๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 29 Ocak 2012, 01:16:26



Konu Başlığı: Kuranın altı yönü nuranidir
Gönderen: Sefil üzerinde 29 Ocak 2012, 01:16:26
Kur’an’ın altı yönü nuranidir

Bismillahirrahmanirrahim

Kur’ân’ın altı ciheti nuranîdir, sıdk ve hakkaniyetini gösterir.

Evet, altında hüccet ve burhan direkleri, üstünde sikke-i i’caz lem’aları,önünde ve hedefinde saadet-i dâreyn hediyeleri,
arkasında nokta-i istinadı vahy-i semâvî hakikatleri, sağında hadsiz ukul-ü müstakîmenin delillerle tasdikleri,
solunda selim kalblerin ve temiz vicdanların ciddî itminanları ve samimî incizapları ve teslimleri, Kur’ân’ın fevkalâde hârika, metin ve hücum edilmez bir kal’a-i semaviye-i arziye olduğunu ispat ettikleri gibi

altı makamdan dahi, onun ayn-ı hak ve sadık olduğunu ve beşerin kelâmı olmadığını ve yanlışı bulunmadığını imza eden, başta, bu kâinatta daima güzelliği izhar, iyiliği ve doğruluğu himaye ve sahtekârları ve müfterileri imha ve izale etmek âdetini bir düstur-u faaliyet ittihaz eden bu kâinatın Mutasarrıfı,

o Kur’ân’a, âlemde en makbul, en yüksek,
en hâkimâne bir makam-ı hürmet ve bir mertebe-i muvaffakiyet vermesiyle onu tasdik ve imza ettiği gibi;

İslâmiyetin menbaı ve Kur’ân’ın tercümanı olan zâtın (a.s.m.) herkesten ziyade ona itikad ve ihtiramı ve nüzûlü zamanında uyku gibi bir vaziyet-i nâimanede bulunması ve sâir kelâmları ona yetişememesi ve bir derece benzememesi ve ümmiyetiyle beraber gitmiş ve gelecek hakikî hâdisât-ı kevniyeyi gaybiyâne, Kur’ân ile tereddütsüz ve itminan ile beyan etmesi ve çok dikkatli gözlerin nazarı altında, hiçbir hile, hiçbir yanlış vaziyeti görülmeyen o tercüman bütün kuvvetiyle, Kur’ân’ın herbir hükmünü öyle iman ve tasdik edip hiçbir şey onu sarsmaması dahi Kur’ân’ın semâvî, hakkaniyetli ve kendi Hâlık-ı Rahîminin mübarek kelâmı olduğunu imza ediyor. (Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Zeyl)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
âdet : alışkanlık
âlem : dünya
aleyhissalâtü vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
ayn-ı hak ve sadık : doğru ve gerçeğin ta kendisi
beşer : insan
beyan etmek : açıklamak
dindarâne : dindarca
düstur-u faaliyet : faaliyet prensibi, kuralı
emare : belirti, işaret
fevkalâde : olağanüstü
gaybiyâne : gizli bir âlemden olarak
hadisât-ı kevniye : yaratılışa ve oluşa ait olaylar
hadsiz : sayısız, sınırsız
hakikat : gerçek, doğru
hakikatperestâne : hakkı ve hakikatı severcesine
hakikî : gerçek ve doğru
hâkimâne : hükmeder bir şekilde
hakkaniyetli : doğru, gerçek
Hâlık-ı Rahîm : sınırsız rahmet sahibi ve herşeyi yoktan yaratan Allah
itminan : tam kanaatle inanma
ittihaz etmek : edinmek, kabullenmek
izale etmek : ortadan kaldırmak, gidermek
izhar : gösterme
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kal’a-i semaviye-i arziye : dünyanın semâya ait kalesi
mertebe-i muvaffakiyet : başarı derecesi
metin : sağlam
Mutasarrıf : sonsuz tasarruf hakkı ve yetkisi olan; her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah
mübarek : bereketli, hayırlı
müfteri : iftiracı
müncezibâne : kendini kaptırarak
müştakane : şevkle, çok isteyerek
nazar : bakış
nev-i insan : insanlık
nokta-i istinad : dayanak noktası
nüzûl : iniş
ruhanî : maddî yapısı olmayan manevî varlık
saadet-i dâreyn : dünya ve âhiret mutluluğu
şehadet : şahitlik
tasdik : doğruluğunu kabul etme, onaylama
ukul-ü müstakîme : doğru yolda olan akıllar
ümmiyet : okuma yazma bilmeme