๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 12 Mayıs 2009, 19:15:08



Konu Başlığı: İnsanın birinci öğretmeni annesidir
Gönderen: Zehibe üzerinde 12 Mayıs 2009, 19:15:08
(http://www.risalehaber.com/images/news/57521.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu münasebetle, ben kendi şahsımda katî ve daima hissettiğim bu mânâyı beyan ediyorum:

Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.

Ezcümle: Meslek ve meşrebimin dört esasından en mühimi olan şefkat etmek ve Risale-i Nur'un da en büyük hakikati olan acımak ve merhamet etmeyi, o validemin şefkatli fiil ve halinden ve o mânevî derslerinden aldığımı yakînen görüyorum.

Evet, bu hakikî ihlâs ile hakikî bir fedakârlık taşıyan validelik şefkati sû-i istimal edilip, mâsum çocuğunun elmas hazinesi hükmünde olan âhiretini düşünmeyerek, muvakkat fâni şişeler hükmünde olan dünyaya o çocuğun mâsum yüzünü çevirmek ve bu şekilde ona şefkat göstermek, o şefkati sû-i istimal etmektir.

Evet, kadınların şefkat cihetiyle bu kahramanlıklarını hiçbir ücret ve hiçbir mukabele istemeyerek, hiçbir faide-i şahsiye, hiçbir gösteriş mânâsı olmayarak ruhunu feda ettiklerine, o şefkatin küçücük bir numunesini taşıyan bir tavuğun yavrusunu kurtarmak için arslana saldırması ve ruhunu feda etmesi ispat ediyor.

Şimdi terbiye-i İslâmiyeden ve amâl-i uhreviyeden en kıymetli ve en lüzumlu esas, ihlâstır. Bu çeşit şefkatteki kahramanlıkta o hakikî ihlâs bulunuyor. Eğer bu iki nokta o mübarek taifede inkişafa başlasa, daire-i İslâmiyede pek büyük bir saadete medar olur.

Halbuki erkeklerin kahramanlıkları mukabelesiz olamıyor; belki yüz cihette mukabele istiyorlar. Hiç olmazsa şan ve şeref istiyorlar. Fakat maattessüf biçare mübarek taife-i nisâiye, zalim erkeklerinin şerlerinden ve tahakkümlerinden kurtulmak için, başka bir tarzda, zaafiyetten ve aczden gelen başka bir nevide riyâkârlığa giriyorlar. (Lemalar 24. Lema Sh. 202)

Bediüzzaman Said NURSİ

SÖZLÜK:

ŞEFKAT : Karşılıksız, samimi sevgi besleme
MUALLİM : Öğretmen, ilim öğreten.
VÂLİDE : Anne.
MÜNÂSEBET : İki şey arasındaki uygunluk, yakınlık, bağlılık, yakışmak, vesile, alâka.
MÂNÂ : Anlam. İçyüz.
BEYÂN : Açıklama; izah; anlatma.
KASEM : Yemin.
TELKİNÂT : Aşılamalar, telkinler.
FITRAT : Yaratılış, huy, tabiat.
SÂİR : Başkası, diğeri, birşeyden geri kalan, maadâ.
MERHÛM : Ölmüş, rahmete kavuşmuş.
MÜŞÂHEDE : Görme, seyretme, şâhit olma.
MEŞREB : Âdet, huy, yaratılış, ahlâk; takip edilen usûl, yol.
YAKÎNEN : Şüphesiz olarak bilme.
MUVAKKAT : Geçici; kısa bir zaman, vakitli, fâni.
MUKABELE : Karşılık, karşılamak.
FÂİDE-İ ŞAHSİYE : Şahsî fayda.Kişisel fayda
TERBİYE-İ İSLÂMİYE : İslâmî eğitim, terbiye.
ÂMÂL-İ UHREVİYE : Âhirete ait emeller,istekler.
TÂİFE : Kavim, kabîle, takım, hususî bir sınıf meydana getiren insanlar.
MEDÂR : Sebep, vâsıta, vesîle. Yörünge.
MUKABELE : Karşılık, karşılamak.
MAATTEESSÜF : Üzülerek; üzüntüyle ifâde etmek gerekir ki.; yazıklar, teessüfler olsun; ne yazık ki.
RİYÂKÂR : Gösterişçi, içi dışı başka olan.
TAHAKKÜM : Zorbalık etme; zorla hükmetme, mânevî baskı. Diktatörlük.
ZAAFİYET : Zayıflık.




Konu Başlığı: : İnsanın birinci öğretmeni annesidir
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mayıs 2009, 20:58:03
Üstad  bu konuda aile terbiyesinin önemini acıkca ortaya koymuş üstadım haklısınız sevgiler saygılar... selsebil kardeşim müteşekkirim...


Konu Başlığı: Ynt: İnsanın birinci öğretmeni annesidir
Gönderen: Ekvan üzerinde 09 Ocak 2011, 20:18:00


    Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.

   Allah razı olsun Reyyan kardeşim..Çok önemli bir konuya değinmişsiniz..