diyebilir.
Bu sebeble, "dünyaya ve kâinata ve ahirete ve asırlara bakan imânî ve kudsî ve umûmi ve muhit olan meselelerin nefy ve inkârları ("melekler yoktur", "ahiret yoktur" gibi) hiç bir cihetle isbat edilemez. Belki kâinatı ihâta edecek ve ahireti görecek ve hadsiz zamanın her tarafını temaşa edecek bir nazar lâzımdır, tâ o gibi nefiyler isbat edilebilsin. (5)
2- Aceleci, düşüncesiz genelleme (Hasty generalization): Bir kümenin sadece birkaç elemanına ait delillerden hareket ederek küme genelinde hükümlere varmak, mantıksız neticeler doğurabilir. "Şu okulda üç kişiyi sigara içerken gördüm, demek ki okuldaki herkes sigara içiyor."
3- Peşin fikirlere dayalı hatalar (Ad Hominem): "Ben görmediğime inanmam!"
4- Acındırmak (Ad Misericordiam): Hisleri istismar etmekten doğan hatalardır.
"Şu adam başkan olsun, çünkü annesi yaşlıdır, karısını da yeni kaybetti."
5- Hakikata zıt Faraziye (Hypothesis Contraiy to fact):
"Adama gösterilen ilgiye, hürmete bak; kim bilir ne kadar zengindir."
6- Yanlış sebep-netice ilişkisi (Post Hock): "Ne zaman şemsiyemi unutsam yağmur yağıyor; demek yağmurun yağmasına şemsiyemi unutmam sebep oluyor."
7- Yanlış kıyas -Kıyas-ı maalfarik- (False Analogy): "Birbirine benzemeyen şeyler arasında yapılan kıyas yani, doğru olmayan ve hakikate uymayan mukayese"(6).
"İslâmiyet: Hristiyan dinine kıyas etmek, kıyas-ı maalfarıktır, o kıyas yanlıştır. Çünkü, Avrupa dinine mutaassıp olduğu zaman medeni değildir; taassubu terketti, medenileşti."(7).
"Vacibü'l-vücûdu mümkinata kıyas etmek, kıyas-ı maalfarıktır."(8).
Bu başlıkla ilgili diğer iki kıyas da şunlardır:
A) Kıyas-ı Akim: Neticesiz veya doğru netice vermeyen kıyas.(9)"... tabiatı mıstar iken masdar tahayyül etmek, lazım-ı eamm'ın vücuduyla, melzum-u ehass'ın vücudunu intâca çalışan akim bir kıyasın neticesidir."(10)
B) Kıyas-ı Hadi: Aldatıcı kıyas (11).
"Sizin bu istis'abınız ve şu mes'elenin tasavvurundaki istiğrabınız bir kıyas-ı hadi'in netice-i vehimesidir. Zira icad ve ibda-i ilâhiyi, abdin san'at ve kistine kıyas edersiniz... bu kıyas aldatıcıdır. İnsan kendini ondan kurtaramıyor.." (12).
"...maziyi müstakbale kıyas etmek, bir kıyas-ı hadi'-i müşebbittir.(13)
8- Sadece iki ihtimal üzerine kurulu hükümler (Eitheror):
"A, B'den ya büyüktür veya küçüktür" (Eşit de olabilir.).

HÜKÜM VE ÖNERME

Burada sadece iki çeşit önerme üzerinde duracağız: 1- Şartlı Önermeler: Bitişik şartlı önermelerin lüzumiye olan kısmında "mukaddeme" ile "tali" arasında bîr illiyet mevcuttur. Meselâ;
"Her ne zaman güneş doğarsa, gündüz olur." mukaddem bağ tali
"... sebeb maddi ise, müsebbebin yanında ve içinde bulunması lâzım geliyor."(14)
''Bir mevcûdun vahdeti varsa, elbette bir vahidden, bir elden sûdur edebilir."(15).
"...müteaddit eller bir işe karışsa, o iş karışır."(16).
"... kesret vahdete isnad edilmediği takdirde, vahdeti kesrete isnad etmek mecburiyeti hasıl olur "(17)
"Ayrık şartlı önermelerin "hakikiye" kısmında, eğer iki önermeden biri doğru ise, diğeri yanlıştır. İkisi birden doğru veya ikisi birden yanlış olamaz." (18).
Misal: "Sayı ya tek olur veya çift olur."
Bu tür hükümlerin grisi olmaz: Meselâ, birşey ya vardır veya yoktur, ortası olmaz. Tıpkı vücut ve adem gibi, "Kur'ân-ı Kerim'in, bir beşer kelâmı veya ALLAH'ın kelâmı olması" meselesi de böyledir. Bu meselenin ortası yoktur.
Kur'ân'ın hem bir beşer kelâmı, hem de Kelâmullah olması düşünülemediği gibi. ne bir beşer kelâmı ne de (haşa) Kelâmullah olmaması düşünelemez. Çünkü, bu kadar kıymetli bir mal ne ortada, sahipsiz kalabilir, ne de aynı anda, birbirinden çok farklı iki sahibin ortak malı olabilir, zira "hâkimiyetin şe'ni, müdahaleyi reddetmektir "(19).
Kur'ân'a bir beşer kelâmı diyenler, eğer "O'nun Kelâmullah olduğuna dair bütün bürhanları birer birer çürütse, elini O'na uzatabilir yoksa uzatamaz... Binler kat'i bürhanların mıhlarıyla Arş-ı A'zama çakılan bu muazzam pırlantayı hangi el bütün o mıhları söküp, o direkleri kesip, O'nu düşürebilir? "(20).
Bu tür önermelere verilebilecek diğer birkaç misal de şöyledir:
"Kâinatın envaını hikmet dairesinde insanın etrafında toplayıp bütün hacatına kemâl-i intizam ve inayet ile koşturmak bilbedâhe iki haletten birisidir: Ya kâinatın herbir nev'i kendi kendine insanı tanıyor, ona itaat ediyor, muavenetine koşuyor. Bu ise yüz derece akıldan uzak olduğu gibi, çok muhalatı intâç ediyor. İnsan gibi bir aciz-i mutlakta en kuvvetli bir Sultan-ı Mutlak'ın kudreti bulunmak lâzım geliyor. Veyahut bu kâinatın perdesi arkasında bir Kadir-i Mutlak'ın ilmi ile bu muavenet oluyor. Demek kâinatın enva-ı insanı tanıyor değil, belki insanı bilen ve tanıyan, merhamet eden bir Zat'ın tanımasının ve bilmesinin delilleridir." (21).
"Anâsırın herbir zerresi, herbir cism-i zîhayatta muntazaman işler veya işleyebilir. Eşyanın intizâmatı ve kavanîn-i teşekkülâtı birbirine muhaliftir. Onların nizâmatı bilinmezse, işlenilmez işlenilse de yanlışsız yapılmaz. Halbuki: Yanlışsız yapılıyor.. Öyle ise hizmet eden zerreler, ya bir ilm-i muhit sahibinin izin ve emriyle ve ilim ve irâdesiyle işliyorlar veyahut kendilerinde öyle bir muhît ilim ve kudret bulunmak lâzım geliyor" (22).
Bu meyânda modern mantığın getirdiği iki alternatif üzerinde duralım: Klasik mantıkta, bir şey ya vardır veya yoktur. Üçüncü şık düşünülemez. Modem mantıkta ise, üçüncü bir şık olarak, "saçma" ve "ihtimal" mefhumları üretilmiştir. Kalkış noktaları da Heisenberg'in belirsizlik teorisidir. "Bilindiği gibi, bir atoma bağlı bir elektronun aynı anda, hem yerini, hem de hızını tesbit edemiyoruz; çünkü mevcut araçlar bu tesbit için yetersiz kalıyor. Eğer, bir elektronun hızını biliyorsak, bu elektron sonsuz yerde bulunabilir" gibi bir hükme varıyoruz. Tabiiki, bu hüküm de elektronun "var" olup olmaması meselesini ortaya çıkarıyor. Oysa eşyânın hakikati sabittir. Sofestailer de bahsimiz haricindedir. Bu yüzden, eğer elektron maddenin bir parçası ise, onun mevcudiyetinden şüphe edilemez. Sadece kullandığımız araçların yetersizliğine karşı dikkatli olmak gerekir. Kâinatta abesiyete yer olmadığı için "saçma" mefhûmuna da ehemmiyet vermeye değmez. Zirâ, "Rûy-i zeminde mevsim-be mevsim tazelenen mahlukatın icad ve tedbirlerindeki ve tanzimat, bilbedâhe bir hikmet-i âmmeyi gösterir. Sıfat, mevsufsuz olmadığından; elbette o hikmet-i âmme, bizzarûre bir Hakîm'i gösterir" (23).
Buradaki incelik "ihtimâl" mefhûmu üzerindedir. Ayrık şartlı önermelerin "lüzûmiye" kısmına ait yukarda verdiğimiz misâllerde, acaba muhalif tarafın doğruluğuna bir ihtimâl verilebilir mi? Yani, Kur'ân'ın bir beşer kelâmı, zerrelerin birer ilâh olması mümkün müdür? İlk plânda, insanın hayâli çok olduğu için, kendisine her şey mümkünmüş gibi gelir. Aslında, ilerde göreceğimiz gibi, bu şıkların doğru olması muhaldir, mümtenîdir.
Meselâ,"...şerikler", "Mustağniyetin anhâ" ve "Mümteniatün Bizzat" Yani: Hiç onlara ihtiyaç olmadığı gibi, vücutları muhâl oldukları halde onları dâvâ etmek, sırf tahakkümîdir. Yani: Aklen, mantıken, fikren o dâvâyı ettirecek bir sebeb olmadığı için, mânâsız sözler hükmündedir. İlm-i usulce "tahakkümî" tâbir edilir. Yani: Mânâsız dâvâ-ı mücerrettir ilm-i kelâm ve ilm-i usul'ün düsturlarındandır ki, de...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 19 Eylül 2010, 14:38:50 Gönderen: Sumeyye »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mantık ve Risalei Nur
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:22:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mantık ve Risalei Nur rüya tabiri,Mantık ve Risalei Nur mekke canlı, Mantık ve Risalei Nur kabe canlı yayın, Mantık ve Risalei Nur Üç boyutlu kuran oku Mantık ve Risalei Nur kuran ı kerim, Mantık ve Risalei Nur peygamber kıssaları,Mantık ve Risalei Nur ilitam ders soruları, Mantık ve Risalei Nurönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes