๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Müttefekun Aleyh Hadisler => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Ekim 2011, 20:41:19



Konu Başlığı: Süt Emme ve Süt Kardeşliği Bölümü
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Ekim 2011, 20:41:19
17-) Süt Emme ve Süt Kardeşliği Bölümü
(Kitâbu'r-Radâ1)


950-) Hz. Aişe (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.) kendisinin yanında i-en Hafsa'nın evine girmek için izin isteyen bir kimsenin sesini duy-muŞ: 'Ey Allah'ın Rasûlü, şu adam evine girmek için izin istiyor" demiş. z- Peygamber (s.a.v,) Hafsa'nın süt amcasını kastederek: "Zannede Olancadır."buyurdu. Hz. Aişe (r.a.) kendi süt amcasını kastede- tger falanca da yaşasaydı o da benim yanıma girerdi?" dedi. Hz.Peygamber (s.a.v.): "Evet, doğum ve nesep yönünden haram kı­lınanları süt emmek de haram kılar." buyurdu." [981]

 
951-) Hz, Aişe (r.a.): "Örtünme emri. indirildikten sonra (süt babam) Ebû Kuays'ın erkek kardeşi Eflah yanıma girmek için izin istedi. Ben de: "Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.)'den izin alana kadar ona izin vere­mem. Çünkü beni emziren onun kardeşi Ebû Kuays değil, Ebû Kuays'ın hanımıdır." dedim. Derken Hz. Peygamber (s.a.v.) yanıma girdi, ben de kendisine: "Ey Allah'ın Rasûlü, Ebû Kuays'ın kardeşi Eflah izin istedi ben de senden izin alana kadar kabul etmedim." dedim. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Süt amcana izin vermenden seni ne engelledi ki?" bu­yurdu. Ben de: "Ey Allah'ın Rasûlü, beni emziren erkek değil ki, beni Ebû Kuays'ın hanımı emzirmiştir." dedim, o da: "Ona izin ver, Allah hayrı­nı versin, o senin amcandır, "buyurdu." demiştir. [982]

 

952-) Âişe (r.a.), şöyle demiştir: "Eflah, yanıma gelmek için izin is­tedi ben kendisine izin vermedi. O da: "Benden perde gerisinde mi du­ruyorsun? Ben senin amcanım" dedi: "Nasıl oluyor?" dedim: "Kardeşi­min hanımı sana süt emzirdi, kardeşimin sütünü emdin" dedi. Ben de bunu Rasûlüllah (s.a.v.)'e sordum: "Eflah doğru söylemiş, yanına girmesini izin ver" buyurdu"[983]

 

953-) îbni Abbâs (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.)'e: "Hamza'nın kızıyla evlenmez misin?" denildiğinde: "Hamza'nın kızı benim süt kardeşimin kızıdır, "buyurmuştur. [984]

 

954-) Ümmü Habîbe bintü Ebî Süfyan (r.a.): "Ey Allah'ın Rasûlü, Ebû Süfyan'ın kızı, benim kızkardeşimle evlensen" dedim: "Bunu sen istiyor musun?" buyurdu: "Evet, nasıl olsa seni ben tek başıma pay­laşamayacağıma göre hayırda bana ortak olanlardan kız kardeşimin de olmasını isterim." dedim. Hz, Peygamber (s.a.v.) de: "Ama o bana helâl olmaz"buyurdu. Ben de: "Senin Ebû Seleme'nin kızıyla evlen­mek istediğin bize anlatılıyor?" dedim: "Ümmü Seleme'nin kızı mı?" buyurdu: "Evet" dedim: "Eğer o kız benim gözetimim altında üy faz,,!! olmasa bile yine bana helâl değildir, çünkü onun babası benim süt kardeşimdir. Beni de (babası) Ebû Selemeyi de Süveybe emzirmiştir. Artık bana kızlarınızı ve kızkardeşleriniziteklif edip durmayın, "buyurdu.

(Ümmü Habibe (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hanımlarındandır, Kendi kızkardeşiyle de evlenmesini teklif etmiş ancak Hz. Peygamber (s.a.v.)'e nikah düş­mediğinden dolayı kabul etmemiştir. Ümmü Seleme (r.a.) da hanımlarındandır, ko­cası Ebû Seleme vefat ettiğinde Hz. Peygamber (s.a.v.) ile evlenmiş yanında, ölen kocasından bir kızı vardı. Bu kız Hz. Peygamber (s.a.v.)'in üvey kızı olduğu gibi ba­bası Ebû Seleme (r.a.) da süt kardeşidir, dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.v.) bu kızın süt amcası ojmaktadır.) [985]

 

955-) Hz. Aişe (r.a.)anlatır: "Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Aişe (r.a.)'ın yanına girmişti. Bu sırada yanında bir erkek vardı. Bu gördüğü manzaradan hoşlanmamış olacak ki yüzü değişti, bunun üzerine: "Bu kimse benim kardeşimdir." dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) de: "Kardeş­lerinizin kim olduğuna iyi bakın, çünkü süt kardeşliği açlığı doyuracak şekilde emme ile olur. "buyurdu. [986]

 

956-) Hz. Aişe (r.a.) anlatır: "Utbe b. Ebî Vakkâs, kardeşi Sa'd b. Ebî Vakkâs (r.a.)'a: "Zem'a'nın cariyesinin oğlu benden olmadır, dolayısıyla onu sen al" diye vasiyet etmişti. Mekke fetholunca Sa'd b. Ebî Vakkâs (r.a.) bu çocuğu aldı ve: "Çocuk kardeşimin oğludur, kendisi bana çocuğu almamı vasiyet etmişti" dedi. Zern'a'nın oğlu Abd hemen karşı çıkıp: "O, benim kardeşimdir, babamın cariyesinin oğlu olup babamın yatağında dünyaya gelmiştir." dedi. Sonunda durumu Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gö­türdüler. Sa'd: "Ey Allah'ın Rasûlü o, benim kardeşimin oğludur. Kendisi çocuk hakkında bana vasiyyet etmişti." dedi. Abd b. Zem'a da: "O, benim kardeşimdir, babamın cariyesinin oğlu olup babamın yatağında dünyaya gelmiştir" dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.): "Ey Abd b. Zem'a o, senindir."dedi ve arkasından, Hz. Peygamber (s.a.v.): "Çocukyatağa aittir, zina edene ise taş vardır çocuktan mahrumiyet vardır" buyurdu. Sonra da hanımı Şevde bintü Zem'a (r.a.)'ya, çocuğun Utbe b. Ebî Vakkâs'a benzediğini gördüğünden dolayı: "Onun yanında örtülü o/"buyurdu. Bundan böyle öiene kadar Sevde'yi (örtüsüz) görmemiştir. [987]

 

957-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan, Rasûlüllah (s.a.v.): "Çocukyatağa aittir, zina edene ise taş vardır / çocuktan mahrumiyet vardır"buyurmuştur. [988]

 

958-) Hz. Aişe (r.a.) anlatır: "Rasûlüllah (s.a.v.), sevinçle yanıma girdi ve: "Ey Âişe, biliyor musun. (İnsanların vücutlanndan neseplerini tespit eden kâif) Mücezzez el-Müdlicî benim yanıma girdi. Üsame ve Zeyd'i gördü. Başlan örtülü ama ayakları dışarıda idi. Ayaklan gördü­ğünde: "Bu ayaklar birbirindendir" dedi" buyurdu

(Hz. Zeyd (r.a.) siyah tenli, oğlu Üsâme (r.a.) ise aksine beyaz tenli idi, bunun için bazı artniyetlüer Üsame (r.a.)'ın nesebi konusunda dedikodular yapmışlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisinin de süt annesi olan Üsame (r.a.)'ın annesi Ümmü Eymen ile kadim dostu babası hakkındaki bu dedikodudan dolayı çok rahatsız o!-muştu. Araplar arasında insanın vücudundaki bazı işaretlerden nesebini tespit etme bilimi gelişmişti. Bu bilimin ustaları çeşitli metotlardan hareketle bir kimsenin nese­bini rahatlıkla tespit edebilmekte idiler. İşte bu bilginlerden bir tanesi de Mücezziz el-Müdlicî (r.a.) idi. Hadiste ayakların birbirine benzemesinden neseblerinin aynı ol­duğuna hükmeden zat da budur.) [989]

 

959-) Enes b. Mâlik (r.a.): "Sünnet Olan, (bir kimsenin hanımının üstüne)

bekar kızla evlendiğinde yanında yedi gün kalır. Dul bir kadınla evlen­diğinde ise üç gün kalır sonra kalış günlerini taksim eder." demişmiştir. [990]

 

960-) Hz. Aişe (r.a.): "Kendilerini mehirsiz olarak Rasûiüllah (s.a.v.)'e hibe eden kadınları ayıplar ve: "Bir kadın hiç kendisini hibe eder mi?" derdim. Allah Teâlâ: «O kadınlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın, ayrı durduğun kadınlardan arzu ettiğini tekrar istemende sana bir sakınca yoktur.» (Ahzâb: 5i) ayetini indirdiğinde: "Rabb'inin senin arzunu hemen yerine getirme­sinden başka bir kanaatta bulunmamaktayım." dedim." demiştir. [991]

 

961-) Ata'dan. Şöyle demiştir: "Şerifte, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hanımı Meymûne'nin cenazesinde bulunuyorduk. İbni Abbas: "Bu, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hanımının cenazesidir. Cenazesini kaldırdığınızda sarsmayınız,  sallamayınız, yumuşak davranınız.   Bilin  ki,  Rasûlüllahyanında dokuz hanımı vardf bunlardan birisi dışında gecele­yeceği nöbeti sekizi arasında taksim ederdi." dedi"[992]

 

962-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Bir ka­dınla şu dört özelliğinden dolayı evlenilir.- Malı için, soyu için, güzelliği için, dini için. Sen dindar olanını elde et ki rahat ede­sin, "buyurmuştur. [993]

 

963-) Cabir b. Abdullah (r.a.), şöyle demiştir: "Evlenmiştim, bu­nun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.): "Kiminle evlendin?" buyurdu: "Dul bir hanımla" dedim: "Niye bekarla evlenmedin, oynaşırdın"buyurdu"

Diğer bir rivayet ise şöyledir: "Genç kız alsaydın da sen onun­la o da seninle oynaşırdınız"[994]

 

964-) Cabir b. Abdullah (r.a.), şöyle demiştir: "Babam vefat etmiş ve geriye sekiz-diğer bir rivayette-dokuz kız çocuğu bırakmıştı. Ben de dul bir hanımla evlendim Rasûlüllah (s.a.v.), bana: "Ey Cabir, evlendin mi?" buyurdu: "Evet" dedim: "Bekar mı, dul mu?" buyurdu: "Dul" dedim: "Genç kız alsaydın da sen onunla o da seninle oynaşsaydınız, sen onu o da seni güldürseydi" buyurdu: "Babam Abdullah vefat etti ve geriye kızlarımızı bıraktı. Ben de onlara kendileri gibisini getirmeyi isteme­dim ve onlarla ilgilenecek bir kadınla evlendim" dedim: "Allah mübarek kılsın -diğer bir rivayette- hayırlı olsun "buyurdu"[995]

 

965-) Cabir (r.a.), şöyle demiştir: "Bir gazvede Rasûlüllah (s.a.v.) »e birlikte idim, gazveden dönerken yavaş yürüyen deveme binerek acele ettim. Bir binekll arkamdan yetişti baksam ki Rasûlüllah (s.a.v.) yanıma gelmiş. Bana: "Niye böyle acele ediyorsun?" buyurdu: Jeni evliyim" dedim: "Bekarla mı evlendin dul ile mi?" buyurdu: ile" dedim: "Genç kız a/saydın da sen onunla o da seninle °ynaşsaydınız"buyurdu. Medine'ye geldiğimizde şehre girmeye dav­randık: "Yavaş olunuz ki gece girmeyesiniz. Çünkü kocasından aYn kalan kadın traş olsun, dağinıksaçlarını tarasın"buyurdu"[996]

 

966-) Câbir b. Abdullah (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) ile birlikte bir seferde bulunmuştum. Devem yorulup beni (kervandan) geriye bıraktı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) bana geldi: "Câbir!" dedi: "Bu­yur" dedim: "Neyin varkigeride kaldın?"'dedi: "Devem yorulup beni geriye bıraktı, bu yüzden geride kaldım" dedim. Çengelli değnek ile de­vemi çekmek için indi, sonra da: "Haydib/n. "buyurdu. Ben de bindim, bu kez de devemi Rasûlüllah (s.a.v.)'in devesini geçmemesi için tutuyor gördüm. Rasûlüllah (s.a.v.): "ev/endin ha?" buyurdu: "Evet" dedim: "Bekâr mı, dul mu?" buyurdu: "Dul" dedim: "Senin onun/a, onun da seninle oynaşacağı genç kız aisaydın ya" buyurdu: "Bilirsin ki benim kız kardeşlerim vardır. Onları yanına toparlayıp saçlarını tarayıp onlarla ilgilenebilen bir kadınla evlenmek istedim." dedim: "Sen Medi­ne'ye geliyorsun. Medine'ye geldiğinde bak akimi başına topla, ailene karşı yumuşak davran, Allah 'tan çocuk iste "buyurdu. Son­ra da: "Deveni satar mısın?" buyurdu: "Satarım." dedim, benden de­veyi bir ukiyyeye {kırk dirheme) satın aldı. Sonra Rasûlüllah (s.a.v.) benden önce Medine'ye geldi. Ben de kuşluk vakti geldim, mescide vardık, ken­disini mescidin kapısında buldum: "Şimdi mi geldin?" buyurdu: "Evet" dedim: "Deveni bırak, mescide gir ve iki rekat namaz kıl." buyur-du. Mescide girip namaz kıldım, arkasından Bilal bana tarttı ve tartıda a-ğır yaptı. Sonra da yanından aynldım, döndüm ki: "Bana Câbir' çağır. "buyurdu. Şimdi deveyi bana geri verecek dedim, bu sırada devem­den daha fazla sinirime dokunan bir şey yoktu. Rasûlüllah: "Devenial, parası da senin olsun, "buyurdu. [997]

 

967-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Şüphesiz ki kzd/n kaburga kemiği gibidir. Eğer onu doğrultmaya kalkar­san kırarsın, eğer o şekilde istifade etmek istersen eğriliği ile istifade etmiş olursun " buyurmuştur. [998]

 

968-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Kim Al­lah'a ve âhiret gününe inanıyorsa komşusuna eziyet vermesin. Kadınlar hakkında iyiliği tavsiye ediniz Kadınlara iyi davranıniz. Çünkü onlar kaburga kemiğinden yaratılmışlardır. Ka­burga kemiğinin en eğrisi de üst tarafıdır. Eğer bunu doğrult­maya çalışırsan kırarsın, olduğu gibi bırakırsan eğri kalır. Do­layısıyla kadınlar hakkında iyiliği tavsiye ediniz / kadınlara iyi davranınız, "buyurmuştur. [999]

 
969-) Ebû Hureyre (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.): "İsrail oğul­ları olmasaydı et bozulmazdı, Havva olmasaydı kadın kocasına haksızlık (ihanet) etmezdi" buyurdu." demiştir. [1000]


[981] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 289-290.

[982] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 290.

[983] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 290.

[984] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 290.

[985] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 290-291.

[986] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 291.

[987] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 291.

[988] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 292.

[989] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 292.

[990] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 292.

[991] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 292.

[992] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 292-293.

[993] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 293.

[994] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 293.

[995] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 293.

[996] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 293.

[997] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 294.

[998] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 294.

[999] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 294-295.

[1000] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 295.