๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 06 Ağustos 2010, 21:33:07



Konu Başlığı: Daire-i esbab daire-i akaide karıştırılsa
Gönderen: Sefil üzerinde 06 Ağustos 2010, 21:33:07
Daire-i esbab daire-i akaide karıştırılsa; ya tevekkül namıyla bir betalet veya müraat-ı esbab namıyla bir itizali intac eder.” (Muhakemat) cümlesini açıklarmısınız?


Bir işin meydana gelmesi için gerekli sebeplere müracaat etmeden, “ALLAH her şeye kadir değil mi?” diyenler, “esbap dairesini” “itikat dairesi” ile karıştırırlar. Bunları bekleyen akıbet, tembelce oturmak ve gayelerinden mahrum kalmaktır.

ALLAH, elbette her şeye kâdirdir ve sonsuz kudret sahibidir. Buna her mü’min gönülden inanmıştır. Şu var ki, ALLAH Kâdir olduğu gibi, Alîm ve Hakîmdir de. Yani, kudretini hangi sahada ve nasıl tecelli ettireceğini en iyi O bilir ve bütün icraatları hikmetlidir.

ALLAH, insanı mevcut cirminden bin kat daha büyük yaratabilirdi. Ama, öyle yapmamış. Çünkü, O’nun sonsuz hikmeti insanın böyle olmasını gerektirmiş ve kudreti de o ilim ve hikmete göre insanı bu şekilde. yaratmış.

Sebepler, ALLAH’ın kanunudur. Onlara uymamak, ilâhî iradeye karşı çıkmaktır. İradeye karşı çıkanların, kudretten medet beklemeleri ise boşuna bir bekleyiştir ve yanlış yoldan doğru hedefe ulaşmayı ummak demektir.

Bilindiği gibi, işlerin en kolayı yürümektir. Bunun için bile sebeplere riayet etmek, yerinden doğrulup ayağa kalkmak gerekiyor. Yoksa, “ALLAH dilerse, insanı otururken de yürütür,” diyen adam, olduğu yerde kalmaya mahkûm olur.

Peygamberler bile, diğer insanlar gibi, sebeplere müracaat etmişler ve ALLAH’ın bu vadideki iradesine tam riayet etmişlerdir. “ALLAH her şeye kadirdir,” deyip de ekmeden biçmeye kalkışmamışlar, tebliğ etmeden hidayet gözlememişler, cihada gitmeden zafer beklememişlerdir.

Şu var ki, sebeplere İlâhî hikmetin ve bu alemde cari olan fıtrat kanunlarının bir gereği olarak riayet ederken onlara hakiki tesir vermemek gerekir. Sebeplere olduğundan fazla bağlanmak, bir nevi “itizal” dir. Yani, işleri sebepler yapıyormuşçasına onlara fazla ihtimam göstermek “kul fiilinin halikıdır” diyen mutezile mezhebine yakışan bir düşünce tarzıdır. Böyle bir anlayışa sapmak, Üstadın ifadesiyle, “ müraat-ı esbab namıyla bir itizali intac eder.”