Konu Başlığı: Din hayatın hayatıdır Gönderen: Sefil üzerinde 08 Temmuz 2012, 18:20:05 Din hayatın hayatıdır
Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhyâ-i dinle olur, şu milletin ihyâsı. İhyâ-yı din, ihyâ-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır. Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, No: 60 *** Din ile hayat kâbil-i tefrik olduğunu zannedenler felâkete sebeptirler Şu Jön Türkün hatâsı: Bilmedi o, bizdeki din hayatın esası. Millet ve İslâmiyet ayrı ayrı zannetti. Medeniyet müstemir, müstevlî vehmeyledi. Saadet-i hayatı içinde görüyordu. Şimdi zaman gösterdi, Medeniyet sistemi HAŞİYE bozuktu, hem muzırdı. Tecrübe-i katiye bize bunu gösterdi. Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhyâ-i dinle olur, şu milletin ihyâsı. İslâm bunu anladı. Başka dinin aksine, dinimize temessük derecesi nisbeten milletin terakkîsi. İhmâli nispetinde idi milletin tedennîsi. Tarihî bir hakikat, ondan olmuş tenâsi. Hâşiye: Tam bir işaret-i gaybiyedir. Sekerâtta olan dinsiz, zalim medeniyete bakıyor. Sözler, Lemaât, s. 1166 *** Hem nev-i beşer, hususan medeniyet fenlerinin ikazatıyla uyanmış, intibaha gelmiş, insaniyetin mahiyetini anlamış. Elbette ve elbette dinsiz, başıboş yaşamazlar. Ve olamazlar. En dinsizi de dine iltica etmeye mecburdur. Çünkü, acz-i beşerî ile beraber hadsiz musîbetler ve onu inciten hâricî ve dahilî düşmanlara karşı istinat noktası; ve fakrıyla beraber hadsiz ihtiyâcâta müptelâ ve ebede kadar uzanmış arzularına medet ve yardım edecek istimdad noktası, yalnız ve yalnız Sâni-i Âlemi tanımak ve iman etmek ve âhirete inanmak ve tasdik etmekten başka, uyanmış beşerin çaresi yok... Kalbin sadefinde din-i hakkın cevheri bulunmazsa, beşerin başında maddî, mânevî kıyametler kopacak ve hayvanatın en bedbahtı, en perişanı olacak. Hutbe-i Şâmiye, s. 30-32 *** Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garpta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebâen gider, veya muvakkat, sathî kalır. Mesnevî-i Nûriye, s. 85; Tarihçe-i Hayat, s. 220 |