๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Müttefekun Aleyh Hadisler => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Ekim 2011, 20:55:57



Konu Başlığı: Oruç Bölümü
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Ekim 2011, 20:55:57
13-) Oruç Bölümü
(Kitâbu's-Sıyâm)


675-) Ebû Hureyre (r.a.): "Rasûiüllah (s.a.v.); "Kim, inanarak ve sevabım Allahtan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa kendisinin geçmiş günahı bağışlanılır." buyurdu" demiştir. [707]

 
676-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Rasûiüllah (s.a.v.): "Ramazan geldiğinde cennet kapılan açılın "buyurmuştur. [708]

 
677-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan gelen bir başka rivayette ise: RasûlülSah (s.a.v.): "Ramazan ayı girdiğinde semanın kapıları a-çılırf cehennemin kapıları kilitlenir, şeytanlar da zincire vuru. "buyurmuştur. [709]

 

678-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûiüllah (s.a.v.), Ramazan ayından söz etmiş ve: "Hilali görmedikçe oruç tutmayınız. Yine hilali görmedikçe oruca son vermeyiniz. Eğer hava size bulutlu görünürse Ramazan hilalini (otuzuncu gün görmüş) olarak sayınız "buyurmuştur. [710]

 

679-) Abdullah b. Ömer (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.), otuzu kastederek: "Ay, şöyle şöyle ve şöyle "buyurdu sonra da yirmi dokuzu kastederek: "Şöyle, şöyle ve şöyle de olur"buyurdu. Kah otuz olur kah yirmi dokuz olur, buyuruyordu" demiştir. [711]

 

680-) İbni Ömer (r.a.)'dan Hz. Peygamber (s.a.v.)'in: "Bizler o-kuma-yazma bilmeyen bir milletiz. Ne yazar, ne de hesap ede­riz (on parmağını üç defa gösterdi ve) ay, ya böyledir (tekrar on parmaklarını üç defagösterip üçüncüsünde dokuz parmağım gösterdi) ya da buyurduğu nunla otuz ve yirmi dokuzu belirttiği rivayet olunmuştur. [712]

 

681-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan Rasûiüllah (s.a.v.)'in: "Ay, yirmi dokuz gecedir. Ayı görmedikçe oruç tutmayınız. Eğer si­ze hava bulutlu olursa sayıyı otuza tamamlayınız." buyurduğu rivayet edilmiştir. [713]

 

682-) Ebû Hureyre (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.), şöyle buyurdu demiştir: "Ayın görülmesiyle oruç tutunuz, tekrar görülmesiyle oruca son veriniz, Eğer size bulutlu gelirse şaban ayının sayımını otuza tamamlayınız"[714]

 

683-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Sizden biriniz asla Ramazan orucunu bir veya iki gün önce tutmasın. Ancak bir kimsenin tutageldiği orucu varsa bu hariç o bugün­de de tutsun, "buyurmuştur.

(Ramazan'dan bir gün önce oruç tutmanın yasaklığı, sınırlan Allah tarafındanbelirlenen ibadetin ileride yanlış bir adet haline gelerek sınırları değişmemesi içindir.

Çünkü nafile bir İbadetle farz bir ibadet birbiriyle birleşip farz ibadetin sının artmış vedeğişmiş olacaktır ki Hıristiyanlar böyle yaparak oruç günlerini artırmışlardır, umdetu'i-Kari, Aynî, IX. 24) [715]

 

684-) Ümmü Seleme (r.a.)'dan: "Hz. Peygamber (s.a.v.) bir ay hanımlarının yanına girmeyeceğine yemin etmişti. Yirmi dokuz gün geçtiğinde sabahleyin veya akşamleyin yanlarına girdi. Kendisine: "Sen bir ay girmeyeceğine yemin etmiştin?" denildi. O da: "Ay, yirmidokuz gün olur. "buyurdu. [716]

 

685-) Ebû Bekre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "İkiayvar-dır ki (sayılan otuzdan az olsa da sevapları) eksilmez: Bunlar, her ikisi de bayram ayı olan Ramazan ve Zü'l-Hicce ayıdır."buyurmuştur. [717]

 

686-) Adiy b. Hatim (r.a.): "«Beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar artık yiyiniz içiniz...» (Bakara: i87) ayeti inince bir S|yah bir de beyaz ip alıp yastığımın altına koydum, gece bunlara bak­laya başladım ama bunlar bana açıkça görülmüyordu. Sabahleyin Rasûiüllah (s.a.v.)'e gittim durumu kendisine söyledim. O da: "Bu, siyah iplikle beyaz iplik, gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlı­ğıdır, "buy'urdu," demiştir. [718]

 

687-) Sehl b. Sa'd (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Şu, «Beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar artık yiyiniz içiniz...» (Baka­ra: 187) ayeti inince bir kimse eline bir beyaz bir de siyah ip alır ve renk­lerinin ne olduğu açıkça belli olana kadar yer içer. Bunun üzerine Yüce Allah «Şafaktaki» (Bakara; 187) bölümünü indirerek siyah iple beyaz |-pin ne demek olduğunu açıkladı"[719]

 

688-) İbni Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Bilal gece ezan okur, bu nedenle İbni Ümmü Mektûm ezan okuyana kadar yi­yip içiniz." buyurmuştur. İbni Ömer: "İbni Ümmü Mektûm âmâ bir kimse idi. Kendisine sabah vaktine girdin, sabah vaktine girdin, diye söylenip bildirilene değin ezan okumazdf" demiştir. [720]

 

689-) Âişe (r.a.)'dan. Bilal, gece ezanı okurdu. Bu nedenle Rasûlüllah (s.a.v.): "Ümmü Mektûm'un oğlu ezan okuyana kadar yiyip içiniz. Çünkü o, fecir doğmadıkça ezan oto/ma?" buyurmuştur. [721]

 

690-) Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Bilal'in ezanı sizi sahur yemeğinden asla alıkoymasın. Çünkü o, gece ayakta olanın / ibadet edenin artık ara vermesi, uyu­yanın da artık uyanması için gece ezan okur. Bu, sabah nama­zı vakti demek değildir, ta ki şöyle olana kadar." buyurmuştur.

(Bu, sabah namazı vakti demek değildir, derken) bunu parmaklarıyla İşaret etmiş,yukarı kaldırıp aşağı indirmiştir. (Takı şöyle olana kadar, derken de) bunu şaha­det parmağı ve orta parmağı ile işaret etmiş, iki parmağını üstüste ge­tirerek sağdan sola uzatmıştır. [722]

 

691-) Enes b. Mâlik (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.): "Sahur yemeğiyiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır, "buyurdu" demiştir. (Sahur vakti, Allah'ın duaları kabul ettiği bereketli bir vakittir. 451. hadiste ge­cenin sonlarına doğru Allah'ın yakın semaya teşrif ettiğini, dualara cevap verdiğiniörenmiştik. Belki de sahurdaki bereket buradan gelir. Ayrıca sahur yemeği oruca Havanma gücü verir, bu da maddi bir bereket sayılır. Bir hadiste "Gündüz tutacağınız oruç için sahur yemeğinden, gece kılacağınız namaz için de öğie uykusundan yarar­lanınız " buyurulmuştur. (İbni Mâce, Siyam: 22. Hadisin senedinde zayıf ravj vardır.) Aslında Hz.peygamberin tavsiyesine ve uygulamasına sarılmak bile başlı başına bir berekettir.) [723]

 

692-) Enes (r.a.) anlatır: "Zeyd b. Sabit (r.a.)'ın kendisine Hz. peygamber (s.a.v.) ile birlikte sahur yemeği yediklerini sonra da nama­za durduklarını anlatmıştır. "Sahurla namaz arasında ne kadar süre vardır?" dedim: "Elli veya altmış ayet kadar" dedi. [724]

 

693-) Sehl b. Said (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "İnsanlar hemen iftar ettikleri sürece devamlı hayırda olurlar, "buyurmuştur. [725]

 

694-) Ömer (r.a.)'dan. Rasûiüllah (s.a.v.): "Gece gelip gündüz gittiğinde güneş de kaybolduğunda oruçlu orucunu bozabilir"buyurmuştur. [726]

 

695-) İbni Ebî Evfâ (r.a.) anlatır: "Rasûlüllah (s.a.v.) ile birlikte bir seferde idik (ve oruç tutmuştuk) bu sırada bir kimseye: "Bineğinden in de bana hurma şırası hazırla"buyurdu, o da: "Ey Allah'ın Rasûlü, Gü­neşe bak?" dedi. Rasûlüllah (s.a.v.) tekrar: "İn de bana hurma şıra­sı hazırla" buyurdu. O da: "Ey Allah'ın Rasûlü, Güneşe bak?" dedi. Rasûlüllah: "İn, bana hurma şırası hazırla" buyurdu. Bunun üzeri­ne o da inip, hurma şırası hazırladı. Hz. Peygamber şırayı içtikten sonra eliyle doğu tarafını işaret edip: "Şuradan gecenin geldiğini gördü­ğünüzde oruçlu kimse iftar edebilir." buyurdu. [727]

 

696-) İbni Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.), ramazanda ara vermeden peş peşe iftarsız oruç tutmaya başladı. Bazı kimseler de böyle ara vermeden peş peşe iftarsız oruç tutmaya başladı. Kendisi on­ların bu şekiide oruç tutmasını yasakladı bunun üzerine kendisine: sen ara vermeden peş peşe iftarsız oruç tutmaktasın?" denildi: Ben siz gibi değilim. Ben, doyurulur ve su içirilirim" buyurdu. [728]

 

697-) Ebû Hureyre: "Hz. Peygamber (s.a.v.) ara vermeden peş peşe iftarsız oruç tutmayı yasakladı. Bunun üzerine Müslümanlardan bir kimse kendisine: "Ey Allah'ın Rasûlü, ama sen bozmadan orucu sürdürüyorsun" dedi. Oda: "Sizden hanginiz benim gibi olabilir? Ben, Rabb'im beni doyurup içirir halde gecelerim." buyurdu. Ancak onlar bu şekilde bozmadan orucu sürdürmeye devam ettiler. Rasûlüllah (s.a.v.) onlarla birlikte bir gün iftarsız oruç tuttu, arkasından bir gün daha iftarsız oruç tuttu, nihayet hilali gördüler. Rasûlüllah (s.a.v.) bunun üzerine bu şekilde oruç tutmamalarını söylediği halde oruca devam etmelerine dikkat çekip uyarmak için: "Eğer hilal ge-cikseydibu şekilde oruç tutmayı artırırdım, "buyurdu." demiştir. [729]

 

698-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan gelen diğer bir rivayette ise: "Ben, Rabb'im beni doyurup içirir halde gecelerim. Yapabileceğiniz işin altına giriniz, "buyurmuştur. [730]

 

699-) Enes b. Malik (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.v.), ara vermeden peş peşe iftarsız oruç tutmaya başladı. Bu durum ayın sonlarında olmuştu. Ashabından bazı kimseler de böyle ara vermeden peş peşe iftarsız oruç tutmaya başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): "Bu kimselere ne oluyor da ara vermeden peş peşe iftarsız oruç tutuyorlar. Bakın, siz benim gibi değilsiniz. Eğer ay uzamış olsaydı vallahi ara vermeden peş peşe iftarsız öyle oruç tutardım ki, derine dalanlar bu yaptıklarından vaz geçerdi. "buyurdu"[731]

 

700-) Âişe (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (s.a.v.), as­habını ara vermeden peş peşe iftarsız oruç

Tutmayı onlara acıdığı için yasakladı. Onlar da: "Ama sen ara vermeden peş peşe iftarsız oruç tutmaktasın?" dediler. Kendisi: "Benin durumum sizinki gibi değil' d/r. Rabb'im beni doyurup içirmektedir" buyurdu." [732]

 

701-) Âişe (r.a.): "Rasûlüifah (s.a.v.), oruçlu iken bazı hanımlarım Öperdi." demiştir.   [733]                                                                                     

 

702-) Hz. Aişe (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) oruçlu iken hanımını öper, tenini tenine sürecek derecede yakın dururdu, ama nefsine siz­den daha fazla sahip olurdu." demiştir. [734]

 

703-) Hz. Aişe (r.a.) ile Hz. Ümmü Seleme (r.a.)'dan, Hz. Pey­gamber (s.a.v.) hanımına yaklaştığından dolayı cünüp iken fecir ona e-rişirdi. Sonra gusü! abdesti aiıp orucuna devam ederdi. [735]

 

704-) Ebû Hureyre (r.a.) anlatır: "Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yanın­da otururken bir kimse geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûiü, helak oldum." de­di. Peygamber (s.a.v.): "Sana ne oldu?"buyurdu, o da: "Oruçlu iken hanımıma yaklaştım." dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.): "Azat edebileceğin bir köle bulur musun?"'buyurdu, o da: "Hayır" dedi: "Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?" buyurdu: "Hayır" dedi: "Altmış fakiri doyurabilecek bir şey bulur musun?" buyurdu: "Hayır" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) bir müddet durdu. Biz de böyle beklerken Hz. Peygamber (s.a.v.)'e içerisi hurma dolu (yak­laşık 45 -50 k»o alabilen) bîr zenbi! getirildi. Rasûlüllah (s.a.v.): "Soru soran nerede?" buyurdu, o da: "Buradayım" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) "Bunu al ve sadaka olarak dağıt" buyurdu. Adam: "Ey Allah'ın Rasulü, benden daha fakire mi? vereceğim, Allah'a yemin olsun ki -iki taşlık mevki arasında bulunan Medine'yi kastederek- şu iki dağ arasın­da benim hanemden daha fakir bir hane yoktur" dedi, Bunun üzerine Hz- Peygamber (s.a.v.) yan dişleri görülene değin güldü ve: "Haydi ailene yedir." buyurdu,Zenbil (=Arak) hurma yapraklarından örülen bir çeşit sepettir, eşya alabilen sepettir. Bir yaklaşık üç olarak alırsak 45 kg. alabilen bir zenbit olur.) [736]

 

705-) Bu konu Aişe (r.a.)'cian da rivayet edilmiştir. Bu rivayette şu farklılık vardır "Bir kimse Ramazanda mescide Rasûlüllah (s.a.v.)'e gel­di ve: "Ey Allah'ın Rasûlü yandım yandım" dedi"[737]

 

706-) İbni Abbâs (r.a.)'dan. hz. Peygamber (s.a.v.) Ramazan'da Mekke'ye sefere çıktı (Mekke Medine arasındaki) el-Kedîd mevkisine varın­caya kadar oruç tuttu. (Ancak burada daha fazla tahammül kalmadığından ikindidensonra) orucu bozdu. Oradaki halk da oruçlarını bozdu.

(Kedîd, Medine'ye yedi konak mesafede bir belde olup Mekke'ye daha yakındır.) [738]

 

707-) Câbir b. Abdullah (r.a.) anlatır: "Rasûlüllah (s.a.v.) bir yol­culukta üzeri gölgelenmiş bir adam ve yanında kalabalık gördü: "Bu da nedir?"buyurdu. Onlar: "Oruç tutmuş..." dediler. Bunun üzerine: "Yolculukta şekilde) oruç tutmak iyilik değildir, "buyurdu. [739]

 

708-) Enes b. Mâlik (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.) ile birlikte yolculuk yapardık. Ne oruç tutan tutmayanı ayıplar, ne de oruç tutmayan tutanı ayıplardı." demiştir. [740]

 

709-) Enes b. Mâlik (r.a.) anlatır: "Hz. Peygamber (s.a.v.) ile bir­likte bir seferde idik. Gölgelenenlerin çoğu elbisesiyle gölgeleniyordu. Oruçlu olanlar bir iş göremezlerken, oruçlu olmayanlar binek hayvanla­rını suya götürdüler. Onların işlerini görüp, çalıştılar, bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): "Bugün oruç tutmayanlar sevaplar alıp gö­türdüler.''buyurdu." demiştir. [741]

 

710-) Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hanımı Hz. Aişe (r.a.): "Hamza b. Amr el-Eslemî çok oruç tutardı. Hz. Peygamber (s.a.v.)'e: "Yolculukta da oruç tutabilir miyim" dedi, o da: "Dilersen oruç tut, dilersen "buyurdu."demiştir. [742]

 

711-) Ebûdderdâ (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) ile birlikte sefer­lerinin birisinde çok sıcak bir günde yola çıktık, sıcaklık o derecede idi ki bir kimse sıcaklığın şiddetinden dolayı elini başına koyuyordu. Bu sıcaklıkta Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Abdullah b. Revaha'nm dışında biz­den hiçbir kimse oruç tutamamıştı. [743]

 

712-) Ümmü Fadl (r.a.): "Halk Hz. Peygamber (s.a.v.)'in arefe günü oruç tutup-tutmadığı hakkında ihtilafa düştüler, ben de Hz. Pey­gamber (s.a.v.)'e bir içecek gönderdim, o da bunu içti" demiştir. [744]

 

713-) Meymûne (r.a.)'dan. Kurban bayramı arefesi günü, halk Hz. Peygamber (s.a.v.)'in oruçlu olup olmadığında kararsız kaldı. Meymûne (r.a.), bir kap içecek gönderdi. Kendisi vakfede iken onu içti, halk kendisine bakıyordu. [745]

 

7I4-) Âişe (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Kureyşliler aşure gününde oruç tutarlardı. Rasûlüllah (s.a.v.) de bu gün oruç tutardı. Kendisi Medine'ye hicret ettiğinde de bu orucu tuttu ve tutulmasını emretti. Ramazan orucu farz kılındığında: "Dileyen aşure günü orucunu tutar dileyen de tutmayabilir" buyurdu"[746]

 

715-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Cahiliyye halkı, aşure günü o-ruç tutardı. Ramazan orucu farz olmadan önce Rasûlüllah (s.a.v.) ve Müslümanlar da bu orucu tutmuşlardır. Ramazan orucu farz kılındığın­da Rasûlüllah (s.a.v.): "Şüphesiz ki, aşure günü Allah'ın günle­rinden bir gündür. Dolayısıyla dileyen bu orucu tutsun dileyen de tutmasın "buyurdu[747]

 

716-) Eş'as b. Kays (r.a.), Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'m yanına gir­di- Abdullah b. Mes'ûd (r.a.) öğle yemeği yiyordu: "Ey Ebû Muham-med, yemeğe buyur" dedi. O da: "Bu gün aşure günü değil mi?" dedi. Abdullah b. Mes'ûd (r.a.) da: "Aşure gününün ne olduğunu bilir misin?" dedi. O da: "Nedir?" dedi. Abdullah id. Mes'ûd (r.a.): "Bu gün, ramazan orucu farz kılınmadan önce Rasûlülîüh (s.a.v.)'in oruç tuttuğu bir gün­dü1*- Ramazan orucu farz kılındığında bu bırakıldı." dedi

Diğer rivayette "Onu bıraktı" şeklinde geçmektedir. [748]

 

717-) Humeyd b. Abdurrahman, Muaviye b. Ebî Süfyan'ı dinlediği­ni bildirmiştir. Kendisi şöyle bildirir: "Muaviye, Medine'ye bir gelişinde aşure günü halka hutbe verdi ve şöyle dedi: "Ey Medine halkı alimleri­niz nerede? Ben, bu gün hakkında Rasûlüllah (s.a.v.)'i: "Bu aşure günü orucunu Allah size farz kılmadı. Ancak ben oruçluyum. Kim oruç tutmak isterse oruç tutsun kim de tutmak istemez ise tutmasın"'diye buyururken işittim?" [749]

 

718-) İbni Abbâs (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde Yahudileri aşure gününde oruç tutar gördü ve: "Bu da nedir?" buyurdu. Onlar: "Bu, hayırlı bir gündür, Allah'ın İsrailoğullan'nı düşmanlanndan kur­tardığı bir gündür. Bu nedenle Mûsâ bugün oruç tuttu." dediler. Rasûlüllah (s.a.v.): "Ben Musa'ya sizden daha layıkım."buyurdu ve kendisi bu­günde oruç tutup, oruç tutulmasını da emretti." demiştir. [750]

 

719-) Ebû Musa (r.a.), aşure günü Yahudilerin saygı gösterip bay­ram kabul ettikleri bir gün idi. Rasûlüllah (s.a.v.) de: "Aşure günü siz de oruç tutunuz"buyurdu[751]

 

720-) İbni Abbas (r.a.)'a aşure günü orucu soruldu, o da şöyle dedi: "Rasûlüllah (s.a.v.)'in, diğer günlerden daha üstün olması isteğiy­le bir oruç tuttuğu bu günden başka ne bir gün, şu ayından yani Ra­mazan ayından- başka ne bir ay biliyorum" dedi. [752]

 

721-) Seleme b. el-Ekva1 (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.) aşure günü halka: "Kim yemek yediyse (geri kaianzamam oruçlu) tamamlasın, yahut oruç tutsun. Kim bir şey yemedi ise bundan sonra dayemesin."diye bildirmesi için bir kimseyi göndermiştir.

(Ramazan orucu farz olduğunda, aşure orucunun tutulması isteğe bağlı olmuştur.) [753]

 

722-) Rübeyyi' bintü Muavviz (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) aşu­re günü sabahı ensar köylerine: "Kim oruçsuz sabaha çıkmış ise geri kalan gününü oruçlu tamamlasın. Oruçlu olarak sabaha çıkmış ise orucuna devam etsin." diye haber gönderdi. Bundansonra oruç tutar, çocuklarımıza da oruç tuttururduk, onlara renkli yün­lerden oyuncaklar yapar, yemek için ağladıklarında bu oyuncakları ve­rirdik, böylece iftar vaktine kadar dayanırlardı." demiştir. [754]

 

723-) Zührî şöyle demiştir: "İbni Ezher'in azatlısı Ebû Ubeyd bana şunları bildirdi. Kendisi Kurban Bayramı günü Ömer b. Hattab (r.a.) ile birlikte bulunmuş. Ömer (r.a.) bayram namazını hutbeden önce kıl­dırmış, sonra da halka hutbe vermiş: "Ey İnsanlar! Şüphesiz Rasûlüllah (s.a.v.) sizlere şu iki bayram gününüzde oruç tutmayı yasaklamıştır. Bu iki bayramdan birisi oruç tutmaya ara verdiğiniz günü diğeri de kurban etlerinizi yediğiniz gündür." demiştir. [755]

 

724-) Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.), iki gün oruç tutmayı yasaklamıştır: Ramazan bayramı günü ile kurban bayramı günü. [756]

 

725-) Bir kimse İbni Ömer (r.a.)'a geldi ve: "Ben bir gün oruç tutmayı adadım, o da kurban bayramına veya ramazan bayramına denk geldi?" dedi. İbni Ömer (r.a.): "Yüce Allah, adakları yerine getirmeyi emretmiştir. Rasûlüllah (s.a.v.) de bu günlerde oruç tutmayı yasaklamıştır." dedi. [757]

 

726-) Câbir (r.a.)'a Hz, Peygamber (s.a.v.) cuma günü oruç tut­mayı yasakladı mı?" diye sorulmuş: "Evet" demiştir. [758]

 

727-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Sizden biri­niz, (yalnız) cuma günü oruç tutmasın. Ancak, başından veya so­nundan tutması "buyurmuştur. [759]

 

728-) Seleme b. Ekvâ (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: " «Oruç tutma­ya gücü yetmeyenler buna karşılık bir fakiri doyururlar...» (Bara: 184) ayeti indiğinde, dileyen kimse oruç tutmayıp fidye verirdi. Ni­hayet bundan sonraki ayet indi ve bu hükmü ortadan kaldırdı."

Diğer bir rivayette ise: "Rasûlüllah (s.a.v.), zamanında ramazanda even °ruç tutar dileyen de tutmayıp bir fakiri doyuracak fidye verirdi. Nihayet (bu hükmü kaldıran) «Kim, Ramazan ayına ulaşırsa oruçtutsun...» {Bakara: 185) ayeti indi" şeklindedir. [760]

 

729-) Âişe (r.a,) şöyle demiştir: "Bazen ramazan ayından kalma oruç borcum olurdu ki, Rasûlüllah (s.a.v.), ile meşgul olmam veya Rasûlüllah (s.a.v.)'den dolayı bunu ancak ta şaban ayında kaza edebilirdim"[761]

 

730-) Hz. Aişe (r.a.)'dan Hz. Peygamber (s.a.v.)'in: "Kim, üze­rinde oruç borcu varken vefat ederse onun yerine yakını oruçtutar, "buyurduğu rivayet edilmiştir.

(Üzerinde oruç borcu ile ölen kimsenin yerine akrabasının oruç tutması konu­sunda ihtilaf vardır. Bir kısım âlimler her ne şekilde olursa olsun akrabası onun yeri­ne oruç tutar, demişlerdir. Diğer bir kısim âlimler ise buradaki orucun Ramazan oru­cu değil de adak orucu olduğunu belirtmişlerdir. Ebû Dâvûd bu hadisi zikrettikten sonra, "Bu, adak orucu hakkındadır." demiştir. (Ebû Dâvûd, Sıyâm: 4i) Bukonudaki gö­rüşler hakkında "Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih" isimli çalışmamızdaki 950. hadisin açıklamasına bakabilirsiniz.) [762]

 

731-) İbni Abbâs (r.a.) anlatır: "Bir kimse Rasûlüllah (s.a.v.)'e geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûlü, annem bir ay oruç borcu ile vefat etti, ben onun yerine ödeyebilir miyim?" dedi. O da: Tabi, Allah'a olan borç öden­meye en layık olandır." buyurdu.

(Bu hadiste ölen bir kimsenin oruç borcu var ise onun adına ödenebileceği be­lirtilir. Ancak ödenecek borcun oruç tutarak değil de onun adına fidye dağıtarak ye­rine getirileceği bir önceki hadisin açıklamasında belirtilmiştir.) [763]

 

732-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Oruç kal­kandır, (omçiu) kötü söz söylemez, cahilce davranmaz. Bir kimse kendisi ile döğüşür veya sataşırsa o -iki defa-: "Ben oruçluyum" desin. Canım elinde olan Allah 'a yemin olsun ki oruçlu bir kimse­nin ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

(Aiiah şöyle buyurmuştur: "Kulum) Benim için yemesini, içmesini ve şehvetini terk etmektedir. Oruç Benim içindir, onu Ben değer­lendiririm. Sevabın karşılığı on kata kadar artar." buyurmuştur. [764]

 

733-) Yine Ebû Hureyre (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.): "Yüce Allah: "Âdemoğlu'nun oruç dışındaki bütün çalışmasının bir değeri vardır. Ama orucun değerlendirmesi Benim'dir, onu Ben de­ğerlendiririm." buyurmuştur.

Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruç gününde olduğunda kötü söz söylemesin, tartışıp dalaşmasın, eğer birisi onunla döğüşür veya ona sataşırsa: "Ben oruçlu bir kimseyim." desin. Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki, oruçlu­nun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

Oruç tutan kimse için iki sevinç vardır: Orucu açtığında sevinir, oruçlu olarak Rabb'ine kavuştuğunda sevinir." buyur­du." demiştir. [765]

 

734-) Sehl (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Cennette "Reyyân" denilen bir kapı vardır ki bu kapıdan kıyamet günü oruç tutanlar girer, onlardan başka hiçbir kimse giremez. "Oruç tutanlar ne­rede?" denilir. Onlar da ayağa kalkarlar. Bu kapıdan onlardan başka bir kimse giremez. Kapıdan girdiklerinde kapı kilitlenir, ar-ttk hiçbir kimse giremez, "buyurmuştur. [766]

 

735-) Ebû Said el-Hudrî (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.)'i: "Kim Allah yolunda iken bir gün oruç tutarsa, Allah onun yüzünü cehen­nemden yetmiş yıl uzak tutar, "diye buyururken." İşittim." demiştir. [767]

 

736-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v,): "Oruçlu unutarak yer-içerse orucunu tamamlasın, çünkü ona Allah ye­dirip içirmiştir. "buyurmuştur. [768]

 

737-) Hz. Aişe (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.) öyle oruç tutardı ki artık ara vermez derdik. Bazen de oruca öyle ara verirdi ki artık oruç tutmaz, derdik. Rasûlüllah (s.a.v.)'i Ramazan ayı dışında bir ayda ta-karnen oruç tuttuğunu görmedim. Şaban ayındaki kadar çok oruç tut­tuğunu da görmedim." demiştir. [769]

 

738-) Yine Hz. Aişe (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a,v.) hiçbir ayda Şaban ayından daha çok oruç tutmazdı (bazı yıllarda ise) Şaban ayının ta­mamını oruçlu geçirirdi. Kendisi: "Yapabileceğiniz işe sarılın. Şüp­hesiz siz bıkar, usanırsınız da Allah bıkıp usanmaz." buyururdu.

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in en çok sevdiği namaz, az da olsa sahibinin üzerinde devamlı olduğu namazdır. Kendisi de üzerinde devamlı olduğu namazı kılardı." demiştir. [770]

 

739-) İbni Abbas (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Rasûlüliah (s.a.v.), ramazan ayı dışında hiçbir ayı tam olarak asla geçirmem iştir. Ama (ra­mazan ayı dışında) öyle bir oruç tutardı ki, bir kimse: "Vallahi, hiç ara ver­meyecek" derdi. Bazen de oruca ara verirdi ki, "Vallahi, hep oruç tuta­cak" derdi." [771]

 

740-) Abdullah b. Amr (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Rasûlüliah (s.a.v.)'e, binim İçin: "Hayatta olduğu süre gece hep namaz kılacağım, gündüz de oruç tutacağım" diyor diye haber verilmiş. Bunun üzerine Rasûlüliah (s.a.v.): "Söyle diyen sen misin?" buyurdu: "Ey Allah'ın Rasûlü evet söylemiştim" dedim. Rasûlüliah (s.a.v.): "Ama sen buna güç yetiremezsin. Oruç da tut ara da ver. Uyu da gece namazı da kıl. Ayda üç gün oruç tut, şüphesiz bir sevap on katına kadardır. Bu da bîr yıl oruç gibi olur"buyurdu: "Bundan daha yukarısına da gü­cüm yeter" dedim: "Bir gün oruç tut iki gün ara "buyurdu: "Ey Al­lah'ın Rasûlü, bundan daha yukarısına da gücüm yeter" dedim: "Bir gün oruç tut bir gün ara ver. Bu, Davud (a.s.)'m orucudur ve en dengelisidir."buyurdu: "Ey Allah'ın Rasûlü, bundan daha yukarısına da gü­cüm yeter" dedim: "Bundan daha yukarısı ofomaz" buyurdu"

Abdullah b. Amr (r.a.): "Rasûlüliah (s.a.v.)'in buyurduğu üç günü kabul etseymişim benim için ailemden ve malımdan daha iyi olurdu" demiştir. [772]

 

741-) Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.): "Rasûlüliah (s.a.v.) bana: "Ey Abdullah, senin gece devamlı namaz kılar gündüzleri sü­rekli oruç tutar olduğun bana bildirilmedi mi ki?" buyurdu, bende: "Evet öyle Ey Allah'ın Rasûlü" dedim: "Böyle yapma, ara vere­rek oruç tut, gece namaz da kıl, uyu da. Çünkü vücudunun se­nin üzerinde hakkı vardır, gözünün senin üzerinde hakkı var­dır, hanımının senin üzerinde hakkı vardır, misafirinin senin üzerinde hakkı vardır. Her ay üç gün oruç tutmak sana yeter, zira her bir sevap on mislidir, bu da sana bir yıl oruç gibi sevap olur." buyurdu. Ben çok olmasını istedikçe bana artırıldı, ben: "Ey Al­lah'ın Rasûlü, bunlardan daha çoğunu yapmaya kuvvet buluyorum." dedim: "Allah'ın Peygamberi Dâvûd (a.s.) gibi oruç tut, onun üzerine artırma"buyurdu, ben: "Allah'ın Peygamberi Dâvûd (a.s.)'ın orucu ne kadardır?" dedim: "Seneninyarısı"'buyurdu." demiştir.

Abdullah (r,a.) yaşlandığında: "Keşke Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kolaylık olarak verdiği ruhsatı kabul etseydim." der dururdu. [773]

 

742-) Abdullah b. Amr (r.a.): "Rasûlüliah (s.a.v.):  "Kur'ân'ı bir ayda oku" buyurdu: "Ben daha fazla okuyabilirim" dedim, sonunda: "Yedi günde oku daha fazla ileri gitme" buyurdu" demiştir. [774]

 

743-) Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.): "Rasûlüliah (s.a.v.) bana: "Ey Abdullah, sen falanca gibi olma! Gece namaz kılıyordu sonra gece namazını terk etti." buyurdu." demiştir. [775]

 

744-) Yine Abdullah b. Amr (r.a.)'dan gelen bir başka rivayette: "Dâvud (a.s.y m orucu gibi oruç tut Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Kendisi düşmanla karşılaştığında da kaçmazdı." Bu Yurdu, ben: "Ey Allah'ın Peygamberi, bu güzel sıfatları bana kim ka­zandırabilir ki?" dedim.(Komışmamn sonunda) Rasûlüliah (s.a.v.) iki defa: Senenin tümünde oruç tutanın orucu yoktur." buyurmuştur[776]

 

745-) Abdullah b. Amr (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Hz. Peygamr (s'a- v-)f bana; "Sen yıl boyu oruç tutup gece namaz mı ?" buyurdu: "Evet" dedim: "Eğer sen böyle yaparsan gözayıflar, yorulur kalırsın. Yıl boyu oruç tutanın orucu olmazi Üç güne bir oruç bir yıl oruç gibidir." buyurdu: "Ben, bun­dan daha fazlasını yapabilirim?" dedim: "Davud (a.s.)'ın orucunu tut, bir gün oruç tutar bir gün ara verirdi. Kendisi düşmanla karşılaştığında geri kaçmazdı" buyurdu"[777]

 

746-) Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Al­lah'a en sevimli gelen namaz Dâvûd {a.s.)'m namazıdır. Aiiah'a en sevimli gelen oruç da Davud'un orucudur. Kendisi gecenin yarısını uyur üçte birinde namaz kılar altıda birinde yine uyur­du. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı, "buyurmuştur. [778]

 

747-) Abdullah b. Amr (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.v.)'e benim tuttuğum oruç söylenmiş, o da evime geldi, Kendisi için hurma lifi ile doldurulmuş bir yastık serdim ama o, yere oturdu yastık aramızda kaldı. Arkasından: "Her ayda üç gün oruç sana yetmiyor mu?" buyurdu: "Ey Allah'ın Rasûiü" dedim: "Beş gün"buyurdu: "Ey Allah'ın Rasûiü" de­dim: "Ey Allah'ın Rasûiü11 dedim: "Dokuzgün' buyurdu: "Ey Allah'ın Rasûiü" dedim: "On bir gün" buyurdu ve arkasından: "Davud (a.s.)'ın orucunun üzerinde oruç olmaz, yılın yansıdır, bir gün oruç tut bir gün ara ker" buyurdu"[779]

 

748-) İmran b. Husayn (r.a.) anlatır. Rasûiüllah (s.a.v.) birisine: "Ey falancanın babası, bu ayın sonunda oruç tuttun mu?" diye sormuş, İmrân (r.a.) da, bunu dinliyormuş, o kimse: "Hayır ey Allah'ın Rasûiü" dedi: "Öyleyse Ramazan çıktığında onun yerine iki gün oruç tut." buyurdu.Kendisinden gelen bir başka rivayette:  "Şabanın sonunda oruçtuttun mu?"şeklindedir.

(683. hadiste bir kimsenin Ramazan'dan bir iki gün önce oruç tutması yasak­lanmıştır. Ancak bir kimsenin her ayın sonunda oruç tutma adeti varsa buna müsade edilmiştir. Efendimiz (a.s.) ayın sonlannda oruç tutma adeti olduğu İçin söz konusu sahabiye Ramazan'dan önce oruç tutup, tutmadığını sormuştur, yoksa doğrudan Ramazanı karşılamak için oruç tutup tutmadığını sormak istememiştir, denilmiştir.) [780]

 

749-) Ebû Hureyre (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.): "Kim, inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Kadir gecesini ihya ederse kendisinin geçmiş günahı bağışlanır." buyurdu" demiştir[781].

 

750-) İbni Ömer (r.a.) anlatır: "Hz. Peygamber (s.a.v.)'in ashabın­dan bazı kimselere rüyalarında Kadir Gecesi Ramazan'ın sonlarındaki yedi gecede olduğu gösterilmişti. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.): "Ben sizin gördüklerinizi görüyorum, Kadir Gecesi sonlardaki yedi geceye rastlamıştır. Bu nedenle kim bu geceyi aramak isterse sonlardaki yedi gecede arasın, "buyurdu. [782]

 

751-) Ebû Said el-Hudrî (r.a.) anlatır: "Hz. Peygamber (s.a.v.) ile bir­likte Ramazan'ın ortasındaki on günde itikâfa girdik. Yirminci günün saba­hında (iükâf yerinden) çıkıp bize hutbe verdi ve: "Bana Kadir Gecesi göste­rildi, sonra unutturuldum, ama siz onu sonlardaki on gecenin teklerinde arayın. Yine bana, kendimin {bu gecenin sabahında) su ve ça­mur içerisinde secde ettiğim de gösterildi. Kim Allah'ın Rasûiü ile itikâfa girmiş ise yerine dönsün."'buyurdu. Biz de (iükâf yenmize) döndük, gökte hiçbir bulut görmüyorduk, bu sırada bir bulut geldi ve Öyle yağmur yağdı ki mescidin tavanı bile aktı. Mescidin tavanı hurma dallarından idi. Sabah namazı kılındı. Rasûlüllah (s.a.v.)'i su ve çamur içerisinde secde e-derken gördüm, alnındaki çamurun izlerini bile gördüm." [783]

 

752-) Ebû Seleme'den. Ebû Said el-Hudrî {r.a.)r şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.v.), Ramazanda ayın ortasındaki on günde İtikafa giriyor, yirminci günün akşamı olup da yirmi birinci günü karşılarken evine dönü­yor, kendisi ile birlikte olanlar da dönüyordu. Sonra evine döndüğü gece­nin içinde bulunduğu bir ayda mescide kaldı ve halka hutbe verdi, Allah'ın dilediği kadar emirler verdi ve arkasından şöyle buyurdu: "Ben, bu on günde itikafa giriyordum. Sonra bana, son on günde de itikafa 9irme fikri doğdu, Kim benimle itikafa girmiş ise itikat yerinde kalsın. Ben, bu Kadir Gecesini rüyamda gördüm ama sonra unut­turuldum. Siz onu son onlardaki teklerde arayınız. (Kadir Gecesi rüyamdabana gösterildiğinde) kendimi su ve çamur içerisinde secde ediyor gör­düm" derken bu gecede şiddetli yağmur yağdı. Yirmi birinci gece Hz. Peygamber (s.a.v.)'in namaz kıldığı yerde mescidin tavanı aktı. Rasûlüliah (s.a.v.)'i gözlerimle gördüm. Kendisine baktım, yüzü yağmur ve çamur içe­risinde sabah namazından ayrıldı"[784]

 

753-) Âişe (r.a.)'dan. Rasûlüliah (s.a.v.): "Kadir gecesini Ra-mazanın sonlarındaki on gecede arayınız"buyurmuştur.

(Kadir Gecesi, hüküm ve takdir gecesi anlamına geldiği gibi, değerli, şerefli, yüce anlamına da gelmektedir. Bu gece adına Kur’ân'da bir sure mevcuttur. «Şüphesiz biz Onu (Kufân'ı) Kadir Gecesi'nde İndirdik. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sana bildiren nedir? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. O gecede her türlü e-mirden dolayı Rablerinin izniyle Melekler ve Cebrail yere iner. O gece selâ­mettir, esenliktir. Fecrin doğuşuna kadar devam eder.» (Kadr: ı-5) ayette bildirilen "bin ay" bazı âlimlerce çokluk ifadesi içindir. (Feöm'i-Kadir, şevkâ™, v. 555)

Böyle değerli bir gecenin, hangi gece olduğu konusunda kırkın üzerinde görüş var­dır. (FethuVKadır, v. 555) Gece sanki özellikte belirli bir vakit içerisinde tayin edilmemiştir. Bunun hikmeti agkör. Zaten Yüce Allah, insanlar devamlı gayret göstersin diye, nzasını, Îsm-İ Âzamini, orta namazı, tevbenin kabulünü., kişinin Öleceği vakti, Cuma'daki icabet vaktini, gecedeki icabet vaktini gizlemiştir. (Tefam Kebir, xxxi. 27, zâdu'i-Mesîr, ibn cevzî, v. 276)

Kadir Gecesi hakkında gelen rivayetlere göre bu gece Ramazan'm 1.17.18.19.21. 23. 25. 27. 29. geceleri içerisindedir. Yine Hz. Peygamber (s.a.v.)'e Kadir Gecesi soruldu­ğunda: "O, Ramazan'ın tümünün içindedir, "buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Ebvabu şehri Ra­mazân: 3Zi) Son on gecede olabileceği gibi bütün tek gecelerde olduğu da belirtilir.

Abdullah b. Mes'ûd (r.a.) "Kim tamamen bir seneyi ihya ederse Kadir Gecesi'ne isabet eder." demiştir. {Ebû Dâvûd, Ebvâb-u şehri Ramazân: 316) Bu nedenle Ebû Bekir el-Cessâs ve bir kısım Hanefîler Kadir Gecesinin senenin içerisine yayıldığını belirtmiş­lerdir. (Ahkâmui-Kur'ân, Cessâs, v. 374) İmam-ı Azam'ın da bu görüşte olduğu söylenir. Ancak diğer rivayete göre İmam-ı Azam Kadir Gecesi, Ramazan'm başında veya so­nunda gelebilir demiştir. (Umdetu'i-Kân, ix. 206)

Kadir Gecesi'nin hangi gecede olduğunu belirten hadisîerdeki ifadelerin kapalı oldu­ğu görülür "geriye kalan dokuzuncu gece" gibi şimdi biz ayın 29 veya 30'dan hanginin 0-lacağmı bilemediğimizden geriye kalan 29 günden mi? yoksa 30 günden mi? belirsizdir.

Hz. Peygamber (s.a.v.): "Kim Kadir Gecesi cemaatle namaz kılarsa, on­dan büyük nasibini almış olur." buyurmuştur. (Muvatta, İtikaf: 17)

Kadir Gecesi'nin her yıl ayn geceye rastladığı ve senenin bütün geceleri içerisinde değiştiği veya en azından Ramazan gecelerinin içerisinde değiştiği belirtilmiş, böylece bü­tün rivayetler toplanılrnışbr. Buna göre rivayetlerin farklılığı çelişki teşkil etmez, bunlar her ayn bir yılın Kadir Gecesi'ni gösterir, denilmiştir. (Şetttu Müslim, Nevevî, vn. 297)

Yukanda belirtildiği gibi bu gecenin kesin olarak zamanının beti itilmemesinin hikmeti, insanları devamlı canlı tutmaktır. Bu nedenle İbni Mes'ûd (r.a.)'ın yukarıdaki geçen "Kim tam bir seneyi ihya ederse Kadir Gecesi'ne isabet eder." şeklindeki sözü Ubey b. Ka'b (r.a.)'a söylendiğinde: "AJiah, ona rahmet etsin, aslında kendisi de bunun Ramazan ayında olduğunu bilmektedir. Ancak halkın buna güvenip de tembel­leşmelerini istemediğinden dolayı o böyle söyledi." demiştir. (Ebû Dâvûd, Ebvâbu ŞehriRamazhan: 316,Tirmizİ, Savm: 71)

Kadir Gecesi Kur'ân'ın indirildiği gecedir. (KacJr: i) Kur"ân ise Ramazan ayında indirilmiştir. (Bakara: 185) Aslında Kur'ân 23 yıllık bir süre içerisinde parça parça olarak indirildi. Kadir Gecesi'nde indirilmesi ise indirilmeye başlanılmasından dolayıdır veya Levh-i Mahfuz'dan yakın semaya toptan indirilmesidir.

Bu açıklamalardan anladığımız; Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'nin hangi gecede olduğu, insanları tembelliğe sürüklememesi için sabit bir tarih üzerin­de bildirilmemiştir. Her geceyi Kadir Gecesi gibi değerlendirmemiz özellikle de Ra­mazan ayının bütün gecelerini canlı tutmamız gerekir. Sadece 27. geceyi ihya ede­rek diğerlerinde boş durmak uygun olmaz. "Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bil" atasözü de bu konuya çok güzel bir şekilde ışık tutmaktadır. Madem ki Kadir Gecesi Kur'ân-ı Kerim'in indiği gecedir, o halde üzerimize Kur'ân'ın indiği, Kur'ân'] yaşadığımızı hissedip içimize sindirdiğimiz her gece bizim için bir Kadir Gecesi'dir.

Alimlerin üzerinde ittifak ettiği bir husus da Kadir Gecesi'nin değerli ve şerefli olmasının sebebi, geceden değil, gecede bulunan şeyden dolayıdır. Bu gecede Kur'ân indirildiğinden Kur'ân'ın yüceliği nedeniyle gece değer kazanmıştır. Dolayısıy­la Kur'ân'ı üzerimize indirip, sindirebiidiğimiz her gece Kadir Gecesi olacaktır) [785]


[707] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 220.

[708] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 220.

[709] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 220.

[710] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 220.

[711] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 220.

[712] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 220.

[713] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 221.

[714] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 221.

[715] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 221.

[716] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 221.

[717] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 221.

[718] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 221-222.

[719] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 222.

[720] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 222.

[721] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 222.

[722] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 222.

[723] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 222-223.

[724] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 223.

[725] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 223.

[726] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 223.

[727] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 223.

[728] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 223.

[729] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 224.

[730] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 224.

[731] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 224.

[732] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 224.

[733] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 225.

[734] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 225.

[735] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 225.

[736] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 225.

[737] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 226.

[738] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 226.

[739] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 226.

[740] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 226.

[741] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 226.

[742] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 226.

[743] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 226-227.

[744] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 227.

[745] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 227.

[746] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 227.

[747] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 227.

[748] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 227.

[749] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 228.

[750] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 228.

[751] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 228.

[752] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 228.

[753] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 228.

[754] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 228-229.

[755] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 229.

[756] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 229.

[757] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 229.

[758] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 229.

[759] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 229.

[760] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 229-230.

[761] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 230.

[762] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 230.

[763] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 230.

[764] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 230.

[765] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 231.

[766] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 231.

[767] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 231.

[768] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 231.

[769] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 231.

[770] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 232.

[771] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 232.

[772] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 232.

[773] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 232-233.

[774] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 233.

[775] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 233.

[776] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 233.

[777] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 233-234.

[778] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 234.

[779] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 234.

[780] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 234.

[781] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 235.

[782] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 235.

[783] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 235.

[784] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 235-236.

[785] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 236-237.