๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 30 Haziran 2009, 08:52:54



Konu Başlığı: Hiçbir günahkâr başkasının günahını...
Gönderen: Zehibe üzerinde 30 Haziran 2009, 08:52:54
(http://www.risalehaber.com/images/news/59047.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Adalet-i mahzâyı ifade eden "Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." (En'âm Sûresi: 6:164.) sırrına göre, bir mü'minde bulunan câni bir sıfat yüzünden, sair mâsum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adâvet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğunu; ve bahusus bir mü'minin fena bir sıfatından darılıp, küsüp, o mü'minin akrabasına adâvetini teşmil etmek,

"Muhakkak ki insan çok zalimdir." (İbrahim Sûresi: 14:34) sîga-i mübalâğa ile gayet azîm bir zulüm ettiğini, hakikat ve şeriat ve hikmet-i İslâmiye sana ihtar ettiği hâlde, nasıl kendini haklı bulursun, "Benim hakkım var" dersin?

Hakikat nazarında sebeb-i adâvet ve şerr olan fenalıklar, şer ve toprak gibi kesiftir; başkasına sirayet ve in'ikâs etmemek gerektir. Başkası ondan ders alıp şer işlese, o başka meseledir. Muhabbetin esbabı olan iyilikler, muhabbet gibi nurdur; sirayet ve in'ikâs etmek, şe'nidir. Ve ondandır ki, "Dostun dostu dosttur" sözü durub-u emsal sırasına geçmiştir. Hem onun içindir ki, "Bir göz hatırı için çok gözler sevilir" sözü umumun lisanında gezer.

İşte ey insafsız adam! Hakikat böyle gördüğü hâlde, sevmediğin bir adamın sevimli, mâsum bir kardeşine ve taallûkatına adâvet etmek ne kadar hilâf-ı hakikat olduğunu, hakikatbîn isen anlarsın. (Mektubat Sh. 255)

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:
ADÂLET-İ MAHZ(A) : Tam ve eksiksiz gerçek adâlet; ferdin cüz'i hakkını bütün insanlık için dahi olsa feda etmeyen adâlet.
SIRR : Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey.
CÂNİ : Cinâyet işleyen.
SIFAT : Nitelik, vasıf.
MAHKÛM : Aleyhinde hüküm verilmiş olan, dâvâyı kaybedip cezâlanan, birisinin hükmü altında bulunan; zorunda olan, katlanan.
ADÂVET : Düşmanlık, kin.
KİN : Gizli düşmanlık, garaz, buğz, adâvet.
HADSİZ : Sınırsız, sonsuz.
BÂHUSUS : Bilhassa, özellikle, bununla beraber.
MÜ'MİN : Allah'a ve emirlerine îmân eden, inanan.
FENÂ : Kötü
TEŞMİL : İçine alma, yayma, genişletme, genelleştirme.
SÎGA-İ MÜBÂLÂĞA : Bir şeyin pek mühim ve pek ileri olduğunu ifâde eden kelime hâli.
AZÎM : Büyük.
İHTAR : Hatırlatma, îkaz, uyarma, dikkat çekme.
HAKİKAT : Gerçek.
SEBEB-İ ADAVET : Düşman olmaya sebep.
ŞERR : Kötülük, günahkârlık.
KESİF : Koyu, çok sık ve sert, şeffaf olmayan.
SİRÂYET : Bulaşma, yayılmak, gelişmek.
İN'İKÂS : Yansıma, aksetme.
MUHABBET : Sevgi, sevmek.
ESBÂB : Sebepler.
ŞE'N : İş, gerek, tavır, hal, birşeyin özelliğinin fiilî görünümü, neticesi ve eseri.
DURÛB-U EMSÂL : Atasözleri.
TAALLÛKAT : Yakın akrabalar.
HİLÂF-I HAKİKAT : Gerçeğe zıt.
HAKİKATBÎN : Hakîkati gören, hakîkati anlayan ve hakîkate inanan.


Konu Başlığı: Ynt: Hiçbir günahkâr başkasının günahını...
Gönderen: Ekvan üzerinde 03 Nisan 2012, 17:10:51


     Başkalarının güzel taraflarını ve kendimizin ise kötü taraflarını incelemeye almak,bizi hayra ulaştıracaktır,inşaallah..Rabbim razı olsun..