๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 13 Mayıs 2009, 04:36:06



Konu Başlığı: Hayırda ve ihsanda israf yok, israfta da hayır yoktur
Gönderen: Zehibe üzerinde 13 Mayıs 2009, 04:36:06
(http://www.risalehaber.com/images/news/56751.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

ALTINCI NÜKTE

İktisat ve hıssetin çok farkı var. Tevazu, nasıl ki ahlâk-ı seyyieden olan tezellülden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memdûhadır. Ve vakar, nasıl ki kötü hasletlerden olan tekebbürden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memdûhadır. Öyle de, ahlâk-ı âliye-i Peygamberiyeden olan ve belki kâinattaki nizam-ı hikmet-i İlâhiyenin medarlarından olan iktisat ise, sefillik ve bahillik ve tamahkârlık ve hırsın bir halitası olan hısset ile hiç münasebeti yok. Yalnız sureten bir benzeyiş var. Bu hakikati teyid eden bir vakıa:

Sahabenin Abâdile-i Seb'a-i meşhuresinden olan Abdullah ibni Ömer Hazretleri ki, Halife-i Resulullah olan Faruk-u Âzam Hazret-i Ömer'in (r.a.) en mühim ve büyük mahdumu ve Sahabe âlimlerinin içinde en mümtazlarından olan o zât-ı mübarek çarşı içinde, alışverişte, kırk paralık bir meseleden, iktisat için ve ticaretin medarı olan emniyet ve istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş. Bir Sahabe ona bakmış. Rû-yi zeminin halife-i zîşânı olan Hazret-i Ömer'in mahdumunun kırk para için münakaşasını acip bir hısset tevehhüm ederek, o imamın arkasına düşüp, ahvâlini anlamak ister.

Baktı ki, Hazret-i Abdullah hane-i mübarekine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti.

Uzaktan bakan o Sahabe merak etti. Gitti, o fakirlere sordu: "İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?"

Herbirisi dedi: "Bana bir altın verdi."

O Sahabe dedi: "Fesübhânallah! Çarşı içinde kırk para için böyle münakaşa etsin de, sonra hanesinde iki yüz kuruşu kimseye sezdirmeden, kemâl-i rıza-yı nefisle versin!" diye düşündü. Gitti, Hazret-i Abdullah ibni Ömer'i gördü, dedi:

"Ya imam, bu müşkülümü hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, hanende de şöyle yapmışsın."

Ona cevaben dedi ki: "Çarşıdaki vaziyet iktisattan ve kemâl-i akıldan ve alışverişin esası ve ruhu olan emniyetin, sadakatin muhafazasından gelmiş bir hâlettir, hısset değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ruhun kemâlinden gelmiş bir hâlettir. Ne o hıssettir ve ne de bu israftır."
İmam-ı Âzam, bu sırra bir işaret olarak  demiş. Yani, "Hayırda ve ihsanda-fakat müstehak olanlara-israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur." (Lemalar Sh. 148)
Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLER:

HISSET : Cimrilik, alçaklık, bâhillik, tamahkârlık.
TEVÂZU : Alçak gönüllülük, kibirsizlik, mahviyet.
AHLÂK-I SEYYİE : Kötü huylar, çirkin ahlâk.
TEZELLÜL : Alçalma, hor ve hakir olma, zillete düşme.
HASLET-İ MEMDÛHA : Övülmüş ahlâk, medhe lâyık huy ve hasletler.
VAKAR : Ağırbaşlılık; yumuşak ve heybetli oluş, ciddiyet, izzet.
TEKEBBÜR : Kibirlenme, kendini büyük sayma.
AHLÂK-I ÂLİYE-İ PEYGAMBERİYE : Peygamberimizin (a.s.m.) yüksek ahlâkı.
NİZÂM-I HİKMET-İ İLÂHİYE : Cenâb-ı Allah\'ın hikmetiyle kurduğu düzen.
BAHÎLLİK : Cimrilik.
TAMAHKÂR : Aç gözlü, cimri.
HALİTA : Karışım. Karma.
ABÂDİLE-İ SEB\'A[-İ MEŞHÛRE] : Abdullah isimli meşhur yedi Sahâbe. (Abdullah ibn-i Abbas, Abdullah ibn-i Ömer, Abdullah ibn-i Mesud, Abdullah ibn-i Ravaha, Abdullah ibn-i Selam, Abdullah bin Amr İbnü\'l- As, Abdullah bin Ebu Evfa)
MAHDÛM : Evlât, oğul. Kendisine hizmet edilen. Efendi.
HALÎFE-İ ZÎŞÂN : Şanlı halîfe.
HÂNE-İ MÜBÂREK : Mübârek ev.
MÜŞKÜL : Zor, güç.


Konu Başlığı: Ynt: Hayırda ve ihsanda israf yok, israfta da hayır yoktur
Gönderen: Ekvan üzerinde 12 Aralık 2010, 15:19:16

    Çok önemli bir mevzu..Allah razı olsun paylaşımınız için..