๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Namaz Kılmak => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Aralık 2007, 01:57:52



Konu Başlığı: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Aralık 2007, 01:57:52
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyuruyor;Namazı huşu ile kılan insanlar kurtuluşa ermiştir."(Mü'minun; 1-2)

Huşu;Allah-u Zülcelal'den korkmak çekinmek gibi kalbin faaliyetlerinden olmakla beraber, namazda sağa sola bakmamak, oynamamak gibi davranışlardır.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) namazda huşu içinde olmamızı ve gözlerimizi secde yerinden ayırmamamızı emretti. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Selllem) hadis-i şerifinde şöyle buyurdu: Mutarrif, babasından şöyle nakletmiştir:“Resulullah (a.s.v)’ı namaz kılarken gördüm.Göğsünde ağlamaktan meydana gelen, kaynayan tencerenin sesi gibi ses duyuluyorduNesai, İbn-i Hıbban)

Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmuştur: "Beş vakit namaz, evinizin önünde akan nehir gibidir. O kişi ırmakta günde beş defa yıkanırsa onda hiç kir kalır mı?" (Müslim)

Bu şu demektir; kişi, beş vakit namazı huşu ile kıldığı zaman, büyük günahlar hariç, bütün günahlardan temizlenir. Şayet huşu ile namazı kılmazsa, namaz kendine iade edilir.

    İbn-i Abbas (Radıyallahu Anh) şöyle buyuruyor:
"Normal iki rekatı huşu ve tefekkür ile kılınan namaz, bir gece huşusuz ve tefekkürsüz kılınan namazdan daha hayırlıdır."

Ey Nefsim!

   Allah-u Zülcelal'in huzuruna izinsiz girip kendisiyle aracısız konuşmak istersen bunu yapabilirsin. Abdestin şartlarına riayet ederek abdest al, namaz kılacağın yere git, işte o zaman Rabbinle aracısız buluşmuş ve konuşmuş olursun. Hz. Ali (Radıyallahu Anh) namaz vakti girdiği zaman titremeye başlar ve rengi solardı.

    Ey Nefsim! O Hz. Ali gibi bir sahabe ve halife namaza duracağı için ve Allah'ın huzuruna varacağı için titrerken, sen sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi huzursuz ve samimiyetsiz namaz kılıyorsun. Eğer mağfiret ve mükafat istiyorsan iyi dinle, Harem el-Usame (Radıyallahu Anh) namazı huşu ile kılmayı şöyle anlatıyor: Namaz vakti geldiği zaman, erkanına uygun abdest alırım, namaz kılacağım yere gider, vücudum dinlensin diye kısa bir süre otururum. Sonra namaza şöyle dururum.

    Kaşlarımın arasında kâbe, ayaklarımın dibinde sırat köprüsü, sağımda cennet, solumda cehennem, arkamda Azraili düşünerek, korku ve ümit ile tekbir alarak namaza başlarım.






Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Sems üzerinde 18 Şubat 2010, 02:36:39
Alıntı
Kaşlarımın arasında kâbe, ayaklarımın dibinde sırat köprüsü, sağımda cennet, solumda cehennem, arkamda Azraili düşünerek, korku ve ümit ile tekbir alarak namaza başlarım.

Ne güzel bir tabir. Allah c.c sizden razı olsun Habibuddin hocam.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Salihalp üzerinde 29 Ağustos 2010, 22:41:26
evet değerli bir paylaşım Allah razı olsun hocam daim huşu ile namaz kılanlardan olmak temennisiyle..


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Hadice üzerinde 29 Ağustos 2010, 23:36:44
Allah razı olsun hocam .. şu aralar evladım için o kadr ihtiyacım vardıki bu konulara Rabbim ümmeti Muhammedi huşu ile kılanlardan eylesin    kıldığımız namazlarımız bizden şikayetci değilde şahitci olur işallah Rabbim yar ve yardımcınız olsun hocam


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ekvan üzerinde 05 Şubat 2011, 16:23:25


      Allah razı olsun..çok önemli bir konu gerçekten..Dikkat edilirse Ayet-i Kerimede namaz kılanlar değil,namazı hüşu ile kılanlar kurtuluşa ermiştir buyuruluyor..demek ki şartı hüşuyu yakalayabilmek..

    Rabbim hepimizi o güzelliğe ulaştırsın,inşaallah..


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Sueda üzerinde 05 Şubat 2011, 17:06:26
Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler... Mü'minin temel vasfı olarak gösteriliyor namazı huşû ile kılmak...Ve huşusuz namaz uzak tutuluyor müminden... Demek ki namazlarımızın eksiksiz ve tam manasıyla kabulu için huşû ile kılmak gerekiyor... Rabbim ameli kabul olanlardan eylesin bizi... Vasfımızı hakkıyla yerine getirmeyi nasib etsin inşallah... Selam ve dua ile...


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: ipek-7e üzerinde 26 Mart 2011, 18:52:54
BU KONUYLA İLGİLİ HİÇBİR BİLGİM YOKTU ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN İMDİ ÖGRENMİŞ OLDUM


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: ahmet-7j üzerinde 28 Mart 2011, 18:26:41
Bu konu ile gerçekten bilgim yoktu çok saolun ellerinize saglık iyi günler


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: muhsin iyi üzerinde 01 Kasım 2011, 16:28:02
Namazda Huşu Problemi, Namazı Huşuyla Kılmak
Namaz kılan insanlar namaz kılmakla büyük bir farzı yerine getirmenin güven duygusunu yaşarlar. Müslüman olmada çözülmesi gereken büyük bir problemi aşmış olurlar. Günde beş vakit namazı kılmak kolay değildir. Nefsi ikna edip namaza başlamak büyük bir iştir. Elbette Allah (c.c.) hiçbir emeği boşa çıkarmaz. Kılınan namazlar hem bu dünyada hem ahrette kılan kişilere büyük yararlar sağlar.
Namazı kılmaya başlamakla yeni bir problemin içerisine gireriz. Bu yeni problemin adı namazda huşudur. Huşu, namaz sırasında Allah’a saygı, korku, dikkat duygularını duymaktır.  Namazda huşu hiçbir zaman çözüme ulaşılamayacak bir problemdir. Yani kesin çözüme kavuşturulmazı imkânsız bir konudur. Çünkü nefis hiçbir zaman namaza razı olamaz. Namaza daima itiraz eder. Onu istekli kılamaz. Yaratılışı bunu gerektirir. Onun destekçisi olan şeytanlar da böyledir. Şeytanlar o kadar edepsizdirler ki, kalp gözü açık olanlar bilirler, namazdaki kişiye yapmadıkları şer kalmaz. Kişiyi namazdan soğutmak için ellerinden geleni yaparlar. Diğer zamanlarda dinlenirler. Şeytanlar tam namaz sırasında adeta görev başına geçen işçiler gibi çalışırlar. Tüm amaçları nefisle işbirliği yaparak kişiyi namazdan soğutmak, namazı ona bir yük ve sıkıntılı bir iş yapmak, böylelikle onun namazı bırakmasını sağlamaktır. Şeytanların tüm derdi Müslümanların namaza başlamasına mani olmak, namaza başlayanları da namazdan soğutmaktır. Çünkü şeytanlar namazı olmayanın dünyada ve ahrette ne kadar perişan olacağını, böyle birisinin son nefeste imanını bile yitirebileceğini bilirler. Bir Müslüman’ın olmazsa olmaz en büyük sermayesi namazdır. Namazsız Müslüman peygamberimiz zamanında yoktu. Hak mezheplerde namazı terk edenlerin ve bilerek namazını kılmayanların şer’i cezalarını ise insanları ürkütmemek için pek söyleyemiyoruz. Namazı kılmamanın ahretteki cezası ise gerek ayet-i kerimelerde gerekse hadis-i şeriflerde insanın tüylerini ürpertecek oranda korkunç cehennem sahneleri ile betimlenmiştir. İşte bu gerçeklerden dolayı şeytanlar nefsin işbirliği ile kişiden namazın huşuunu almak için çeşitli vesveseler verirler, komplolar kurarlar. Şeytanlar bizim içimizdeki düşünceleri takip edebilirler. Kuşkusuz insanın niyetini Allah’tan başka kimse bilemez. Ama şeytanlar bazı içsel monologlarımızı uyguladıkları tekniklere bilirler, yönlendirebilirler de. Dolayısıyla onlardan iç dünyamız pek saklı tutulamaz. Onun için tüm zaaflarımızı da bilirler. Genellikle namazda vesvese yolu ile bunları dile getirirler. O vesveseler namaz sırasında zihnimizi meşgul etmeye başladığında huşu da kaybolur. Namaz ruhsuz ve huşusuz belli hareketlerin yapıldığı, bilinçsizce surelerin okunduğu bir eylemeler yumağı olur. Tabii böyle bir namaz Allah (c.c.) indinde makbul bir namaz olmaz. Bu namazın elbette iade edilmesine gerek yoktur. Namaz kılınmıştır. Borç kalkmıştır. Belki sevaptan mahrum kalınmıştır. İmam-ı Gazali bu tür namazlarda kişinin niyeti ile kendisini kurtardığını ve farzın ağırlığını üzerinden kaldırdığını belirtmektedir. Yoksa gafletle kılınan namaz, gerçek namaz değildir. Ama gafletle kılındığı için en azından Allah’tan af dilemek, birkaç kez ‘estağfurullah’ demek de gerekir. Bu da inşallah o gaflete kefaret olur. İş bununla da bitmemeli, namazdan sonra namazdaki huşu eksikliği bir problem olarak masaya yatırılmalı, namaz sırasında şeytanların ve nefsin verdiği vesvese üzerinde durulmalıdır. Görülecektir ki, aslında bunlar o kadar önemli şeyler de değildir. Yalnız bizim için özel olan, bazı kompleks ve zaaflarımızdan kaynaklanan şeylerdir. Şeytanlar bunları bildikleri için mahsus bu konuları namazda vesveselerle dile getirirler. Kişiler o anda duygusal ve coşkusal olarak kendilerini kaybederek namazın ruhundan uzaklaşıp bu konuların etkisine girerler. İşte namazda huşuyu yakalamak isteyen kişiler namazdan sonra mutlaka bu meseleleri nefsine şöyle seslenerek masaya koymalı ve üzerinde düşünerek bir karara varmalıdırlar: ‘Ey nefsim şu konular senin komplekslerin ve zaaflarındır. Şeytanlar verdikleri vesveseler ile seni bunlarla meşgul ettiler. Sen de bunlarla beni oyalamış oldun. Bu yüzden namazda huşu da kayboldu. Değer mi buna? Şimdi sana zaman veriyorum. Gel bu sorunları böyle boş zamanlarda masaya oturtup çözüme kavuşturalım. Namaz sırasında lütfen huşuya sen de biraz dikkat et. Kimin karşısında durduğunu bil. Şeytanların vesveselerine kulak kabartma.’ Kuşkusuz nefsiniz söz dinleyen uslu bir çocuk edasıyla ‘evet’ diyecektir ama namaz sırasında başkalaşarak yine yaramaz bir çocuk gibi şeytanların vesveselerine kulak kabartacak, şeytanlar namazdaki huşuya yine mani olacaklardır. Bu ölünceye kadar da böyle devam edecektir. Nefis hiçbir zaman bu kötü huyundan dönmeyecektir. Şeytanlar da yaratılış amacı dışına çıkmayacaktır. Nefsinizi bu türden hesaba çekmeler birdenbire meyvelerini vermez. Nefsin yola girmesi çok uzun zamanları alır.  Nefis, tamamen hiçbir zaman yola girmez, ama bu hesaba çekmelerin sonucunda belli bir zaman sonra terbiyeli bir çocuk gibi gözümüz üzerinde olduğu zaman nefsin pek sesi çıkmaz da nefis bazen gaflete geldiğimizde bu sefer yaramazlıklarını ara sıra gösterir. Ama tabii bu onu başıboş bıraktığımız devreye göre çok büyük bir başarıdır. 
Peki, kişi hiçbir zaman namazda huşuyu yakalayamayacak mıdır? Allah’tan saygı dolu korkunun sonu yok ama makbul olan belli dereceleri vardır.
Huşu konusunda en güzel reçeteyi peygamberimiz s.a.s. sahabesine talim eylemiştir. Bizim aslında bir şey eklememiz ancak küstahlık olur. Sadece konuyu biraz açabiliriz. Şöyle ki, namazda huşu problemi olarak bize intikal eden hadis-i şerifleri incelediğimizde büyük çoğunluğu meseleyi zahiri yönden ele almıştır. Rasulullah (s.a.s) namazda azaların başka bir işle meşguliyetini namazda huşu yokluğu ile tanımlamıştır. Dolayısıyla huşu namazda azaların sükûnet üzere olması ve namaz dışı başka bir işle ilgilenmemesi olarak kabul görmüştür. Buna göre namazda tadil-i erkâna riayet eden kimse namazda huşuyu da yakalar. Bu yaklaşım tarzı bugünkü modern psikolojinin de görüşleri ile örtüşmektedir. Şöyle ki, bilindiği üzere duygularımız davranışlarımızı belirler. Yani moralimiz bozuksa yüzümüze yansır bu durum. Yine neşeliysek hafif de olsa bir tebessüm çehremizi süsler. Ama diyor psikologlar moralimiz bozuk olduğunda biraz kendimizi zorlayıp gülümsersek arkasından da duygularımız buna eşlik edecek, bozuk moralimiz düzelecektir. Yani bu sefer de davranışlarımız duygularımızı belirleyecektir. İnsanın ruhsal ve bedensel bağlarında böyle bir kanun var. Yani ileri giden arabanın geriye de gidebilmesi gibi bir şey bu durum. Kimse iç dünyasına egemen olamaz. Bu çok zor bir iştir. Ama davranışlarımız kontrolümüz altındadır. Onları istediğimiz gibi düzenleyebiliriz. Namaz sırasında Allah (c.c.) karşısında olduğumuz duygusunu korumak şartıyla tadil-i erkâna dikkat edersek namazda huşu kendiliğinden doğacaktır. Tadil-i erkânın özü olan şu noktalara özellikle dikkat çekmek istiyorum: Namaz dışı hiçbir hareketi elden geldiğince yapmamak gerekir. Özellikle bakışa çok dikkat etmek lazımdır. Göz, ayakta iken secde mahalline, rükûda ayaklara, otururken iki elleri arasına, secdede iken burun kenarlarına bakmalıdır. Bu sırada Allah (c.c.) karşısında utanan, çekinen, layık olmadığı halde huzura davet edilen ve bunun şükrünü edada çaresiz kalan bir kul tavrı içerisinde bulunmalıdır.  Çok büyük, yüce yaratıcının karşında durduğumuzu düşünerek namazın rükünleri eda edilmelidir. Özellikle rükû ve secde sırasında bu büyük nimetleri bize nasip eyleyen Allah’a (c.c.) karşı sonsuz bir şükran duygusu ile hareket etmeliyiz. Bütün bunlar davranışlarımızdaki ölçülülük ve uyumla anlam kazanmalıdır. Beden dilimizi bu anlamları yansıtacak şekilde kullanırsak arkasından doğal olarak duyguları da gelecek, böylece ‘Muhakkak ki namazlarında huşua eren müminler, kurtuluşa ermişlerdir.  (Mü’minun suresi, ayet 1,2)’ ayet-i kerimesi bizleri de kapsamı içerisine alabilecektir Allah’ın izniyle.
Gerçekten zor mu namazlarımızda sıklıkla okuduğumuz beş on sure ve duanın anlamlarını kelime kelime öğrenmek? Şimdilerde kitapçılarda renkli kelime mealleri de satılıyor. Her Arapça kelimenin altında aynı renkte Türkçesi verilmiş. İnsanlar dünya menfaati için bir yabancı dili öğreniyorlar. Bizler toplam yüz, yüz elli kelime kadrosuna ancak çıkabilen beş on tane sure ve duayı neden gözümüzde büyütüyoruz? Elbette kelimelerin anlamaları bilindiğinde namazda bunlar huşuya ve ruha büyük hizmet derler. 
Pek çok hadisten anlaşılacağı üzere peygamberimiz için dünyada en sevgili şey namazdı. O hayatı boyunca hep namaz kıldı. Ölmeden önceki son sözleri de hep namaz oldu. Namazdan müthiş zevk aldı. Öyle ki şöyle diyordu: ‘Bana dünyada üç şey sevdirildi. Güzel koku, kadın, gözümün nuru namaz.’ Yani peygamberimiz s.a.s namazı dünya nimeti olarak görmekteydi. Gözümün nuru tabiri ile de onu somutlaştırıyordu. Yalnız başına kıldığı namazlarda ayakta durmayı, rükû ve secdeyi uzatıyordu. Bunlar bazen saatleri alıyordu. Özellikle rükû ve secdeleri uzun tutmak nefsin belini de kırdığı için huşuya büyük yardımları vardır. Bu rükünlerde de rükû ve secde sırasındaki ilgili tespihler istenildiği kadar okunabilir. Rükû ve secde sırasında söylenilen tespihlerde Allah (c.c.), eksiklikten, noksanlıktan tenzih edilmekte; ululanmakta, yüceltilmektedir. Bu ruhu yaşayarak bu rükünleri yapmalıyız. Ayrıca O’na rükû ve secde yapma onurunu bize nasip eylediği için şükran duygularını da hatırdan çıkarmamalıyız. Bu hali uzun süre devam ettirmek elbette namazdaki huşuyu artırır. Bizler bazen namazlarımızı böyle kılarak huşuyu derinden yaşayabiliriz. Bu ruh zamanla ister istemez diğer namazlarımıza da sirayet edebilir. 
Yazımda huşu meselesini bir problem olarak ele aldım ve bunun çözümünün bütün hayatımız boyunca sonlanmayan bir uğraş alanımız olarak kalmasını önerdim. Bu dünyanın kanunlarında, durgun kaynak suyun kokması da vardır. Onun için her konuda akış halinde bulunmamız gerekir. Sürekli yenilenmeliyiz. Bu olmazsa hastalanırız, ölürüz. Namaz bizim abdest, sünnet ve farzıyla beraber günde en az bir buçuk saatimizi alan bir ibadettir. Yani ister istemez namaz Müslüman’ın hayatında büyük bir zaman dilimini almaktadır. Öyle ise bu konuda kaliteli olmak mecburiyetindeyiz. Kurumlar için gündeme gelen Toplam Kalite Yönetimini hayatımızda namaz için de düşünmeli; her zaman bu konuda yaşadığımız problemler saptanmalı, bilen insanlara danışılmalı, onların çözümleri için çaba harcanmalıdır.
   Ben kitapçıya gittiğimde namazla ilgili yeni bir eser gördüğümde mutlaka alırım. Çünkü günde en az bir buçuk saatimi verdiğim bir ibadette bir kelime de olsa bir eksiklik büyük bir şeydir. Bir kelime de olsa bir katkı yine büyük bir şeydir.
   Namazda huşu problemi, namazda ruh ve ideal gibi önemli bir konudur. Bunun için namazla ilgili her kitaba müşteri olmak gerekir. Günümüzde internet dünyasındaki sitelerin çoğunda namazla ilgili yazılar bulunmaktadır. Bunları okumak da insana çok şeyler katar. İnsanın bu konuda bildiklerine güvenmesi doğru değildir. Çünkü namazda huşu problemi bilgisizlikten doğmaz. Ruhsuzluktan, duygusuzluktan, ilgisizlikten meydana gelir. Bazen bu konuda yazılan bir cümle namazla ilgili tıkanan bir damarı açabilir. Bir yanlışı düzeltebilir. İnsana yepyeni bir ufuk olabilir. İnsanın bu konuda bildikleri ile yetinmesi boş bir gururdur. İnsanı huşusuz, ruhsuz, ilgisiz namaz kılmaya yöneltir.
   Namazda mükemmeli ve ideali arama gayreti,  bence huşunun da temelidir.
   Günde Müslüman’ın en az bir buçuk saat gibi büyük bir zaman dilimini işgal ettiğine göre namaz günlük hayatımızda da en çok konuşulan mevzu olmalıdır. Müslüman bu konudaki problemlerini, bildiklerini başkalarıyla da paylaşmalıdır. Bunu da alışkanlık haline getirmelidir.
Allah (c.c.), indinde makbul olan namazlarla yüksek huşu derecelerini bizlere nasip eylesin. Amin.
Muhsin İyi


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: muhsin iyi üzerinde 04 Ocak 2012, 00:16:14
  Namazın Huzurla, Huşuyla Kılınması, Allahın el-Azîmu, el-Aliyyu (A’lâ) İsimleri

A. İftitah Tekbiri:
İftitah tekbiri, namaza başlarken söylenen ‘Allahu Ekber (Allah en büyüktür) sözüdür. Bu söz, insana ölüm gibi tesir etmelidir. Nasıl ölen kişinin dünya ile bağlantısı kalmazsa bu tekbir de namaz kılan kişiyi öyle dünya ile alakalı her şeyden kesmeli, Allah’ın (c.c.) huzuruna çıkarmalıdır. Zaten tekbir sırasında yapılan ellerin kulak hizasına kaldırılıp indirilmesi bu dünya ile alakanın kesilmesinin jestidir, vücut dilidir. Bu hareketi yaparken duygu ve düşüncesini de yaşamak gerekir. Bu tekbiri Allah aşkı için şehit olmak isteyen bir insanın serden geçliği, kararlığı ve coşkusu ile çeken bir insanın namazı Allah’ın izni ile huzurlu ve huşulu geçer. Çünkü dünya dışarıda değil insanın iç dünyasındadır. Dünya nefsidir. Namazın başı iyi olursa namaz o istikamette gider. Onun için bu tekbiri çekme biçimi, o sırada içerisinde bulunacağımız ruh hali çok önemlidir. Tekbiri çekmeden önce, birkaç saniye de olsa, o coşku ve huşuya insanın kendisini hazırlaması gerekir. Bunun için insanın kendisinin Allah yolunda şehit olduğunu hayal etmesi büyük bir yarar sağlayabilir. Rükünler arasında çekilen tekbirler de nefse iftitah tekbirindeki yaşanan halleri anımsatmalıdır. Çünkü nefis çok çabuk unutur, ona daima bunu hatırlatmak gerekir.

B. Kıyam:
Namazı bütün melekelerimizle (duygu, düşünce, hayal, coşku) yaşamamız gerekir. Birinde yaşanan bir boşluk nefsin ve şeytanların harekete geçerek namazı ifsat etmelerine neden olabilir. Namaz yaşamımızdan bir andır. Bir yaşantı sürecidir. Belli hareketlerin yapıldığı, surelerin ve duaların okunduğu, zikirlerin çekildiği, kısacası anlamlı işlerin yapıldığı bir yaşam dilimidir. Namazda zamanın insanın tüm melekelerine hitap edilecek şekilde dolu dolu yaşanması gerekir. 

Namaz kılarken arka planında Allah’ın (c.c.) razı olacağı bazı hayaller fon olarak kullanılırsa namaz daha feyizli ve bereketli olur. Ayrıca bunlar güzel düşünceler, duygular, coşkular oluşturacağı için namaz daha zevkli geçecektir. İnsanlar namazdan daha büyük bir haz alacaklardır.  Aksi taktirde namazdaki boşlukları nefis ve şeytanlar doldurur ki, o zaman namaz istenilen nitelikte ve kalitede olmaz. Huşudan ve ruhtan yoksun olur.

Namazın sırrı, anlamı, huşusu, Allah (c.c.) karşısında olma, yani huzurda bulunma düşünce ve duygusunda gizlidir. Hadiste buna ihsan hali denmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed Alehisselam, ihsanı şöyle tarif etmişlerdir: ‘İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmendir. Zira sen O’nu görmezsen de O seni görmektedir.’ Namazda, namazın bütün rükünlerinde ihsan haline ulaşmak, bu hali yaşamak bir gaye olmalıdır. Namazı Allah’ın (c.c.)  karşısında, huzurunda kıldığımız düşünce ve duygusunu yaşadığımız anda namazda huşuyu da elde ederiz. Namazda huşu ise büyük bir devlettir, çok büyük bir nimettir. Şu ayet-i kerime bu büyük müjdeyi içerir: ‘Muhakkak ki namazlarında huşuya eren müminler, kurtuluşa ermişlerdir.  (Mü’minun suresi, ayet 1,2)’

Namaz bütün varlıkların ibadetlerini kendisinde toplamıştır. Her varlık, namazın bir rüknündeki bir lisan-ı halle Allah’a (c.c.)  ibadet etmektedir. Cansız sanılan maddenin en küçük parçaları olan atomların elementleri durumunda bulunan elektronlarının çekirdekleri etrafındaki akıl almaz hızla dönüşleri, Allah’a (c.c.) karşı kendi lisan-ı halleri ile bir ibadettir. Yine makro âlemde gezegenler, yıldızlar çeşitli hareketleri ile adeta namazda kıyam rüknünde olan birisi gibidirler. Kıyamda ayakta durulduğu gibi bu varlıklar da gerek kendi ekseni etrafında gerekse birbirlerinin çevresinde yaptıkları hareketleri ile dengede durmaktadırlar, yıkılmamaktadırlar.

Namazda kıyamda iken cemaat duygusunu daima canlı tutmak gerekir. Zira bilindiği üzere cemaatle kılınan namaz ferdi kılınanına göre 27 kat daha faziletlidir. Bütün madde âleminin de söz konusu hareketleri ile bizimle birlikte Rabb’imizin huzurunda kıyamda durduğunu düşünmek ve hayal etmek namazımızı daha faziletli ve huşulu kılar. Ayrıca gökyüzünde mutat ibadetleri gereği sürekli kıyam halinde olan, sayısını ancak Allah’ın bildiği meleklerin varlığı da hadis-i şeriflerde bildirilmektedir. Bunları da kıyam cemaatine katmak namazımızı daha faziletli ve huşulu kılar.

Namazı Allah’ın karşısında, huzurunda kılma duygusu ile birlikte namazda cansız varlıklarla, meleklerle birlikte kıyamda durduğumuzu hayal etmemiz, vesveselerin, dünya düşüncelerinin de yolunu keser.

Namazı kılarken feyz kaynağı Kabe’nin karşısında olduğumuzu da unutmamız gerekir.

C. Kıraat (Kuran-ı Kerim’den Sure Okuma):
Namazın kıyamında okunan Fatiha suresinin anlamını tefekkür etmekten ziyade ruhuna uygun okumak gerekir. Fatiha, mana olarak Kuran-ı Kerim’i kapsamına alan, hacmi küçük ama kendisi büyük olan bir suredir. Tefsirler faziletlerini anlatmakla bitiremezler. Bu sure namazın her rekâtında okunmak zorundadır. Hadis-i şerifler bunsuz namazın olmayacağını beyan buyuruyor. Fatiha’nın ruhunu ancak bu konuda varit olan hadis- şerifleri okuyarak kavrayabiliriz. Ayrıca namazlarımızda bu kadar çok okuduğumuz bir sureyi tefsir kitaplarından da açıklamalarını öğrenmek akıllı kişilerin harcıdır. Fatiha’nın ruhunu kısaca şöyle özetleyebiliriz: İlk üç ayetinde Rabb’imizi hamd ettiğimizi ve övdüğümüzü (1. Elhamdü lillahi Rabil-âlemin. 2.  Er-rahmanirrahim. 3. Maliki yevmiddin. 1. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. 2. O acıyan ve esirgeyendir. 3. Din (kıyamet) gününün sahibidir. ), dördüncü ayette Allah ile bir sözleşme imzaladığımızı (4. İyyake na’budü ve iyyake nesta’in 4. Ancak Sana ibadet eder, ancak Sen’den yardım isteriz),  beşinci ve altıncı ayetlerde (5. İhdinessıratel mustakim. 6. Sıratellezine en’amte aleyhim ğayrilmağdubi aleyhim ve leddallin 5. Bizi doğru yola ilet. 6. Nimet verdiğin kimselerin yoluna, üzerlerine gazap inenlerin (Yahudilerin) ve sapkınların (Hıristiyanların) yollarına değil. )  hayat felsefemizin, ideolojimizin,  hayat tarzımızın kısacası dinimizin Allah’ın rızası istikametinde tecellisi için yaptığımız bu dua demetinin sözleşmeyi yerine getirdiğimiz sürece Allah tarafından kabul edildiği, böyle bir duayı Allah’ın reddetmediği konusunda ümitli olmayı düşünmeliyiz.

D. Rüku, el-Azîmu (ululuk,  yücelik sahibi) Güzel İsmi :
Namazda bilindiği üzere rükûda en az üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm (Rabb’in el-Azîm güzel ismi eksiklik ve kusurdan uzaktır)” tespihi çekilir. Bu tespihi rükûlarda ne kadar çok söylersek namaz o kadar çok feyizli, bereketli ve huşulu olur. Mutasavvıflar çeşitli vesilelerle hayvanların büyük ekseriyetinin duruşları itibari ile rükû halinde olduklarına dikkat çeker. Ayrıca gökyüzünde mutat ibadetleri gereği sürekli rükû halinde olan, sayısını ancak Allah’ın bildiği meleklerin varlığı da hadis-i şeriflerde bildirilmektedir. Bizler kıldığımız namazlarda rükû sırasında bütün bu varlıkları tahayyül edip onlarla beraber bir cemaat duygusu ile rükûlarımıza bir derinlik ve anlam katarsak namazlarımız daha bir faziletli olur ve huşu kazanır.

Allah’ın (c.c.) yüceliğini, ululuğunu kavramak olanaksızdır.  Bunu ancak zıddıyla veya çeşitli karşılaştırmalarla anlayabiliriz.

Ulu, yüce kavramlarının zıddı küçük ve basittir.

Evren o kadar geniştir ki, içerisinde dünya yaratılalı beri henüz ışığı bize ulaşamamış yıldızlar bulunmaktadır. Evrenin bu genişliği ile insanın sınırlı kavrayışı karşılaştırıldığında Allah’a (c.c.) izafe edilen yücelik, ululuk kavramları az çok anlaşılabilir. Oysa Allah (c.c.) henüz dünya yaratılalı beri bize yıldızlarının ışığı ulaşamamış bu evrenin değil mahiyetlerini bilemeyeceğimiz sınırsız sayıdaki evrenlerin yaratıcısıdır. Bu durumda O’nun yüceliğini, ululuğunu (el-Azîm oluşunu) evrenlerle bile karşılaştırmak, sınırlandırmak büyük bir günahtır.

Allah’ın (c.c.) kudretinin genişliğini anlamak imkânsızdır. Allah’ın (c.c.) zatının genişliğini de düşünemeyiz. Çünkü Allah (c.c.) madde ve madde cinsinden bir şey değildir. Bu güzel isim O’nun güç ve kudretini nitelemektedir. O’nun kudretinin genişliğini,  bir ülke yöneticisinin sıradan bir vatandaşa göre devleti yönetmede sahip olduğu geniş olanaklarla karşılaştırarak kısmen de olsa anlamaya çalışabiliriz.

Namazlarda her rükûda en az üç kere tekrar edilen “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm (Rabb’in el-Azîm güzel ismi eksiklik ve kusurdan uzaktır)” tespihindeki el-Azîm güzel ismindeki sır nedir?

Namazda rükû sırasında Allah’a (c.c.) tazimde bulunulur. Tazim saygı, hayranlık, korku, övgü, minnettarlık, itaat ve bağlılık gibi kavramları içerir. Hâlbuki günlük yaşamda çeşitli ihtiyaçlarımız ve sıkıntılarımız giderilirken biz insanlara karşı bu duyguları yaşarız. Sanki manevi olarak onların önünde eğiliriz. Böylelikle Allah’a (c.c.) gösterilmesi gereken tazimi yaratıklara sergileriz. Bu durum adeta gafletle şirke düşmektir. Oysa el-Azîm güzel ismi ile tazimi sadece Allah (c.c.) hak etmektedir. Çünkü güç, kudret ve övgü (hamd) sadece Allah’a (c.c.) mahsustur. Gerçi ilgili duyguların insanlara karşı belli bir derecede duyulması gayet doğaldır. Ama ne zaman ki insanların ihtiyaçlarımızı ve sıkıntılarımızı gidermede birer vesile olduğu ve hakiki yapan/edenin Allah (c.c.) olduğu gerçeği unutulur veya görmezden gelinirse sözünü ettiğimiz gizli şirk gerçekleşir. Yine de insan, günlük yaşamının monoton doğal akışı, gürültüsü, gafleti içerisinde böyle durumlarda Allah’ı (c.c.) pek az anımsamaktadır. İşte rükûda kul hem sergilediği beden diliyle hem de Allah’ın (c.c.) el-Azîm güzel ismini eksiklik ve kusurdan tenzih ederek her ihtiyacını ve sıkıntısını O’nun giderdiğini ve O’nun gücünün ve kudretinin her şeye yettiğini, geniş olduğunu belirtmekte; saygı, hayranlık, korku, övgü, minnettarlık, itaat ve bağlılık gibi duygularla O’nu yüceltmektedir. Böylece üzerindeki bu tür gizli şirk pisliklerini temizlemekte, Allah’a (c.c.) kullukta makam kazanmaktadır. Yine bu sayede üzerindeki nimetlerle içerine düştüğü gizli şirkten, kula kul olmaktan kurtularak dünya hayatında da gerçek özgürlüğe erişmektedir. 

El-Azîm güzel ismi ile kula düşen görev şudur: Namazlarını kılan bir Müslüman el-Azîm güzel ismini bir günde en az  120 kez zikretmektedir. Bu durum bu güzel ismin namaz dışında da zikredilmesinin önemini göstermeye yeter.     

Rükûdan doğrulurken zikredilen ‘Semiallahü limen hamideh’ (Allah kendisine hamd edenleri işitir.), nefsin aklına ve anlayışına uygun söylenmiştir. Bunun nedeni nefse bir itminanlık ve güven duygusu kazandırmak içindir. Zira müminin anlayışı işitmenin ötesindedir. Ama nefis işitmeye ve yapmaya önem verir. İşitilen ve yapılan şeylere dikkat eder. Zekâsı ve anlayışı kıttır. Müminin anlayışında Allah (c.c.) kalpte geçenleri ezelde bilmektedir, biçimindedir. Ama rükûda iki büklüm olan, ezilen nefse mükâfat babında bu zikir,  onun anlayışına ve zekâsına uygun olarak tesir ettirilmeye çalışılır. Tam doğrulduğunda ise bu zikir kesin bir ifade ile daha saf ve yalın olarak nefse yine zikrettirilir: ‘Rabbena lekel-hamd’ (Hamd (övgü dolu şükür) Rabbimiz içindir.). Bu sefer sadece nefs değil ruh da hissesini alır. Çünkü ruh, nefisten daha anlayışlı ve imanlıdır. Hamdin Allah’a mahsus olması dile getirilince ruh coşar.  Ümitlenir. Kapına sığmaz olur. Artık bundan sonra kulun gafletinin ve günahlarının affı için kendisini Allah’ın huzurunda yere kapanmasına, secde etmesine sıra gelir.                           
   
E. Secde, el-Aliyyu, el-A’lâ  (varlıkların nitelik ve niceliği ile karşılaştırılması doğru olamayan Allah’ın [c.c.] kudretinin ve zatının yüksekliği) Güzel İsimleri:     

 Namazda bilindiği üzere secdede en az üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ (Rabb’in el-A’lâ güzel ismi eksiklik ve kusurdan uzaktır)” tespihi çekilir. Bu tespihi secdelerde ne kadar çok söylersek namaz o kadar çok feyizli, bereketli ve huşulu olur. Mutasavvıflar çeşitli vesilelerle bitkilerin duruşları itibari ile secde halinde olduklarına dikkat çeker. Bitkilerin başı topraktaki kökleridir. Ayrıca gökyüzünde mutat ibadetleri gereği sürekli secde halinde olan, sayısını ancak Allah’ın bildiği meleklerin varlığı da hadis-i şeriflerde bildirilmektedir. Bizler de kıldığımız namazlarda secde sırasında bütün bu varlıkları tahayyül edip onlarla beraber bir cemaat duygusu ile secdelerimize bir derinlik ve anlam katarsak namazlarımız daha bir faziletli olur ve huşu kazanır.
       
Allah’ın (c.c.) kudretinin yüksekliğini kavramak olanaksızdır.  Bunu ancak zıddıyla veya çeşitli karşılaştırmalarla anlayabiliriz. Yüksek kavramının zıddı alçaktır (süfli). Allah’ın (c.c.) dışında her şey bununla vasıflanabilir. En alçak şeyler onun günah saydığı fiillerdir. Sonra sırasıyla mubahlar, helaller gelir. Kul Allah’a (c.c.) yöneldiği zaman yücelir, yükselir. Çünkü O el-Aliyy’dir. Kul, dünyaya ilgi göstermeye başladığında alçalır, düşer. Zaten dünya da deni (alçak) sözcüğünden türemiştir. Harama bulaştığında ise pis bir bataklığa saplanmıştır. 

Yüksek kavramının zıddının alçak olduğunu söylemiştik. Dünyadaki en yüksek yapı evrenin yüksekliği ile karşılaştırıldığında alçak kalır. Evrenlerin sahibi Allah’ın (c.c.) kudretinin yüksekliğini (el-Aliyy oluşunu) sınırsız sayıdaki evrenler bile izahta aciz kalır.

Kudreti sonsuz yükseklikte olan Allah’ın (c.c.) karşısında biz insanlar ne kadar aciz bir durumdayız.

Tabii el-Aliyy ile dile getirilen kavram, varlıkların nitelik ve niceliği ile bir ilgisi olmayan Allah’ın (c.c.) zatının, dolayısıyla şan ve şerefinin yüksekliğidir.

Kudreti bu kadar yüksek olan Allah’ın (c.c.) zatı da (şan ve şerefi) yüksektir. Onun için O’nu gözler göremez. Akıllar idrak edemez. Bütün makam ve mevkiler O’nun yanında alçak kalır. O’nun madde âlemi ile bir ilgisi olmadığı için bu zati yüksekliği bir ülke yöneticisinin herkesle yüz göz olamaması anlamında düşünmemiz gerekir. Allah’ın (c.c.) duyu organlarıyla algılanamamasının bir nedeni de bu güzel isme dayanmaktadır. 

Namazlarda her secdede en az üç kere tekrar edilen “Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ (Rabb’in el-A’lâ güzel ismi eksiklik ve kusurdan uzaktır)” tespihindeki el-A’lâ güzel ismindeki sır nedir?

Aliyy ile a’lâ aynı kökten gelen kelimelerdir. A’lâ, aliyy kelimesine göre yüksekliği daha bir vurgulamakta ve başına “en” takısını hak etmektedir.

Namazda secde sırasında kulluk makamına erişilir. Secde, namazın en doruk noktasıdır. Peygamberimize (s.a.s) namaz miraçta farz kılınmıştır. Miraç bilindiği üzere peygamberin (s.a.s) Allah (c.c.) katına yükseldiği gecedir. İşte namazda kulu Allah (c.c.) katına çıkaracak en anlamlı hareket secdedir. Çünkü secde her türlü günahın temel kaynağı olan nefsi Allah (c.c.) karşısında aşağılamanın beden dilidir. Secde anında Allah’ın (c.c.) el-A’lâ güzel isminin zikredilmesi çok manidardır. Bu güzel isimle kul hem peygamberi (s.a.s) gibi manevi bir miraçla Allah’a (c.c.) yükseldiğini düşünmekte hem de bu güzel ismi eksiklik ve kusurdan tenzih etmekle Allah’ın (c.c.) zati yüksekliği sonucu O’nu duyu organları ile algılayamayınca nefsinin, şeytanların ve dünyanın kışkırtmaları sonucu gaflete veya günaha düşmesi üzerine yaşadığı pişmanlıkla huzurda af dileyip O’nun bu güzel ismini yüceltmektedir.

Kılınan namazların, duaların kabulüne vesile ve günahlara kefaret olması da el-Alâ güzel isminin ruhuna uygun düşmektedir.

Gerek el-Azîm gerek el-Aliyy güzel isimleri Allah’ın (c.c.) uluhiyyetini yüceltmeleri açısından anlam bakımından ortak bir temele dayanırken rükû sırasında söylenilen el-Azîm (ululuk,  yücelik sahibi) güzel isminde Allah’a (c.c.) verdiği sonsuz nimetlere karşılık sonsuz bir minnettarlık duygusu, secde sırada söylenilen el-Aliyy (el-A’lâ: varlıkların nitelik ve niceliği ile karşılaştırılması doğru olamayan Allah’ın [c.c.] kudretinin ve zatının yüksekliği) güzel isminde ise gaflet ve günahlardan dolayı pişmanlık duyup affını talep etme anlam inceliği söz konusudur. Rükû ve secdelerde bu isimlerin altındaki ilgili duygusal anlam inceliklerine dikkat edilmelidir. Ayrıca bizzat rükû ve secde de birer beden dili olarak aynı anlam inceliklerine sahiptirler. Dolayısıyla ilgili rükünleri yaparken söz konusu anlam inceliklerini duygusal, coşkusal ve düşünsel melekelerimizle yaşamamız yerinde olacak, namazın ruhuna ve huşusuna daha uygun düşecektir. 

El-Aliyy ve el-A’lâ güzel isimleri ile kula düşen görev şudur: Namazlarını kılan bir Müslüman el-A’lâ  güzel ismini bir günde en az  120 kez zikretmektedir. Bu durum bu güzel isimlerin namaz dışında da zikredilmesinin önemini göstermeye yeter.

F. Oturuşlar (Ka’de):
Namazın oturuşları da çok mühimdir. Son oturuş farzdır. Oralarda okunan Ettehiyyatu duası büyük bir hediyedir. Azim bir duadır. Peygamberimizin (s.a.s) miraçta aldığı hediyelerin hepsi onda gizli surette mevcuttur. Ona samimi bir şekilde talip olmamız gerekir. Çünkü peygamberimizin (s.a.s) belirttiği gibi namaz, müminin miracıdır.  Ettehiyyatu duasını okurken bu miracı yaşamak insana hem büyük bir zevk verir, hem de çok faziletli, bereketlidir.

Ettehiyyatuyu okurken şu hususlara dikkat etmek büyük yararlar sağlar:

Buradaki sözlerin bir kısmı peygambere, bir kısmı Allah’a, bir kısmı da meleklere aittir. Sahne, Allah huzurudur.

Ettehiyyatuyu  çok yavaş okumalıdır.  Namaz öncesinde meleke kazanılıncaya değin bir süre sözleri rollerine uygun okurken farklı ses tonlamaları ile biraz çalışma yapılmalıdır.  Aslında bunu öğrenmek çok basittir. Biraz üzerinde çalışılırsa herkese nasip olabilir.

Ettehiyyatunun anlamını çok iyi öğrenmeliyiz.

Kendimizi peygamberin (s.a.s) yerine koyarak onun sözlerini daha yürekten, Allah’ın sözlerini bize sunulan hediye gibi, meleklerin şahadet kelimesini de İslam’a Allah’ı ve onları da şahit tutma niyeti ile hareket ederek söylemeliyiz.

Genellikle insanlar kendilerini peygamber (s.a.s) yerine koymayı bir edepsizlik olarak telakki ederler. Hâlbuki bu peygambere bir iltifattır. Onun gibi olmak, onun sünnetini yaşamak dinde ve özellikle tasavvufta amaçlanan şeyler arasındadır. Tasavvufta fenafişşeyh makamından sonra fenafirrasul makamı vardır. Burada amaçlanan şey, nefsini Rasulullah’ta yok etmedir. Mürit mana âleminde Rasulullah’ı görünce ona benzemeye çalışır. Çoğu zaman onunla telebbüsü rabıtaya başvurur. Telebbüsü rabıta kendi vücudunu ortadan kaldırıp kendisinde Rasulullah’ı ikame etmesiyle yapılır. Yani artık kendisi yok, Rasulullah vardır.

Rasulullah’ın birkaç çizgi ile fiziki portresi şöyledir: Ortadan biraz daha uzun boy; geniş nurani bir yüz, yüzdeki organlar gayet muntazam, güzel;  beyaz, nurdan dolayı parlak çember bir sakal;  yüzden hemen sonra başlayan özellikle biraz uzun ve kalın olan boyun ve ense kısmındaki beyaz teninde yer alan çeşitli noktalardaki hoş bir kırmızı ve pembe renk hemen dikkati çekmektedir. Baş genellikle hafif eğik.  Ayrıca geniş bir göğüs. Bu konuda geniş bilgi edinmek isteyenler hilyelere bakabilirler. 

Kişilerin peygambere (s.a.s) telebbüsü rabıta yaparken fiziki portresini üzerlerine giydirmekten ziyade manevi olarak kendilerini onun yerine koymaları da yeterlidir.

Rasulullah’a böyle bir telebbüsü rabıta nefsin de hoşuna gideceği için Ettehiyyatunun rollerine uygun okunuşu insana kısa zamanda meleke olur.

Ettehiyyatu’nun anlamı ve rolleri:
Peygamber konuşuyor: ‘Ettehiyyatü lillahi vessalavatu vettayyibatü’  Ettihhyatü, Allah’a sunulan azim bir kasidedir. Vecizdir. Ettehiyyat, vessalavat, vettayyibat bütün ibadetleri kapsayan, onların Allah (c.c.) indindeki değerlerini, kalitelerini ifade eden sıfatlardır. En düşükten en yükseğe doğru sıralanmışlardır. Örneğin bir namazın tahiyyat olması o kişiyi dünyada ve ahrette kurtarmasıdır. Yine bir namazın salavat olması o namazın ailesine, soyuna sopuna da tesir edip onların da namaz kılmalarına vesile olmasıdır. Bu sayede onların da dualarını almaktır. Bir namazın tayyibat olması ise kişinin ailesi, soyu sopu dışında diğer insanlara da etki etmesi, başkalarına da hidayet ve irşada vesile olmasıdır. Kılınan namazlar başka insanların da dirilmesine vesile olursa bu o kişiyi Allah katında daha yüceltir. İşte Ettehiyyat, vessalavat, vettayyibat kelimelerini diğer bütün ibadetler için de bu şekilde düşünebiliriz, uygulayabiliriz.  Cümlede lillahi Allah için demektir. Yani bu cümlede öz olarak ‘Farklı derecelerdeki tüm ibadetler, Allah içindir.’ demek isteniyor.

Allah (c.c.) konuşuyor: ‘Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetüllahi ve berakatüh:’ ( Ey peygamber Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerine olsun.) Nasıl peygamberimiz veciz bir ifade ile Allah’ı (c.c.)  övmek için ibadetleri değer ve kalitelerine göre nitelendirerek ona tahsis etti ise Allah da onun bu sözlerine uygun olarak mukabelede bulunmakta, bu ibadetlerden gelecek nimetleri de üç sınıfta ifade etmektedir.  Tahiyyat makamında kılınan bir namaz kişiyi dünya ve ahrette selama (Allahın gazabından güvenliğe, eminliğe) ulaştırır. İşte namazın en küçük hediyesi budur. Kişiyi Allahın gazabından kurtarır. Gerçekten namaz büyük kurtuluştur. Onu mutlaka kılmak gerekir. O birinci vazifemizdir. Kişiyi dünya ve ahret sıkıntılarından emin kılar. Salavat makamında kılınan bir namaz insana Allah’ın rahmetini (ve rahmetüllahi)  kazandırır. Rahmet ahrette tecelli edecek büyük bir nimettir. Kişi bu rahmetle ahrette ailesindeki, soyu ve sopundaki bazı kişilere azaptan kurtulmaları veya cennette derecelerinin yükselmesi için şefaat edebilecektir. Tayyibat makamındaki bir namaz ise Allah’ın bereketini (ve berakatüh) kazandırır. Allahın bereketine eren kişiler, ahrette peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle haşrolacağı gibi büyük nimetlere de erecektir. Ailesi, soyu sopu dışında başka insanlara da gerek cehennemden kurtuluşları gerekse cennette büyük nimetlere, makamlara ermeleri için şefaatte bulunabileceklerdir.

Peygamber konuşuyor: ‘Esselamu aleyna ve ala ibadillahis-salihin:’ (Selam bizim ve salih kullarının üzerine olsun.) Bu cümleyi okurken peygamberimizin ümmetine olan aşırı sevgisi gözler önüne getirilmelidir. Ahirette herkesin can derdine düşüp nefsi nefsi (kendimi kurtarmak istiyorum)  diye bağırdıkları sırada o içten bir yakarışla ümmeti ümmeti (ümmetimi kurtarmak istiyorum) diye inleycektir. Bu cümlede peygamberimizin ümmetine olan düşkünlüğü hissolunmaktadır.  Bu nedenle burada peygamberimiz (s.a.s), ümmetinin dünya ve ahrette selama (esenliğe, barışa, huzura) ermeleri için dua buyurmaktadırlar.

Melekler konuşuyor: ‘Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasulüh:’ (Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed onun kulu ve peygamberidir.)

Sağa sola verilen selamlarla üzerimizdeki ve çevremizdeki meleklerin de duaları alınır. Esenliğe çıkılır.

Namazı doğru ve huşulu kıldığımızda o namaz üzerimize siner. Bizde güzel bir hal meydana getirir. Bu hal başkalarına da tesir eder. Bizim adımıza tebliğde ve irşatta bulunur. Tebliğ ve irşat sözden ziyade halle yapılır. Namaz hiç konuşmadan bizim adımıza insanları hak dine davet eder. İnsanların da namaz kılmalarına vesile olur. Bu anlamda namaz sadece kılan kişiyi değil başkalarını da diriltir.

Namazla dirilen bir insan Allah’ın (c.c.) hükümlerine, emir ve yasaklarına kayıtsız şartsız teslim olur.

İnsan, namaz kılmakla evrene, hatta evrenlere uyum sağlar. Uyum beraberinde huzuru, barışı, esenliği ve mutluluğu getirir.  Çünkü bütün varlık âlemi, canlı ve cansızlar, namazın bir rüknünde kendi lisan-ı halleri ile ibadet yapmaktadırlar. Namazda bütün bu ibadet çeşitleri toplanmıştır. İnsan namaz kılarak bu evren armonisinde bir sese ulaşır, anlam kazanır. O da bu koroda yer almış olur. Namaz varoluşun bir gereğidir. İnsan namaz kılmaya başladığı zaman gerçek manada kul olur. Bizlerin en birinci vazifesi, Allah’a (c.c.)  ibadet etmektir. Çünkü bütün evren, içerisindeki her şey Allah’a kul olmak üzere yaratılmıştır. Allah bizleri kendisine kul olmamız için programlamıştır, dizayn etmiştir: ‘Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat suresi, 57)’ Allah’a (c.c.) kul olan insan ödevini yaptığı için rahatlar. Özgürleşir. Çünkü duygu ve düşünceleri büyük bir yükten kurtulur.  Allah da bu kuldan razı olunca o insan bu dünyada iken cennet hayatını yaşamaya başlar. Allah’a (c.c.) bile bile namaz kılmayan insan ise nefsinin esiri olur. Büyük bir manevi sıkıntı içerisine girer. Tüm varlıklar ibadetle yaratılışlarının gereğini yerine getirip huzura ermişken o hiç yere büyük bir manevi yükün altında kalır. Namaz kılmayanlar manevi bir buhranın içerisinde olurlar. Çağdaş felsefenin terimi ile ifade edersek ‘varoluşsal bunalım’ çukuruna yuvarlanırlar. Yani namaz borcunu yerine getirmeyenler daha bu dünyada iken cehennem sıkıntılarını yaşamaya başlarlar. Tabii bir de bu işin ahiret cephesi vardır. Allah’ın (c.c.) kahrının tecelli ettiği cehennemi bilemiyoruz. Ama orantı olarak yumurtanın zarından daha ince bulunan yer kabuğunun altı ve güneşin kendisi bize yeteri kadar cehennemin sıcaklığı hakkında fikir veriyor. Hadislere bakılırsa cehennem bunlardan da daha sıcaktır. Allah (c.c.) kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’de kendisine asi olanları,  burada yakacağını beyan buyuruyor. ‘ Suçlulardan sizi cehenneme sokan nedir, diye sorarlar. O suçlular şöyle derler: ‘ Biz namaz kılanlardan değildik.’ (Müddessir suresi, 41-43)’ Bu tehdit, insana sinek vızıltısı gibi mi geliyor?

Allah her birimize indinde makbul olan, huşulu, huzurlu namazları ihsan eylesin. Allah (c.c.) her birimizin kalplerinde namazı sevgili ve aziz kılsın. Bu yolla bizlere rızasını nasip eylesin. Amin.
Muhsin İyi


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Kayin üzerinde 02 Haziran 2013, 11:57:12
inşallah o huşunun sırrına erenlerden oluruz..rabbim bilmediklerimizi bildirir inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Sefil üzerinde 02 Haziran 2013, 14:12:52
Ey Nefsim!

   ALLAH-u Zülcelal'in huzuruna izinsiz girip kendisiyle aracısız konuşmak istersen bunu yapabilirsin. Abdestin şartlarına riayet ederek abdest al, namaz kılacağın yere git, işte o zaman Rabbinle aracısız buluşmuş ve konuşmuş olursun. Hz. Ali (Radıyallahu Anh) namaz vakti girdiği zaman titremeye başlar ve rengi solardı.

İnşaallah bizlerde namazımızı bu şuurla kılan hayırlı kullardan oluruz ...


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Pelinay üzerinde 16 Ocak 2014, 19:57:14
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuh

ALLAH Resul'ü (s.a.v) "Nice namaz kılanlar vardır ki,nasipleri sadece yorgunluk ve zahmettir" buyurmaktadır.
Namazın ifade ettiği mana, onun iç ifadesi,insanın iç derinliğiyle yakından alakalıdır.Kur'an'da da namazın anlatıldığı her yerde ,onun bu iç derinliğine dikkat çekilmektedir.
Namazlarında huşu duyan mü'minlerin kurtuluşa erdikleri söylenerek,namaz huşu ilişkisine dikkat çekil mektedir
Evet huşu gerçek manasını ancak namazda bulur.Öyleyse insan namazda,namazdan başka birşey görmemeli  duymamalı ve düşünmemnelidir.

Rabbim namazlarımımzı huşu içinde kılabilmeyi ve kurtuluşa erebilmeyi nasip etsin...


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 16 Ocak 2014, 22:31:00
Ey Nefsim!

   ALLAH-u Zülcelal'in huzuruna izinsiz girip kendisiyle aracısız konuşmak istersen bunu yapabilirsin. Abdestin şartlarına riayet ederek abdest al, namaz kılacağın yere git, işte o zaman Rabbinle aracısız buluşmuş ve konuşmuş olursun. Hz. Ali (Radıyallahu Anh) namaz vakti girdiği zaman titremeye başlar ve rengi solardı.

İnşaallah bizlerde namazımızı bu şuurla kılan hayırlı kullardan oluruz ...


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ayşe 8 üzerinde 13 Ocak 2015, 16:05:28
Zaten namazı huşu ile kılanlar kurtuluşa erecektir deniyor.Namazı huşu ile kılmak çok önemli bir husus.Namazını gösteriş için kılanlar cennete gideceklerini sanıyorlar ama kendilerini kandırıyorlar.Allah hepimize namazımızı huşu ile kılmayı nasip eylesin İnşAllah.Bu güzel makale için çok teşekkürler.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: ❣ Muhammed ❣ üzerinde 05 Haziran 2015, 15:35:35
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullahi Ve Berakatuh...Rabbim (c.c) namazı huşu yani hakkıyla eda edebilmeyi nasip etsin İnşaAllah.
Allah razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Mehmed. üzerinde 09 Temmuz 2015, 01:31:03
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah , Hz. Aişe (r.anha) 'dan rivayete göre , şöyle demiştir: Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizden, namazda iltifatın , başını sağa , sola çevirmenin hükmünü sordum: " Bu , kulun namazından şeytanın kapıp kaçtığı bir şeydir." buyurdu. (Hadisi,Buhari rivayet etmiştir.)


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ramazan. üzerinde 14 Temmuz 2015, 05:48:48
Ve Aleykümüs Selam . Ya Rabbi bizlere Hz. Ali gibi Harem el-Usame (Radıyallahu Anh) gibi huşu ile korku ile ümit ile samimiyetle ve sevinçle namaz kılmayı nasip eyle .


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Es-Sabur üzerinde 15 Ağustos 2015, 20:26:16
Namazı çoğumuz kılarız ama kaç kişi gerçek huşu ile kılıyorki acaba yaptığımız tüm ibadetlerde samimi olmalıyız ama namazda ayrı bir huşu ve samimiyet gerekir inşaAllah çünki O büyük yaratıcının huzuruna çıkıyoruz bunu unutmayalım hiçbir zaman


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Sevgi. üzerinde 17 Ağustos 2015, 01:23:30
- “Gerçek olan, Rabbinden gelendir. O halde kuşkulananlardan olma!” (Bakara:147)

- “Gerçek rabbindendir. Öyle ise şüphelenen-lerden olma!” (Al-i İmran:60)

- “Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse, hemen Allah’a sığın…” (Araf:200)

- “Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın…” (Fussılet:36)

Vesveseyi önlemek için şunları da yapmak gerekir:

- Güzel abdest, güzel namaz kılmak

- Helal lokmaya dikkat etmek

- Sağlam bilgi edinmek

- İtikad düzgünlüğüne dikkat etmek

- Vesvesenin şeytandan geldiğini bilip itibar etmemek

- Amele ve niyete bit’at karıştırmamak


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Muratb8 üzerinde 16 Ekim 2015, 17:43:00
Allah bize namazla ilgili birçok bilgi vermiş bu verdiği bilgi diğer dünyada cennette karşımıza çıcaktır


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Melda üzerinde 05 Ocak 2016, 19:01:42
Selamün aleyküm. "Namazı huşu içinde kılanlar kurtuşuşa erecektir." Rabbim kurtuluşa erenler içinde  olmayı nasip etsin inşallah. Allah c.c huzuruna çıkıyoruz .  Huşu içinde olmalıyız. Rabbim günahlarımızı affetsin samimi kurtuluşa eren kullarının arasında bizi de eylesin inşallah. Allah razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Alican B8 üzerinde 05 Ocak 2016, 19:10:27
Aleyküm selam. Bizler namazlarımızı samiyetsiz bir şekilde kılmayalım. Hz. Ali namaz vakti geldiğinde tir tir titriyoken bir bizler hiç bir şey olmuyomuş gibi davranmayalım. Çünkü namaz8 huşu içinde kılan herkes kurtuluşa erecek.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Hatice Öncü üzerinde 05 Ocak 2016, 20:09:35
    Namaza huşu ile kılmak kurtuluşa ermek demektir. İnsan evinin  "beş vakit namaz, evinin önünde akan nehir gibidir.O yüzden namazımızı huşu ile ve vaktinde kılmalıyız.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ceren üzerinde 05 Ocak 2016, 20:34:15
Aleykümselam.Namazlarını vaktinde ve huşu içinde kılıp,faziletine eren kullardan olalım inşallah.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Sümeyye 7 üzerinde 05 Ocak 2016, 20:38:36
Esselamu Aleykum ;
Ne kadar da güzel . Keşke bizde onlar gibi ,o güzel kullar gibi namazı huşu ile kılabilsek.Biz namazlarımızı sanki hiç bir şey olmuyormuş gibi kılıyoruz .Ama o namaz kılma süresince neler oluyor neler.... Bir şey daha . Bir kişi bir ırmakta 5 kere yıkanırsa o insanda hiç kir kalır mı ?
Bizde inşAllah günde 5 kez abdest alarak günahlarımızdan ve kirlerden arınırız . Rabb'im razı olsun . Rabb'im bizleri namazı huşu ile kılan ve yaptığı tüm ibadetlerden tat alan  kullarından eylesin inşAllah Amin .


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Fatma Karadere üzerinde 09 Ocak 2016, 22:49:24
Bütün ibadetlerimizi yaparken huşu içinde yaparsak Allahın çok hoşuna gider.Bir insan namazını kılarken sinirle vce öfkeyle kıldığını düşünün .Sizce hoş bir şeymi bu...Fakat  namazda ferahlık Allahı anmış ve konuşan insana ne demeli...İbadetlerimizi yaparken huşu ve merak içinde yapmalıyız.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: SeLiNaY 8 üzerinde 09 Ocak 2016, 23:56:02
Selamun Aleykum
Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmustur" Namazı huşu ile kılan insanlar Kurtuluşa etmiştir.
Bu ayeti kerimden de anlaşıldığı gibi  namazi huşu ile kılmak daha hayırlıdır. Namazlarimizi huşu ile kılmaya çalışalım inşallah
Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Mustafa/Samed üzerinde 24 Nisan 2016, 19:35:43
Ve Aleykümüsselam. Rabbim namazı huşu ile kılmayı bizlere nasip eylesin. Paylaşım için Rabbim razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Alican B8 üzerinde 24 Nisan 2016, 21:18:44
Aleyküm selam ve rahmetullah ve berekatühü. Bizler namazlarımızı huşu içinde kılarız inşAllah. Gösteriş amaçlı kılmayı inşAllah. Çünkü Allah c.c diyorki namazlarında gösteriş yapanların vay haline! Sürekli beş vakit namazımızı kılarız inşAllah. Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Melike 8 üzerinde 24 Nisan 2016, 23:00:16
Esselamun alyekum ... Namazimizi huşu icinde kilmak cok guzel ve ahirete kurulmus oluruz. Allh razi olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Yağmur Gmş üzerinde 25 Nisan 2016, 15:08:16
Bismillah...
Namazı huşu içinde kılmak o kadar önemlidir ki insanlar buna çok dikkat etmeli, namaz kılarken başka şeyler ile uğraşmamalıdır.
Allah cc. razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Mustafa Bahri üzerinde 25 Nisan 2016, 17:47:50
Namazımızı herşeyden önce getirip surelerini anlamı ve tevhidli olursak bazı olmayan işlerimiz hayırlısıyla olabilir


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Damla üzerinde 25 Nisan 2016, 17:50:30
#Esselamu aleykum..İnsanın namaz kılarken huşu içinde olması huşuya işarettir ve bu çok güzel bir şeydir..Rabbim bizi namazlarında hep huşu içinde olan kullarından eylesin inşAllah..Rabbim razı olsun..#


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: SeLiNaY 8 üzerinde 24 Temmuz 2016, 13:15:22
Selamun aleykum
Bizler namazlarimizi her zaman husu icinde kilmaliyiz. Her zaman en iyi namaz zwten husu icinde kilinan namazdir .
Allah razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Melda üzerinde 24 Temmuz 2016, 18:32:58
Rabbim huşu içinde namaz kılmayı nasip etsin inşallah . Rabbim  ibadetlerimizi samimiyetle yapmayı nasip etsin . Kulun Allah ' a en yakın olduğu yer secdedir.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ruhane üzerinde 19 Ağustos 2016, 21:07:46
Beş vakit namaz kılmak farzdır..Ve her vakit e abdest aldığımızı düşünelim ..Maddi ve manevi olarak ne guzel temizlenmiş olacağız..Rabbim her rekatini huşu içinde kilacagimiz namazlarda eyle namzalarimizi


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ruhane üzerinde 01 Ekim 2016, 22:27:06
Aleykum selam Rabbim hepimize namazlarimizi huşu içinde kilmamizi nasip eylesin ..


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ceren üzerinde 23 Şubat 2018, 18:06:31
Aleykumselam.rabbim bizleri peygamber efendimiz gibi imanlı bir şekilde hakkiyla huşu içinde namazını kılan ve namazin feyzine hikmetine rahmetine kavuşan kullardan eylesin inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Nur-u Yehma üzerinde 11 Ekim 2018, 00:44:51
Kaşlarının arasında kabe, ayaklarımın dibinde sırat köprüsü, sağımda cennet, solumda cehennem, Arkamda Azrail düşünerek, korku ve ümit ile tedbir alarak namaza başlarım. Bu açıklamanın üzerine ne denilebilir ki.. RABBİM bizi namazlarımızı bu şekilde bilinçle kılmayı nasip etsin.


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Zehra Hüner üzerinde 11 Ekim 2018, 01:27:27
Kaşlarımın arasında kâbe, ayaklarımın dibinde sırat köprüsü, sağımda cennet, solumda cehennem, arkamda Azraili düşünerek, korku ve ümit ile tekbir alarak namaza başlarım.
şu söz ne kadar güzel özetlemiş namazı ... hissetmek ... kendini vermek ...tüm duygunla ruhunla namaza durmak RABBE yönelmek  ne güzel..Allah razı olsun namaz ancak bukadar kısa ve etkili anlatılabilirdi ...


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ceren üzerinde 11 Ekim 2018, 14:44:07
Esselamu aleykum. Namazını huşu içinde hakkiyla ve vaktiyle kılan ve feyze rahmete erişen kullardan olalim inşallah. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Esila Esma üzerinde 30 Aralık 2018, 02:43:38
rabbim bizlere de inş bu farkındalık ile namazlar imizi eda edebilmeyi nasip etsin inl.. Selam ve dua ile..


Konu Başlığı: Ynt: Namazı Huşu İle Kılmak
Gönderen: Ceren üzerinde 13 Mayıs 2019, 16:40:20
Esselamu aleyküm.Namazını huşu içinde hakkıyla kılan ve feyzine erişen kullardan olalım inşallah...