> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Muvatta > Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi  (Okunma Sayısı 838 defa)
20 Ekim 2011, 20:28:38
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 20 Ekim 2011, 20:28:38 »



1. Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi  [1]
 



1. Abdullah b. Ömer'den: Resûlullah (s.a.v), sözü Ramazana getirerek: «Hilâli görmeden oruca başlamayın, yine hilâli görmeden bayram yapmayın. Şayet hava bulutlu olursa ayı otuz güne tamamlayın.» buyurdu.[2]

 

2. Abdullah b. Ömer'den: Resûlullah fs.a.v.) şöyle buyurmuş­tur: «Ay yirmi dokuz çekebilir, hilâli görmeden oruca başla­mayın, hilâli görmeden bayram da yapmayın. Şayet Rama­zanın son günü hava bulutlu olursa ayı otuz güne tamamlayın.» [3]

Gerçi, «İHTİLAF-I METALİ»a itibar eden, fıkhı görüş açısından konuya bakıldığı zaman, bu konudaki ayrılığı tabiî karşılamak mümkündür. Ancak, hemen ifade etmeliyiz ki, bugün bu konuda görülen ayrılık, «İHTİLAF-I METALî»a itibar etmekten meydana gelmemektedir. Hilâlin tesbitinde uygulanan farklı metotların meydana getirdiği bir ayrılıktır. Ancak, kabule mecburuz ki, «İHTİLAF-I METALİ»a itibardan dolayı meydana gelmiş de olsa, günümüz müslumanlarının ayrılığa tahammülü yoktur. Çünkü, biraz önce de belirttiği­miz gibi, dünyamız küçülmüş,mesafeler kısalmıştır. Çok seri haberleşme ve ulaşım imkânları sayesinde, dünyanın herhangi bir noktasında meydana gelen bir olay, bu noktaya en uzak köşesinde bile, anında duyulabilmektedir. Bir İsl­âm Ülkesinde bayram yapılırken bir başka İslâm Ülkesinde oruca devam edil­mesi, «İHTİLAF-I METALİ»a itibar eden fikhî görüşe dayanılmış da olsa, müslüman toplumları izahı mümkün olmayan bir sonuçla karşı karşıya getirmek­tedir. Aslında, çok iyi bildiğimiz gibi; Hanefî, Maliki ve Hanbelî Mezheplerinin cumhur-ı fukahası «İHTİLAF-I METALλa itibar edilmemesi, hilâlin bir yerde sübutu halinde bütün İslâm Dünyasının bu sübuta göre amel etmesi görüşün­dedir. Şafiî mezhebinde de aynı görüşü benimseyen fakihler vardır. O halde, bu ayrılığı ortadan kaldırmak hepimiz için önemli bir görev olmaktadır.

Bu konuda özellikle Avrupa ülkelerinde çalışan ve değişik İslâm Ülkeleri­ne mensup bulunan müslümanlar, daha güç durumdadır. Bunların bir kısmı, kendi ülkelerine uymakta, diğer bir kısmı, başka ülkelerin ilânına itibar et­mekte, böylece aynı şehirde yaşayan, aynı dine, hatta aynı millete mensup olan müslümanlar, ayrı günlerde oruca başlamakta ve bayram yapmaktadır. Bun­lar içinde kırıcı ithamlarda bulunanlar ve farkında olmadan fitneye yol açanlar da pek çoktur. Bu halin onları, gayr-ı müslimler karşısında güç bir duruma sok­muş olması da ayrı bir gerçek ve ayrı bir acıdır.

Yabancı ülkelerde çalışan müslüman işçisi, kendisine müslüman olma­yanlar tarafından sorulan «Siz hepiniz aynı dinin mensupları değil misiniz? Ni­çin aynı günde bayram yapmıyorsunuz?» sorusuyla karşı karşıya gelmekten kurtarılmalıdır. Bu konuda en yakın geçmişteki, Ramazan, Şevval ve Zilhicce hilâllerinin tesbitini örnek olarak ele almak istiyorum.

Yüksek malûmları olduğu üzere, 1398 H. -1978 M. yılı Ramazan orucuna bazı İslâm Ülkelerinde (Meselâ: Türkiye, Afganistan, Fas ve Nijerya'da) 6 Ağustos 1978 Pazar günü başlanmışken, diğer bazıları (meselâ: Mısır, Suudî Arabistan, Lübnan, Suriye gibi ülkelerde) oruca 5 Ağustos Cumartesi günü gi­rilmiştir. İslâm Ülkelerinin büyük çoğunluğu 5 veya 6 Ağustos günlerinde bölü­nerek oruca başlarken, 4 ve 7 Ağustos günleri Ramazan'a giren ülkeler de var­dır. Büyükelçiliklerden aldığımız bilgiler bizi yanıltıcı nitelikte değilse, Irak ve Kuveyt'deki müslümalar, 4 Ağustosta oruca niyyet etmişler, Pakistan'daki müslüman kardeşlerimiz ise, oruç tutmağa 7 Ağustos günü başlamışlardır. «İHTİLAF-I METALλa itibar eden fıkhî görüş savunulsa bile, bu tablo karşı­sında İslâm Dünyasının hazin durumunu görmemek mümkün değildir. 1398 H. /1978 M. yılı Şevval hilâline gelince:

Aynı hazin sonuç, bu hilâlin ilanı konusunda da ortaya çıkmıştır. Şöyle ki: Bazı ülkelerde 2 Eylül akşamı Şevval hilâli görülmüş gibi, 3 Eylülde bayram ya­pılmış, diğer bazı ülkelerde ise, aynı gün oruca devam edilerek, bayrama bir gün sonra (4 Eylülde) girilmiştir. Kesin tesbitlerimiz olmamakla beraber, Ra­mazan'a girişlerine bakarak, bazı ülkelerde de 2 ve 5 Eylül günlerinde bayram yapıldığım söylemek mümkündür. Yine bu yıl, Zilhicce hilalinin tesbitinde ve kurban bayramının ilânında karşılaşılan sonuç, Ramazan ve Şevval hilâllerinin durumundan farklı olma­mıştır. Bazı İslâm ülkelerinde 31 Ekim akşamı Zilhicce hilâli görülmüş gibi 1 Kasım tarihi 1 Zilhicce olarak ilân edilirken,diğer bazılarında 2 Kasım günü 1 Zilhicce olarak kabul ve ilân edilmiştir.

Kesim kanaatimiz olur ki, bu ayrılık, «İHTİLAF-I METALİ»'dan doğan bir ayrılık değildir. Bu ülkelerde hilâl gözlenmesi ve tesbitinin yol açtığı bir ayrılık da değildir. Şu veya bu ülkelerin hilâli bizzat gözleyerek ve sadece bu gözlem olarak ilân ettiklerini, diğerlerinin ise, bunu yapmadıkları için yanlış yolda ol­duklarını iddia etmek de imkânsızdır. İhtilâfın temelinde, İslâm ülkelerinde uygulanan farklı metotlar yatmaktadır.

1398 H./1978 M. yılı Ramazan, Şevval ve Zilhicce hilâlleri ile ilgili olarak yaptığımız araştırma ve incelemeler göstermiştir ki, ülkemiz de dahil olmak üzere ve özellikle Ortadoğu İslâm Ülkelerinin çoğunda hesapla amel edilmiştir. Ancak, hesapta uygulanan ayrı metotlar yüzünden, sonuçlar değişik olmuştur. Şöyle ki: Bazı İslâm ülkeleri, hesaplarını yaparken Batıhlarca hazırlanmış olan «Almanak» larda gösterilen Ramazan, Şevval ve Zilhicce aylarına ait İÇ­TİMA ANI  esas alinmistir bu «İÇTİMA ANI»nı takibeden günleri, hilâl henüz görülmemiş olduğu halde, mezkûr ayların birinci günü olarak ilân etmişlerdir. Diğer bazı ülkeler ise, bu ayların içtima zamanlarına değil, bu aylara ait hilâlle­rin yeryüzünden görülebileceği zamanlara (hilâlin sübutuna) itibar etmişler ve bu subutu takibeden günleri mezkûr ayların birinci günleri olarak tesbit ve ilân etmişlerdir.

Bu konu ile ilgili görüşlerimizi ve tesbitlerimizi biraz daha açıklamak iste­rim:

a) 1398 H./1978 M. Yılı Ramazan hilâlinin tesbiti ile ilgili çalışmalarımız: Batıhlarca hazırlanan Almanaklar incelendiğinde görüleceği üzere, Ra­mazan hilâlinin İÇTİMA ANI, 4 Ağustos Cuma günü Greenwich saati ile 01.01'dir. Ancak bu tarihte, hesaba göre en batıda bulunan Fas dahil, islâm Dünyasının hiç bir yerinde hilâl görülmemiştir. Bu tarihte Ay, meselâ: Fas'ta Güneşten 11 dakika, Mekke'de 12 dakika, Ankara'da 1 dakika sonra batmıştır. Halbuki, hilâl, Güneşin gurubundan sonra, batıda ufukta ve meselâ: Ekvator hattı üzerindeki bölgelerde en an 25 dakika, ekvatordan uzaklaştıkça ise daha fazla süre kalmadıkça, yani Güneşten en az bu kadar süre sonra batmadıkça, yer yüzünden görülmesi imkânsızdır. Zira bu süre içinde Ay, henüz güneş ışın­larının etkisi altında bulunmakta ve yer yüzünden görülebilmesi söz konusu olan bölümü de görülemeyecek kadar ince bir hilâl durumunda olmaktadır. Gö­rülebilecek duruma gelmesi için Ay'ın içtima noktasından ayrılarak, Güneşle Dünyanın merkezini birleştiren doğruya 7 dereceden büyük bir açı meydana getirmesi şarttır.

Astronomik hesaplara göre, Zilhicce'nin «İÇTİMA ANI», 31 Ekim günü Greenwich saati ile 20.06 (Mekke saati ile 23.06) dır. Ve 31 Ekim akşamı dünya­nın hiç bir yerinde hilâl görülmemiştir. Bu tarihte Ay, meselâ Mekke'de Güneş­ten 3 dakika, Fas'ta, 1 dakika önce batmış, şüphesiz görülmesi mümkün olma­mıştır. Hilâl ilk defa 1 Kasım günü Greemwich saati ile 07.39 da (Mekke saati ile 10.39 da) Japon adalariyle Yeni Gine adalarını birleştiren hattın üzerinde olan deniz bölgesinde, aynı günün akşamı ise, bütün İslâm Ülkelerinde görülebile­cek duruma gelmiştir.

Bu astronomik hesaplardan ve gözlemlerden çıkarılacak sonuç şudur ki, hilâlin görülmesi Ölçüsünün benimsenmesi halinde, Kurban Bayramı, 11 Ka­sım 1978 Cumartesi günüdür. RU'YET şartı aranmıyor ve hilâlin «İÇTİMA ANI»nin girmiş olması ile yetiniliyors, bu takdirde 10 Kasım 1978 Cuma günü, Kurban Bayramı günü olarak kabul edilebilecektir.

Bu açıklamalardan da anlaşıldığı üzere, Ramazan ve bayram günlerinin ilânında İslâm Dünyasında görülen ayrılığın asıl sebebi, bu ülkelerin bazıların­da hesapla amel edilmesi, diğer bazılarında ise, hilâlin bizzat gözle görülmesi suretiyle hareket edilmesi değildir. Aslında, bu ülkelerin çoğunda, uygulanan yol, hesap yoludur. Aynı yol uygulandığı halde, ayrı metotların kullanılmış ol­ması sebebiyle ayrı sonuçlara ulaşıldığı sanılmaktadır.

Buraya kadar yapılan açıklamalardan sonra ortaya şu sorular çıkmaktadır:

1— Ramazan ve Bayramların ilânında, dinî ölçülere uygun olarak, önce­den yapılmış astronomik hesaplara dayanılmak suretiyle hareket edilebilecek midir? Yoksa bu hesaplar yapılmış olsa bile, hilâlin gözetlenmesi ve buna göre hareket edilmesi zarureti üzerinde durulacak mıdır?

Bu sorunun cevabı üzerinde ikinci hicrî asırdan bu yana âlimler arasında tartışmaların süregeldiği malumlarıdır. Bu tartışmaların ışığında, yüksek he­yetiniz de bu konuda kesin tercih ve tavrını ortaya koymak durumundadır.

2— Hesaba itibar edilecekse, Ay, «İÇTİMA ANI»ndan sonra, 7 dereceden daha büyük bir açı yaparak Güneşten uzaklaşmadığı ve bu yüzden de yeryü­zünden görülmediği halde «ASTRONOMİK GİRİŞ» yani «İÇTİMA ANI» ile sa­bit olmuştur diye, bazı kardeş ülkelerde yapıldığı gibi, Ramazan ve Bayram ilân edilebilecek midir?

3— İkinci soruya, «EVET», diyebileceksek, mesele yoktur. «HAYIR» diye-ceksek, hilâlin dünyanın herhangi bir yerinde görülmesi halinde, İslâm ülkele­rinden herhangi birinde görülmüş olması şartı aranmaksızın Ramazan ve Bay­ram ilânı yoluna gidilebilecek midir?

4— Üçüncü soruya «HAYIR» diyeceksek, hilâlin İslâm Ülkelerinin her­hangi birinde görülmesi şartı üzerinde mi durulacaktır?

Yüksek malumları olduğu üzere...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 20 Ekim 2011, 20:30:37 Gönderen: Sidretül Münteha »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:09:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi rüya tabiri,Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi mekke canlı, Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi kabe canlı yayın, Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi Üç boyutlu kuran oku Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi kuran ı kerim, Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi peygamber kıssaları,Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesi ilitam ders soruları, Oruca Başlarken Ve Bitirirken Hilâle Göre Hareket Edilmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes