๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 10 Ağustos 2010, 13:05:45



Konu Başlığı: Kâinatta tasarrufları
Gönderen: Sefil üzerinde 10 Ağustos 2010, 13:05:45
Kâinatta tasarrufları görünen ef’al-i Rabbaniyenin ıtlak ve ihata ve nihayetsiz bir surette zuhurlarıdır. Ve o fiilleri takyid ve tahdid eden, yalnız hikmet ve iradedir ve mazharların kabiliyetleridir.” (Şualar) Cümlesini açıklarmısınız?


Itlak; kayıt altına alınmamak demektir. Bir fiilin mutlak bir şekilde faaliyet göstermesinin mânâsı şudur:

O fiil faaliyet gösterirken, bir başka zat, bir başka fiil, bir başka irade, bir başka kudret o icraatın önüne geçemez; ona engel olamaz.

İhata; kaplama, içine alma demektir. Bulunduğumuz şehirde gündüz vakti güneşin ışığı şehrin tamamını ihata eder. Artık o şehrin neresini aydınlık bulsak, bunun güneşten olduğunu çok iyi biliriz. Ve aydınlatma fiilinde güneşin bir ortağı olamayacağını tasdik ederiz.

Nihayetsizlik ise, bir fiilin icraatındaki sürekliliği ifade eder. Yani, o fiil sahibi kendi iradesiyle o işe son vermedikçe, işin son bulması düşünülemez.

Şimdi bu üç hakikati, gözümüzü örnek alarak seyredelim.

“Allah bir yağ parçasını terbiye ederek görür hale getiriyor.” Göz yapmak Allah’a mahsus, görme fiilini icat etmek Allah’a mahsus, ruha görme sıfatı koymak Allah’a mahsus ve ruhtaki bu sıfat ile bedendeki göz arasındaki ilgiyi kurmak da yine Allah’a mahsustur.

Bu hakikate ‘ıtlak’ açsından baktığımızda şunu anlarız:

Allah bizim ruhumuza görme sıfatı verip yüzümüze göz taktığı gibi, başka canlılara da ruh vermiş, görme vermiş, göz vermiştir. Allah, bu İlahi ikramda bulunurken bir başka irade karşısına çıkıp da onu faaliyetten men edememiştir, edemez de. Yani bütün gözleri ve görmeleri yaratan ancak Allah’tır. Bazı gözleri bir başka ilahın yarattığı vehmedildiğinde, o mutlak iradeye kayıt konulmuş, sınır biçilmiş olunur. Bir gözü yapan kim ise, bütün gözleri de yapan ancak o olabilir. Bütün gözlerin bir tek güneşe bağlanması, bu hakikati güneş gibi ilan etmiş, göstermiştir.

İhata noktasında baktığımızda şunu görürüz:

Güneş ışığının bir şehirdeki bütün menzilleri ihata etmesi gibi, Allah’ın “göz ikram etme fiili” de bütün canlıları kaplamıştır. Nerede bir ruh varsa, ona görme sıfatını veren ve o bedene göz yerleştiren ancak Allah’tır.

Nihayetsizliğe gelince, en inançsız bir kimse bile kabul eder ki, bu dünyanın sonu gelmese, yani kıyamet kopmasa ve canlılar sonsuza kadar çoğalsalar, hiçbir canlı gözsüz kalacak değildir. O halde Allah’ın “göz yapma ve gösterme” fiilleri nihayetsizdir.

İşte, göz üzerinde yaptığımız bu açıklamalar, bütün İlâhî fiiller için de düşünülebilir.

Bir karıncayı rızıklandıran kim ise bütün hayvanlar âlemini de ancak o rızıklandırabilir. Burada ‘terzik’ yani rızık verme fiilinin “ıtlakı, ihatası ve nihayetsizliği” söz konusudur.

Bir çiçeğe şekil veren kim ise, bütün dağlara, ovalara, denizlere, ırmaklara, insanlara, hayvanlara, ağaçlara şekil veren, suret giydiren de ancak o olabilir. Burada da ‘tasvir’, yani suret verme fiilinin “ıtlakı, ihatası ve nihayetsizliği” söz konusu olmuştur.