> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > İman altı rüknünden çıkan hakikattır
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İman altı rüknünden çıkan hakikattır  (Okunma Sayısı 396 defa)
09 Ağustos 2010, 12:22:43
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 09 Ağustos 2010, 12:22:43 »



Iman altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki kabil-i inkısam olmazlar.” (Şualar) Ne demektir?


İman kelimesi, imanın altı rüknünün tamamına inanma mânâsı taşır. Bu rükünlerin hepsine inanılması halinde ‘iman’ tahakkuk eder. Bu iman, ‘tefrik kabul etmez.’ Yani bir tek iman rüknüne bile iman edilmese o inanca “iman” denmez; batıl bir inanç denilir. O halde, iman “bir vahdanî hakikattir.”

İnsan, beden ve ruhtan meydana geliyor. Beden birçok organlardan teşekkül etmiş bir ‘kül’dür. Bu ‘kül’ bazen parçalara ayrılır. Bir kaza sonunda kolunu yahut ayağını kaybeden insan, yine insandır. Ama ruh öyle değildir. Ruhtaki hisleri, duyguları ondan ayırmak mümkün olmaz.

Meselâ, görme sıfatına sahip olmayan bir ruh düşünemezsiniz. Hayat, irade, işitme, görme gibi sıfatlar da her insanın ruhunda vardır. Bedendeki bazı arızalarla bu sıfatların dış dünya ile ilgileri kesilebilir ve bir iş göremez hale gelebilirler; gözü olmayanın görmemesi, kulağı arızalı olanın işitmemesi gibi. Ancak, bu hal o sıfatların yok olması mânâsına gelmez. Nitekim, rüya âleminde o sağır insan da işitir, o kör adam da görür. Hem de uyanıkken sadece karşısındaki arkadaşlarını gören insan, uykuya daldığında yüz sene önce yaşamış dedesini görebilir ve onunla sohbet edebilir.

Nur Küllîyatında iman için “nur” tabiri kullanılır.

“İman hem nurdur, hem kuvvettir.” (Sözler)

Nurun bölünmezliği, ruhun bölünmezliğinden daha ileri seviyededir. Meselâ, sevaplar nurdurlar. Okuduğumuz otuz hatmi otuz sevdiğinize bağışladığımızda, her birine bir cüz düşeceği gibi yanlış bir fikre kapılmayız. Biliriz ki, nur bölünmez ve bu otuz hatimden hasıl olan tüm sevap, hiç bölünmeden, her sevdiğim zata aynen ulaşacaktır.

Bilindiği gibi, kül bölünür ama küllî bölünmez. Kül, bütün demektir, onun parçalara ayrılması mümkündür. Bir evin bölmeleri bir küllün cüzleridir. Gerektiğinde bu bölmelerden birini evden ayırabilirsiniz. Mesela dört odalı evinizi üç odalı hale getirebilirsiniz. Ama, bazen, öyle “kül” olur ki, onu parçaladığınızda küllün tamamı ortadan kaybolabilir. Bir atomdaki elektronların bir kısmını başka bir yere taşısanız artık o atomdan söz edilemez, ortaya bir başka atom çıkmış olur.

Bir kelime de öyle değil mi? Kelime, harflerden teşekkül etmiş bir küldür. Ama ondan bazı harfleri çıkardığınızda önceki kelimeden eser kalmaz; bir başka kelime ortaya çıkar.

İşte Bediüzzaman Hazretleri imanın böyle bir kül olduğunu nazara veriyor. İman rükünlerinden birisine inanmayan bir insanın bu inancı, Kur’anî mânâda bir iman değildir.

Küllîye gelince, o zaten bölünmez. Çünkü ‘küllî’, “teşahhusattan mücerret bir mahiyet”tir. Mücerretler ise bölünmezler; bölünen ancak müşahhastır. Mesela, yıldız dediğimiz zaman, gökyüzündeki bütün yıldızların cins ismini söylemiş oluruz. Bu isim, teşahhusattan mücerrettir. Yani, yıldız demekle belli bir gök cismini kast etmiş olmayız. Bir tek gök cismine yıldız denildiği gibi, bütün yıldızlara da aynı isim verilir. Yani bu ikincisinde yıldız mânâsı, parçalara bölünerek küçülmüş, kuvvetsiz kalmış değildir.

Üstad hazretleri, imanın da bir küllî gibi bölünemeyeceğini ifade ediyor.

Burada akla bir soru gelebilir: Aynı durum, İslâm’ın şartları için de geçerli değil midir? Bir insan İslâm’ın bazı şartlarını yerine getirse de bazılarını getirmese, İslâm dininden çıkar mı?

İslâm’ın beş rüknüne de iman etmek şarttır. Ama bu imanın amel âlemine aksetmesinde, bazı müminler ihmalkâr davranabiliyorlar. Meselâ, namaz kılmayan bir mümin, namazı tasdik ettiği ve o farzı yeri getirmemekle hata yaptığını bildiği sürece iman dairesinden çıkmaz. Çünkü, burada terk edilen, iman değil ameldir. Amelin terki ise mümini günahkâr yapar, fasık yapar, ama kâfir etmez.

Ehl-i sünnet itikadı böyledir.


Bediüzzaman Hazretleri, ‘kebair’ yani büyük günah işlemenin insanı küfre götürmediği yolundaki ehl-i sünnet itikadını açıklarken şöyle der:

“Kebairi işlemek, imansızlıktan gelmiyor, belki hiss ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin mağlubiyetinden ileri gelir.” (Lem’alar)

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İman altı rüknünden çıkan hakikattır
« Posted on: 26 Nisan 2024, 13:40:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İman altı rüknünden çıkan hakikattır rüya tabiri,İman altı rüknünden çıkan hakikattır mekke canlı, İman altı rüknünden çıkan hakikattır kabe canlı yayın, İman altı rüknünden çıkan hakikattır Üç boyutlu kuran oku İman altı rüknünden çıkan hakikattır kuran ı kerim, İman altı rüknünden çıkan hakikattır peygamber kıssaları,İman altı rüknünden çıkan hakikattır ilitam ders soruları, İman altı rüknünden çıkan hakikattırönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes