Konu Başlığı: Bazılarında ihtilal sıtması var Gönderen: Zehibe üzerinde 27 Haziran 2009, 01:08:45 Bismillahirrahmanirrahim
Ammâ, bizzarûre hükümet-i İslâmiyenin hedef-i maksadı olan meşrûtiyet-i meşrûanın timsâlini isterseniz, farzediniz ben bir hekimim. Şu çadır dahi eczahânedir; içindeyim. Umum köylerde veyahut evlerde çeşit çeşit hastalıkları teşhis etmiş, reçetesini yazmış bir müntehap adam, yanıma geliyor, reçetesini ibrâz ediyor ki; "Dâü'l-cehl ile baş ağrısı var" yazılıdır. Ben dahi, fen afyonunu iptidâ onların lisânlarının zarfında, sonra da lisân-ı resmiyeye ifrağ ederek veriyorum. Bir başkasının reçetesini gösteriyor ki; kalb hastalığı olan zaaf-ı diyânet var. Ben de, fünûnu maarif-i İslâmiye ile mezc ederek bir mâcun yapıyorum, müderrislerin ellerine veriyorum, gönderiyorum. Diğerinde dâü'l-husûmet ile ihtilâl sıtması var. Ben de fikr-i milliyeti uyandırarak, ışıklandırarak, tiryâk-misâl adâlet ve muhabbeti o nur ile mezc ettirerek, sulfato-misâl bir ilâç veriyorum. İşte böyle bir hekimdir ki, vatan hastahânesinde, bîçare etfâli helâktan halâs eder. Hâ, hükümet-i meşrûtânın timsâl-i nûrânîsi "Hepiniz çobansınız ve idâreniz altındakilerden mesulsünüz." (Hadîs-i şerif: Müslim, İmâre: 20.) sırrınca, herbir büyük adam, bu düsturu nazara almak gerektir. (Münazarat sh. 26) Bediüzzaman Said Nursi SÖZLÜK: BİZZARÛRE : Kesinlikle, zarûri olarak, mecburî olarak. HEDEF-İ MAKSAD : Maksat gaye ve hedef. MEŞRÛTİYET : Bir hükümdarın başkanlığı altındaki millet meclisi ile idâre edilen devlet sistemi. MEŞRÛTİYET-İ MEŞRÛA : Dîne uygun meşrûtiyet. TİMSÂL : Model, sembol, örnek, sûret, nümûne. FARZEN (FARZAN) : Farzedelim ki, kabul edelim ki, diyelim ki. * Farz olarak. Farziyyeti kabul edilerek. HEKİM : Doktor. TEŞHİS-İ İLLET : Hastalığın teşhisi, tanınması. MÜNTEHAP : Seçilmiş. İBRÂZ : Belirtme, ortaya koyma, meydana çıkarma, gösterme. DÂÜ'L-CEHL : Cehâlet hastalığı, bilgisizlik derdi. DÂÜ'L-HUSÛMET : Düşmanlık hastalığı. AFYON : Uyuşturucu, ağrı kesici. İPTİDÂ : Önce, başlangıç. ZARF : Kılıf, kap, mahfaza. Bir fiil veya sıfata yer, zaman ve mahiyet gibi nitelikler katan kelime. LİSÂN-I RESMİYE : Resmî dil olan Türkçe. İFRAĞ : Başka bir şekle sokma, kaşıba dökme, boşaltma. ZAAF-I DİYÂNET : Dine bağlılıkta zayıflık. FÜNÛN : Fenler. MAARİF-İ İSLÂMİYE : İslâmî bilgiler. MEZC : Katma, kaynaştırma, karıştırma, birleştirme. MÂCUN : Hamur kıvamındaki ilâç. MÜDERRİS : Medrese âlimi, hoca, profesör. İHTİLÂL : Ayaklanma, devlete isyan, bozukluk, karışıklık. FİKR-İ MİLLİYET : Milliyetçilik fikri, düşüncesi. TİRYAKMİSÂL : Bir hastalıktan çabuk şifâ bulmaya yarayan ilaca benzer şey. ETFÂL : Çocuklar. HELÂK : Yok oluş. Mahvolma. Azap. Korku. HALÂS : Kurtulma, kurtuluş. MEŞRUTA : Bir kimseye veya bir zümreye bırakılmış, bazı şartlara bağlı oluş. * Sahibi tarafından veresesine satılmamak şartiyle bırakılmış ev vesaire. TİMSÂL-İ NURÂNÎ : Parlak görüntü, örnek. |