Konu Başlığı: Dünyadan nefret ettiren 5 hal Gönderen: Zehibe üzerinde 23 Ağustos 2010, 04:09:31 (http://www.risalehaber.com/images/news/57262.jpg) Bismillahirrahmanirrahim Lâkin, zîruhların en eşrefi ve şu bayramlarda kemiyet ve keyfiyet cihetiyle en ziyade istifade eden insan, dünyaya pek çok meftun ve müptelâ olduğu halde, dünyadan nefret ve âlem-i bekàya geçmek için, eser-i rahmet olarak, iştiyak-engiz bir halet verir. Kendi insaniyeti dalâlette boğulmayan insan o haletten istifade eder, rahat-ı kalble gider. Şimdi, o haleti intaç eden vecihlerden, nümune olarak beşini beyan edeceğiz. Birincisi: İhtiyarlık mevsimiyle, dünyevî, güzel ve cazibedar şeyler üstünde fena ve zevâlin damgasını ve acı mânâsını göstererek o insanı dünyadan ürkütüp, o fâniye bedel, bir bâki matlubu arattırıyor. (1) İkincisi: İnsanın alâka peyda ettiği bütün ahbaplardan yüzde doksan dokuzu dünyadan gidip diğer bir âleme yerleştikleri için, o ciddî muhabbet saikasıyla, o ahbabın gittiği yere bir iştiyak ihsan edip, mevt ve eceli mesrurâne karşılattırıyor.(2) Üçüncüsü: İnsandaki nihayetsiz zayıflık ve âcizliği bazı şeylerle ihsas ettirip, hayat yükü ve yaşamak tekâlifi ne kadar ağır olduğunu anlattırıp, istirahate ciddî bir arzu ve bir diyar-ı âhara gitmeye samimî bir şevk veriyor. Dördüncüsü: İnsan-ı mü’mine nur-u imanla gösterir ki, mevt, idam değil, tebdil-i mekândır. Kabir ise, zulümatlı bir kuyu ağzı değil, nuraniyetli âlemlerin kapısıdır. Dünya ise, bütün şaşaasıyla, âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Elbette zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna çıkmak ve müz’iç dağdağa-i hayat-ı cismaniyeden âlem-i rahata ve meydan-ı tayeran-ı ervâha geçmek ve mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzur-u Rahmân’a gitmek, bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir. Beşincisi: Kur’ân’ı dinleyen insana, Kur’ân’daki ilm-i hakikati ve nur-u hakikatle dünyanın mahiyetini bildirmekliğiyle, dünyaya aşk ve alâka pek mânâsız olduğunu anlatmaktır. (1)Yani, insana der ve ispat eder ki: “Dünya bir kitab-ı Samedânîdir. Huruf ve kelimâtı nefislerine değil, belki başkasının Zât ve sıfât ve esmâsına delâlet ediyorlar. Öyle ise mânâsını bil, al; nukuşunu bırak, git. “Hem bir mezraadır. (2) Ek ve mahsulünü al, muhafaza et; muzahrafatını at, ehemmiyet verme. “Hem birbiri arkasında daim gelen, geçen âyineler mecmuasıdır. Öyle ise onlarda tecellî edeni bil, envârını gör ve onlarda tezahür eden esmânın tecelliyâtını anla ve Müsemmâlarını sev; ve zevâle ve kırılmaya mahkûm olan o cam parçalarından alâkanı kes. “Hem seyyar bir ticaretgâhtır. Öyle ise alışverişini yap, gel; ve senden kaçan ve sana iltifat etmeyen kafilelerin arkalarından beyhude koşma, yorulma. “Hem muvakkat bir seyrangâhtır. Öyle ise nazar-ı ibretle bak ve zahirî, çirkin yüzüne değil, belki Cemîl-i Bâkîye bakan gizli, güzel yüzüne dikkat et, hoş ve faideli bir tenezzüh yap, dön; ve o güzel manzaraları irâe eden ve güzelleri gösteren perdelerin kapanmasıyla, akılsız çocuk gibi ağlama, merak etme. “Hem bir misafirhanedir. Öyle ise, onu yapan Mihmandar-ı Kerîmin izni dairesinde ye, iç, şükret. Kanunu dairesinde işle, hareket et. Sonra arkana bakma, çık, git. Herzekârâne, fuzulî bir surette karışma. Senden ayrılan ve sana ait olmayan şeylerle mânâsız uğraşma ve geçici işlerine bağlanıp boğulma” gibi zahir hakikatlerle, dünyanın iç yüzündeki esrarı gösterip dünyadan mufarakati gayet hafifleştirir, belki hüşyar olanlara sevdirir ve rahmetinin herşeyde ve her şe’ninde bir izi bulunduğunu gösterir. İşte Kur’ân şu beş veche işaret ettiği gibi, başka hususî vecihlere dahi âyât-ı Kur’âniye işaret ediyor. Veyl o kimseye ki, şu beş vecihten bir hissesi olmaya. (Sözler 17. Söz) Bediüzzaman Said Nursi SÖZLÜK: Âcizlik : Güçsüzlük Ahbap : Sevilenler, Dostlar Alâka Peyda Etmek : İlgi Duymak Âlem-İ Bekà : Devamlı Ve Kalıcı Olan Âlem Âlem-İ Rahat : Rahat Âlemi Bâki : Sürekli Olan, Sonsuz Beyan : Açıklama Bostan-I Cinân : Cennet Bahçeleri Cazibedar : Cazibeli, Çekici Dağdağa-İ Hayat-I Cismaniye : Maddî Hayatın Sıkıntıları Dalâlet : Hak Yoldan Sapkınlık, İnançsızlık Diyar-I Âhar : Başka Memleket Dünyevî : Dünyaya Ait Eser-İ Rahmet : Rahmet Eseri Eşref : En Şerefli Fena : Gelip Geçicilik Hâlet : Hal, Durum Huzur-U Rahmân : Rahmân Olan Allah’ın Huzuru İdam : Yok Etme İhsan : Bağış, İyilik İhsas : Hissettirme İnsan-I Mü’min : İmanlı İnsan İntaç Eden : Netice Veren İştiyak : Şiddetli Arzu Ve İstek İştiyak-Engiz : Çok Arzulu Ve İstekli Kemiyet : Çokluk, Nicelik Keyfiyet : Kalite, Nitelik Lâ Ya’lemu’l-Ğaybe İllallah : Gaybı Allah’tan Başkası Bilemez Mahlûkat : Yaratıklar Matlup : İstek, İstenilen Meftun : Düşkün Mesrurâne : Sevinçli Bir Şekilde Mevt : Ölüm Meydan-I Tayeran-I Ervâh : Ruhların Uçuştuğu Meydan Muhabbet : Sevgi Müptelâ : Bağımlı Müz’iç : Rahatsız Edici Nihayetsiz : Sonsuz Nisbeten : Kıyasla Nuraniyetli : Nurlu, Aydınlık Nur-U İman : İman Nuru Rahat-I Kalb : Kalp Rahatlığı Saadet : Mutluluk Saikasıyla : Sebebiyle Şaşaa : Gösteriş, Parlaklık Tebdil-İ Mekân : Yer Değiştirme Tekâlif : Yükümlülükler Vecih : Yön Zevâl : Yokluk, Sona Erme Zindan-I Dünya : Dünya Zindanı Zîruh : Ruh Sahibi Ziyade : Çok, Fazla Zulümatlı : Karanlık Âyât-I Kur’âniye : Kur’ân-I Kerimin Âyetleri Âyine : Ayna Beyhude : Boşuna Cemîl-İ Bâkî : Sınırsız Güzellik Sahibi Ve Varlığı Devamlı Ve Sonsuz Olan Allah Delâlet : İşaret Envâr : Nurlar Esmâ : İsimler Esrar : Sırlar, Gizli Gerçekler Fuzulî : Lüzumsuz Hakikat : Gerçek, Doğru Herzekârâne : Saçmalayarak Huruf : Harfler Hüşyar : Uyanık İlm-İ Hakikat : Hakikat İlmi İrâe Eden : Gösteren Kafile : Topluluk Kelimât : Kelimeler Kitab-I Samedâniye : Herşey Kendisine Muhtaç Olduğu Halde Kendisi Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan Allah’ın Kitabı Mahiyet : Nitelik, Özellik, İç Yüz Mahsul : Ürün Mecmua : Topluluk Mezraa : Tarla Mihmandar-I Kerîm : İkramı Bol Ve Çok Cömert Olan Misafir Sahibi, Allah Mufarakat : Ayrılık Muvakkat : Geçici Muzahrafat : Atıklar Müsemmâ : En Güzel İsimlerin Sahibi Olan Allah Nazar-I İbret : İbretle Bakış Nefis : Kendisi Nukuş : Nakışlar Nur-U Hakikat : Hakikat Nuru Rahmet : Şefkat, Merhamet Seyrangâh : Gezinti Yeri Seyyar : Hareketli, Gezici Sıfât : Vasıf, Özellik Şe’n : Durum, Hal Tecellî : Yansıma, Görünüm Tecelliyât : Yansımalar Tenezzüh : Gezinti Tezahür : Görünme, Belirme Ticaretgâh : Alışveriş Yeri Vecih : Yön Veyl : Yazık Zahir : Görünen Zahirî : Görünürdeki Zevâl : Sona Erme |