๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 18 Kasım 2010, 16:55:07



Konu Başlığı: Hac en geniş mertebede bir kulluktur
Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Kasım 2010, 16:55:07
Hac en geniş mertebede bir kulluktur

(http://www.risalehaber.com/images/news/72848.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Dördüncü Şua: İşte ey tembel nefsim! Bir nevi Mi'rac hükmünde olan namazın hakikati, sâbık temsilde bir nefer, mahz-ı lûtuf olarak huzur-u şâhâneye kabulü gibi, mahz-ı rahmet olarak Zât-ı Celîl-i Zülcemâl ve Ma'bud-u Cemîl-i Zülcelâlin huzuruna kabulündür.  -1- deyip, mânen ve hayalen veya niyeten iki cihandan geçip, kayd-ı maddiyâttan tecerrüd edip bir mertebe-i külliye-i ubûdiyete veya küllînin bir gölgesine veya bir sûretine çıkıp, bir nevi huzura müşerref olup,  -2- hitâbına, herkesin kabiliyeti nisbetinde bir mazhariyet-i azîmedir. Âdetâ, harekât-ı salâtiyede tekrarla   demekle kat-ı merâtib ve terakkiyât-ı mâneviyeye ve cüz'iyâttan devâir-i külliyeye çıkmasına bir işarettir ve mârifetimiz haricindeki kemâlât-ı kibriyâsının mücmel bir ünvânıdır. Güyâ herbir  bir basamak-ı mi'raciyeyi kat'ına işarettir. İşte şu hakikat-i salâttan mânen veya niyeten veya tasavvuren veya hayalen bir gölgesine, bir şuâına mazhariyet dahi büyük bir saadettir.

İşte hacda pek kesretli denilmesi, şu sırdandır. Çünkü, hacc-ı şerif, bilasâle herkes için, bir mertebe-i külliyede bir ubûdiyettir. Nasıl ki bir nefer, bayram gibi bir yevm-i mahsusta, ferik dairesinde, bir ferik gibi padişahın bayramına gider ve lûtfuna mazhar olur.

Öyle de, bir hacı, ne kadar âmî de olsa, kat-ı merâtib etmiş bir velî gibi, umum aktâr-ı arzın Rabb-i Azîmi ünvânıyla Rabbine müteveccihtir, bir ubûdiyet-i külliye ile müşerreftir. Elbette, hac miftâhıyla açılan merâtib-i külliye-i Rubûbiyet ve dürbünüyle nazarına görünen âfâk-ı azamet-i Ulûhiyet ve şeâiriyle kalbine ve hayaline gittikçe genişlenen devâir-i ubûdiyet ve merâtib-i kibriyâ ve ufk-u tecelliyâtın verdiği hararet, hayret ve dehşet ve heybet-i Rubûbiyet   ile teskin edilebilir ve onunla o merâtib-i münkeşife-i meşhude veya mutasavvere ilân edilebilir.

Hacdan sonra, şu mânâ-i ulvî ve küllî, muhtelif derecelerde, bayram namazında, yağmur namazında, husûf küsûf namazında, cemaatle kılınan namazda bulunur. İşte, şeâir-i İslâmiyenin, velev Sünnet kabîlinden dahi olsa, ehemmiyeti şu sırdandır. (Sözler sh. 183)

1- Allah en yüce ve en büyüktür.
2- Ancak Sana kulluk ederiz. (Fâtiha Sûresi: 5.)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
ADETÂ : Âdet olduğu üzere, her vakitki gibi, alelâde. Bayağı surette, âdi bir suretle. Düpedüz.
ÂFÂK : Ufuklar. Gökle yerin birleşir gibi göründüğü yerler. Mecaz olarak görüş ve dönüş sınırları mânâsında kullanılır.
AKTÂR-I ARZ : Yeryüzünün her tarafı.
ÂMÎ : Bilgisiz, câhil.
BİLASÂLE : Bizzat, kendisi, eli ile, başkasını vâsıta etmeden, asâletiyle.
CEMÎL-İ ZÜLCELÂL : Büyüklük sâhibi ve çok güzel olan Cenab-ı Hak.
CÜZ'İYÂT : Parçaya ait olan şeyler, ufak tefek şeyler.
DEVÂİR-İ KÜLLİYE : Geniş ve umumî daireler.
DEVÂİR-İ UBÛDİYET : Kulluk dâireleri.
FERÎK : General, korgeneral, tümgeneral.
HAREKÂT-I SALÂTİYE : Namazdaki hareketler.
HAYALEN : Hayal olarak, hayâl ederek.
HİTAB : Söz söyleme. Topluluğa veya birisine karşı konuşma.
HUZUR-U ŞÂHÂNE : Pâdişahın huzuru, makamı.
KÁBİLİYET : Dıştan gelen tesirleri alabilme gücü, kabul edebilirlik. Kabul edici yüksek bir kuvvete sahip olmak.
KAT' : Kesme, ayırma.
KAT'-I MERATİB : Mertebeleri aşıp geçme.
KAT'-I MERATİB : Mertebeleri aşıp geçme.
KAYD-I MADDİYAT : Maddenin bittiği yer.
KEMÂLÂT-I KİBRİYÂ : Sonsuz büyüklük sâhibi Allah'ın kemâlâtı.
KESRET : Çokluk, sıklık, çeşitlilik.
KÜLLÎ : Bütüne mensup parçalardan ve fertlerden meydana gelen, umumî, bütün.
MA'BUD-U Bİ-L HAK : Hak olan ma'bud. Hakkıyla ibadete lâyık olan Allah (C.C.)
MAHZ-I LÜTUF : İyilik ve ihsanın tâ kendisi.
MAHZ-I RAHMET : Rahmetin tâ kendisi.
MÂNEN : Mânâ îtibâriyle ve mânevî olarak.
MÂRİFET : Bilgi, bilme, tanıma, hüner, anlatma, övme.
MAZHARİYET-İ AZÎME : Büyük mazhariyet.
MERÂTİB-İ KİBRİYÂ : Büyüklük mertebeleri.
MERÂTİB-İ MÜNKEŞİFE-İ MEŞHUDE : Görünen, açılıp genişleyen mertebeler.
MERTEBE-İ KÜLLİYE-İ UBÛDİYET : Kulluğun geniş, umumî ve büyük mertebesi.
MERTEBE-İ KÜLLİYE-İ UBÛDİYET : Kulluğun geniş, umumî ve büyük mertebesi.
Mİ'RAC : Merdiven; yükselecek yer; Peygamberimizin (a.s.m.) Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna ruhen, cismen ve hâlen çıkması mu'cizesi.
Mİ'RACİYE : Mevlid-i Şerifteki #Mi'râc bölümü.#
MİFTÂH : Anahtar.
MUTASAVVER : Tasavvur edilmiş, yapılması düşünülmüş, hatırdan geçen.
MÜCMEL : Kısa, öz, muhtasar, sözü az mânâsı çok.
MÜŞERREF : Şereflenen.
MÜŞERREF : Şereflenen.
NEFER : Asker, er.
NEV : Çeşit, sınıf, cins, tür.
SÂBIK : Geçen, geçen devre, geçmiş, daha önce, önceki, evvelki.
SALÂT : Namaz.
ŞEÂİR : Alâmet; İslâmın alâmeti olan şeyler. (Dînî kıyâfet, ezan, kurban gibi.)
ŞERİF : Şerefli.
ŞUÂ : Bir ışık kaynağından uzanan ışık hüzmesi.
TASAVVUREN : Düşünerek, zihinde tasarlamak suretiyle.
TECERRÜD : Sıyrılma, soyunma, çıplak olma.
TEMSİL : Örnek, birşeyin aynısını veya mislini yapma, benzetme.
TERAKKİYAT-I MÂNEVÎYE : Mânevî ilerleme, yükselme.
UFK-U TECELLİYÂT : Tecellîlerin, görüntülerin ufku.
YEVM-İ MAHSUS : Özel gün.


Konu Başlığı: Ynt: Hac en geniş mertebede bir kulluktur
Gönderen: Ekvan üzerinde 14 Mart 2011, 19:22:12

   Öyle de, bir hacı, ne kadar âmî de olsa, kat-ı merâtib etmiş bir velî gibi, umum aktâr-ı arzın Rabb-i Azîmi ünvânıyla Rabbine müteveccihtir, bir ubûdiyet-i külliye ile müşerreftir.

  Haccın böyle büyük bir dereceye vesile olduğunu bu şekilde okumamıştım..Bunu duymaktan çok mutlu oldum..Rabbim en hayırlı vakitte bize de nasib eder inşaallah..