๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 31 Aralık 2011, 18:54:22



Konu Başlığı: Her saat iman tazelemeye ihtiyaç var
Gönderen: Sefil üzerinde 31 Aralık 2011, 18:54:22
Her saat iman tazelemeye ihtiyaç var

Bismillahirrahmanirrahim

جَدِّدُواۤ اِيمَانَكُمْ بِلاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ ın (İmanınızı Lâ ilâhe illâllah ile yenileyiniz.”-Hadisi Şerif) hikmetini soruyorsunuz. Onun hikmeti çok Sözlerde zikredilmiştir. Bir sırr-ı hikmeti şudur ki:

İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüt ettikleri için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır. Zira insanın herbir ferdinin mânen çok efradı var.

Ömrünün seneleri adedince, belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i âhar sayılır. Çünkü, zaman altına girdiği için, o ferd-i vâhid bir model hükmüne geçer, hergün bir ferd-i âhar şeklini giyer.

Hem insanda bu taaddüt ve teceddüt olduğu gibi, tavattun ettiği âlem dahi seyyardır. O gider, başkası yerine gelir. Daima tenevvü ediyor, hergün başka bir âlem kapısını açıyor.

İman ise, hem o şahıstaki her ferdin nur-u hayatıdır, hem girdiği âlemin ziyasıdır. لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ (Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur) ise, o nuru açar bir anahtardır.

Hem insanda madem nefis, hevâ ve vehim ve şeytan hükmediyorlar; çok vakit imanını rencide etmek için, gafletinden istifade ederek, çok hileleri ederler, şüphe ve vesveselerle iman nurunu kaparlar.

Hem zâhir-i şeriate muhalif düşen ve hattâ bazı imamlar nazarında küfür derecesinde tesir eden kelimat ve harekât eksik olmuyor. Onun için, her vakit, her saat, hergün tecdid-i imana bir ihtiyaç vardır. (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas)

Bediüzzaman Said Nursi


Konu Başlığı: Ynt: Her saat iman tazelemeye ihtiyaç var
Gönderen: Ekvan üzerinde 25 Mart 2012, 19:43:51


     Rabbim imanımızı muhafaza eylesin..Bizi son nefesimize kadar imandan ayırmasın..


Konu Başlığı: Ynt: Her saat iman tazelemeye ihtiyaç var
Gönderen: Hadice üzerinde 26 Mart 2012, 13:01:00
Amin inş ablacım

Nefis devekuşu gibidir:
On üçüncü Lem´ada şöyle geçer: "Deniliyor: Deve kuşuna demişler: "Kanatların var, uç!" O da kanatlarını kısıp, "ben deveyim" demiş, uçmamış. Fakat avcının tuzağına düşmüş. Avcı beni görmesin diye başını kuma sokmuş. Halbuki koca gövdesini dışarıda bırakmış, avcıya hedef etmiş.

Sonra ona demişler: "Madem deveyim diyorsun, yük götür!" O zaman kanatlarını açıvermiş, "Ben kuşum" demiş, yükün zahmetinden kurtulmuş. Fakat hamisiz ve yemsiz olarak avcıların hücumuna hedef olmuş.

Aynen onun gibi; kâfir, Kur´anın semavî ilânatına karşı küfr-ü mutlakı bırakıp meşkûk bir küfre inmiş. Ona denilse: "Madem mevt ve zevali, bir i´dam-ı ebedî biliyorsun; kendini asacak olan darağacı göz önünde... Ona her vakit bakan, nasıl yaşar? Nasıl lezzet alır?" O adam, Kur´anın umumî vech-i rahmet ve şümullü nurundan aldığı bir hisse ile der: Mevt i´dam değil, ihtimal beka var. Veyahud deve kuşu gibi başını gaflet kumuna sokar, tâ ki ecel onu görmesin ve kabir ona bakmasın ve zeval-i eşya ona ok atmasın!"

Şeytan sofestaidir: Sofistler cerbeze yapmasını iyi bilirlermiş. Şeytan da iyi bir cerbezecidir.

Heva da bektaşidir: Bektaşilik; her şeyin hoşuna gelenini kabul etmektir. İşin hakikat cephesinden ziyade nefsin hoşuna giden cihetiyle ilgilenirler. Aleyhte olanı lehte, lehte olanı aleyhte gösterirler.

Mesela bektaşiye sormuşlar; “niçin namaz kılmıyorsun?”
Cevaben demiş; “Kur’anda “la tekrabus salate” (namaza yaklaşmayın) buyuruluyor.” demişler; “devamını da oku” demiş; “ben hafız değilim.” Ayetin devamında “ve entüm sukara” (sarhoşken yaklaşmayın) denilmektedir. Bu misal gibi insanın hevası da her şeyin keyifli ve menfaat cephesiyle meşgul olduğundan hakikatleri tersyüz edip insanı istifade ve istifazeden mahrum bırakır.