> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Anladım ki hasta olan başkenttir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Anladım ki hasta olan başkenttir  (Okunma Sayısı 615 defa)
26 Eylül 2010, 06:48:17
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 26 Eylül 2010, 06:48:17 »



Anladım ki hasta olan başkenttir



Bismillahirrahmanirrahim

 

Hürriyete Hitap-7

 

Üçüncü Hakikatin bana verdiği vazife ile ve hürriyetin fermân-ı mezuniyetiyle, üç şey ihtar ediyorum.

Birincisi: Bir cisim birden zerrattan tahallül ve yeni zerrattan teşekkül eylemesi muhal olacağından, cism-i devletin birden memurîni ref’ ve yenilerini ikame eylemesi, muhal olmasa da, müteazzirdir.

 

Binaenaleyh, istidad-ı habis ve kabil-i ıslâh olmayan adamları zaten cism-i devlet def-i tabiî ile ifraz edecektir. Amma kabil-i ıslah olanlar, zaten güneş garptan tulû etmediğinden, tevbenin kapısı açıktır. Bunların tecrübelerinden istifade etmeli.

Bunların yerini dolduracak, kırk sene lâzım.

 

Yoksa, umumu aleyhinde itâle-i lisân ve terzil etmek, bu şanlı olan ittihad-ı milleti–bozulmuş bazı efkâr ve ahlâklarına binaen–bir hastalığa hedef edecektir.

İkincisi: Ben şarkın dağlarında büyümüş idim. Merkez-i Hilâfeti güzel tahayyül ediyordum. Vaktâ ki, bundan yedi-sekiz ay mukaddem Dersaadete geldim.

Gördüm ki, İstanbul, tevahhuş ve tenafur-u kulûb sebebiyle medenî libası giymiş vahşi bir adama benzerdi.

 

Şimdi, ittihad-ı millî sebebiyle, medenî adam, fakat yarı medenî, yarı vahşi libasında bize arz-ı dîdâr ediyor. Evvel şarkta fenalığın sebebi, şarkın uzvu hastalanmış zannediyordum. Vaktâ ki, hasta olan İstanbul’u gördüm, nabzını tuttum, teşrih ettim. Anladım ki, kalbindeki hastalıktır, her tarafa sirayet eder. Tedavisine çalıştım; bir divanelikle taltif edildim.

Hem de gördüm ki, medeniyet-i hakikiyeyi teşkil eyleyen İslâmiyet, maddî cihetinde medeniyet-i hâzıradan geri kalmış; güya İslâmiyet sû-i ahlâkımızdan darılmış, mâzi tarafına dönüp gidiyor. Zaman-ı Saadete bizi şikâyet edecektir. Bunun en büyük sebebi, istibdattan sonra, mürşid-i umumî üç büyük şubenin ki, “Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif,” veyahut

 

“İbarelerimiz ayrı ayrı ise de, güzelliğin birdir. Hepsi de o güzelliğe işaret ediyorlar” beytinin mâsadakı olan ehl-i medrese ve ehl-i mektep ve eh-i tekkenin, tebayün ü efkâr ve tehâlüf-ü meşâribidir.

Bu tebayün-ü efkâr ahlâk-ı İslâmiyenin esasını sarsmış, ittihad-ı milleti çatallaştırmış. Terakkiyat-ı medeniyeden geri bırakmıştır. Zira biri ifrat ile diğerini tekfir ve tadlil ediyor; öteki tefrit ile onu teçhil ve gayr-ı mutemed addediyor. Bunun çaresi, tevhid ile ve efkârlarının mabeyninde teyid ile münasebet ile musalâhadır. Ta itidal noktasında musafaha ile birleşmeli ki, âheng-i terakkîyi ihlâl etmesinler.

Üçüncüsü: Ben vaizleri dinledim; nasihatleri bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasâvet-i kalbimden başka üç sebep buldum:

Birincisi:
Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için ispat-ı müddeâ ve müteharrî-i hakikati iknâ lâzım iken, ihmal ediyorlar.

İkincisi:
Birşeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden, muvazene-i şeriatı muhafaza etmiyorlar.

Üçüncüsü:
Belâgatın muktezası olan, hale mutabık, yani ilcaat-ı zamana muvafık, yani teşhis-i illete münasip söz söylemezler. Güya insanları eski zaman köşelerine çekiyorlar, sonra konuşuyorlar.

Hâsıl-ı kelâm:
Büyük vaizlerimiz hem âlim-i muhakkik olmalı, ta ispat ve iknâ etsin. Hem hakîm-i müdakkik olmalı, ta muvazene-i şeriatı bozmasın. Hem beliğ-i muknî olmalı, ta muktezâ-yı hâl ve ilcaat-ı zamana muvafık söz söylesin. Ve mizan-ı şeriatle tartsın. Ve böyle olmaları da şarttır.

Yaşasın şeriat-ı garrâ!

Yaşasın adalet-i İlâhî!

Yaşasın ittihad-ı millî!

Ölsün ihtilâf!

Yaşasın muhabbet-i millî!..

Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam!

Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler!

Yaşasın satvet-i muşahhas ordular!

Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri

 

HAŞİYE :
Medar-ı ibret ve hayrettir ki, kırk üç sene evvel Hürriyetin üçüncü gününde, İstanbul’da, hem sonra Selânik’te Meydan-ı Hürriyette binler siyasîlere karşı dâvâ ettiği ve bütün kuvvetiyle şeriatı istediği ve hürriyeti ve meşrutiyeti şeriata hizmetkâr yaptığı ve sonra 31 Mart’ta Hareket Ordusu gayet dehşet ve şiddetle şeriat isteyenleri mes’ul ettikleri zamanda Divan-ı Harb-i Örfî’de Said’in bu münteşir nutuklarından tam beraat verildiği halde; şimdi ise, siyaseti otuz seneden beri bıraktığı ve o nutuklarına nispeten siyasete pek az teması için 27 sene dinsizlik hesabına işkenceler ve gaddarane azap ve cezalar verenler, elbette din namına zulmettiklerini ve engizisyonlardan daha zâlim olduklarını ispat eder. (Divan-ı Harb-i Örfi)

 

Bediüzzaman Said Nursi


 LÜGAT:


Adalet-İ İlâhî : Allah’ın Adaleti

Addetmek : Saymak, Kabul Etmek

Ağrâz-I Şahsiye : Kişisel Garazlar, Kinler

Âheng-İ Terakkî : İlerleme Ve Gelişmenin Ahengi, Uyumu

Ahlâk-I İslâmiye : İslâm Ahlâkı

Âlim-İ Muhakkik : Gerçekleri Araştıran Ve Delilleriyle Bilen Âlim

Arz-I Dîdâr : Kendini Gösterme

Belâgat : Maksada Ve Hâle Uygun Düzgün Ve Güzel Söz Söyleme

Beliğ-İ Muknî : İkna Edici Belâgatçi, Edip

Beraat Verilme : Mahkeme Tarafından Suçsuz Olduğunun Anlaşılması, Temize Çıktığının Hükme Ağlanması

Beyt : Mısra, Şiir Satırı

Binaen : Dayanarak

Binaenaleyh : Bundan Dolayı

Cemiyet-İ Ahrâr : Hürriyetçiler Cemiyeti, Cemaati

Cism-İ Devlet : Devletin Cismi, Bedeni

Cümle : Herkes

Dâvâ Etmek : İddia Etmek

Def-İ Tabiî : Doğal Şekilde Çıkarma, Başından Atma

Divanelik : Delilik

Efkâr : Fikirler

Ehl-İ Medrese : Dinî Eğitim Ve Öğretim Yapan Yüksek Okullarda İlim Tahsil Edenler Veya Oraya Mensup Lim Adamları

Ehl-İ Mektep : Okula Ve Üniversiteye Mensup Kimseler, Oradaki Öğrenciler Ve İlim Adamları

Ehl-İ Tekke : Tekkede Tarikat Yolunu Tutanlar; Tarikat Ve Tasavvuf Mesleğinde Olanlar

Engizisyonlar : 16. Ve 17. Asırda Hıristiyan Katolik Mezhebinden Ayrılan Veya Papaya Karşı Gelen  İmselere Karşı Arslana Parçalatma, Yakarak Öldürme Gibi Cezalar Uygulayan Mahkeme

Esas : Temel

Fermân-I Mezuniyet : Mezuniyet Belgesi

Fikr-İ İntikam : İntikam Düşüncesi

Gaddarane : Acımasızca, Zâlimce

Garp : Batı

Gayr-I Mutemed : Güvenilir Olmayan

Hakikat : Gerçek

Hakîm-İ Müdakkik : Konuları Gaye, Fayda Ve San’at Yönünden Dikkatli Bir Şekilde Araştıran Hikmetli Kişi

Hale Mutabık : Hâl Ve Duruma Uygun

Hâsıl-I Kelâm : Sözün Kısası

Haşiye : Dipnot, Açıklayıcı Not

Hizmetkâr : Hizmetçi

Hürriyet : II. Meşrutiyet (İkinci Meşrutiyet’in Halk Arasındaki Adı)

İfrat : Aşırılık

İfraz Etmek : İrinin Vücuttan Atılması Gibi Dışarı Atma

İhlâl Etmek : Bozmak, Karıştırmak

İhtar Etmek : Hatırlatmak, İkaz Etmek

İhtilâf : Anlaşmazlık, Uyuşmazlık

İkame Eylemek : Yerleştirmek

İlcaat-I Zaman : Zamanın Getirdiği Mecburiyetler, Çaresiz Durumda Bırakmalar

İspat-I Müddeâ : İddia Edilen Şeyin İspatı

İstibdat : Baskı, Zulüm, Diktatörlük

İstidad-I Habis : Kötü Yetenekli, Ruhsal Özelliği Bozuk

İtâle-İ Lisân : Dil Uzatma, Kötü Şeyler Söyleme, Sövüp Sayma

İtidal : Her Konuda Orta Yolu Tutma, Aşırıya Kaçmama

İttihad-I Millet : Milletin Birliği; Aynı Topraklar Üzerinde Yaşayan Ve Aralarında Din, Dil, Duygu, Ortak Tarih, Ülkü, Gelenek Ve Görenek Birliği Olan İnsan Topluluğunun Birlik Ve Beraberliği

İttihad-I Millî : Millî Birlik

Kabil-İ Islâh Olmayan : Düzelmesi Mümkün Olmayan

Kasâvet-İ Kalb : Kalp Sertliği, Kalp Katılığı

Libas : Elbise

Mabeyninde : Aralarında

Maksud : Kastedilen Şey

Mâsadak : Bir Söz Veya Hükmü Doğrulayan Husus, Doğrulayıcı Örnek

Medar-I İbret Ve Hayret : İbret Ve Hayret Vesilesi, Sebebi

Medenî : Şehirli, Uygar

Medeniyet-İ Hakikiye : Gerçek Medeniyet

Medeniyet-İ Hâzıra : Şimdiki Medeniyet

Memurîn : Memurlar, Görevliler

Merkez-İ Hilâfet : Hilâfet Merkezi, Halifelik Makamının Bulunduğu Yer; İstanbul

Mizan-I Şeriat : Şeriatın Terazisi, Ölçüsü

Muhabbet-İ Millî : Millî Sevgi

Muhafaza Etmek : Korumak

Muhal : İmkânsız

Muhtelif : Farklı, Çeşit Çeşit

Mukaddem : Değerli, Üstün

Mukteza : Birşeyin Gereği

Muktezâ-Yı Hâl : Hâl Ve Durumun Muktezası, Gereği

Musafaha : Tokalaşma; Kucaklaşma

Musalâha : Karşılıklı Barışma

Muvafık : Uygun

Muvazene-İ Şeriat : Şeriatın Dengesi; Allah Tarafından Bildirilen Hükümlerin Dengesi

Mübalâğalı : Abartılı

Münasebet : Bağlantı, İlgi

Münasip : Uygun

Münteşir : Yayılmış, Neşredilmiş

Mürşid-İ Umumî : Herkese Doğru Yolu Gösteren

Müteazzir : Özürlü, Zararlı, Yerine Getirilmesi Zor

Müteharrî-İ Hakikat : Gerçeği Araştıran, İnceleyen

Nis...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Anladım ki hasta olan başkenttir
« Posted on: 26 Nisan 2024, 10:44:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Anladım ki hasta olan başkenttir rüya tabiri,Anladım ki hasta olan başkenttir mekke canlı, Anladım ki hasta olan başkenttir kabe canlı yayın, Anladım ki hasta olan başkenttir Üç boyutlu kuran oku Anladım ki hasta olan başkenttir kuran ı kerim, Anladım ki hasta olan başkenttir peygamber kıssaları,Anladım ki hasta olan başkenttir ilitam ders soruları, Anladım ki hasta olan başkenttirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes