> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Kuantum fiziği ve Risâle i Nur
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuantum fiziği ve Risâle i Nur  (Okunma Sayısı 586 defa)
06 Eylül 2010, 22:11:11
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 06 Eylül 2010, 22:11:11 »



Kuantum Fiziği ve Risâle-i Nur

Bilhassa bu son ifadelerdeki “tahavvülat, harekât ve izhtizazat” terimleri ise bize çok şey söylemektedir. Bedîüzzaman Hazretleri burada açıkça Sicim Teorisinde ifade edilen “parçacıkların dalgalanmalarından, titreşimlerinden” bahsetmektedir. Bilhassa “ihtizazat” kelimesi “hafif titremeler, deprenmeler, harekete geçmeler, sallanmalar” anlamına gelmektedir ki Bedîüzzaman, Kuantum Fiziğinin “maddelerin titreşim halindeki zerrelerden” oluştuğu görüşüne benzer bir ifade ortaya koymuştur. Üstelik Sicim Teorisinin 1960’lardan sonra geliştirildiği düşünülürse, Bedîüzzaman’ın parçacıklar hakkında bu denli tutarlı görüşler ortaya koyması onun bilimsel düşünme gücünü de açıkça ortaya koymaktadır. Böyle bir dehanın kendi öz vatanında, resmi çevreler tarafından, sanki hiç yaşamamış gibi görmezden gelinmesi, oldukça acıdır.

Fizik bilimi kısaca “Madde ve madde bileşenlerini inceleyen, aynı zamanda bunların etkileşimlerini açıklamaya çalışan bir bilim dalı”(1)  olarak tanımlanabilir. İmani bakış açısıyla yani Bedîüzzaman’ın da ifadeleriyle mânâ-yı harfi ile bakıldığında Fizik bilim dalı, maddeyi yoktan var eden; nesneleri gâyet kemal ve nihâyet cemalle şekilden şekle sokan Yüce Yaratıcıyı anlatan bir daldır.

Bakın Bedîüzzaman Hazretleri bu gerçeği Risâle-i Nur Külliyatı’nda nasıl ortaya koyuyor:

 “Demek o maddeler kimin mülkü ise, bütün ondan yapılan şeyler de onundur; tarla kimin ise, mahsulât da onundur; deniz kimin ise, içindekiler de onundur.” (Yirmi İkinci Söz)

“Sizin okuduğunuz fenlerden her bir fen, kendi lisân-ı mahsusuyla, mütemâdiyen Allah'tan bahsedip, Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz.” (On Üçüncü Söz)

“İşte bu fenlere kıyasen, yüzer fünûndan herbir fen, geniş mikyâsıyla ve hususi aynasıyla ve dürbünlü gözüyle ve ibretli nazarıyla, bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelâlini esmâsıyla bildirir; sıfâtını, kemâlâtını tanıttırır.” (On Üçüncü Söz)

Bir mü’min ve Müslüman olarak kâinatı bu bakış açısının dışında anlamlandırmamız imkânsızdır. En basit ifadeyle “bir kitap kâtipsiz olmadığı gibi bu kâinat kitabı da Yaratıcısız olamaz” şeklinde dillendirebileceğimiz mantıki önerme, aslında kâinatın var oluş sırrını da açıklayan anlamlı bir cevap olmaktadır. Asrımızın büyük mütefekkirlerinden olan Bedîüzzaman’ın bilim anlayışı bu şekildedir. Ona göre “bütün ilimlerin üss-ül esası iman-ı billahtır” ki, bu inanış aslında bütün Kutsal Kitapların va’z ettiği hakîkatin tam da kendisidir.

BEDÎÜZZAMAN VE KUANTUM FİZİĞİ

Bilim bayrağını, Kur’ân’ın ruhundan uzaklaşan Müslümanların elinden alan Batı dünyası, çeşitli beşeri ideolojilerin de etkisiyle kâinatın anlamsız, hikmetsiz maddeler yığını olduğunu iddia ediyordu. Bu görüşe göre, her şey tesadüfen oluşuyordu. Kâinatın bir Yaratıcısı olduğunu savunmak Comte’un geliştirdiği ‘bilim dini’ne oldukça tersti. Güya böyle bir iddia bilimden, bilimsellikten uzaklaşmak olacaktı. Batı, inanç açısından bu denli sükutta olmasına rağmen, gerçekleştirilen bilimsel araştırmalar oldukça yoğundu. Bu yoğun araştırmalar 20. yy’da meyvelerini vermeye başladı. İlk olarak 1900 yılında Alman Fizikçi Max Planck Kuantum Mekaniğini keşfetti. Bu teoriye göre bütün maddelerin kendilerine has bir titreşimleri vardı. Kuantlar düzeyindeki en küçük maddelerde yani zerrelerde bile bu hareketler görülüyordu. Her bir maddenin kendine özgü bir frekansı ve bu frekansa uygun bir radyasyon salınımı gerçekleşiyordu.

Kuantum Fiziği alanındaki çalışmalar günümüze gelene kadar gelişerek, zenginleşerek devam etti. Schrödinger adlı bilginin geliştirdiği “Kedi Modeli” bu teoriyi açıklamak için oldukça anlamlıydı. Bilginin 1935’li yıllarda ortaya koyduğu bu tefekkürî deney, kısaca şöyle ifade edilebilir: “Sağlıklı bir kedi hava alan bir kutu içine konur. Kutuya özel bir mekanizması olan zehirli bir gaz şişesi yerleştirilir. Bu gazın şişeden kutuya yayılmasını sağlayacak mekanizma radyoaktif bir mikroskobik zerre (kuant) ile kontrol edilir. Bu gözle görülmeyen zerre kuantum fiziği yasalarına tâbidir ve aynı anda farklı yerlerde, görevlerde olabilmektedir. Kedinin yaşamı da bu zerrenin içinde bulunacağı çeşitli ihtimal seçeneklerine bağlanmıştır. Buna göre 1 saat sonra kedinin canlı ve ölü olma olasılıkları eşit olarak kabul edilmektedir.”(2) Bu deneyden anlamamız gereken şudur. Bir madde aynı anda başka yerlerde, başka zamanlarda, başka durumlarda olabilir. Bütün olasılıklar eşittir.  Her şey hem vardır, hem de yoktur.

Kuantum Fiziğinden yola çıkarak en dikkat çekici teoriyi geliştiren kişi Stephan Hawking’tir. Hawking, “Her Şeyin Teorisi” olarak adlandırılan teoriyi geliştirmek için çeşitli bilimsel görüşler ortaya atmıştır. Onun bazı görüşlerinin Risâle-i Nur’da ifade edilen pek çok hakîkatle paralellik göstermesi gerçekten şaşırtıcıdır. Bu durum Bedîüzzaman Hazretlerinin yüksek dehasını göstermekle birlikte, bir Kur’ân Tefsiri olan Risâle-i Nur’un, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerindeki bu asra bakan mucizeleri nasıl yansıttığını da ortaya koymaktadır.

 Risâle-i Nur’da sıklıkla kullanılan ‘mümkinat’, ‘imkân’ ıstılahları ilk bakışta sadece Kelam ilminin alnına giren Hudus ve İmkân delillerini ifade ediyor olarak düşünülebilir. Ancak söz, bağlamına uygun yani mukteza-yı hale mutabık bir şekilde anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu durumda Bedîüzzaman Hazretleri “mümkinat” kavramıyla kâinatta gerçekleşmiş ya da gerçekleşmemiş bütün olasılıkları da kastetmektedir. Bu durumda Bedîüzzaman’ın görüşleriyle Kuantum Fiziği arasında bir paralellik göze çarpmaktadır; işte birkaç örnek:

“O Kadîr, bütün istikbâlin, bütün mümkinâtın icâdına, bütün acâibinin izhârına muktedirdir.” (Onuncu Söz)

“Mümkinâtın (bütün imkanların)  vücud ve ademinin (varlık ve yokluğunun) müsâvâtından (eşitliğinden) ibâret olan imkânındaki muvâzenesi (dengesi) sırrıyla, az çok, büyük küçük Ona müsâvi olduğu gibi, bütün insanları birtek insan gibi bir sayha ile haşre getirebilir” (Onuncu Söz)

Focus dergisinde geçen, Bedîüzzaman’ın yukarıdaki ifadelerini andıran şu görüşlere bir dikkat edelim: “Hawking, "hiçlik" ile "varlık" arasındaki geçiş anının aydınlatılmasının, "Tanrı'nın planı"nı ortaya çıkarmak anlamına geldiğini düşünüyor.”

 Yine Schrödinger’in Kedi deneyinde ortaya konulan “bir şeyin hem var hem de yok oluşunun” eşit imkânda olduğu gerçeği Bedîüzzaman’ın: “Mümkinâtın (bütün imkanların)  vücud ve ademinin (varlık ve yokluğunun) müsâvâtından (eşitliğinden) ibâret olan imkânındaki muvâzenesi”   ifadelerinde açıkça kendini gösteriyor. Yani Bedîüzzaman’ın bu gibi pek çok ifadelerinin Kuantum fiziğinin kâinat hakkındaki görüşleri bilinmeden anlaşılmasının çok da mümkün olmayacağı sanırım anlaşılmıştır. Ancak Kuantum Fiziğinin İslam âlimlerinin görüşlerinden etkilenilerek geliştirilmiş olma olasılığını da göz ardı edemeyiz. Eskiden beri İslam Bilginleri “imkân” delilini kullanıyorlardı. “Leyse fi’l imkanu ebda’u mimma Kâne” (Bütün olanların olduklarından daha güzel bir şekilde olmalarının imkânı yoktur) özlü sözü, bu İslam Bilginlerinin “imkân” hakkındaki yoğun tefekkürleri sonucunda söylenilmiş bir sözdür. Atomun “bölünebilir bir cüz” olduğunu söyleyenler de, diğer bazı bilimsel keşifleri ilk olarak yapanlar da aynı bilginler değiller midir?

Hawking aslında bütün kâinatın üç boyutlu bir parçacık olduğunu savunuyordu. Kâinatımız hareket halindeki pek çok kâinatla birlikte hareket etmektedir. Ayrıca ona göre bütün kâinat Hologram benzeri bir yansımadan oluşmuştur:

“Büyük Patlama'nın ardından, zaman boyutu ile üç tane uzaysal (uzunluk, genişlik, yükseklik) boyut açılarak kozmik büyüklüğe dönüştü. Kalan yedi boyut, konumlarını değiştirmeden, yani sicim kadar bir alanı kaplayacak büyüklükte, bir gonca gibi sarılı olarak kaldılar. Bilim adamına göre, böyle yedi boyutlu bir yumak, evrenin her noktasında mevcut.”

“Hawking, bu noktada kendi kendine şu soruyu sormuş: "Üstünde yaşadığımız Dünya nasıl yorumlanmalı?" Yanıtını ise şöyle vermiş: "Bizim gözlemleyebildiğimiz evren, belki de hiper uzayda süzülen üç boyutlu bir bran'dan öte bir şey değil. Ve evrenimiz bu uzayın içinde yalnız değil. Çünkü sürekli yeni evrenler, yeni bran'lar doğuyor.”

“Hologramlarda, doğru açıdan bakıldığında, iki boyutlu bir yüzeyde, üç boyutlu bir nesnenin görüntüsü fark ediliyor. Başka bir deyişle, daha yüksek boyuttaki bilgiler, daha düşük boyuttaki bir oluşumun içine kodlanıyor. Öyleyse, üç boyutlu dünyamızda gerçekleşen her şey, aslında daha yüksek boyutlu bir dünya tarafından üretilmiş olabilir mi? Ya da bir paralel dünyanın sadece yansıması olabilir miyiz? Hawking'e göre bu soruların yanıtı evet!”

Bedîüzzaman’ın aşağıdaki ifadeleri yukarıdaki görüşlerle bir arada bir kere daha okunduğunda, onun bazı çevrelerce kasıtlı olarak örtülmeye çalışılan ilmi dehası bir kere daha anlaşılacaktır:

“Mesela şu menzilin dört duvarında dört tane endam aynası bulunsa, her ne kadar o menzil öteki üç aynayla beraber irtisam ediyor; fakat herbir ayna kendinin heyetine ve rengine göre eşyayı kendi içinde ihtiva eyler, kendine mahsus misalî bir menzil hükmündedir. İşte, şimdi iki adam o menzile girse, birisi bir tek aynaya bakar, der ki: "Her şey bunun içindedir." Başka aynaları ve aynaların içlerindeki suretleri işittiği vakit, mesmuâtını o tek aynadaki, iki derece gölge olmuş, hakîkati küçülmüş, tagayyür etmiş o aynanın küçük bir köşesinde tatbik eder. Hem der: "Ben öyle görüyorum, öyleyse hakîkat böyledir." Diğer adam ona der ki: "Evet, sen görüyorsun, gördüğün haktır. Fakat vakide ve nefsü'l emirde hakîkatin hakikî sureti öyle değil. Senin dikkat ettiğin ayna gibi daha başka her bir ayna içinde aynalar var; gördüğün kadar küçücük, gölgenin gölgesi değiller” (On Sekizinci Mektup)

Bedîüzzaman’ın dört endam aynasıyla ile içinde bulunduğumuz (yü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuantum fiziği ve Risâle i Nur
« Posted on: 30 Nisan 2024, 14:55:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuantum fiziği ve Risâle i Nur rüya tabiri,Kuantum fiziği ve Risâle i Nur mekke canlı, Kuantum fiziği ve Risâle i Nur kabe canlı yayın, Kuantum fiziği ve Risâle i Nur Üç boyutlu kuran oku Kuantum fiziği ve Risâle i Nur kuran ı kerim, Kuantum fiziği ve Risâle i Nur peygamber kıssaları,Kuantum fiziği ve Risâle i Nur ilitam ders soruları, Kuantum fiziği ve Risâle i Nur önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes