๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 18 Ağustos 2010, 13:17:49



Konu Başlığı: “Mâlikiyet mertebesi
Gönderen: Sefil üzerinde 18 Ağustos 2010, 13:17:49
Risale-i Nurda geçen şu cümleyi açıklar mısınız: “Mâlikiyet mertebe-i uzmâsı tevhid-i âzam sûretinde O’nundur.” (Mektûbat)


Mâlikiyet; bir mülkün sahibi olma; onda istediği gibi tasarruf edebilme keyfiyeti, onu dilediği gibi evirip çevirebilme, başkalarına satabilme ve dilediği anda onun varlığına son verebilme yetkisidir.

Tevhid-i âzam; bu varlık aleminin tek sahibinin Allah olduğunu ifade eder.

Biz kendimize mâlik değiliz. Çünkü, kendimize sahip değiliz.

Ticaret, veraset, bağış ve emanet, bir mülkte tasarruf edebilmenin dört şartıdır.

Biz ne bedenimize, ne onu kuşatan hava tabakasına, ne ayak bastığımız yer küresine, ne güneşe, ne aya hakiki sahip olamayız. Bunları satın aldığımız, hayâlimizden bile geçemez. Bunlar bize ebeveynimizden de miras kalmadı. Öyle ise bizim mâlikiyetimiz, son iki maddeye dayanıyor: Bağış ve emanet. Bir diğer ifadeyle, lütuf ve imtihan.

Bizi Rabb-ül-âlemin terbiye etti. Önce âlemleri yarattı, onları bizim terbiyemize, bizim istifademize en uygun hâle O getirdi. Sonra o âlemlerden bizi süzdü...

Öyle ise O’nun bizim üzerimizdeki mâlikiyeti, “Rububiyet”e dayanıyor.

Ruhumuzu o yarattığı gibi bedenimizdeki bütün hücre taşlarını da O yarattı. O halde, O’nun bizim üzerimizdeki mâlikiyeti, “Hâlıkıyet”e dayanıyor...

Her gün, O’nun kâinatından, yine O’nun kudretiyle, hikmetiyle süzülen rızıkları yiyor, onlarla besleniyoruz. Demek ki, O’nun bizim üzerimizdeki mâlikiyeti, “Rezzâkiyet”e dayanıyor.

Daha nice cihetlerden, biz O’nun mülküyüz, O bizim Mâlikimiz. Biz, elimizin altındaki eşyaya, yahut bedenimize takılan cihazlara sahip çıkarken, bunların bize emanet verildiğinin idraki içindeyiz. Ve yine bunlardan imtihana tâbi tutulduğumuzu, zamanı gelince hepsinin elimizden alınacağını biliyoruz.

Bütün bunlar bir yönüyle bizimdir, diğer yönüyle değil.

Bu noktada, canlı ve cansız bütün varlıklar da bizim gibidir ve “Mâlikiyet mertebe-i uzmâsı tevhid-i âzam sûretinde O’nundur.” (Mektûbat)