Konu Başlığı: Garp husumeti İslam birliğine sebeptir Gönderen: Sefil üzerinde 24 Ocak 2012, 22:18:02 Garp husumeti, İslam birliğine sebeptir
Bismillahirrahmanirrahim Dediler: “Şeriat-ı garrâdaki medeniyet nasıldır?” Dedim: “Şeriat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise ki, medeniyet-i hazıranın inkişâından inkişaf edecektir. Onun menfi esasları yerine, müspet esaslar vaz’ eder. “İşte nokta-i istinad, kuvvete bedel haktır ki, şe’ni adalet ve tevazündür. Hedef de, menfaat yerine fazilettir ki, şe’ni muhabbet ve tecazüptür. Cihetü’l-vahdet de unsuriyet ve milliyet yerine, rabıta-i dinî, vatanî, sınıfîdir ki, şe’ni samimî uhuvvet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedâfüdür. Hayatta düsturu, cidal yerine düstur-u teavündür ki, şe’ni ittihad ve tesanüttür. Hevâ yerine hüdâdır ki, şe’ni insaniyeten terakkî ve ruhen tekâmüldür. Hevâyı tahdit eder; nefsin hevesat-ı süfliyesinin teshiline bedel, ruhun hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder. “Demek, biz mağlûbiyetle ikinci cereyana takıldık ki, mazlumların ve cumhurun cereyanıdır. Başkalarından yüzde seksen fakir ve mazlumsa, İslâmdan doksan, belki doksan beştir. “Âlem-i İslâm şu ikinci cereyana karşı lâkayt veya muarız kalmakla hem istinatsız, hem bütün emeğini heder, hem onun istilâsıyla istihaleye mâruz kalmaktan ise, âkılâne davranıp onu İslâmî bir tarza çevirip, kendine hâdim kılmaktır. Zira düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur. Nasıl ki, düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır. “Şu iki cereyan birbirine zıt, hedefleri zıt, menfaatleri zıt olduğundan; birincisi dese “Öl,” diğeri diyecek “Diril.” Birinin menfaati zarar, ihtilâf, tedennî, zaaf, uyumamızı istilzam ettiği gibi; ötekinin menfaati dahi kuvvetimizi, ittihadımızı bizzarure iktiza eder. “Şark husumeti, İslâm inkişafını boğuyordu; zâil oldu ve olmalı. Garp husumeti, İslâmın ittihadına, uhuvvetin inkişafına en müessir sebeptir; bâki kalmalı.” Birden o meclisten tasdik emareleri tezahür etti. (Tarihçe-i Hayat) Bediüzzaman Said Nursi SÖZLÜK: âlem-i İslâm : İslâm dünyası bedel : karşılık bel’ olma : yutma, ortadan kaldırma câ-yı dikkat : dikkat çekici nokta cihetü’l-vahdet : birlik ciheti, yönü dehâ : büyük ve olağanüstü zekâ, akıl esbab-ı temzic : kaynaştırma, birleştirme sebepleri fazilet : güzel ahlâk, erdem ferd : birey hassa : nitelik, özellik haşmet : büyüklük, görkem, ihtişam ifsad etmek : bozmak İlâhî hidayet : Allah tarafından gösterilen hak ve doğru yol imtizac : kaynaşma, uyuşma inkişâ' : dağılma, yok olma inkişaf etmek : gelişmek, açılmak istiğna : ihtiyaç duymama istiklâl : bağımsızlık istiklâliyet : bağımsızlık istinkâf : yüz çevirme kabulde ıztırabı : kabul etmekte zorlanması, sıkıntı çekmesi kâfi : yeterli kurun-u ûlâ : ilk asırlar, ilk çağlar mecmu : toplam, bütün medeniyet-i hazıra : günümüz medeniyeti; Batı Medeniyeti menfaat : çıkar, yarar menfi : olumsuz mezc olma : birleşme, kaynaşma muhafaza : koruma muzlim : karanlık mümtaz : seçkin, üstün mürur-u a’sâr : asırların geçmesi müspet : olumlu neşet etme : doğma, meydana gelme nev’ : sınıf, tür; toplumsal sınıf nokta-i istinad : dayanak noktası nur-u hidayet : hidayet nuru; hak ve doğru yolu gösteren ışık rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî : din, sınıf ve vatan bağı ruh : hayat kaynağı, cevher sa’y : çalışma, emek sevk etmek : sürüklemek, götürmek, yöneltmek şe’n : bir şeyin gereği; özellik şeriat : Allah tarafından bildirilen emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi, İslâmiyet Şeriat-ı Ahmediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) getirdiği şeriat, İlâhî kanun ve hükümler şeriat-ı garrâ : büyük ve parlak şeriat, İslâmiyet tazammun etme : içine alma, içerme tecazüp : birbirini cezbetme; birbirine duyulan yakınlık, sempati temzic : birleştirip kaynaştırma tenasuh : ruhun başka bir bedende ve yapıda tekrar ortaya çıkması tev’em : ikiz tevazün : dengeli, ölçülü davranma unsuriyet : ırkçılık; menfi milliyetçilik vaz’ etmek : koymak |