๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 09 Eylül 2012, 21:03:35



Konu Başlığı: Güz mevsiminde imdada yetişen nur
Gönderen: Sefil üzerinde 09 Eylül 2012, 21:03:35

Güz mevsiminde imdada yetişen nur    

   
Güz ve kış mevsimi hatıra geldi ve bana bir gaflet bastı. Ben, o kemâl-i neşe ile cilvelenen o nâzenin kavaklara ve zîhayatlara o kadar acıdım ki,
gözlerim yaş ile doldu. Kâinatın süslü perdesi altındaki ademleri, firakları ihtar ve ihsâsıyla, kâinat dolusu
firakların, zevâllerin hüzünleri başıma toplandı. Birden hakîkat-i Muhammediyenin (a.s.m.) getirdiği nur, imdâda yetişti.
 

Denizli hapsinden tahliyemizden sonra meşhur Şehir Otelinin yüksek katında oturmuştum. Karşımda güzel bahçelerde kesretli kavak ağaçları birer halka-i zikir tarzında gâyet latîf, tatlı bir sûrette hem kendileri, hem dalları, hem yaprakları, havanın dokunmasıyla, cezbedarâne ve câzibekârâne hareketle raksları, kardeşlerimin müfârakatlarından ve yalnız kaldığımdan, hüzünlü ve gamlı kalbime ilişti. Birden güz ve kış mevsimi hatıra geldi ve bana bir gaflet bastı. Ben, o kemâl-i neşe ile cilvelenen o nâzenin kavaklara ve zîhayatlara o kadar acıdım ki, gözlerim yaş ile doldu. Kâinatın süslü perdesi altındaki ademleri, firakları ihtar ve ihsâsıyla, kâinat dolusu firakların, zevâllerin hüzünleri başıma toplandı. Birden hakîkat-i Muhammediyenin (a.s.m.) getirdiği nur, imdâda yetişti. O hadsiz hüzünleri ve gamları sürurlara çevirdi. Hattâ o nûrun herkes ve her ehl-i îman gibi, benim hakkımda milyon feyzinden yalnız o vakitte o vaziyete temas eden imdat ve tesellîsi için zât-ı Muhammediyeye (a.s.m.) karşı ebediyen minnettar oldum. Şöyle ki:
Ol nazar-ı gaflet, o mübârek nâzeninleri vazifesiz, neticesiz; bir mevsimde görünüp, hareketleri, neşeden değil, belki, güyâ ademden ve firaktan titreyerek hiçliğe düştüklerini göstermekle, herkes gibi bendeki aşk-ı bekâ ve hubb-u mehâsin ve şefkat-i cinsiye ve hayatiyeye medâr olan damarlarıma o derece dokundu ki, böyle, dünyayı bir mânevî cehenneme ve aklı bir tâzib âletine çevirdiği sırada, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın beşere hediye getirdiği nur perdeyi kaldırdı. îdam, adem, hiçlik, vazifesizlik, abes, firak yerlerinde, o kavakların herbirinin yaprakları adedince hikmetleri ve mânâları ve -Risâle-i Nur’da ispat edildiği gibi-üç kısma ayrılan neticeleri ve vazifeleri var diye gösterdi.
Birinci kısım, Sâni-i Zülcelâlin esmâsına bakar. Meselâ; nasıl bir usta, hârika bir makineyi yapsa, herkes o zâta “Mâşaallah, bârekâllah” deyip alkışlar. Öyle de, o makine dahi, ondan maksud neticeleri tam tamına göstermesiyle, lisân-ı hâliyle ustasını tebrik eder, alkışlar. Her zîhayat ve herşey böyle bir makinedir; ustasını tesbihlerle alkışlar.
İkinci kısım hikmetleri ise, zîhayatın ve zîşuurun nazarlarına bakar, onlara şirin bir mütâlâagâh, birer kitâb-ı mârifet olur; mânâlarını zîşuurun zihinlerinde ve sûretlerini kuvve-i hâfızalarında ve elvâh-ı misâliyede ve âlem-i gaybın defterlerinde daire-i vücudda bırakıp, sonra âlem-i şehâdeti terk eder, âlem-i gayba çekilir. Demek, sûrî bir vücudu bırakır, mânevî ve gaybî ve ilmî çok vücudları kazanır.
Evet, mâdem Allah var ve ilmi ihâta eder; elbette adem, îdam, hiçlik, mahv, fenâ, hakîkat noktasında ehl-i îmânın dünyasında yoktur. Ve kâfirlerin dünyaları ademle, firakla, hiçlikle, fânîlikle doludur.
İşte bu hakîkati, umûmun lisânında gezen bu gelen darb-ı mesel ders verip, der:
“Kimin için Allah var, ona herşey var; ve kimin için yoksa, herşey ona yoktur, hiçtir.”
Elhâsıl: Nasıl ki, İmân ölüm vaktinde insanı îdâm-ı ebedîden kurtarıyor; öyle de, herkesin husûsi dünyasını dahi îdamdan ve hiçlik karanlıklarından kurtarıyor. Ve küfür ise, husûsan küfr-ü mutlak olsa, hem o insanı, hem husûsi dünyasını ölümle îdam edip mânevî cehennem zulmetlerine atar, hayatının lezzetlerini acı zehirlere çevirir. Hayat-ı dünyeviyeyi âhirete tercih edenlerin kulakları çınlasın. Gelsinler, buna ya bir çare bulsunlar veya îmâna girsinler, bu dehşetli hasârâttan kurtulsunlar.
Sübhâneke, lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ, inneke ente’l-Alîmü’l-Hakîm. [Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Sûresi: 32.)]

Duânıza çok muhtaç ve size çok müştak kardeşiniz
Said Nursî
Şuâlar, 11. Şuâ, “Onuncu Meseleye
Bir Hâtime Olarak İki Haşiye”,  s. 397


Konu Başlığı: Ynt: Güz mevsiminde imdada yetişen nur
Gönderen: Ceren üzerinde 06 Ağustos 2015, 16:58:49
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan Halim abi.Allah vardır ve o her şeye gücü yetendir.Can veren de odur,canı alanda odur. Rabbime inanan ,sonsuz teslim olan ve onun yolunda giden ,onun rızasını kazanmak için çalışan kullardan olalım inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Güz mevsiminde imdada yetişen nur
Gönderen: İkraNuR üzerinde 06 Ağustos 2015, 18:05:23
ve aleykümüsselam ve rahmetullah ve berekatuh.çok güzel bir paylaşım olmuş elinize sağlık. Rabbim razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Güz mevsiminde imdada yetiÅŸen nur
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 06 Ağustos 2015, 19:08:23
esselamu aleykum tabiki de insan bir baharim cabucak gittigine guzel gunlerin solduguna uzulmuyor degil ama her firtinadan sonra bir gun elbet dogar...rabbim gonlumuzu yeni dogmus bir bahar havasinda etsin insallah.....


Konu Başlığı: Ynt: Güz mevsiminde imdada yetişen nur
Gönderen: Ruhane üzerinde 26 Ocak 2016, 16:14:39
Kalp üzülür kırılır..  manevi eksıklıklerden kaynaklanan bu boslukları doldurması için yine Rabbinden gonderilen manevi guzelliklerle yıne o kalpte en guzel duygular yetisir beslenır .. Manevi anlamda dolar kendini yenıden doğmus gibi hisseder..


Konu Başlığı: Ynt: Güz mevsiminde imdada yetişen nur
Gönderen: Sevgi. üzerinde 28 Mart 2018, 00:33:34
Esselamü Aleyküm.  Mevlam gönüllerimizi yeni doğmuş bahar havasında olmasını nasip etsin inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Güz mevsiminde imdada yetişen nur
Gönderen: Mehmed. üzerinde 28 Mart 2018, 13:15:59
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun Rabbim bizleri nur yolumuzdan ayırmasın