> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri  (Okunma Sayısı 370 defa)
21 Eylül 2010, 14:52:03
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 21 Eylül 2010, 14:52:03 »



GELECEĞİN TOPLUMU ve NUR RİSÂLELERİ

Alvin Toffler, Amerikalı bir araştırmacı. Üçüncü Dalga (third wave) Yeni Güçler ve Yeni Şoklar (Powershift) adıyla Türkçe'ye çevrilen kitaplarında, dünkü ve bugünkü toplumlarla, yarının toplumunu irdeliyor. Dünyanın, tarihin, belki de en keskin virajında olduğu şu dönemde Toffler, gerçekten çok ciddî noktalara parmak basmakta ve İslâmî kaynaklarda da belli kesitleri sunulan geleceğin toplumuna 'sosyolojik' açıdan ışık tutmaktadır.

Hemen her batılı araştırmacı gibi Toffler de, araştırmasında İslâm toplumlarını nazar-ı dikkate almamış görünüyor! Tarih sathında toplumları kategorilendirirken; ve bilhassa ortak husûsiyetleriyle 'eski toplumları' sunarken, batılı toplum yapısını esas aldığı ve yarına da bugünkü standart batılı çizgiden baktığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, artık dünyanın şarkında ve garbında pek çok ilim adamı, 21. asrın 'din' asrı olacağını açık-seçik ifade etmektedir. Bu bakımdan, Toffler'in kitabının satırları arasında dolaşırken, bir yandan Üçüncü Dalga adını verdiği yarınki toplumun pek çok husûsiyetleriyle hemen Asr-ı Saadeti akla getirdiğini müşahede ettik; bir yandan da, bir Müslüman olarak, Kur'ân'ın bugünden yarının dünyasına ışık tutucu mâhiyetteki tefsiri olan Nur Risâleleri'yle, Asrın Getirdiği Tereddütler, Sonsuz Nur, İnancın Gölgesinde, Ölçü ve Yoldaki Işıklar gibi eserlerin bir an önce dünya insanlığına takdiminin âcil lüzumuna ve eğer yarının dünyasına İslâm hükmedecekse -ki, bu mevzûdaki vaadler, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak derecede açık seçiktir- bu eserlerin, bilhassa omuzlarındaki mes'ûliyetin ağırlığını hisseden mü'minlerce çok iyi hazmedilip, hayatın her safhasında uygulama sahasına geçirilmesinin vazgeçilmez gereğine daha bir kuvvetle kanaat getirdik.

Toffler, tarih çizgisinde toplumları dalgalar halinde Tarım Toplumu, Sanayi Toplumu ve Sanayi Ötesi Bilgi Toplumu diye üçe ayırmaktadır. Tarım Toplumu, sanayi inkılâbı öncesi tarih diliminin yerleşik medenî toplumudur. Bu toplumda hayatın merkezi köydü. Ekonominin, kültürün ve aile yapısının temelinde toprak vardı. Köye göre düzenlenmiş olan hayat tarzı içinde toplum; soylular, din adamları, savaşçılar ve köleler gibi sınırları belirli sınıflara ayrılmıştı. Ferdin toplum içindeki yerini mensub olduğu soy belirliyordu. Ekonomi, gayr-i merkeziyetçiydi ve her topluluk, kendi ihtiyaçlarının çoğunu kendisi karşılıyordu.

Birinci Dalga denilen Tarım Toplumu'nca güç ve iktidarın temel kaynağı kuvvet ve şiddetti. İlim, hikmet yoğunluklu ve metafizik ağırlıklıydı. Doğrular, tek ve mutlaktı. Değişim çok yavaş olup, yenilenme ihtiyacı hissedilmiyordu. Toplum içinde şekil ve sembolik davranışlar önemliydi ve halkta umûmî bir tevekkül anlayışı çerçevesinde hadiselerin gidişatına teslim olma düşüncesi hakimdi. Dairevî bir gel-git içinde idrak edilen zaman için keskin ve belirgin ölçü birimleri yoktu. Uzmanlaşma mevzû bahis olmayıp, bütünü olduğu gibi idrak etme gayreti ön plândaydı. Tüketime yönelik üretim anlayışı vardı ve ekonomi, müşahhas mal ve emek etrafında dönüyordu. Ateş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynakları kullanılıyordu. Tercih ve alternatifler olmadığı için, mevcud şartlara mecburi bir bağımlılık söz konusuydu. Ürünler ve mallar standart değildi. İçtimâî münasebetlerin kuvvetli olduğu toplumda bilgi akımı zayıf ve teknoloji çok iptidâîydi. Ulaşım ucuz ve yavaştı. Mekânlar belirgindi ve mesafeler uzundu. Yenilik ve orijinalite yok denecek kadar azdı. Toplumun birlik ve düzenini sağlamada, otorite ve korkuya dayalı şiddet hâkimdi; aynı şekilde, toplumu yönlendirmede de şiddet kâfî geliyordu. Din merkezli hayat içinde, madde ile ma'nâ, bedenle de ruh arasında denge hâkimdi. Dinî hayatı kuvvetli olan insanlar, toplumda en çok saygı gören insanlardı.

Toffler'in Birinci Dalga adını verdiği Tarım Toplumu, ana husûsiyetleriyle Avrupa Orta Çağı toplumudur. Herhangi bir kıymet hükmü karşılaştırmasında bulunmak, bu yazımızın mevzûuna dahil değilse de, en azından şu kadarını belirtmeliyiz ki, son birkaç asırdır batılı yazarların kendi gözlüklerinden tamamen kendi tarihlerine ve toplumlarına bakarak verdikleri kıymet hükümlerini aynen benimseyen İslâm dünyasının 'karanlık münevverleri', ondört asırlık İslâm toplumunu da aynı kıymet hükümlerine göre değerlendirip, 'ihanet' çapında hatalara düşmüşlerdir. Meselâ, Toffler'in Üçüncü Dalga adıyla ele alıp, Bilgi Toplumu adını verdiği geleceğin toplumunu incelerken, zaman zaman kuracağımız paralelliklerde de vurgulayacağımız gibi, İslâm'ın ondört asır önce yaşanmış Asr-ı Saâdet döneminde olsun, hattâ 'saltanat hilâfeti' denilen sonraki dönemlerde olsun, kuvvet ve şiddet, hiçbir zaman ne toplumu yönlendiren, ne de idarede tek hâkim güç kaynağı olmuştur. Ayrıca, İslâm toplumları hiçbir zaman sınıflara da ayrılmamış ve derebeylikle tanışmamıştır. Aksine, İslâm tarihi, çok güç istisnalar dışında, hukukun üstünlüğünün, ferd hürriyet ve kudsiyetinin ve kuvvet yerine hakkın hâkim olduğu bir şan-şeref tarihidir. Yine, en az beşyüz yıl, İslâm toplumlarına hâkim olmuş ilmî anlayışta elbette hikmet esas olmuş, metafiziğe husûsî bir yer verilmiş, fakat akıl, mantık, araştırma ve gerektiğinde parçalara inip inceleme asla gözardı edilmemiştir. İslâm, ilimlere müthiş bir ivme kazandırmış olup, bir batılının itirafıyla: "İnsanlık, Hz. Muhammed'e kadar % 25'lik bir gelişme kaydettiyse, sadece Hz. Muhammed (sav)’in 23 senelik peygamberliği döneminde bir % 25'lik daha ilerleme göstermiştir."

Yine, İslâm'ın ilk beş asrında bilgi akışı o kadar sür'atliydi ki, İmam-ı Gazâlî'nin: 'Tunus'ta yazılan kitap, artık Bağdat'a üç ay sonra geliyor; zamanımızda ilim geriledi''sözü, bunun en güzel delilidir. "İki günü birbirine eşit olan zarardadır" hadis-i şerifini düstur edinen Müslümanların yenilenme ihtiyacından uzak bir hayat sürmeleri düşünülemez. Aksi bir iddia, İslâm'ın o göz kamaştırıcı yayılma hızını ve manastır.

Hristiyanlığı, Mecusîlik, Mitraizm, Budizm, Hinduizm ve Maniheizm gibi tamamen pasifize edici dinlerin hâkim olduğu bir coğrafyada kitleleri her bakımdan harekete geçirip, muhteşem ve -ne yazık ki- henüz incelenememiş ve kavranamamış bir medeniyete kaynaklık edişini izahtan uzak düşecektir. Batılı araştırmacıların ve onların İslâm dünyasındaki yerli yapım mikrofonlarının düştüğü bir diğer hata da, 'din' deyince sadece Hristiyanlığı anlayıp, 'dinî yaşantısı olan insanlar' ve 'din merkezli hayat1 denince akıllarına kiliselerle manastırların ve birinci dereceden ruhbanların gelmesidir. Batı kaynaklı bu 'seküler' anlayıştır ki, İslâm'ı da aynı çerçevede değerlendirmeğe ve hayatın 'kilise-manastır' dışı yanlarını dinden ayrı tutmaya sevketmiştir. Ayrıca, Birinci Dalga toplumlarında, dinî yaşantısı sağlam olanların ön plâna çıkması, dine saygı kadar, dinin insana kazandırdığı cihanşümûl faziletlerin de insanlar nezdinde ister istemez kabûl görmesinin neticesidir.

İKİNCİ DALGA- SANAYİ TOPLUMU

Toffler'in, başlangıç tarihi olarak sanayi inkılâbını verdiği sanayi toplumu, dünkü toplumla yarının toplumu arasında bir ara kesittir ve bir an önce aşılması gereken bir anafordur.

Sanayi toplumunda hedef, tamamen dünya hayatıdır. Bilim, materyalist ağırlıklı olup, hikmetten mahrum ve 'indirgemeci-parçalı' bir anlayışa dayalıdır; dolayısıyla, sayısı gittikçe artan uzmanlıklar, bu bilim anlayışının tabiî bir ürünüdür. Bu anlayışta mutlak ve sabit doğrulara yer yoktur; bunun yerini izâfî ve çok sayıda doğru almıştır. Tabiat, her türlü kudsiyetten uzak, tüketilecek ve sömürülecek bir meta'dır. Dolayısıyla, sorumsuzca yapılan bu tüketimin insanın başına, çevre kirliliği gibi mühim felâketler açması, bir bakıma kaçınılmazdır. Değişim, hızlı ve tek yönlüdür; zaman, dairevî olmaktan çok, tek yönlü ve standart ölçü birimleriyle bölünmüş düz bir çizgi şeklinde telâkki edilmektedir. Hayata ve hâdiselere bakışta mekanistik sebeplilik esas alındığından, tabiat ötesi ve insanüstü bir hakikat, otorite ve düzenleyicinin varlığına ihtiyaç duyulmamaktadır. Bu sebepledir ki, 'determinizm' prensibiyle hâdiselerin kontrol edilip, yönlendirilebileceğine inanılmaktadır. Piyasa ve paranın hâkim olduğu ekonomik sistemde, uzmanlaşmak realitesi, emeği ve işgücünü pahalı kılmaktadır. Üretici-tüketici ayrımı keskin olup, tüketim için ve ihtiyaca yönelik üretim değil, alış-veriş için mümkün olduğu kadar çok üretim anlayışı hâkimdir. İdarî yapıda demokrasi esasmış gibi takdim edilse de, para ve servet, gerçek güç kaynağıdır. İnsanlar arası münasebetlerin sıcaklığını yitirdiği, ailevî ve içtimâî bağların alabildiğine zayıfladığı bu sistemde, ferdiyetçilik ön plâna çıkmıştır. Ve buna rağmen fert, alabildiğine zayıftır, güçsüzdür; ve dernek, parti, sendika gibi kuruluşlarda güç aramaktadır; ayrıca, yalnızlık duygusu oldukça karakteristik bir hâl almıştır. Teknokratlar daima ön plânda görünmektedir. Ağır bir bürokrasi hâkimdir. Madde ile ma'nâ arasındaki denge madde lehine, ruh ile beden arasındaki denge de beden lehine bozulmuştur. Hayat, din ve fazilet merkezli olmaktan çıkmış, ekonomi merkezli bir yörüngeye oturmuştur. Bilim ve teknolojide meydana gelen ani patlamalar neticesinde insanlar, dine sırt çevirmişlerdir.

Sanayi toplumunda işleri yönetenler, piyasayı ve bürokrasiyi ellerinde tutanlardır. Plânları yapan, ölçüleri koyan, gerekli belgeleri ve izinleri veren veya vermeyen, hep onlardır. Üretim, dağıtım, ulaştırma ve haberleşme onların elindedir. Kısacası, toplumun bölük pörçük olmuş parçalarını bir araya getiren piyasa ve bürokrasi tekeli, neticede ortaya büyük ve güçlü devletin çıkmasının da sebebidir. Sanayi ve devlet mekanizması içinde, bilimde, millî savunmada ve üretim çarkında hiyerar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri
« Posted on: 24 Nisan 2024, 15:02:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri rüya tabiri,Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri mekke canlı, Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri kabe canlı yayın, Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri Üç boyutlu kuran oku Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri kuran ı kerim, Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri peygamber kıssaları,Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleri ilitam ders soruları, Geleceğin toplumu ve Nur Risaleleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes