๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 07 Ağustos 2010, 21:30:12



Konu Başlığı: Ehl-i faziletin en mühim meşrebi
Gönderen: Sefil üzerinde 07 Ağustos 2010, 21:30:12
Ehl-i faziletin en mühim meşrebi, acz ve fakr ve tevazu ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye karışmak tarzındadır. “Lillahilhamd” bu meşreb üstünde hayatımız gitmiş ve gidiyor.” (Lem’alar) Cümlesini açıklarmısınız?


Fazilet sahibi ve takva ehli insanların bir kısmı, toplum hayatından uzak durmuş, insanlarla zaruret olmadan görüşmemiş, şahsî ibadetleriyle, tefekkürleriyle, zikir ve tesbihleriyle baş başa kalmışlardır. Diğer bir kısmı ise, insanlar arasına girmiş, onların dertlerini dinlemiş kendilerine derman olmaya çalışmışlardır. Bu ikinci grup, Allah Resulünün “İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır.” hadis-i şerifleriyle methettiği, özendirdiği kâmil insanlar, büyük mürşitlerdir.

Nur Küllîyatında, bu yollardan birincisine velayet yolu, ikincisine ise risalet yolu denilir. O halde Üstad Bediüzzaman’ın yolu, insanlardan uzak kalma değil, onların içinde, onlara faydalı olma yoludur. Nitekim, “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeğe, îmanımı kurtarmağa koşuyorum.” demekle, bu vazifeyi çok ağır şartlar altında, durup dinlenmeden yaptığını bize haber vermiş ve bizi de bu ruh ile hizmet etmeye özendirmiştir.

İmdadına koştuğu insanların yanan imanları için ‘imanım’ demekle, “Müminler bir vücudun azaları gibidirler.” hadis-i şerifinin mânâsını fiilen yaşadığını göstermiş ve hasta ve yaralı bir organa diğer organların kayıtsız kalamayacağı gibi, bizim de imanları tehlikede olan insanlara yardım etmek üzere, büyük bir ceht ve gayretle çalışmamız gerektiğini ders vermiş ve bu ulvî vazifenin “acz ve fakr ve tevazu ile” yerine getirilmesine özellikle dikkatimizi çekmiştir.

Kul olduğunu hiçbir zaman unutmadan ve kulun iki temel özelliği olan acz ve fakrını bilerek tevazu ile insanların arasına karışıp onlara iman nurlarını, ibadeti, güzel ahlâkı telkin etmek büyük bir manevî cihattır.

İnsan, böyle kutsî bir davada, böyle büyük bir vazifede Allah’ın büyük bir lütfu olarak hizmet ediyorsa bunun için sonsuz hamd etmesi gerekir.

Üstadımız, kendisiyle birlikte iman ve Kur’an hizmeti veren bütün talebeleri namına, “Lillahilhamd bu meşreb üstünde hayatımız gitmiş ve gidiyor.” demekle bizlere de hamd etme görevimizi hatırlatmış oluyor.