๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Muvatta => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 20 Ekim 2011, 20:51:59



Konu Başlığı: Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Şartlar
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 20 Ekim 2011, 20:51:59
5. Kâr Ortaklığında Caiz Olmayan Şartlar



6. îmam Malik der ki: Sermaye sahibinin çalışandan ayrı ola­rak kendisi için kârdan hususi bir şey şart koşması caiz değildir. Aynı şekilde çalışanın da kendisi için arkadaşından ayrı olarak hususi bir kâr şart koşması caiz olmaz. Yine kâr ortaklığı ile bera­ber alış veriş, kira, çalışma, selem ve ortaklardan birinin arkada­şından ayrı olarak kendisi için şart koşacağı fayda sağlayan her­hangi bir şey bulunamaz. [8]


Ancak ikisi için de uygun olduğu tak­dirde, belirli ölçüler dahilinde şartsız olarak yardımlaşabilirler. Ortaklardan biri, arkadaşından fazla olarak altın, gümüş, buğ­day ve başka herhangi bir şey almayı şart koşamaz. Kâr ortaklığı­na bunlardan bir şey girerse o kiralama olur. Kiralama ise, ancak sabit ve belli bir ücretle yapılır. Malı alan kimse, malı almakla be­raber, (ondan) mükâfat vermeyi şart koşamaz. Ortak ticaret ma­lından kimseye yardım edemez, kendisi için de bir şey alamaz. Mal çoğalınca, sermaye ayrıldıktan sonra kârı anlaşmalarına gö­re taksim ederler. Eğer mal kazanç sağlamamış veya zarar etmiş ise, çalışan kimseye kendisine harcadığından ve zarardan dolayı hiç bir şey lâzım gelmez.[9] Bütün bunlar mal sahibinin verdiği ser­mayeye aittir. Kâr ortaklığı, mal sahibi ile çalışanın (kârın taksimi hususunda) razı olacakları bir şekilde caizdir. Aralarındaki kâr da yan yarıya, üçte bir, dörtte bir, bundan daha az veya daha çok olabilir.


îmam Malik der ki: Malı kırad olarak alan kimsenin, sermaye sahibinin, sermayeyi çekmeden uzun yıllar çalıştırmayı şart koş­ması caiz değildir. Mal sahibinin de ona, sen bu malı —zaman ta­yin ederek— şu kadar yıl bana geri vermeyeceksin diye şart koş­ması da uygun değildir. Çünkü kırad (mudarebe), belli bir zaman için olmaz.[10] Fakat mal sahibi malını çalıştıracak kimseye verir de onlardan biri bu işi bırakmak isterse bırakabilir. Mal sahibi de

malını alır. Eğer mudarebe malı ile bir ticaret eşyası satın alınmış ise, o mal satılıp aynen önceki mala dönüşmedikçe sermaye sahibi malını geri alamaz. Eğer çalışan kimse sermayeyi eşya olarak iade etmek istese o da bunu yapamaz. Ancak o eşyayı satar, sermayeyi de aldığı gibi aynı (para) olarak iade eder.

îmam Malik der ki: Bir kimseye kırad olarak sermaye veren kimsenin o sermayenin zekâtının Özellikle kendi hissesine düşen kârdan ödenmesini şart koşamaz. Çünkü bunu şart koşunca his­sesine ayrılacak kârdan kendisi için sabit bir fazlalık şart koşmuş olur.[11] Yine bir kimsenin ortaklık için sermaye verdiği kimseye yalnız filan kimseden mal satın alacaksın diye şart koşması caiz değildir.[12] Çünkü o takdirde çalışan ortak, belli olmayan bir üc­retle iş yapan bir ücretli durumuna düşer.

îmam Malik, bir kimseye kırad olarak bir mal verip de ona (malın zayiinde) ödeme sorumluluğunu şart koşan bir kimse hak­kında der ki: Mal sahibinin, kıradın esasları ve müslümanın geç­miş adetleri dışında malı hakkında bir şey şart koşması caiz de­ğildir.[13] Daman (ödeme sorumluluğu) şartı üzerine mal artarsa, bu sorumluluktan dolayı kendisi hakkında kâr artmış olur. Kârı da aralarında ödeme sorumluluğu olmadan vermiş gibi taksim ederler. Eğer mal telef olursa, onu çalıştıran kâr ortağı üzerinde herhangi bir sorumluluk görmüyorum. Çünkü (mudarebede) Öde­me sorumluluğu şartı batıldır.

imam Malik der ki: Bir kimse diğer birine kırad (sermaye) ola­rak bir mal verse de meyvesini veya neslini alarak, kendilerini mu­hafaza etmek isteğiyle sadece hurmalık veya hayvan satın alması­nı şart koşsa, bu caiz olmaz. Müslümanların kâr ortaklığındaki tatbikatları, böyle değildir. Ancak bunları satın alır, sonra da di­ğer ticaret mallarının satıldığı gibi satarsa, bu caizdir.

imam Malik der ki: Mudaribin (çalışan ortağın) sermaye sa­hibine mal hususunda bir hizmetçinin kendisine yardım etmesini şart koşmasında bir mahzur yoktur. Yalnız o mal hususundaki hizmetini aşarak başka işlerde ona yardımcı olamaz.



[8] Yani bir akid, bunların hepsini kapsamına alamaz. Ayrı ayrı akid yapılması gerekir.

[9] Yani sermayenin ayrılıp sahibine verilmesinden sonra taksim edilecek bir kâr kalmazsa çalışanın ne lehine ne de aleyhine hiç birşey yoktur. Eğer za­rar söz konusu ise çalışana ödettirilmez. Çünkü o emanetçi sayıldığından, bunu ödemekle yükümlü değildir. Yine mal için yaptığı yolculuk esnasında yaptığı masrafları da Ödemez.

[10] Hanefîler'e göre, mudarebeyi zamanla kayıtlamak caizdir. Mesela, yalnız yaz veya kış mevsiminde veya şu kadar sene çalışmasını, şart koşmak gibi. Bu müddet dolunca, ortaklık da sona ermiş olur. (Cezîrî, el-Mezahibu'1-Er-bea, c.3, s. 51).

[11] Aynı zamanda şart koştuğu miktar kârdan çıkarıldıktan sonra, geriye baş­ka mal kalmayabilir. Bu miktar, kârın hepsini kapsayabilir. Böyle olunca da, çalışanın hissesine bir şey kalmaz. Bu durum bilinemiyeceği için, böyle bir şart da caiz değildir. (Bâcî, el-Münteka: c.5, s. 163).

[12] Ebû Hanife'ye göre ise, böyle bîr şart caizdir. Bu o kimsenin güvenilir birisi olmasından ileri gelir. Bunda da ortakların menfaati vardır.

[13] Kıradda (kâr ortaklığında) çalışan kimseye ödeme sorumluluğu şart koş-makbu akdin fasit olmasını gerektirir. Çünkü bu akitte mal, çalışanın elinde emanet sayılır. (Bâcî, el-Münteka, c. 5, s. 164).