๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 05 Ocak 2012, 20:51:27



Konu Başlığı: Her sene her gün taze bir kâinat gelir
Gönderen: Sefil üzerinde 05 Ocak 2012, 20:51:27
Her sene, her gün taze bir kâinat gelir
   
Her sene, her gün bir kâinat ölür, bir tazesi yerine gelir ve zerrat tarlasında mütemadiyen seyyar dünyalar ve seyyal âlemler mahsülatı alındığından...
 

Yedinci Kelime:
“Ve Yümît”tir.1 Bunun hüccetine gayet kısa bir işaret:
Evet görüyoruz ki, güz mevsiminde üç yüz bin nev zîhayat vefat namıyla terhis edilirken, her bir nev ve ferdin sahife-i amellerinin kutucukları ve işlediklerinin fihristeleri ve gelen baharda işleyeceklerinin listeleri ve bir cihette bir nevî ruhları olan tohumlarını onların yerlerinde Hafîz-i Zülcelâl’in yed-i hikmetine emanet edildiğini ve incirin tohum ve çekirdekleri gibi zerrecik o küçücük tohumları birer ruh-u bâkî gibi incir ağacının bütün kavânin-i hayatiyesini taşıyan ve bir kitap kadar kuvve-i hafızada, yazı misillü, ağacın tarihçe-i hayatını onda kader kalemiyle yazan, büyük bir kitap hükmüne getiren bir Hallak-ı Hakîm, bir Hayy-ı Lâyemût’u tanımayan, elbette değil ahmak bir insan ve divane bir hayvan, belki Cehennem ateşini karıştıran bir serseri şeytandan daha bedbaht ve ebedî ölüme mahkûm olur.
Evet, bu kelimelerin hüccetlerine işaret eden küllî, ihatalı ve hadsiz harika ve nihayetsiz harikaları, mu’cizeleri ihtivâ eden bu mezkur hakîmane ef’âl, failsiz olmaları yüz derece muhal ve batıl olduğu gibi, kör, âciz, şuursuz, sağır, camid, karma karışık, intizamsız, karışık, istilâcı olan esbaba istinad etmek bin derece mümtenî, esassızdır. Yoksa, toprağın her bir zerresinde hadsiz bir kudret, bir hikmet ve bütün otların ve çiçeklerin teşkilâtlarına dair pek harika ve küllî bir sanatkârlık bulunmak, havanın her bir zerresinde—Rehber’deki “Hüve Nüktesi”nin dediği gibi—bütün konuşmaları ve telefon ve radyoların kelimelerini bildirecek ve sâir zerrelere ders verecek bir kabiliyet bulunmak lâzım gelir. Bu acib fikri ise hiçbir şeytan hiçbir kimseye kabul ettiremez.
Ve bu derece akıldan, hakikatten uzak ve bütün mevcudata karşı bir tahkir ve tecavüz olan küfür ve inkârın cezası, ancak dehşetli Cehennem olabilir ve ayn-ı adalettir. Elbette öyle münkirler için, “Yaşasın Cehennem!” dememiz lâzım.

Sekizinci Kelime:
“Ve Hüve Hayyun Lâyemut”tur.2 Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret şudur:
Meselâ, nasıl, gündüzde, çalkalanan bir deniz yüzünde ve akan bir nehir üstündeki kabarcıklarda görünen güneşcikler gitmeleriyle arkalarından gelen yeni kabarcıklar, aynen gidenler gibi güneşçikleri gösterip gökteki güneşe işaret ve şahadet ederler ve zeval ve vefatlarıyla bir daimî güneşin mevcudiyetine ve bekasına delâlet ederler; aynen öyle de, her vakit değişen kâinat denizinin yüzünde ve tazelenen hadsiz fezasında ve zerrat tarlasında, bütün hadisatı ve fani mevcudatı kucağına alarak beraber çalkalanan zaman nehrinin içinde, mahlûkat mütemadiyen sür'atle akıp gidiyorlar, zahirî sebepleriyle beraber vefat ediyorlar, her sene, her gün bir kâinat ölür, bir tazesi yerine gelir ve zerrat tarlasında mütemadiyen seyyar dünyalar ve seyyal âlemler mahsülatı alındığından, elbette, kabarcıklar ve güneşcikler zevalleriyle daimî bir güneşi gösterdikleri gibi, o hadsiz mahlûkat ve mahsülâtın vefatları ve zahirî sebepleriyle beraber kemal-i intizamla terhisleri, gündüz gibi şüphesiz, güneş gibi zahir bir kat’iyette, “Bir Hayy-ı Layemut’un, bir Şems-i Sermedî’nin, bir Hallak-ı Bakî’nin ve bir Kumandan-ı Akdes’in vücub-u vücudu ve vahdeti ve mevcudiyeti, kâinatın mevcudiyetinden bin derece zahir ve kat’îdir” diye, bütün mevcudat, ayrı ayrı ve beraber şehadet ederler.
İşte, kâinatı dolduran bu yüksek sesleri ve kuvvetli şehadetleri işitmeyen ve kulak vermeyen, ne derece sağır ve ahmak ve cani olduğunu elbette anladınız.

Dipnotlar:
1- Ölümü yaratan ve bakî âleme alan O’dur.
2- O ezelî ve ebedi hayat sahibidir.

Şuâlar, On Beşinci Şuâ, (yeni tanzim) s. 940
LÛGATÇE:
zerrat: Zerreler, atomlar, atom altı parçacıklar.
mütemadiyen: Sürekli, devamlı.
seyyal: Akıcı, yer değiştiren herşey.
kavânin-i hayatiye: Hayatın kanunları.
hüccet: Senet, vesika, delil.
camid: Cansız, durgun, donmuş.