Konu Başlığı: Hz. İsa Deccali nasıl öldürecek? Gönderen: Zehibe üzerinde 11 Ekim 2010, 15:55:20 Hz. İsa Deccali nasıl öldürecek? (http://www.risalehaber.com/images/news/72312.jpg) Bismillahirrahmanirrahim Âhirzamanda Hazret-i İsa (a.s.) nüzulüne ve Deccalı öldürmesine ait ehâdis-i sahihanın mânâ-yı hakikîleri anlaşılmadığından, bir kısım zahir ulemalar, o rivayet ve hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler; veya sıhhatini inkâr edip, veya hurafevâri bir mânâ verip, âdetâ muhal bir sureti bekler bir tarzda avâm-ı Müslimîne zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri serrişte ederek hakaik-i İslâmiyeye tezyifkârâne bakıp taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehâdis-i müteşâbihenin hakiki tevillerini Kur’ân feyziyle göstermiş. Şimdilik nümune olarak birtek misal beyan ederiz. Şöyle ki: “Hazret-i İsa (a.s.) Deccalla mücadelesi zamanında, Hazret-i İsa (a.s.) onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıcı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücutça o derece Deccalın heykeli Hazret-i İsa’dan büyüktür” diye meâlinde rivayet var. Demek Deccal, Hazret-i İsa Aleyhisselâmdan on, belki yirmi misli yüksek kametli olmak lâzım gelir. Bu rivayetin zâhirî ifadesi sırr-ı teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi, nev-i beşerde câri olan âdetullaha muvafık düşmüyor. Halbuki bu rivayeti, bu hadisi,—hâşâ—muhal ve hurafe zanneden zındıkları iskât ve o zahiri, ayn-ı hakikat itikad eden ve o hadisin bir kısım hakikatlerini gözleri gördükleri halde, daha intizar eden zahirî hocaları dahi ikaz etmek için, o hadisin, bu zamanda da aynı hakikat ve tam muvafık ve mahz-ı hak müteaddit mânâlarından bir mânâsı çıkmıştır. Şöyle ki: İsevîlik dini ve o dinden gelen âdât-ı müstemirresini muhafaza hesabına çalışan bir hükûmetle, resmî ilânıyla, zulmetli pis menfaati için dinsizliğe ve bolşevizme yardım edip terviç eden diğer bir hükûmet ki, yine hasis, pis, menfaati için İslâmlarda ve Asya’da dinsizliğin intişarına taraftar olan fitnekâr ve cebbar hükûmetlerle muharebe eden evvelki hükûmetin şahs-ı mânevîsi temessül etse ve dinsizlik cereyanının bütün taraftarları da bir şahs-ı mânevîsi tecessüm eylese, üç cihetle bu müteaddit mânâları bulunan hadisin bu zaman aynen bir mânâsını gösteriyor. Eğer o galip hükûmet netice-i harbi kazansa, bu işârî mânâ dahi bir mânâ-yı sarih derecesine çıkar. Eğer tam kazanmasa da, yine muvafık bir mânâ-yı işârîdir. Birinci cihet: Din-i İsevînin hakikîsini esas tutan İsevî ruhanîlerin cemaati ve onlara karşı dinsizliği tervice başlayan cemaat tecessüm etseler, bir minare yüksekliğinde bir insanın yanında, bir çocuk kadar da olamaz. İkinci cihet: Resmî ilânıyla, “Allah’a istinad edip dinsizliği kaldıracağım, İslâmiyeti ve İslâmları himaye edeceğim” diyen bir hükûmet yüz milyon küsur iken, dört yüz milyona yakın nüfusa hükmeden bir diğer devlete ve dört yüz milyon nüfusa yakın ve onun müttefiki olan Çin’e ve Amerika’ya ve onlar ise zahîr ve müttefik oldukları olan bolşeviklere galibâne, öldürücü darbe vuran o hükûmetteki muharip cemaatin şahs-ı mânevîsiyle, mücadele ettiği dinsizlerin ve taraftarların şahs-ı mânevîleri tecessüm etse, yine minare boyunda bir insana nispeten küçük bir insanın nispeti gibi olur Bir rivayette, “Deccal dünyayı zapteder” mânâsı, “ekseriyet-i mutlaka ona taraftar olur” demektir. Şimdi de öyle oldu. Üçüncü cihet: Eğer, küre-i arzın dört kıt’aları içinde (HAŞİYE) en küçüğü olan Avrupa’nın ve bu kıt’anın da dörtte biri olmayan bir hükûmetin memleketi, ekser Asya, Afrika, Amerika, Avustralya’ya karşı galibâne harp ederek, Hazret-i İsa’nın vekâletini dâvâ eden bir devletle beraber dine istinat edip çok müstebidâne olan dinsizlik cereyanlarına karşı semavî paraşütlerle muharebe ve mücadele eden o hükûmetle, ötekilerin şahs-ı mânevîleri insan suretine girse, ceridelerin eskiden beri yaptıkları gibi, devletlerin kuvvetlerini ve hükûmetlerin derecelerini göstermek nev’inden o mânevî şahıslar dahi rû-yi zemin ceridesinde, bu asır sahifesinde birer insan suretinde tersim ve tasvirleri gibi temessül etseler, aynen ve tam tamına hadis-i şerifin mu’cizâne ihbar-ı gaybi nev’inden beyan ettiği hâdise-i âhirzamanın müteaddit mânâlarından tam bir mânâsı çıkıyor. Hattâ, şahs-ı İsâ’nın (a.s.) semâvattan nüzulü işaretiyle bir mânâ-yı işârîsi olarak Hazret-i İsâ’yı (a.s.) temsil ederek ve namına hareket eden bir taife dahi, şimdiye kadar işitilmemiş ve görülmemiş bir tarzda tayyarelerle, paraşütlerle semadan bir belâ-yı semavî gibi nüzûl ettiriyor, düşmanların arkasına indiriyor. Hazret-i İsâ’nın nüzulünün maddeten bir misalini gösteriyor. Evet, hadis-i şerifin ifadesiyle Hazret-i İsa’nın semavî nüzûlü kat’î olmakla beraber; mânâ-yı işârîsiyle başka hakikatleri ifade ettiği gibi, bu hakikate de mu’cizâne işaret ediyor. Küçük Hüsrev olan Feyzi ve Emin’in suali ve ilhahlarıyla bazı biçarelerin imanlarını şübehattan muhafaza niyetiyle bu meseleye dair yalnız bir, iki, üç satır yazmak niyet edip başlarken, ihtiyarım haricinde olarak uzun yazdırıldı. Hikmetini de anlamadık, belki bir hikmeti var diye öylece bıraktık, kusura bakmayınız. Bu fıkrada tashihe ve dikkate vakit bulamadık, müşevveş kaldı. (Kastamonu L. 50. Mektup) Bediüzzaman Said Nursi LÜGAT: Âdât-I Müstemirre : Yerleşmiş Âdetler Âdetullah : Allah’ın Tabiata Koyduğu Kanun Ve Prensipler Aleyhisselâm : Allah’ın Selâmı Onun Üzerine Olsun Arşın : Yaklaşık 68 Cm’lik Bir Ölçü Birimi Ayn-I Hakikat : Hakikatin Ta Kendisi Câri : Geçerli, Yürürlükte Cebbar : Zorba, Zalim Cereyan : Hareket, Akım Cihet : Yön, Taraf Din-İ İsevî : İsevî Dini Evvel : Önce Fitnekâr : Fitneci, Ortalığı Bozmaya Çalışan Hadis : Peygamber Efendimizin (A.S.M.) Mübarek Söz, Fiil Ve Hareketi Veya Onun Onayladığı Başkasına Ait Söz, İş Veya Davranış Hakikat : Gerçek, Doğru Hakikî : Asıl, Gerçek Hasis : Âdi, Değersiz Hâşâ : Asla, Kesinlikle Öyle Değil Heykel : Gövde Hurafe : Delile Dayanmayan Saçma İnanış İntişar : Yayılma İntizar Eden : Bekleyen İskât : Susturma İşârî Mânâ/Mânâ-Yı İşârî : Asıl Anlamın Dışında İşaret Edilen Diğer Anlam İtikad Eden : İnanan Kamet : Boy Mahz-I Hak : Hakkın, Doğru Ve Gerçeğin Ta Kendisi Mânâ-Yı Sarih : Açık Anlam Meâl : Anlam Menfaat : Çıkar, Yarar Misil : Miktar, Kat Muhal : İmkânsız, Olmayacak Şey Muharebe Eden : Savaşan Muvafık : Lâyık, Uygun Münâfi : Zıt, Aykırı Müteaddit : Bir Çok, Çeşitli Netice-İ Harb : Savaşın Sonucu Nev-İ Beşer : İnsanlar Rivâyet : Peygamberimizden Duyulan Şeylerin Nakledilmesi Sırr-I İmtihan : İmtihan Sırrı Sırr-I Teklif : Sorumluluk Ve Kulluk Sırrı Şahs-I Mânevî : Mânevî Şahıs, Belli Bir İdeal Ve Gaye Etrafında Bir Araya Gelen Topluluğun Oluşturduğu Mânevî Şahsiyet Ve Ortak Kimlik, Tüzel Kişilik Tecessüm Etme : Cisimleşme, Cisim Halinde Belirme Temessül Etme : Belirme, Görünme Terviç Eden : Revaç Veren, Yayan Terviç : Yayma Zahir : Görünen Zahirî : Dış Görünüşe Göre Hüküm Veren Zındık : Dinsiz Zulmet : Karanlık Beyan Etme : Açıklama, Anlatma Cemaat : Birlik, Topluluk Cereyan : Hareket, Akım Ceride : Gazete Cihet : Yön, Taraf Ekser : Pek Çok, En Çok Ekseriyet-İ Mutlaka : Genel Çoğunluk Galibâne : Galip Gelerek Hâdise-İ Âhirzaman : Âhirzaman Hâdisesi, Dünya Hayatının Kıyamete Yakın Son Devresindeki Meydana Gelen Olaylar Hadis-İ Şerif : Peygamber Efendimizin (A.S.M.) Mübarek Söz, Fiil Ve Hareketi Veya Onun Onayladığı Başkasına Ait Söz, İş Veya Davranış Harp Etme : Savaşma Haşiye : Dipnot Himaye Etme : Koruma İhbar-I Gaybî : Bilinmeyen Gayb Âleminden Ve Gelecekten Haber Verme İstinad Etme : Dayanma Küre-İ Arz : Yer Küre, Dünya Mânâ-Yı İşârî : Asıl Anlamın Dışında İşaret Edilen Diğer Anlam Mu’cizâne : Mu’cizeli Bir Şekilde Muharebe : Harp, Savaş Muharip : Harbeden, Savaşçı Müstebidâne : Zor Kullanarak, Diktatörce Müteaddit : Bir Çok, Çeşitli Müttefik : İttifak Etmiş, Birleşmiş Nam : Ad Nazar : Dikkat Nev’ : Çeşit, Tür Nispet : Kıyas, Oran Nispeten : Kıyasla, Oranla Nüzul : İnme Rivayet : Peygamberimizden Duyulan Şeylerin Nakledilmesi Rû-Yi Zemin : Yeryüzü Semâvât : Gökler Semâvî : Gökten Gelen Suret : Biçim, Şekil Şahs-I İsâ : Hz. İsâ’nın Şahsı Şahs-I Mânevî : Mânevî Şahıs, Belli Bir İdeal Ve Gaye Etrafında Bir Araya Gelen Topluluğun Oluşturduğu Mânevî Şahsiyet Ve Ortak Kimlik, Tüzel Kişilik Taife : Grup, Topluluk Tasvir : Şekillendirme, Resim Hâline Getirme Tecessüm Etme : Cisimleşme, Cisim Halinde Belirme Temessül Etmek : Belirmek, Görünmek Tersim : Resimleme Vekâlet : Vekillik Zahîr : Yardımcı, Destek Sağlayan Zaptetme : Tutma, Ele Geçirme Aziz : Çok Değerli, İzzetli, Saygın Bahtiyar : Talihli, Mutlu Belâ-Yı Semavî : Gökten Gelen Belâ, Musibet Biçare : Çaresiz Cenâb-I Hak : Hakkın Ta Kendisi Olan Sonsuz Şeref Ve Yücelik Sahibi Allah Ehl-İ İman : Allah’a Ve Allah’tan Gelen Herşeye İnanan Kimseler, Mü’minler Fıkra : Bölüm, Kısım Fütuhat : Fetihler, Zaferler Hadis-İ Şerif : Peygamber Efendimizin (A.S.M.) Mübarek Söz, Fiil Ve Hareketi Veya Onun Onayladığı Başkasına Ait Söz, İş Veya Davranış Hadsiz : Sınırsız, Sonsuz Hakikat : Gerçek, Doğru Hikmet : Fayda, Gaye, Sır İhtiyar Harici : İrade Dışı, Tercih Etmeden İlhah : Israr Kat’i : Kesin Maddeten : Maddî Olarak Mânâ-Yı İşârî : Asıl Anlamın Dışında İşaret Edilen Diğer Anlam Mesrur Olma : Sevindirme Mu’cizâne : Mu’cizeli Bir Şekilde, Benzerini Yapmaktan İnsanları Aciz Bırakacak Şekilde Muhafaza : Koruma Müferrah Olma : Ferah Duyma, Huzurlu Olma Müşevveş : Dağınık, Karışık, Düzensiz Nüzûl Ettirme : İndirme Nüzul : İnme Sa’y : Çalışma, Emek Sema : Hava, Gök Semavî Nüzûl : Gökten İnme Sıddık : Çok Doğru Ve Sadık Şübehat : Şüpheler, Tereddütler Şükür : Nimeti Veren Allah’a Karşı Minnet Duymak, Teşekkür Etmek Tashih : Düzeltme Tayyare : Uçak Ziyadeleşme : Artma, Çoğalma |