> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Mantık ve Risalei Nur 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mantık ve Risalei Nur 2  (Okunma Sayısı 560 defa)
19 Eylül 2010, 14:37:46
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Eylül 2010, 14:37:46 »



MANTIK VE RİSALE-İ NUR 2

Hulfi kıyas (reductis ad absurdum): "İsbat edilmesi istenenin karşıt halinin (nakzinin) saçmalığını göstermekle isbat edilmesi istenenin doğruluğuna hükmetmektir." (50).
Meselâ: "Eğer şerik bulunsa, mütenâhi diğer bir kudret, o nihayetsiz ve gayet kemâldeki kudreti mağlub edip, bir kısım yer zabtetmek ve ona nihâyet vermek ve mânen âciz bırakıp, hadsiz olduğu halde tahdit etmek ve hiçbir mecburiyet olmadan bir mütenâhi şey, nihâyetsiz bir şey', nihâyetsiz olduğu bir vakitte nihâyet vermek ve mütenâhi yapmak lazım gelir ki; bu, muhalâtın en gayr-i makulü ve mümteniatın en katmerlisidir." (51).
"Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Eğer (O) ALLAH'dan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, O'nda birbirini tutmaz çok şeyler bulurlardı." (Nisa, 82) . "Eğer yerde, gökte ALLAH'tan başka tanrılar olsaydı, ikisi de (yer de, gök de) bozulup gitmişti" Enbiya, 22). "... âyetinin sadefinde meknûn olan bürhannüt-temanü", bu minhâca (delâil-i tevhid) bir menar-ı neyyirdir. Evet istiklâl, uluhiyetin hasse-i zâtiyesidir ve lazım zarruriyesidir." (52).
Burada, "sebr ve taksim" den de bahsetmek yerinde olur. Sebr ve taksim, "mantıkta bir isbatlama tarzı ve usulüdür. Bu iki kelime beraber kullanıldığı gibi, "delîl-i taksim, delîl-i münkasım" gibi tabirlerle de söylenir. Bu isbatlamada bir şeyin aslında bulunan vasıfları, illet olmaktan birer birer ibtal edildikten sonra, tam illet olmaya elverişli olan tesbit edilir." (53).
Meselâ; "... nasıl kulaklı ami tabakası i'câz-ı Kur'ân fehminde demiş; Kur'ân bütün dinlediğimiz ve dünyada mevcut kitaplara kıyas edilse, hiçbirisine benzemiyor ve onların derecesinde değildir, öyle ise ya Kur'ân umumun altındadır veya umumun fevkinde bir derecesi vardır. Umumun altındaki şık ise, muhal olmakla beraber, hiçbir düşman hatta şeytan dahi diyemez ve kabul etmez. Öyle ise, Kur'ân, umum kitapların fevkindedir. Öyle ise mucizedir." (54).
"... küçük hâdiseleri haber veren o kitaplar, nev'i beşerin en büyük hâdisesi olan hâdise-i Muhammediyye Aleyhissalâtü Vesselâmı haber vermemek kabil midir? İşte, madem bilbedâhe haber verecekler, her halde ya tekzib edecekler, ta ki dinlerini tahripten ve kitaplarını neshden kurtarsınlar... veya tasdik edecekler, ta ki o hakikatli Zât ile, dinleri hurafattan ve tahribattan kurtulsun. Halbuki dost ve düşmanın ittifakıyle, tekzib emâresi hiçbir kitapta yoktur. Öyle ise, tasdik vardır.''(53).
d) Düzensiz Kıyaslar: Bu çeşit kıyasların "matvi kıyas" bölümü, "ifâdede eksik fakat zihinde tam olan bir kıyastır." (56).
"Düşünüyorum, öyleyse varım" , kıyasının zihindeki tam hâli:
"Bütün düşünenler vardır.
Ben düşünüyorum,
O halde varım" şeklindedir.
Bu kıyasa birkaç misâl:
"Eşya arasındaki tevafuk, saniin vahid, ehad olduğuna delâlet ettiği gibi, aralarında bulunan muntazam tehalüf de saniin Muhtar ve Hakîm olduğuna şehadet eder." (57)
"Madde dedikleri şey ise; Sûret-i mütegayyire, hem de hareket-i zaile-i hâdiseden tecerrüt etmez. Demek hudus muhakkaktır." (58).
Bu kıyasın belki de en güzel misali şu cümledir:
"Madem ALLAH var, her şey var." (59).

TEMSİL (ANALOJİ)
"Temsil bir akıl yürütme yolu olarak iki şey arasında benzerliğe dayanıp birisi hakkında verilen bir hükmü diğeri hakkında da vermektir." (60).
Temsil'in meslek-i irşadda tartışılmaz bir yeri vardır. Zira, ... insanlar görmedikleri şeyleri kıyas ve temsiller ile bilirler." (61). Ayrıca. "... delilin müddeadan evvel ma'lum olması şarttır." (62). Bu yüzden, "... tesbih kaidesi, meçhulü maluma kıyas eder." (63).
"İlm-i mantıkça, çendan "Kıyas-ı temsili, yakin-i kat'i ifade etmiyor" denilmiş. Fakat kıyas-ı temsilinin bir nev'i var ki, mantıkin yakini bürhanından çok kuvvetlidir. Ve mantıkin birinci şeklinin birinci darbından daha yakinidir. O kısım da şudur ki: Bir temsil-i cüz'i vasıtasiyle bir hakikat-ı küllinin ucunu gösterip, hükmü o hakikate bina ediyor. O hakikatin kanunu, bir hususi maddede gösteriyor. Ta o hakikat-ı uzmâ bilinsin ve cüz'i maddeler, ona irca' edilsin. Meselâ: "Güneş, nuraniyyet vasıtasıyle, bir tek zât iken; her parlak şeyin yanında bulunuyor." temsiliyle bir kanunu hakikat gösteriliyor ki, nur ve nurani için kayıd olamaz. Uzak ve yakın bir olur. Az ve çok müsavi olur. Mekan onu zapdedemez. Hem meselâ: "Ağacın meyveleri, yaprakları: bir anda bir tarzda kolaylıkla ve mükemmel olarak bir tek merkezde, bir kanun-u emri ile teşkili ve tasviri" bîr temsildir ki, muazzam bir hakikatin ve küllî bir kanunun ucunu gösterir. O hakikat ve o hakikatin kanunu gâyet kat'i bir surette isbat eder ki, o koca kâinat dahi şu ağaç gibi o kanun-u hakikatin ve sırr-ı Ehadiyyetin bir mazharıdır, bir meydan-ı cevelanıdır.
İşte bütün sözlerdeki kıyâsat-ı temsiyyeler bu çeşitlerdeki, bürhân-ı kat'iyyi mantıkiden daha levuvetti, daha yakînidirler."(64).

"Temsil" e dair diğer misâller:
"Nasıl Güneş, ziyâ vermeksizin mümkün değildir. Öyle de uluhiyyet de peygamberleri göndermekle kendini göstermeksizin mümkün değildir." (65). "Nasıl gündüzün ziyâsı, "Güneşten geldim" der, Kur'ân dahi, "Ben, Hâlik-i âlemin beyânıyım ve kelâmıyım" der (66).
"Güneş gündüzü ve gündüz güneşi gösterdiği gibi, imânın rükünleri birbirini isbat ederler." (67).
"... ziyâsız güneşin vücudu mümkün olmadığı gibi, uluhiyet de tezâhürsüz olamaz. Tezâhürü ise irsâl-i rusül ile olur." (68).
"Nasıl şu katrelerde ve camın zerreciklerinden olan güneşçikler ve çeşit çeşit renkler, Güneşin cilve-i aksine ve in'ikasının tecellisine verilmezse, bir tek Güneşe mukabil nihayetsiz güneşleri kabul etmek iktiza eder. Aynen bunun gibi, eğer herşey Mutlak'a verilmezse, bir tek ALLAH'a mukabil nihayetsiz, belki zerrât-ı kâinat adedince ilâhları kabul etmek gibi bir divanelik hezeyanına düşmek lâzım gelir." (69).
"... nasıl bir nefer yüz muhtelif adamın idaresine verilse, yüz müşkilât olur. Ve yüz nefer, bir zabitin idaresine verilse, bir nefer hükmünde kolay olur. Öyle de: Çok muhtelif esbabın bir tek şeyin icadında ittifakları, yüz derece müşkîlâtlı olur ve pek çok eşyânın icadı, bir tek zâta verilse yüz derece kolay olur." (70).
"... bir çeşme başında su içip tatlılığını anlayan bir adam, bütün o çeşmeden teşaub eden arkları tecrübe etmeye hakkı yoktur. Zirâ menbaı birdir. Kezâlik, bir Sûrenin muarazasından âciz kalan adamın, bütün Kur'ân-ı tecrübeye hakkı yoktur. Çünkü kâtib birdir." (71)

YAKÎNİYAT
Bu tür kaziyeler kesin bilgi verirler. Zihin, bu hükümlerde şeksiz şüphesiz bir taraf seçer; seçtiği taraf da "nefs'ül emir'e" mutabık olur. Yakiniyatın bir delile ihtiyaç duyulmayan "bedîhiye" kısmının bazı bölümleri şunlardır:
Evveliyât: Akıllı her insanın tereddütsüz tasdik ve kabul edeceği hükümlerdir. "Bütün, parçadan büyüktür", gibi.
Diğer birkaç misâl: "Sıfat mevsufsuz olamaz... fiil failsiz olamaz." (72). "... sâni' masnu' içinde olamaz." (73)
Müşâhedât: Hisler vasıtasıyla tasdik edilen kaziyelerdir. Beş duyu vasıtasıyla tasdik edilen hükümlere "hissiyat" denir. "Güneş ışık saçar", gibi. Derunî, enfüsî hislerin tasdik ettiği hükümler ise "vicdaniyât ismini alır. "Eğer bir ârıza ve bir maraz olmazsa, herbir fıtrat-ı selime O'nu (Kur'ân'ı) tasdik eder. Çünki itmi'nân-ı vicdan ve istirahât-ı kalb O'nun envaliyle olur." (74).
Hadsiyât: "Hads," zihnin sür'ât-i intikâlidir (75). "Hads'de uzun düşünce ve delile ihtiyaç yoktur. Akıl, ani ve doğru bir şekilde, hükmü idrak ederek bir neticeye ulaşır.
Meselâ: "... herşeyde bir birlik var. Birlik ise, biri gösterir." (76).
"... o kâinatı güzelce tanzim eden kim ise, şu dini güzelce tanzim eden yine O'dur. Evet, o nizam-ı ekmel elbette bu nazm-ı ecmel-i ister." (77)
"Dünü getiren, yarını getirdiği gibi, mâziyi icad eden o Zât-ı Kadir, istikbali dahi icad eder. Dünyâyı yapan o Sâni'-i Hakîm, âhireti de yapar." (78) "Bir kitapta yazılı bir harf yalnız bir cihette kendisini gösterir ve kendisine delâlet eder. Fakat o harf, kâtibine çok cihetlerle delalet eder ve nakkaşını tarif eder." (79).
"Fâni bâkiye makam ve medar olâmaz." (80)
Mütevatirât: İnsanların ekseriyetinin tasdik ettiği ve akıl için muhal, imkânsız görünmeyen hükümlerdir.
"Malumdur ki, üç dört muhtelif yoldan gelenler, aynı bir hâdiseyi söyleseler, yakîni ifade eden tevatür derecesine o hâdisenin kat'i vukuuna delâlet eder.
İşte, meşrebce ve meslekçe ve isti'dadca ve asırca gayet muhtelif ayrı ayrı bütün muhakkikinin muhtelif tabakatından ve evliyânın muhtelif turuklarından ve asfiyânın muhtelif mesleklerinden ve hükemâ-i hakikiyenin muhtelif mezheblerinden olan bütün ehl-i keşif ve zevk ve şuhud ile ittifak etmişler ki; kâinat mezahirinde ve mevcudat âyinelerinde görülen mehâsin ve kemâlat, bir tek Zât-ı Vacib-ül Vücudun tecelliyat-ı kemâlidir ve Cilve-i Cemâl-i Esmâsıdır " (81).

MEŞHURÂT

Halk tarafından doğruluğu kabul edilmiş hükümlerdir.
Meselâ:............"Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir." (82)
Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir. İnsan bilmediğinin düşmanıdır (83).
Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir. İnsan ihsanın kölesidir (84).
Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir. Her gelecek yakındır (85).
Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir. Arayan bulur (86).

MAKBULÂT

İhtisas prensibidir. Bir mevzûda mütehassısı olan "kişinin sözleri makbulâttandır."
"İki ehl-i ihtisas, binler başkasına müreccahtırlar." (87).
"Bir fennin veya bir san'atın medâr-ı münakaşa olmuş bir mes'elesinde, o fennin ve o san'atın haricindeki adamlar ne kadar büyük âlim ve san'atkâr da olsalar, sözleri onda geçmez, hükümleri hüccet olmaz...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 19 Eylül 2010, 14:39:26 Gönderen: Sumeyye »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mantık ve Risalei Nur 2
« Posted on: 24 Nisan 2024, 23:14:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mantık ve Risalei Nur 2 rüya tabiri,Mantık ve Risalei Nur 2 mekke canlı, Mantık ve Risalei Nur 2 kabe canlı yayın, Mantık ve Risalei Nur 2 Üç boyutlu kuran oku Mantık ve Risalei Nur 2 kuran ı kerim, Mantık ve Risalei Nur 2 peygamber kıssaları,Mantık ve Risalei Nur 2 ilitam ders soruları, Mantık ve Risalei Nur 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes