Konu Başlığı: Dinde zaaf göstermekle terakki edilmez Gönderen: Sefil üzerinde 24 Eylül 2011, 19:02:18 Dinde zaaf göstermekle terakki edilmez
Zaaf-ı diyanetle uhuvvet ve hürriyet ve medeniyet, bataklık ve müteaffin sulardan zehirlenmiş çiçek ve meyvelere benzer. Acaba Şeyheyn ü Ömereyn ve Harun u Me’mun ve Endülüs’teki Emevîler, zaaf-ı dinle mi terakki ettiler? Üçüncü Şecere-i Tuba: İkbal-i istikbalimizi temin eden diyanet-i kâmilemizdir. Zira meşrûtiyette şeriat, esas-ı evvel-i medeniyetimizin deveran-ı demi yerine geçmiş olan şeriat-ı Ahmedî’yi teneffüs ve terakkiyat-ı efkâr ile onun mülevves olan hikâyat ve İsrailiyat ve teşbihattan tasfiye edileceğinden, küre-i arzın deveran-ı demi yerine geçecektir. Veyahut şems-i İslâmiyet sema-i siyasette sehab-ı muzlimden halâs olduğundan, kamer-i medeniyeti tenvir ve Asya tarlasının çiçeklerini tenmiye ve tezyin edecektir. Zira din esası olduğu hâlde, hamele-i şeriat, dâhî ve siyasî adamlar olacaklar ve İslâmiyeti o hikâye-i İsrailiyattan tecrit edecek ve sileceklerdir. “En kat’î fazilet odur ki, düşmanlar dahi onun tasdikine şehadet etsin.” Yeni Dünyanın en meşhur feylesofu demiş ki: “İslâmiyet çıktığı zaman âteş-i cevval gibi, odun parçalarına benzer sair edyan ve efkârı bel’ etti. On iki asırda iki yüz milyonun rehber-i hayatı olmuş ve o hakaik-i ulviye müsademat-ı âleme karşı hasiyetini ve hakikatini muhafaza etmekle şimdi mir’at-ı mücellâ gibi Muhammed-i Arabî’yi nazarımızda tecessüm ettiriyor.” Elhâsıl: Bir hazine-i cevahire malik olduğumuz hâlde, Avrupa’ya ahkâmda izhar-ı fakr, ahlâkta dilencilik etmek din-i İslâm’a büyük bir hıyanettir ve hayat-ı millete kastetmektir. Dünya için din feda olmaz, berahin-i akliye üzerine müesses olan din-i İslâm, başka dine kıyas olunmaz. Evet, Avrupa’dan ahz u iktibasa muhtacız. İhtiyacımız idare-i mülk ve tanzim-i kuva-i harbiye-i bahriyeden ve fünun-i sanayiden işimize yarayanlarıdır (dinimizin emriyle). Avrupa da bizden yalnız adaleti ister ve medeniyeti bekler; tâ muvazenesi bozulmasın. Bu iki esasa şeriatımız müessis ve külliyetiyle nazırdır. Zaaf-ı diyanetle uhuvvet ve hürriyet ve medeniyet, bataklık ve müteaffin sulardan zehirlenmiş çiçek ve meyvelere benzer. Acaba Şeyheyn ü Ömereyn ve Harun u Me’mun ve Endülüs’teki Emevîler, zaaf-ı dinle mi terakki ettiler? Zaman-ı salifte âlemde hükümferma olan istibdadın pederi vahşet olduğu hâlde, sadr-ı evvelin hürriyet ve adalet ve müsavatları bürhan-ı bâhirdir ki, Şeriat-ı Garra, hürriyet-i hakkı ve adaleti ve ibadetteki müsavatıyla iman olunan müsavat-ı hukuku cemî-i revabıt ve levazımatıyla camidir. Buna binaen kat’iyen hükmediyorum, şimdiye kadar noksaniyetimiz ve tedenniyatımız ve sû-i ahlâkımız dört sebepten gelmiş: Birincisi: Şeriat-ı Garranın adem-i müraat-ı ahkâmından ve bazı hakaik-ı şer’iyeyi başka ünvanla gösterdiğinden, avamı tenfir ile itaat-ı vicdaniyelerini sarsmaktır. Devr-i inhitatımızdan beri güya fevkaşşeriat bazı nizamatı neşretmek (şeriattan izin almadan) tedennimizin en büyük sebebidir. İkincisi: Bazı müdahinlerin keyfemayeşa sû-i tefsir etmek, hâşâ, İslâmiyeti istibdada müsait ve medeniyete mâni gibi göstermektir. Üçüncüsü: Zahirperest dinin cahil dostları, taassubat-ı nabemahal ile bazı teşbihatı hakikat olarak telâkki ve telkin ederek ve bunu iyilik belleyip dine hıyanet etmesidir. Dördüncüsü: Müşkilü’t-tahsil mehasin-i medeniyeti terk ile çocuk gibi heva ve hevese muvafık zünub-i mesavi-i medeniyeti tutî gibi taklit etmeleridir. Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, s. 33 |