๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 09 Ekim 2011, 20:52:05



Konu Başlığı: Isparta kahramanlarına arkadaş olabilmek
Gönderen: Sefil üzerinde 09 Ekim 2011, 20:52:05
Isparta kahramanlarına arkadaş olabilmek
   
Bu şehre bir kutup, bir gavs-ı âzam gelse, “Seni on günde velâyet
derecesine çıkaracağım” dese, sen Risâle-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.
 
Feyzi kardeşim,
Sen Isparta vilâyetindeki kahramanlara benzemek istiyorsan, tam onlar gibi olmalısın. Hapishanede—Allah rahmet eylesin—mühim bir şeyh ve mürşid ve cazibedar bir Nakşî evliyasından bir zat, dört ay mütemadiyen Risâle-i Nur’un elli altmış şakirtleri içinde celbkârâne sohbet ettiği halde, yalnız birtek şakirdi muvakkaten kendine çekebildi. Mütebakisi, o cazibedar şeyhe karşı müstağnî kaldılar. Risâle-i Nur’un yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kâfi olarak kanaat veriyordu.
O şakirtlerin gayet keskin kalb ve basireti şöyle bir hakikati anlamış ki: Risâle-i Nur’a hizmet ise, imanı kurtarıyor; tarikat ve şeyhlik ise, velâyet mertebeleri kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak ise, on mü’mini velâyet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır. Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mü’mine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyi temin eder. Velâyet ise, mü'minin Cennetini genişlettirir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on neferi paşa yapmaktan ne kadar yüksek ise, bir adamın imanını kurtarmak, on adamı velî yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir.
İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalbleri görmüş ki, benim gibi biçare günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı müçtehidlere dahi tercih ettiler.
Bu hakikata binaen, bu şehre bir kutup, bir gavs-ı âzam gelse, “Seni on günde velâyet derecesine çıkaracağım” dese, sen Risâle-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.
Kastamonu Lâhikası, s. 104
***
Hafız Ali’nin buradaki kardeşlerine çok yüksek, çok tesirli yazdığı mektuba karşı başta Feyzi, Emin olarak umum namına Feyzi diyor ki: “Biz bu memleket talebeleri, Isparta kahramanlarının küçük kardeşleri, belki onların talebeleriyiz. Dersi, hizmeti ve ciddiyeti onlardan alıyoruz. Herbirisi, bizim için birer üstaddır. Onların elinden öper, arz-ı hürmet ederiz. Cenâb-ı Hak, o kahramanlardan ebeden razı olsun, âmin” diyorlar.
Kastamonu Lâhikası, s. 174
***
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bu zamanda, hususan bu sıralarda, Risâle-i Nur’un şakirtleri tam bir metanet ve tesanüt ve dikkat etmeye muhtaçtırlar. Lillahilhamd, Isparta ve havalisi kahramanları demir gibi bir metanet göstermesiyle, başka yerlere de hüsn-ü misal oldu.
Kastamonu Lâhikası, s. 285
***
Risâle-i Nur’un hizmet ettiği hakaik-i imaniye herşeyin fevkinde olduğu gibi, bu zamanda herşeyden ziyade onlara ihtiyaç var. Fakat kalbini öldürmüş, nefsini hevesatla şımarmış mülhidler, imandaki hakikatın derece-i ihtiyacını inkâr ettiklerinden, “Ehl-i diyanet ve ehl-i ilmi sevk eden, tahrik eden makasıd-ı dünyeviye ve ihtiyacatıdır” diye itham ediyorlar. O ithama göre de pek insafsızcasına onlara ilişiyorlar. Bu bedbaht mülhidleri kat’î bir surette iskât etmek, bilfiil, maddeten öyle fedakârlar lâzım ki, dünyanın en mühim meşgaleleri, belki büyük zararları onların hakaik-i imaniye ihtiyaçlarını susturmuyor. “Acaba öyleleri var mı?” diye hatırlarına geldi. Evet, vardır: İşte Isparta Vilayeti ve havalisi.

Kastamonu Lâhikası, s. 329