๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Müttefekun Aleyh Hadisler => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 08 Ekim 2011, 14:53:34



Konu Başlığı: Sınırları Çizilmiş Cezalar Bölümü
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 08 Ekim 2011, 14:53:34
29-) Sınırları Çizilmiş Cezalar (Hadler) Bölümü
(Kitâbu'l-Hudûd)


1144-) Hz, Aişe (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Çeyrek di­nar ve daha yukansındaki değer için el kesilir" buyurmuştur.

(Altın paraya dinar denildiği gibi, yaklaşık 4,5 gr, altın birimine de dinar denilmiş­tir Muhafaza altındaki başkasına ait bir malı sahibinden izinsiz bir şekilde alıp çalma I-sine hırsızlık denilir. Hırsızlık için yüce Rabb'imiz: «Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklanna karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesiniz.» buyurmuştur. (Hâide: 38} Hırsızlık suçunun tam oluşması için açlık, zorunluluk, zorlama, çalınan malın miktarı, muhafaza altında olup olmaması gibi bir kısım şartlan vardır, İslâm Hukukunda bu konular geniş olarak ele alınmıştır, ilgili kitaplara bakılabilir.) [1176]

 

1145-) Hz. Aişe (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde hır­sızın eli, ancak hacfe veya türs kalkanı değerinde olursa kesildiği riva­yet edilmiştir.

(Hacfe veya türs kalkanı, diye çeviri yaptığımız şeyler kalkan çeşitleridir. Ge­nelde kemik veya tahta üzerine deri kaplanmış kalkanlara, hacfe denilmiştir. Türs ise iki deri içerisine kaplanmış kalkandır.) [1177]

 

1146-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.)'in, değeri üçdirhem olan bir kalkan için el kesme cezası uyguladığı rivayet edilmiştir.

(Gümüş paraya dirhem denildiği gibi, 2.8 gr. veya 3.2 gr gümüş birimine de dirhem denilmiştir. 736. hadiste o dönem iki koyunun yirmi dinar ile eşitlendiğini görmekteyiz. 1133. hadiste ise on koyunun bir deveye eşitlendiğini görüyoruz. Buna göre bir dirhem bir koyunun fiatının onda biri, bir deve fiabnın yüzde biridir.) [1178]

 

1147-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Al/ah şu hırsıza lanet etsin, bu adam yumurta çalar (bu da hırsızlığının başlangıcıolur) sonunda eli kesilir. İp çalara da hırsızlığının başlarca olur) sonundadi kesilir, "buyurmuştur.

(Hadislerde de görüleceği gibi hırsızlıkta el kesmeyi gerektirecek çalmanın birlrn'ti vardır. Bir tek ip veya yumurta bu limitin altındadır. Buna göre yukarıdaki hadisye aniaşıimiştır:Çalınan ip veya yumurtanın sayısı limiti aşacak miktarda olduğu göre bu hadis söylenmiştir. Yahut bir tek ip veya yumurta, hırsızlık işine başla-

aajr, bunun arkasından hırsız limite ulaşacak bir şey çalar ve eli kesiiir. Ancak başlama bir ip veya yumurta çalma ile olmuştur.) [1179]

 

1148-) Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hanımı Âişe (r.a.)'dan, Hz. Pey­gamber (s.a.v.) döneminde, Mekke Fethi sıralarında, hırsızlık yapmış olan bir kadının durumu Kureyş'i düşündürmekte idi. "Kendisinin sevgili dostu Üsâme b. Zeyd'den başka kim (verilecek cezanın hafifletilmesi) Hz. Pey­gamber (s.a.v.) ile konuşmaya cesaret edebilir?" dediler. Kadını Hz. Peygamber (s.a.v.)'e getirdiler, Üsâme b. Zeyd de bukonuyu Rasûlüllah (s.a.v.) ile konuştu. Hemen, Rasûlüllah (s.a.v.)'in yüzünün rengi değişti ve: "Allah'ın sınırlarını çizdiği bir ceza hususunda aracılık mı yapıyorsun!" buyurdu. Üsâme: "Ey Allah'ın Rasûlü, benim için Al­lah'tan bağışlanma dile" dedi. Öğleden sonra Rasûlüllah (s.a.v.) ayağa kalkarak bir hutbe verdi, gereği gibi Allah'ı övdü sonra şöyle devam et­ti: "Bundan sonra şu hususu belirtmek istiyorum. Sizden ön­cekileri helak olmalarının nedeni, değerli bir kimse hırsızlık yaptığında gereken cezayı ona uygulamamaları, zayıf bir kim­se hırsızlık ona yaptığında uygulamalarıdır. Canım e/inde olan Allah'a yemin olsun ki eğer Muhammed'in kızı Fatıma da hır­sızlık yapsa onun da elini keserim." Sonra emir verdi ve hırsızlık yapan kadının eli kesildi.Yine, Âişe (r.a.): "Bu kadın daha sonra güzel bir şekilde tevbesinin üzerinde durdu,evlendi. Ara sıra bana gelir hacetini Rasûİüllah (s.a.v.)'e İletİverirdim" demiştir. [1180]

 

1149-) Abdullah b. Abbâs (r.a.);dan. Ömer (r.a.), Rasûlüllah (s.a.v.)'in minberine oturmuş ve şöyle demiştir: "Şüphe yok ki Allah, Muhammed (s.a.v,)'i hakikatlerle gönderdi, kendisine Kitabı indirdi, İn-dirilenier içerisinde Recm Ayeti de vardır. Biz bu ayeti okuduk belledik ve kavradık. Rasûlüliah (s.a.v.), recim cezası uygulamıştır. Kendisinden sonra da recim cezası uyguladım. İnsanların üzerinden uzun bir süre geçip, de birisinin: "Allah'ın kitabında recim cezasını bulamıyoruz" diye­rek Allah'ın indirdiği bir farzı terk etmelerinden ve bu yüzden sapıtma­larından endişe etmekteyim. Kadın erkek evli bir kimsenin zina ettiğin­de, şahitlerin bulunması veya gebelik yahut itirafın buiunması halinde bu kimseye recim cezası Allah'ın kitabında bir gerçektir haktır."

CHz Ömer (r.a.) Efendimizin sözünü ettiği Recm Ayeti şu anda Kur'ân. Bu husus Kur'ân-ı Kerim ayetlerinin bazılarının kaldınlması sn konusu içerisinde değerlendirilir. Kur'ân-ı Kerim'de nesh söz konusu mu-dur'değil midir şeklinde tartışmalar yapılmıştır.

Yüce Rabb'imiz kaldırmak istediği dini bir hükmü kaldırır, dilediği başka bir hükmü onun yerine koyar veya İndirdiği hükümleri tamamen oiduğu gibi bırakır, is­terse tamamen kaldırır. O, hiçbir şeye bağlı değildir, hakimiyetine kimse karışamaz, kimse bunu niye böyle yaptın diyemez.

Recm uygulamasının Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde yapıldığı rivayetle sa­bittir. Bu uygulama ister Hz. Peygamber (s.a.v.)'in sünnetiyle olsun, ister metni kal­dırılmış bir ayetin hükmüyle olsun netice değişmeyecektir, sonunda her ikisi de bağ­layıcıdır. Nesh ve Recm konusunda "Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh" isimii çalışmamadaki 2214. hadisin açıklamasına bakabilirsiniz.) [1181]

 

1150-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: 'Rasûlüilah (s.a.v.), mescide bulunuyorken Müslüman bir kimse geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûlü, ben zina ettim." diye seslendi. Rasûİüllah (s.a.v.), ondan yüzünü çevirdi o da yüzünü çevirdiği yöne döndü ve: "Ey Allah'ın Rasûlü, ben zina etlini." dedi. Yine Rasûlüüah (s.a.v.), ondan yüzünü çevirdi. Neticede o kimse bunu dört defa tekrarlıdı. Kendisi için dört defa şahitlikte bulununca Rasûlüllah (s.a.v.) onu çağırdı ve: "Sende delilik var mi?"buyurdu; "Hayır" dedi: "Hiç ev­lendin mi?"'buyurdu: "Evet" dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v,): "Bunu götürün ve recim cezası uygulayınız' buyurdu "[1182]

 

1151-) Ebû Hureyre (r.a.) ile Zeyd b. Halid el-Cühenî (r.a.) anlat­mışlardır: "Çöl halkından bir kimse, Rasûlüüah (s.a.v.)'e geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûlü, Allah aşkına senden benim için yalnız Allah'ın Kitabı ile hüküm vermeni istiyorum." dedi, diğer davacı ise ondan daha iyi anla­yışlı idi: "Evet aramızda Allah'ın Kitabıyla hükmet, bana da (konuşmam için) dedi- Bunun üzerine Rasûlütlah (s.a.v.):  "Söyle bakalım"uyurdu, Adam: "Benim oğlum bu kimsenin yanında işçi idi, derken bunun hanımı ile zina etti, bu sırada oğluma recm cezası gerektiği ba-na bildirildi, bu yüzden ben de oğlumun suçuna karşılık yüz koyun bir de cariye fidye vermeyi teklif ettim. Arkasından ilim erbabına bu durumu onlar da bana: "Oğluma yüz değnek ve bir yıl sürgün bu kişinin hanımına da recm cezası" gerektiğini bildirdiler?" dedi.üzerine Rasûlüllah (s.a.v.):"Canımı elinde tutan Allah'ayemin olsun ki aranızda Allah'ın kitabıyla hüküm veriyorum. Cariye ve koyun fidyesi sana iade, oğluna da yüz değnek ile bir yıl sürgün cezası vardır. Ey Üneys, bu kadına git eğer su­çunu itiraf ederse recm cezası uygula, "buyurdu. O da kadına git­ti, kadın suçunu itiraf etti bu yüzden Rasûlüllah (s.a.v.) kadına emir çı­kardı ve kadın recmedildi." [1183]

 

1152-) Abdullah b. Ömer (r.a.) anlatır: "Yahudiler Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gelip kendilerinden bir erkekle bir kadının zina ettiğini söyle­diler. Oda: "Tevrat'ta Recim konusunda ne buluyorsunuz?"bu­yurdu: "Onları teşhir ederiz, bir de değnek cezası uygulanır" dediler.

Bunun Üzerine (Müslüman olmuş eski bir Yahudi din adamı olan) Abdullah b. Selâm

(r.a.): "Yalan söylediniz, muhakkak ki Tevrat'ta recim cezası vardır" dedi. Tevrat'ı getirip açtılar, bu sırada birisi elini recim ayetinin üzerine koydu ve ayetin öncesini ve sonrasını okudu. Abdullah b. Selâm (r.a.): "Elini kaldır!" dedi. Elini kaldırdı baksa ki orada recim ayeti var. Bunun üzerine: "Ey Muhammed, Abdullah doğru söyledi. Tevrat'ta recim ayeti vardır." dediler. Rasûlüllah (s.a.v.) emir buyurdu, recim yapıldılar." [1184]

 

1153-) Ebû İshâk eş-Şeybânî'den. Şöyle demiştir: "Abdullah b. Ebû Evfâ'ya: "Rasûlüllah (s.a.v.), recim cezası uyguladı mı?" diye sor­dum: "Evet" dedi: "Nûr suresi indikten sonra mı yoksa inmesinden ön­ce mi?" dedim: "Bilemiyorum" dedi"[1185]

 

1154-) Yine Ebû Hureyre (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.): "Cariye zina eder ve zinası kesin olarak belli olursa efendisi ona ceide cezası uygulasın (eiıı değnek vursun) onu kınamakla yetinmesin. Ar­kasından zina ederse yine ceide cezası uygulasın, onu kına­makla yetinmesin. Arkasından üçüncü kez zina ederse kıldan bir ip pahasına da olsa onu satsın, "buyurdu." demiştir. [1186]

 

1155-) Ebû Hureyre (r.a.) ve Zeyd b. Halid (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.)'e, zina eden bekar bir cariyenin hükmü soruldu:  "Eğer zinaceide cezası uygulayınız (eiii değnek vurunuz) sonra yine ederse  ederse ona ceide cezası uygulayınız (em değnek vurunuz) sonra paftasına da olsa onu satsın " buyurdu. [1187]

 

1156-) Enes (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (s.a.v.), ckiden (şaraptan) dolayı hurma çubuğu ve ayakkabılarla içki cezası (ceide) uyguladı. Ebû Bekir de kırk değnek olarak uyguladı"[1188]

 

1157-) Ali b. EbîTâlib (r.a,): "Bir kimseye had cezası uygulayıp da bu yüzden Ölen kimseden dolayı içimde üzüntü ve pişmanlık duymuş değilim. Ancak içki içen kimse bunun dışındadır. Şu biline ki eğer bu kimse söz konusu cezadan dolayı ölürse diyetini veririm. Çünkü Rasûlüllah (s.a.v.) bu cezanın sınırını belirlemedi." demiştir.(İçici içen kimseye nasıl ve ne kadar ceza verileceği konusunda Kur"ân-ı Kerim'de belirlenmiş bir ceza yoktur. Hz. Peygamber (s.a.v.) İse çeşitli şekilde; el ile, değnek ile, ayakkabı ile veya elbise parçası kumaş ile dövülmesini bildirmiştir. Sahabe arasında yer-. leşmiş uygulama ise değnekle dövme olmuş ve bu değneğin özeiliği ve vuruş biçimi fıkıh kitaplannda geniş olarak ele alınıp incelenmiştir. Değnekle vurmanın sayısı hakkında de­ğişik rivayetler vardır. Rivayetlerin bazıları yaklaşık kırk kadar olduğunu bildirir (Müslim, Hudûd: 35, Ebû oâvûd, Hudûd: 36, Neseî, Hudûd: 14) bazılan da tam olarak kırk olduğunu bildirir. Cntmizî, Hudûd: 14, [1189]

 

1158-) Ebû Dâvûd, Hudûd; 36) Diğer tarftan bu konuda kesin bir sınınn belirtilmediği de rivayet edilmiştir (Buhârî, Hudûd: 4, Müslim, Hudûd: 39 Ebû Dâvûd, Hudûd: 36, tbni Mâce, Hudûd: 16}

Hz. Ali (r.a.)'ın: "Rasûlüllah (s.a.v.) bu cezanın sınınnı belirlemedi" şeklindeki sözünden maksat içki cezasının sayısını kesinieştirmedi, demektir. Ancak genelde uyguladığı kırk ci­vandır. Sının belirlenmeyen bir cezanın sayısı ise hakimin vereceği karara göre değişir. Bu nedenle söz konusu cezanın sayısı Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde ve Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde ve yine Hz. Ömer (r.a.) döneminin ilk yıllannda kırk olarak uygulanmış daha sonra bu sayı suçu önlemede yeterli olamadığından seksene gkarılmıştır. (Buhârî,Hudûd: S, Müslim, Hudûd: 36, Ebû Dâvûd, Hudûd: 36,Tirmizî, Hudûd: 14) Bu açıklamalardan anlaşılan,

içki cezası suçu Önleyemediğinde sayısı artırılır. Nitekim Hz. Ömer (r.a.) bu sayıyı önce el­liye çıkarmıştır. Buhârî sarihi Aynî: "Eğer Ömer, bu zamana ulaşmış olsaydı bunu kat kat artınrdı." demiştir. (Umdetu'l-Kârî, xix. 249) Bu ifadeden cezanın sayısının duruma göre arbnlıbileceği anlaşılmaktadır. Nitekim Rasûlüüah (s.a.v.) ilk dönemlerde, içki içeni değ-e e dövmelerini emretmiş dördüncü tekrannda ise gözlerini korkutmak için bunların melerini bildirmiştir, gerçi bu emir sakındırmak için olduğundan dolayı öldürme ." buyurdu." demiştir. [1190]

 

1159-) Ubâde b. es-Sâmît (r.a.) Bedir savaşına katılmıştır, aynca Aka­be gecesinde bulunan on iki temsilciden de birisidir. Kendisi şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.v.) yanında ashabından bir toplulukla beraber bulunuyordu: "Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmayacağınıza, hırsızlık yapmaya­cağınıza, zina etmeyeceğinize, çocuklarınızı öldürmeyeceğinize, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla kimseye iftira etme­yeceğinize, dinin güzel gördüğü konularda (marufta) bana karşı gelmeyeceğinize dair bana biat ediniz. Kim bunları yerine getirirse bunun karşılığı Allah'tandır. Kim de bu şeylerden dolayı dünyada bir cezaya uğrarsa, bu da kendisi için günahlarına bağışlanma o-lur. Kim de bu günahlardan birini işler Allah da günahını gizlemiş ise bunun durumu Allah'a kalmıştır dilerse bağışlar, dilerse ceza­landırır, "buyurdu. Biz de bu şartlar üzere biat ettik."

1İ60-) Ebü Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "(Bağa bulu­nan) hayvanların meydana getirdiği zararda tazminat yoktur. ;u-suiüne göre açılan) kuyulardaki zarar veya ölümlerde de tazminat yoktur. (Usulüne uygun çalıştırılan) maden ocaklarındaki zarar veya ö-lümlerde de tazminat yoktur. Gömülü hazinelerde beşte bir(humus) vergi alınır, "buyurmuştur.

(Yukarıdaki hadiste sözü edilen hayvan, kuyu ve madenlerden doğacak zararın tazminatının olmaması şundandır: Bunların usulüne uygun olarak tedbirler alındıktan sonra meydana gelen ve elde olmayan zararlardan dolayı sahiplerine tazminat ödettirilmez, çünkü bunlar tedbirlerini almış oiup gelen zararda bir yükümlülükleri yoktur. Usulüne uygun diye belirttiğimiz hususlar fıkıh kitaplarında geniş olarak açık­lanıp şartlan ortaya konulmuştur, konuyu uzatmamak için bu şekilde kısa tuttuk.) [1191]


[1176] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 351.

[1177] Muhammed Fu2d Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 351.

[1178] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 351.

[1179] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 351.

[1180] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 352.

[1181] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 352-353.

[1182] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 353.

[1183] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 353-354.

[1184] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 354.

[1185] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 354.

[1186] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 354.

[1187] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 354-355.

[1188] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 355.

[1189] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 355.

[1190] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 355.

[1191] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 356
.