> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Bediüzzaman ve fena fil ihvan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bediüzzaman ve fena fil ihvan  (Okunma Sayısı 461 defa)
27 Eylül 2010, 21:53:53
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 27 Eylül 2010, 21:53:53 »



Bediüzzaman ve Fena Fi'l İhvan

Bediüzzaman Hazretleri, son devir İslam dünyasının yetiştirdiği en önemli ilim adamlarından birisidir. İlimle aksiyonu birleştirmiş, bunu da müsbet hareket’ formülü şeklinde ifade etmiştir. Sevindirici olanı şudur: Eserleri şu anda 15 dünya diline çevrilmiştir. Hakkında doktora tezleri yapılmış, fikirleri geniş bir kitle tarafından hüsn ü kabul görmüştür. Eserlerinde en önemli husus olarak uhuvvet’ üzerinde durur. Yazımız, Risale-i Nur Külliyatında yer alan kardeşlik bahsini değerlendirmektedir.





Her güzel şey sevmekle başlar. Zoru kolay, uzağı yakın, düşmanı dost eden bir iksirdir o. Hele bir de Güzeller Güzeli’ne (cc), imandan kaynaklanıyorsa... Fakat eğer, insanlığın ve Müslümanlığın gereği olan bu muhabbet, tevhide dayanmıyorsa; o zaman, güzelliğe değil musibete sebep olur. Çünkü ancak imandan neş’et eden muhabbetin neticesi kardeşlik olabilir. Temelinde maddî menfaatlerin bulunduğu beraberlikler, menfaatler çatıştığı anda düşmanlığa dönüşür ve insan, sosyal çevresinde imanî düstura lâkayt kaldıkça nefsinin emrine boyun eğmeye mahkûm olur.

Yakın tarihimizin parlak ve çileli siması Said Nursî, işte bu birbirine taban tabana zıt iki hayat sistemi arasındaki farklılığın, hareket noktasındaki farklılıktan meydana geldiğini şu şekilde özetlemektedir. Önce tabiatperestleri ele alır: "...Hayat-ı içtimaiyede nokta-i istinadı, kuvvet’ kabul eder. Hedefi menfaat’ bilir. Düstur-u hayatı cidal’ tanır. Cemaatlerin rabıtasını, unsuriyet: menfi milliyeti’ tutar. Semerâtı ise, hevesât-ı nefsiyyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyyeyi tezyîd’dir."

Bu tespiti yaptıktan sonra neticesini de şöylece özetler: "Halbuki kuvvetin şe’ni tecavüz’dür. Menfaatin şe’ni, her arzuya kâfi gelmediğinden üstünde boğuşmak’tır. Düstur-u cidalin şe’ni çarpışmak’tır. Unsuriyetin şe’ni başkasını yutmakla beslenmek olduğundan; tecavüz’dür... İşte bu hikmettendir ki, beşerin saadeti selb olmuştur(yitmiştir)."

Mukabil olarak ele alınan Kur’ân’ın öngördüğü hayat tarzı ise şu şekilde özetlenir: "Amma hikmet-i Kur’âniyenin ise, nokta-i istinadı, kuvvete bedel Hakk’ı kabul eder. Gayede menfaate bedel, Fazilet ve Rıza-i İlâhî’yi kabul eder. Hayatta düstur-u cidal yerine, düstur-u teavün’ü esas tutar. Cemaatlerin rabıtasında; unsuriyet, milliyet yerine Râbıta-ı dinî ve sınıfî ve vatani’ kabul eder. Gâyâtı, hevesât-ı nefsâniyyenin tecavüzâtına sed çekip, ruhu maâliyata teşvik ve hissiyât-ı ulviyyesini tatmin eder ve insanı kemâlat-ı insaniyeye sevk edip insan eder..."

Sonuçları da şöyle belirtilir: "Hakkın şe’ni ittifak’tır. Faziletin şe’ni tesanüt’tür. Düstur-u teavünün şe’ni, birbirinin imdadına yetişmek’tir. Dinin şe’ni uhuvvet’tir. incizap’tır. Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemalata kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni saadet-i dareyn’dir..."


Bediüzzaman’ın Gayesi


Bu içtimâî tespitleri yapan Bediüzzaman’ın bütün eserlerinde işlediği esas mevzu ‘iman’ olmakla beraber, bunu izleyen en mühim ikinci mevzu da ‘ittihat’ ve ‘uhuvvet’tir. O; daima, İslâm birliği ve din kardeşliğinin önemi üzerinde ısrarla durmakta ve bunu, Müslümanların Allah’a riyasız bir imanla bağlanmalarının neticesi olarak düşünmektedir. Nitekim, "Sadâ-i Hakikat" adlı yazısında bu hassasiyetini ‘...Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm’dır’ demek suretiyle dile getirmektedir.

Yine aynı yazıda "Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husumeti ise, cehalet, zaruret ve nifakadır" ifadesiyle, birlik ve kardeşliğin ancak sevgiyle oluşabileceğini insaf ehline ilân etmektedir. Çünkü; "iman muhabbeti, İslâm uhuvveti gerektirir."

Bediüzzaman; İslâm kardeşliği ile unsuriyet ve şahsî menfaatlere dayalı kardeşliği mukayese ederek; birincisinin sâdıkane, hakikî ve bütün ümmet-i İslâmiye’yi kuşatacak kadar geniş, ikincisinin ise, mecazî, gayr-i hakikî ve geçici olduğunu beyan etmektedir. İslâm birliğinin tesis edilebilmesi de; öncelikle İslâm kardeşliğinin bütün yönleriyle tesis edilip pekiştirilmesiyle mümkündür. Bu da tabii ki, dünya hayatının geçici heveslerindeki ortaklığa dayanan bir kardeşlikle değil, dünya ve âhireti kuşatan, ilâhî bir kuvvetten destek alan kardeşlikle gerçekleşir.

Bu anlayış ışığında; "Bütün mü’minler kardeştir. O hâlde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete erişesiniz" (49, Hucurat:10) âyetini yeniden ve dikkatle düşünmek, bu bir tek âyetin bile, günümüzün geçimsizliklerden, sorumsuz cinayetlere kadar uzanan anarşi problemine geçerli ve sürekli bir çözüm getirdiğini görmek ve göstermek gerekir. İşte Bediüzzaman’ın Risale-i Nur isimli külliyatıyla yaptığı hizmetlerden biri de budur: "Görmek ve göstermek". O’nun; bu asırda Kur’ân’a sarılmanın lüzumundan bahsetmesi, birlik ve kardeşlik hususundaki âyetleri, anlaşılır misallerle izah ederek Müslümanları uyarması onun, bu işin ciddiyetine olan inancını ortaya koyması bakımından yeterli fikir verir sanırım.

Bakınız Yirmi İkinci Mektup’ta "Bütün mü’minler kardeştir" (49, Hucurat:10) ilâhî fermanını nasıl yorumluyor Said Nursî:

"Bu mebhas ehl-i imanı muhabbete ve uhuvvete dâvet eder" şeklinde başlayan nuranî sözler; "Mü’minler arasında ayrılığa, bölünmeye, kin ve düşmanlığa sebep olan tarafgirlik, inat ve kıskançlığın; insanlığın en yüce mertebesi olan İslâm’da merdut ve zulüm olduğu, (zira) insanın gerek şahsî, gerek içtimâî ve gerekse manevî hayatı bakımından son derece zararlı ve insan hayatını mahveden bir zehir" olduğunu tespitle devam etmektedir. İfadesini aynen verelim:

"Mü’mine adavet zulümdür:

Evvela; ‘hakikat’ nazarında zulümdür. Ey mü’mine kin ve adavet besleyen insafsız adam! Nasıl ki, sen bir gemide veya bir evde bulunsan; seninle beraber, dokuz mâsum ile bir cani var; o gemiyi batırmaya ve o evi yakmaya çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semavata işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ, bir tek mâsum, dokuz cani olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılamaz.

Aynen öyle de, sen, bir hâne-i Rabbaniye ve bir sefine-i İlâhiye olan bir mü’minin vücudunda iman ve İslâmiyet ve komşuluk gibi dokuz değil, belki yirmi sıfat-ı mâsume varken, sana muzır olan ve hoşuna gitmeyen bir cani sıfatı yüzünden, ona kin ve adavet bağlamakta o hane-i mâneviye-i vücudun mânen gark ve ihrâkına, tahrip ve batmasına teşebbüs veya arzu etmen onun gibi şeni ve gaddar bir zulümdür."

Allah’a hâlisâne bir şekilde inanan mü’mine düşmanlık etmek sadece hakikatte değil, hikmet nazarında dahi zulümdür. "Zira malumdur ki, adavet ve muhabbet, nur ve zulmet gibi zıttırlar."

"Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla, ıslahına çalışır." "...Ve asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetlendirip ıslahına çalışmak ehl-i sadakatin şe’nidir." Onun içindir ki, Resulullah Efendimiz "mü’minin mü’mine üç günden fazla dargın durup konuşmaması"na müsaade etmemiştir.


Eserlerindeki Temsil Sırrı

Eserlerinde herkesin rahatlıkla anlayabileceği derecede sade misalleri tercih eden Üstad Said Nursî; mü’minler arasında var olması gereken kardeşlik ve sevginin, düşmanlık ve kinin yerine kaim olması için gayret göstermektedir. Bu düşünceyle mü’minlerdeki ortak özelliklerin çokluğuna işaret etmekte ve bunların kardeşler arasını bağlayıcı mühim özellikler olduğunu vurgulamaktadır. Böylece; onun âyetleri yorumlarken verdiği misaller, onu dinleyenler veya okuyanlar tarafından, -zihinlerinde bir soru kalmayacak şekilde- kabul edilmektedir.

Meselâ; İslâmî vasıflarıyla kıymetlenen bir mü’mine düşmanlık etmeyi; "adi küçük taşları Kâbe’den veya Uhud Dağı’ndan daha ehemmiyetli görmek akılsızlığına" benzetmekte ve şöyle demektedir:

"Tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbu ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder."

"Mümine muhabbet etmek gerekir," çünkü "mü’min kâinata bir uhuvvet beşiği olarak bakar."


..."Bir memlekette beraber bulunmakla uhuvvetkârâne bir münasebet hissedersin. Halbuki, imanın verdiği nur ve şuur ile sana gösterdiği ve bildirdiği Esma-i İlahiye adedince vahdet alâkaları ve uhuvvet münasebetleri var. Meselâ; her ikinizin Hâlikınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir, bir, bir... bine kadar bir, bir.

Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir. Bir, bir.. yüze kadar bir, bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir... ona kadar bir, bir. Bu kadar bir bir’ler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler bulundukları halde, şikak ve nifaka, kin ve adâvete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü’mine karşı hakiki adâvet etmek ve kin bağlamak, ne kadar o râbıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebet-i uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i’tisaf olduğunu, kalbin ölmemiş ise, aklın sönmemiş ise anlarsın."

Bu cümleleriyle mü’minleri imanda birleşmeye teşvik ve ikna eden Said Nursî; aralarında bu kadar ortaklık bağı varken tefrikaya sebep olan bir takım gurupların mensuplarına hitaben de şöyle sesleniyor:

"...Ey divâneler! İşitmediniz mi, anlamamış mısınız ki, ‘Müminler ancak kardeştir’ (49...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bediüzzaman ve fena fil ihvan
« Posted on: 29 Mart 2024, 07:56:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bediüzzaman ve fena fil ihvan rüya tabiri,Bediüzzaman ve fena fil ihvan mekke canlı, Bediüzzaman ve fena fil ihvan kabe canlı yayın, Bediüzzaman ve fena fil ihvan Üç boyutlu kuran oku Bediüzzaman ve fena fil ihvan kuran ı kerim, Bediüzzaman ve fena fil ihvan peygamber kıssaları,Bediüzzaman ve fena fil ihvan ilitam ders soruları, Bediüzzaman ve fena fil ihvan önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes