๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 14 Ağustos 2010, 21:05:04



Konu Başlığı: Avam içinde kaderin cây-ı istimali
Gönderen: Sefil üzerinde 14 Ağustos 2010, 21:05:04
Manen terakki etmeyen avam içinde kaderin cây-ı istimali var. Fakat o da maziyat ve mesaibdedir ki, ye’sin ve hüznün ilâcıdır. Yoksa maasi ve istikbaliyatta değildir ki, sefahete ve atalete sebeb olsun.” (Sözler) Ne demektir?


Mânen terakki etmeyen avam denilince bunun aksi zihnimizde canlanır: Manen terakki eden havas zümresi, ermiş insanlar, evliya, asfiya.

Bu Hak dostlarının kader anlayışları bir başkadır. Onlar tam bir teslimiyet içindedirler. Çoğu işlerini İlâhî ilhamla görürler. Lütuf ve kahrı ALLAH’ın iki ayrı isminin tecellileri bilir, ikisini de hoş karşılarlar.

Bu özel bir durumdur. Biz genele dönelim. Yani, “geniş halk kitlelerinin kadere bakışı nasıl olmalı,” konusu üzerinde duralım.

Nur Müellifi, bu insanların musibetlerde ve maziye gömülmüş olaylarda kaderi hatırlamalarını tavsiye eder ve bunun faydasını da ümitsizliğe düşmemek ve gereksiz yere üzülmemek şeklinde belirler.

Mazide kaçırdığı fırsatlar için bir ömür boyu üzülüp dövünmenin insana hiç faydası yoktur, ama zararı kesindir. Böyle bir insan, maziyi kadere havale etmeli, “Bunda da bir hayır vardır.” diyerek hayatını çileden, azaptan kurtarmalıdır.

Bir kazaya uğramış ve yaralanmış kişi, “şöyle olmasaydı böyle olurdu, yahut keşke falan firmanın otobüsüne binseydim,” gibi sözler sarf etmek yerine, bunu kaderin bir tecellisi bilmeli ve tedavi çarelerine bakarak sabretmelidir. Çünkü, olay onun iradesi dışında meydana gelmiştir ve geri dönüş de imkânsızdır.

Ama insan, yaptığı isyanlar ve istikbâle ait olaylar hakkında bu şekilde düşünemez. Çünkü, işlediği günah için tövbe etme imkânına sahiptir. Öncelikle bu yola girmelidir. Aksi halde, isyana ve sefahate devam eder gider. Öte yandan, bu günahlar kul hakkına tecavüz şeklinde ortaya çıkmışsa, o insanın hakkının ödenmesi gerekir. İşi kadere yükleyip muhatabını mağdur edemez.

Bunlar isyana örnek.

İstikbâle gelince, insan, kaderinin ne olduğunu bilmediğine göre, cüz’i iradesini kullanmak mecburiyetindedir. “Kaderimde ne varsa o olur.„ diyerek tembelce oturamaz.