๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Muvatta => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 16 Ekim 2011, 16:13:59



Konu Başlığı: Selam Hakkında Çeşitli Rivayetler
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 16 Ekim 2011, 16:13:59
3. Selam Hakkında Çeşitli Rivayetler



4. Ebû Vâkid el-Leysî (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) mescidde ashabıyla otururken üç kişi geldi. îkisi Resûlulîah'a doğru yönel­di, biriside gitti. Bu iki kişi, Resûluîlah (s.a.v.)'ın meclisinde durup selam verdiler. Onlardan biri halkada bir boş yer gördü ve oraya oturdu. Diğeri de oradakilerin arkasına oturdu. Üçüncüye gelince dönüp gitti. Resûlullah (s.a.v.) (sözünü) bitirince şöyle buyurdu: «Şu üç kişinin durumunu size haber vereyim. Onlardan bi­ri Allah'a sığındı (meclise girdi), Allah da onu himayesine aldı. Diğeri çekindi (zahmet vermek istemedi), Allah da ona azab etmekten çekindi (af etti), öbürü ise (Resûlullah'ın (s.a.v.) meclisinden) yüz çevirdi. Allah da ondan (ga­zap ederek) yüz çevirdi.»6

 

5. Enes. b. Malik (r.a.)'den: Ömer b. Hattab (r.a.)'ı dinledim. (6) Buharı, îlim, 3/8; Müslim, Selâm, 39/10, no:26.

Bir adam ona selâm verdi. O da selâmını aldı. Sonra adama: «— Nasılsın?» diye sorunca adam:

«— Allah'a hamdolsun» diye karşılık verdi. Ömer (r.a.): «— Senden istediğim işte budur.» dedi.[6]

 

6. Abdullah b. Ebû Talha'dan: Übey b. Kâ'b'ın oğlu Tufeyl bana Abdullah b. Ömer (r.a.)'e geldiğini ve beraberce çarşıya git­tiklerini haber vererek şöyle dedi: Çarşıya gittiğimizde Abdullah b. Ömer (r.a.), uğradığı satıcılara, ticaret erbabına, fakirlere ve herkese mutlaka selâm verirdi.

Bir gün yine Abdullah b. Ömer (r.a.)'e gittim. Kendisiyle bera­ber çarşıya çıkmamı istedi. Ben de ona:

«— Çarşıda ne yapacaksın? Sen satıcıların yanında durmaz­sın. Bir mal sormazsın, bir şey almazsın ve çarşıdaki meclislerde de oturmazsın. Ben diyorum ki, burada bizimle otur, konuşalım.» dediğimde bana:

«— Ey şişman! (Tufeyl büyük karınlı bir kişi idi) Biz selâm için gideceğiz, karşılaştığımız kimselere selam veririz.» dedi.[7]

 

7. Yahya b. Said'den: Bir adam Abdullah b. Ömer (r.a.)'e selâm verdi ve:

«— Esselâmü aleyke ve rahmetullahi ve berakâtuhu vel gâdiyatü verraihât = Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi ve sabah ak­şam gidip gelenler (insanoğlunun amellerini yazmak için gelen melekler) senin üzerine olsun.» dedi.

Abdullah b. Ömer (r.a.) de:

«— Bin kere de senin üzerine olsun.» dedi ve sanki bunu hoş karşılamadı.[8]

 

8. imam Malik'e şöyle rivayet edildi: İçinde kimse olmayan bîr eve girildiğinde:

«— Esselâmü aleynâ ve alâ ibadillahis-sâlihîn = Allah'ın sela­mı bizim ve Allah'ın iyi kullarının üzerine olsun.» denilir.[9]


[6] Yani iyilik ve nimetleri ihsan eden Allah olduğu için, ona daima hamd etmek gerektiğini anlatmak istedi.

[7] Ya maksadını anlamadığı için onu azarlamak suretiyle böyle demiştir, ya da lakabı böyle olup onunla tanındığı için aynı lakapla hitap etmiştir.

[8] Yani senin selâmın gibi bin selâm da sana olsun dedi ve bu çeşit selâmı, «ve berekâtuh» kelimesinde bitirmeyip, daha başka ilaveler yaptığı için mekruh saydı ve hoş karşılamadı.

[9] îçinde selâm verilecek kimse olmayan bir eve girildiğinde kendine ve Al­lah'ın iyi kullarına selâm verilir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur: «Evle­re girdiğiniz vakit Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir sağ­lık (dilemiş) olmak üzere kendi kendinize selam verin.» (Nur, 24/61).