> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Bir tevhid delili olarak şükür
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir tevhid delili olarak şükür  (Okunma Sayısı 484 defa)
05 Ekim 2010, 14:55:25
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 05 Ekim 2010, 14:55:25 »



Bir Tevhid Delili Olarak Şükür: Şükrün Akli Delilleri


Bediüzzaman Said Nursî, Rabbin hoşnutluğunu kazanma ve kulluğun hakkını verebilmek için "acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak ve şükr-ü mutlak" esaslarını benimsediğini, bu esaslar içinde en önemlisinin de şükür olduğunu söyler (28. Mektub; 4. Mektub). Şükür, Bediüzzaman'ın tefekkür sisteminde son derece önemli kavramlardan birisidir. O, şükür kavramını sık sık zikretmekte, şükür konusuna değişik vesilelerle bir çok yerde temas etmektedir. Bediüzzaman, şükrün Cenab-ı Hakk'ın Rahmân ismiyle alâkalı olduğunu belirtir. Bu yaklaşım şükre, Allah Teâlâ'nın bilinmesi ve tanınmasını temin eden bir tevhid delili hüviyeti kazandırmıştır. Bu makalede onun "Şükür Risalesi" (28. Mektub, Beşinci Mesele) adlı küçük risalesi ekseninde, şükürle ilgili görüşleri tahlil edilmeye çalışılacaktır.

Şükrün Tarifi

Görülen herhangi bir iyiliğe karşı gösterilen memnuniyet ve minnettarlık anlamındaki şükür hakkında çok söz söylenmiş, bu kavramın bir çok tanımı yapılmıştır. Şükrü, "insana bahşedilen duygu, düşünce, âzâ ve cevârihi (uzuv ve latifeleri) yaratılış gayeleri istikametinde kullanmak" şeklinde tanımlamak mümkündür ki, o, "kalple, lisanla, ifâ edilebileceği gibi bütün uzuvlarla da yerine getirilebilir" (M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri I, İzmir 2001, s. 135). Müfessir Hamdi Yazır, şükür hakkında "Şükür, geçmiş olan bir nimete kavlen, fiilen veya kalben Mün'imini tazim ile mukabele etmektir. Sadece fiilen veya kalben yapılan şükür ne medihtir ne hamd. Lâkin lisan ile kavlen yapıldığı vakit hem hamd hem medih olur ve bu hamd şükrün başıdır. Hamd ve şükür, ikisi de bir hakk u hakikat aşk u inşirahı ve binaenaleyh ahlâkı olmakla beraber, hamdde mânâ-yı şevk, şükürde mânâ-yı sadakat daha barizdir. Bu suretle şükür bir mâzi-i mütehakkıkın hatıra-i tebcili olduğundan daha zor, yapanları daha azdır" (Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1979, I, 57) diyerek, hem şükür kavramını tanımlamış, hem de yakın anlamlı şükür ve hamd kelimeleri arasındaki farka işaret etmiştir.

Fethullah Gülen ise, hamd ile şükrü, ikisi arasındaki farka da işaret ederek, şöyle tarif eder:

Hamd: Hamd edilecek zâtın ihtiyarıyla verdiği nimetlerine mukâbelede bulunma ve ona teşekkür etmenin yanı sıra O, hamdedilmeye lâyık ve bütün ihsânın menbâı olması sebebiyle de O'na karşı arz-ı şükür etme mânâsını ihtiva eder. Hamd'de O'nun sahip olduğu ihsan ve nimetlerin bize ulaşıp ulaşmaması önemli değildir. Önemli olan, o şahsın böyle bir hamde liyâkatıdır. Dolayısıyla bizim Cenâb-ı Hakk'ın büyüklük ve lütuflarına karşı şükür ve medih hissimizi arzetmemiz bir hamddir.

Şükür: Şükür, kendisine teşekkür edeceğimiz zât tarafından, bize ihsan edilen nimetlere mukâbil yapılan bir teşekkürdür. Bu teşekkür nimete karşı olur. Bu da ya lisan, ya davranış, ya da kalble yapılır. Görülüyor ki teşekkür umumidir. Hem dille, hem kalble, hem de hareketlerle yapılabilir. Onun içindir ki namaz, Allah'a karşı bir teşekkürdür. "Eş-şükrü lillah" demek, Allah'a karşı bir teşekkürdür. Ve kalbin Allah'ın nimetleri karşısında eziklik hissetmesi veyahut o nimetlerden dolayı Mevlâ'nın kendisine merhamet ettiğini düşünüp vecd ve istiğrak içinde bulunması, Allah'ın nimetlerine mukâbil bir teşekkürdür. (Fatiha Üzerine Mülahazalar, 109-110)

Şükür konusu üzerinde tafsilatlı bir şekilde ilk duran mütefekkirlerden birisi İmâm Gazzalî'dir. Gazzâlî, şükrü sabırla birlikte ele almış, şükür konusunu detaylı bir şekilde inceleyerek tevhid ile şükür arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. Şükrün "Verilen nimeti minnet duygusu içinde itiraf etmek" ve "İhsanını anarak ihsanda bulunanı övmek" şeklinde tanımları yapıldığını, anılan tanımların yeterli olmadığını söyleyen İmâm Gazzalî, "şükür hakkında yapılan tanımların hiç birinin tam anlamıyla şükrü ihata edemediğini" belirtmiştir. Ona göre bu kavramın hakikatini kavrayabilmek için şükrün, ilim/bilme, hâl/hissetme ve amel/yapma olmak üzere üç ciheti bulunduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Yapılan tanımlar, şükrün bilme, hissetme ya da amel ciheti esas alınarak yapıldığı için eksik kalmışlardır. Bu sebeple şükür, kısaca "nimeti, nimeti verenden bilme, nimetin verilmesinden dolayı mutluluk hissetme ve nimeti veren kişinin maksadına ve sevgisine uygun bir şekilde davranma" şeklinde anılan üç yön dikkate alınarak tanımlanabilir. Bu durumda esas olan bilmektir; bilmek, minnet duyma hissini/hâlini ortaya çıkarır, bu duygu da ona göre davranmayı netice verir. Gazzalî, daha sonra şükür kavramını bu üç açıdan tahlil ederek, sistemli bir şekilde açıklar (Gazzalî, İhyâu ulûmi'd-dîn, Beyrut ty., 4: 81, 84).

Gazzalî, kendinden önceki mutasavvıfların şükür hakkında yaptıkları tanımları yukarıda izah edildiği şekilde değerlendirmiş ve bu tanımları şükrün yalnızca bir ya da iki yönünü dikkate aldığı için yetersiz bulmuştur. Ona göre şükür, bilme, hissetme ve yaşamadan müteşekkildir. Şükrün bilgi yönü, bütün nimetlerin Allah Teâlâ tarafından ihsan edildiğini, aradaki vasıtaların da yine O'nun tarafından teshir edildiğini bilmek demektir. Nimetlerin ve aradaki sebeplerin Cenab-ı Hak tarafından yaratıldığını bilmek ise, Allah Teâlâ'yı takdis etmek ve O'nun birliğine iman etmektir. Bu bilginin içimizde tam yerleşmesiyle davranışlarımızda şirke düşmekten kurtulmuş oluruz (Gazzalî, 4: 82). Böylece şükür, amellerimizde şirkten kurtuluşun yolu olmakta; onun Kur’ân-ı Kerim'de şirkin karşıtı olarak kullanılmasının sebebi anlaşılmaktadır.

Bediüzzaman'ın Düşünce Yapısında Şükür

Çağımızın büyük mütefekkiri Bediüzzaman ise şükrü, "nimetleri doğrudan doğruya Cenab-ı Hak'tan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmektir" (29. Mektub; 1. Söz) şeklinde tanımlamıştır. Bu sözüyle o, şükrün, bilme, dile getirme ve hissetme şeklinde Gazzâlî'nin de temas ettiği üç farklı yönü üzerinde durmuştur. Ancak nimetlere ihtiyaç hissetmeyi, son merhalede zikrederek, bu duyguya sahip olmanın önemine ve zorluğuna işaret etmiştir.

Bediüzzaman, nimetin nimet olduğunun farkına varmak ve kıymetini takdir etmeyi "manevî şükür" mefhumu içinde değerlendirir (29. Mektub). Bu sebeple, nimetin kıymetini bilme esasına dayalı iktisatlı yaşamayı ve nimetin kıymetini anlamayı temin eden orucu "manevi şükür" olarak nitelendirir. Nimetin kıymeti, nimetin yokluğunda daha iyi anlaşılır. Oruç, nimetlerin kadrini anlamamızı sağlaması cihetiyle manevî şükre ulaştıran önemli bir vesiledir. Bu hususta Üstad, Ramazan-ı şerife dair bir risalesinde "Tat alma duyusu, iftar vaktinde kuru ekmeğin çok kıymetdar bir nimet-i ilahîye olduğuna şehadet eder" der (29. Mektub, ikinci kısım). Yine aynı yerde Bediüzzaman, "Oruç vasıtasıyla insanın mevhum rubûbiyeti kırılır, ubûdiyeti takınır. Hakiki vazifesi olan şükre girer... Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu anlar. Nefsin firavunluğunu bırakıp, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-ı ilâhiyeye ilticâa bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevî eliyle rahmet kapısını çalmağa hazırlanır" diyerek, manevî şükür olarak orucun acz, fakr, şevk ve şükür esaslarının dördünü birden ihtiva ettiğini ifade eder. "Ramazan-ı şerifteki oruç, hakiki, halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarıdır" (29. Mektub) sözüyle, oruçla elde edilen manevî şükrün, değerine dikkat çeker.

İktisatlı bir hayat sürme, "nimetlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, nimetin içindeki lezzetin hissedilmesine ve zâhiren lezzetsiz görünen nimetlerdeki lezzetin tadılmasına kuvvetli bir sebep olduğu için" (19. Lem'a) iktisat manevî bir şükürdür. Bediüzzaman, israf ve iktisatsızlığın şükrün zıttı olduğunu, "Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise şükre zıttır, nimete karşı zararlı bir küçümsemedir. İktisat ise, nimete karşı ticaretli bir ihtiramdır" (19. Lem'a) sözleriyle ifade eder. İsraftan sakınma ve oruç iradeyle tercih edilen hâllere karşı manevî şükürler oldukları gibi, musibetlere ve fakirliğe karşı gösterilen sabır da manevî şükür ve ubûdiyet yerine geçer: "Musibet zamanında yapılan şükür, musibetin her saatini bir gün ibadet hükmüne geçirir. Zira bu tür ubûdiyete riya giremez." (2. Lem'a) Musibet ve hastalık zamanlarında Cenab-ı Hakk'a karşı şükür hisleriyle dolu olmak, nimetin ve sağlığın değerini anlamamızı temin eden en samimi kulluk hâlidir.
Bediüzzaman, bazı mutasavvıfların "terk-i dünya" anlayışına karşı "şükr-ü mutlak" kavramını öne çıkarır (4. Mektub). Dünya nimetlerinin terkini değil, İlâhî nimetlerin kıymetinin bilinip hakkıyla tanınması ve Rahmet-i İlâhiye'nin lütufları üzerinde tefekkür edilmesi gerektiğini söyler. Ona göre, şükür hakikatini gerçekleştirmeye vesile olması cihetiyle tat alma duyusunun, kalbe, ruha ve akla bakan bir yönü bulunur. Ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olan kişiler, lezzeti sırf şükür maksadıyla istemek kaydıyla leziz taamları tercih edebilir. Şükretmek maksadıyla lezzetli yiyecekleri tercih etmek de manevi bir şükürdür. Ancak insan, "İsraf etmemek şartıyla ve sırf vazife-i şükraniyeyi yerine getirmek ve İlâhî nimetlerin çeşitlerini hissedip tanımak kaydı ile ve meşrû olmak ve zillet ve dilenciliğe vesile olmamak şartıyla, lezzetini takip edebilir." (19. Lem'a).

Bediüzzaman'ın düşüncesinde şükür ile şefkat arasında yakın bir alâka bulunduğu görülmektedir. O, kendi yolunun esaslarını açıkladığı 26. Söz'ün zeylinde "acz, fakr, şefkat ve tefekkür"ü zikreder. Mektubât'ta ise, "şükür" ve "şevk"i de zikreder (4. Mektub). Ona göre, şükür Rahmân sıfat/ismiyle, şefkat ise Rahim ile alâkalıdır. Ş...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir tevhid delili olarak şükür
« Posted on: 16 Nisan 2024, 14:05:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir tevhid delili olarak şükür rüya tabiri,Bir tevhid delili olarak şükür mekke canlı, Bir tevhid delili olarak şükür kabe canlı yayın, Bir tevhid delili olarak şükür Üç boyutlu kuran oku Bir tevhid delili olarak şükür kuran ı kerim, Bir tevhid delili olarak şükür peygamber kıssaları,Bir tevhid delili olarak şükür ilitam ders soruları, Bir tevhid delili olarak şükürönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes