> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Nakşibendilik > Nakşibendi Yolunun Temel Esası
Sayfa: [1] 2 3 4   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nakşibendi Yolunun Temel Esası  (Okunma Sayısı 12707 defa)
11 Aralık 2007, 04:49:55
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 11 Aralık 2007, 04:49:55 »



Nakşibendi yolunda temel esas; Ehl-i Sünnet akidesine (inanç) sıkı sıkıya bağlı olmak, ruhsatı bırakıp azimetli olmak, Murakebeye  devam etmek daima Hakk'a yönelik bulunmak, dünya pisliklerinden uzak kalmak, Allah'tan başka herşeyden kaçınmak, huzur alışkanlığı kazanmak, Allah'ı zikre gizli olarak devam etmek, zikir esnasında Kerim olan Allah'tan bir nefes bile gafil olmamak için nefes          alışverişte kendini kontrol etmek, en büyük ahlakın sahibi olan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ahlakı ile ahlaklanmak gibi şeylerdir.
Bu yolda ilerleyen her kemale sahip olur. Gizli hal ve neşeli gönülle huzuru bulur. Korku, sapıtma ve tehlikelerden emin olur. Hakka kavuşmanın sevinci ile her daim huzurlu olur.
Minhacu'l-Abidin kitabında, şöyle denilmektedir:
"Nakşibendi yolu, uzunluk ve kısalığı diğer yolların ve ayakla yürünen yolların mesafelerine benzemez. Bu yol ruh ayağı ile yürüyen bir yoldur. Tefekkürlerine çok önem verilen ve iman lezzetlerini esas kabul eden bir yoldur. İlahi nurlara mazhar olan bir mürid, bu yolda daha erken ermektedir. Kimi bir saat, kimi bir hafta, kimi bir yıl, kimi ise altmış yılda erer. Bazıları da yüzyıl ağlayıp, sızlanmaktadır. Fakat kalbinde hiç bir iz olmamıştır. Samimiyet ve ihlas her işin başında gelmektedir."
Bu yolun erkanı üçtür. Az yemek, az uyumak, az konuşmak...
Az yemek  az uyumaya;  az uyumak az konuşmaya; az konuşmak ise, kalp zikri ile tam teveccühe yardımcı ve gıdadır.
Nakşibendi yolunun hakikati de üçtür:
Hatıraları, düşünceleri gidermeye, kalp zikrine ve murakabeye devam etmektir.  Bunlar da birbirine yardımcı birer kuvvettir.
Murakabe ise, Allah-u Zülcelal'in kâinatın bütün zerrelerine her zaman muttali olduğunu bir an bile kalbinden çıkarmamaktır. Bu  yolun sonu ise, huzura varmaktır.
O halde talep ve arzunun zuhur ettiği kalbi, büyük nimet bilmelidir. Gece ve gündüz, muhabbetin çoğalması için çalışmak lazımdır. Zira o ezeli sevgi olup, gönül aynasına aksetmekte ve parlamaktadır. Mevlâ'yı isteyen kimse, murad olunmuş velidir. Nitekim Allah-u  Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
"Allah onları sever ve onlar da Allah'ı severler." (Maide; 54)
Bununla kendi sevgisinin, kendine olan sevgilerin aslı olduğunu buyuruyor.
Bu Nakşibendi yoluna bel bağlayanlar ve bu arzu derdiyle zaman zaman ağlayanlar, görünüşte insanlar arasında bulunup hizmet görürler. Bâtında ancak Allah-u Zülcelal'i bilirler ve bulurlar. Kendilerini gizlerler, kalplerinden ise vahdet yolunu izlerler.
Bedenlerini halka, kalplerini Hakk'a teslim ederler. Bu yol ile gizlice Hakk'a doğru giderler. Dışardan yabancı, içerden aşina olurlar. Onlar bu yol ile hatıralarını yok ederler. Yaptıklarını ise hep gizli yaparlar.
Muhabbetlerinin gizliliğini halk bilemez. Kalplerinin zevkine hiç zarar gelmez. O halde onlar, şöhret afetinden uzak ve Allah-u              Zülcelal'in Evliyasının seçkinleri olurlar.
Şah-ı Nakşibend ve bazı sadat-ı kiram şöyle demiştir:
"İtikadı düzeltip, emirleri yapıp ve yasaklardan sakındıktan sonra bu yolun neticesi, Allah-u Zülcelal ile daimi huzurdur. Her an O'nu bilip O'nunla olunca, O'ndan gafil olunmaz. Bu huzur, nefste meleke haline gelip, kalp de kuvvetlenince, ismi ile huzur bulur."
Sonuç olarak tasavvuf'un aslı; Kur'an ve sünnet yolunda yürümektir. Tasavvuf üstadlarının tarif ettiği yoldan, ne olursa olsun ayrılmamaktır. Bid'atleri, boş arzuları ve nefsani istekleri terk etmektir. Hürmet gösterilmesi gereken büyük zatlara ve diğer mahlukata karşı saygı da kusur etmemektir. İşte tasavvufun aslı ve özü budur. Kim bu yoldan saparsa, muhakkak o Hak erleri makamından düşmüş olur. Nitekim bu yolun büyükleri şöyle buyurmuşlardır:
 "Bir maksada ulaşan kişi, ancak edeble ulaşmış, ulaşmayan kimse de edebe uymadığı için ulaşamamıştır."
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashab-ı kiramı, adab-ı ders ve adab-ı nefs olmak üzere iki şekilde terbiye etmişlerdir.      Allah-u Zülcelal habibini bu iki adab ile adablandırmıştır.
Adab-ı ders; zahiri olarak yapılan bütün ibadetlerin Allah-u               Zülcelal'in istediği şekilde yapılmasıdır.
Adab-ı nefs; nefsin ve ruhun kötü sıfatlardan temizlenmesi ve güzel sıfatlarla bezenmiş olmasıdır.
Allah-u Zülcelal'in veli kulları da bu iki adabla adablanmışlar ve kendilerine tabi olanları da  bu şekilde adablandırmaktadırlar. Çünkü bu Evliya-ı kiram  olan ilmiyle amel eden alimler bir silsileye dayalı olarak günümüze kadar gelmişlerdir.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem   ashab-ı kiramı sohbetleriyle birlikte feyz vererek yetiştirmiştir. İşte ilmiyle amel eden alimler de  hakiki varisler olmalarından dolayı  müridlerini sohbet, teveccüh ve nazarlarıyla yetiştirirler.
Bazılarının yaptığı gibi zahiri ilmi kabul edip, manevi ilmi reddetmek suretiyle tasavvuf ehline dil uzatmak bunlara bir menfaat sağlamadığı gibi o tasavvuf ehline de bir zarar veremez. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
"Benim ümmetimden hak üzere bir cemaat olacaktır. Bir kim-senin onları hak yoldan çevirmeye çalışması onlara zarar vermez, ta ki Allah-u Zülcelal'in emri gelinceye kadar bu böyle devam eder." (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Bu hadis-i şeriften anlaşılacağı üzere Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in varisleri hak üzere ümmet-i Muhammed'i kıyamete kadar irşad edeceklerdir. O varisler ki hakiki ilmiyle amel eden alimlerdir.
Herhangi bir kimsenin Evliya-ı kiramı kabul edipte tasavvuf ve tasavvuf yolunu inkar etmesi  sözkonusu olamaz. Mezhep imamları da tasavvufu kabul etmişlerdir. Mesela Hanbeli mezhebinin  imamı Ahmed bin Hanbel önceleri tasavvuf  tasvip etmediği halde, Ebu Hamza Bağdadi'yi gördükten sonra tasavvufun hak ve de gerekli olduğunu itiraf etmiştir. Hatta oğlu Abdullah'a:
"Oğlum bu insanlardan ayrılma, onlarla beraber ol, Allah-u Zülcelal'in tanınması, zühd ve güzel ahlak bunlarla beraber bulunmaktadır." diye nasihatte bulunmuştur. Çünkü bütün Evliya-ı kiram bu büyük tasavvuf yolundan gelmişlerdir. Bu yüzden onlarla beraber olmak büyük bir ilaç olduğu gibi onlardan ayrılmakta acı bir zehirdir. Nitekim Ebu Turab şöyle demiştir:
"Kul'a, Allah-u Zülcelal'den yüz çevirme hali gelince, Evliya-ı kiram'a sataşmaya başlar."
İbn-i Hacer-i Mekki’nin Fetava-i Hadisiyye isimli eserinde şöyle anlatılmıştır:
"Ebu Said, ibn-i Sakka ve Seyyid Aldulkadir Geylani ilim öğrenmek için Bağdat’a geldiler. Seyyid Abdulkadir Geylani o zamanlar çok gençti. Yusuf Hamedani'nin Nizamiye medresesinde vaaz ettiğini duymuşlardı. Bunlar onu ziyaret etmeye karar verdiler. İbn-i            Sakka:
"Ona bir soru soracağım ki, cevabını veremeyecek!" dedi. Ebu Said:
"Ben de bir soru soracağım. Bakalım cevap verebilecek mi?" dedi. Küçük yaşına rağmen bir edeb timsali olan Seyyid Abdulkadir Geylani de:
"Allah korusun. Ben nasıl soru sorarım. Sadece huzurunda  beklerim. Onu görmekle şereflenir, bereketlenirim." dedi.
Nihayet Yusuf Hamedani'nin bulunduğu yere vardılar. O anda          orada yoktu. Bir saat kadar sonra geldi ve İbn-i Sakka'ya dönerek:
"Yazıklar olsun sana ey İbn-i Sakka! demek bana bilemeyeceğim sual soracaksın. Senin sormak istediğin sual şudur, cevabı da şöyledir. Ben görüyorum ki, senden küfür kokusu geliyor." dedi. Yusuf  Hamedani, sonra Ebu Said’e dönerek:
"Ey Ebu Said! Sende bana soru soracaksın ve bakacaksın ki,  ben o sualin cevabını nasıl vereceğim. Senin sormaya niyet ettiğin sual şudur  ve cevabı da şöyledir. Fakat sen de edebe riayet etmediğin için, ömrün hüzün ile geçecek." dedi. Sonra Seyyid Abdulkadir Geylani'ye döndü:
"Ey Abdulkadir! bu edebin güzelliği ile Allah-u Zülcelal'i ve Resulünü razı ettin. Ben senin Bağdat’ta bir kürsi de oturduğunu, çok yüksek bilgiler anlattığını ve: “Benim ayağım, bütün evliyanın boyunları üzerindedir.” dediğini sanki görüyor gibiyim ve ben, yine senin vaktindeki tüm Evliya'yı, senin onlara olan yüksekliğin karşısında boyunlarını eğmiş halde olduklarını görüyor gibiyim." dedi ve sonra gözden kayboldu.
Ardından uzun seneler geçti. Hakikaten Abdulkadir Geylani yetişti ve zamanında bulunan bütün evliyaları baş tacı oldu.
İbn-i Sakka'ya gelince, o Yusuf Hamedani ile aralarında geçen hadiseden sonra, şer'i ilimlerle meşgul oldu. Çok güzel konuşurdu. Şöhreti zamanın sultanına ulaştı. O da bunu elçi olarak Bizans'a gönderdi. Hıristiyanlar buna çok alaka gösterdiler. Nihayet onların yalanlarına aldanarak hıristiyan oldu. Bu hadiseyi anlatan zat şöyle demiştir:
"Bir gün onu gördüm, hastaydı. ölmek üzereydi. Ben yüzünü kıbleye döndürdüm. O başka tarafa çevirdi. Tekrar kıbleye döndürdüm. O tekrar başka tarafa çevirdi ve böylece öldü."
Ebu Said de diyor ki:
"Ben Şam'a geldim. Bazı vazifelerde bulundum. Çeşitli sıkıntılar ile hayatım geçti. Yusuf Hamedani'nin her üçümüz hakkında da söylediği aynen meydana geldi."
El-Meşrevü'r-Revi kitabının sahibi olan Cemaleddin Muhammed bin Ebi Bekr el-Hadrami eş-Şafii şöyle demiştir:
"Bu menkıbe, rivayet edenlerin çokluğu sevebiyle lafızları değişik olsa bile, mana yönünden tevatür halini almış bir menkıbedir. Allah-u Zülcelal'in evliyasını inkar etmeye cüret edenler,                      -Neuzubillah- İbn-i Sakka’nın durumuna düşmekten çok                  korkmalıdır."
Akıllı olan herkes, şuurlu bir şekilde düşündüğü zaman, Allah-u Zülcelal'in dostları ile beraber olmanın, onlarla sohbet etmenin              faydalı olduğunu itiraf edip, bunun Allah-u Zülcelal'e ulaşmak ve rızasına nail olmak için şart olduğunu kabul edecektir.
Hz. Ömer radıyallahu anh'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın bazı kulları vardır ki; onlar ne Peygamber ne de şehittirler. Fakat Peygamberler ve şehitler onlara verilen makama gıpta edip imrenirler."
Ashab-ı kiram: "Onlar kimlerdir?" diye sordular. Hz.            Peygamber sallall...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nakşibendi Yolunun Temel Esası
« Posted on: 29 Mart 2024, 12:00:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nakşibendi Yolunun Temel Esası rüya tabiri,Nakşibendi Yolunun Temel Esası mekke canlı, Nakşibendi Yolunun Temel Esası kabe canlı yayın, Nakşibendi Yolunun Temel Esası Üç boyutlu kuran oku Nakşibendi Yolunun Temel Esası kuran ı kerim, Nakşibendi Yolunun Temel Esası peygamber kıssaları,Nakşibendi Yolunun Temel Esası ilitam ders soruları, Nakşibendi Yolunun Temel Esası önlisans arapça,
Logged
03 Ağustos 2009, 00:02:15
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 03 Ağustos 2009, 00:02:15 »

Amiin inşaallah

Allah razı olsun bilgilenmemize vesile olduğunuz için +rep

Yazıda geçen bazı cümlelerden alıntı yaparak bir daha okumanıza vesile olmak istedim

Az yemek  az uyumaya;  az uyumak az konuşmaya; az konuşmak ise, kalp zikri ile tam teveccühe yardımcı ve gıdadır.


"İtikadı düzeltip, emirleri yapıp ve yasaklardan sakındıktan sonra bu yolun neticesi, ALLAH-u Zülcelal ile daimi huzurdur. Her an O'nu bilip O'nunla olunca, O'ndan gafil olunmaz. Bu huzur, nefste meleke haline gelip, kalp de kuvvetlenince, ismi ile huzur bulur."

"Kul'a, ALLAH-u Zülcelal'den yüz çevirme hali gelince, Evliya-ı kiram'a sataşmaya başlar."

Akıllı olan herkes, şuurlu bir şekilde düşündüğü zaman, ALLAH-u Zülcelal'in dostları ile beraber olmanın, onlarla sohbet etmenin              faydalı olduğunu itiraf edip, bunun ALLAH-u Zülcelal'e ulaşmak ve rızasına nail olmak için şart olduğunu kabul edecektir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

12 Mart 2010, 23:46:52
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #2 : 12 Mart 2010, 23:46:52 »

Esselamu aleykum gönlüm sururla doldu Allah (c.c.) razi olsun..Fi emanillah.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

31 Aralık 2010, 18:41:55
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #3 : 31 Aralık 2010, 18:41:55 »


  Gece ve gündüz, muhabbetin çoğalması için çalışmak lazımdır. Zira o ezeli sevgi olup, gönül aynasına aksetmekte ve parlamaktadır. Mevlâ'yı isteyen kimse, murad olunmuş velidir. Nitekim ALLAH-u  Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
"ALLAH onları sever ve onlar da ALLAH'ı severler." (Maide; 54)
Bununla kendi sevgisinin, kendine olan sevgilerin aslı olduğunu buyuruyor.


   Rabbim bize de aslı sevilmek olan sevgilere ulaşmayı nasib etsin,inşaallah..Ve bu güzel paylaşımınız için Rabbim ebeden razı olsun..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

18 Şubat 2014, 17:06:33
Haki
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 155


« Yanıtla #4 : 18 Şubat 2014, 17:06:33 »

RABBİM razı olsun kardeş çok güzel paylaşımlar....İNŞAALLAHUTEALA sadece okuyanlardan değil yaşayanlardanda oluruz....Amin.......
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Lütfen Namazlarımızı Kılalım Namazlarınızı Sanal & Real Yaşam için Terketmeyiniz !!!

Bugün Allah (c.c) için Hizmet Ettin mi ? İlim Dünyası Ailesi
Sayfa: [1] 2 3 4   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes