๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 09 Ağustos 2010, 12:33:38



Konu Başlığı: İnkılâb-ı hakikat olmaz
Gönderen: Sefil üzerinde 09 Ağustos 2010, 12:33:38
Inkılâb-ı hakikat olmaz. Nev’i mütevassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, inkılâb-ı hakaikin gayrısıdır.” (Muhakemat) Cümlesini açıklarmısınız?


Her bir varlık, mahiyetiyle, suretiyle, sıfalarıyla Allah’ın ezelî ilminde takdir edilmiş ve o İlahi plan üzere yaratılmıştır. İnsanın, devenin, kuşun, balığın müstakil hakikatları vardır. Bunlardan birisi diğerinden meydana gelmiş değildir. İnsaniyet hakikatının, meselâ melek hakikatına, yahut hayvan hakikatının cin hakikatına dönüşmesi mahaldir. Bir sınıf mahlukun tekamül ile bir başka sınıfa dönüşmesinde, mesela, su ve topraktan bir çiçeğin yaratılmasında tahavvül-ü esnaf söz konusudur. Suyun ve toprağın hakikatı yine aynıdır. Bu hakikatler değişmemiş, bu iki sınıf varlıktan bir başka sınıf varlık yaratılmıştır. Nev’i mütevassıt için de bu kaide geçerlidir. Burada da yine hakikatler aynen kalmış, iki nevin birleşmesinden üçüncü bir varlık dünyaya gelmiştir. Buna misal olarak “katır” verilir. Katırın nesli devam etmez. Atın ve merkebin hakikatları da aynen devam ederler; katıra inkılap etmezler.

Her bir hayvanın ruhu müstakil yaratılmış, o ruha göre de bir beden giydirilmiştir. Tenasül yoluyla bir varlığın bir öncekilerden, yani çocuğun anne ve babadan, onların da kendi anne ve babalarından dünyaya gelmeleri İlahi bir kanundur. Ancak, hiç bir anne yahut baba çocuklarını kendileri yapmış değillerdir. Bunun aksini düşünmek bir vehm-i batıldır. Kaldı ki bu batıl vehmin ilk canlılarda hiç yeri yoktur. Yani her canlının ilk pederinin müstakillen yaratıldığı şüphesizdir.