๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Müttefekun Aleyh Hadisler => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Ekim 2011, 20:24:29



Konu Başlığı: Alışveriş Bölümü
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Ekim 2011, 20:24:29
21-) Alışveriş Bölümü
(Kitâbı-Buyû)


1003-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Mülamese ve münabeze türü iki alış veriş yasaklandı. Müİamese, alıcı veya satıcıdan birisi, -ne olduğunu incelemeden- diğerinin elbisesine dokunmasıyla gerçekleşen alış veriştir, Münabeze ise iki taraftan birisinin elbisesini diğerine atması ve bunlardan birisinin diğerinin elbisesine bakmaksızıngerçekleşen alış veriştir."

(Mülamese ve Münabeze seklinde alış veriş cahiliye dönemi usullerindendi. İslâm geldiğinde bu tür alış verişi yasaklamıştır, Mülamese, dokunduğu şeyin kendisine satın alması mecburi sayılan alış veriş türüdür. Münabeze, satılacak eşyanın üzerine taş vs. atıp hangisinin üzerine düşerse onun alınması mecburi olan alış veriştir. Söz konusu alış veriş tüllerinin çeşiüi agklamalan yapılmışsa da kısaca yukandaki anlamlan ifade eder. Yasak­lama sabaya ve alıcıya seçenek hakkı tanınmamasından dolayıdır.) [1034]

 

1004-) Ebû Hureyre (r.a.): "İki oruç ile iki alış veriş türü yasakla­nırdı: Ramazan bayramı ve Kurban bayramı orucu ile müiamese ve münabeze türü alış veriş" demiştir. [1035]

 

1005-) Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Rasûİüllah (s.a.v.), iki tür alış veriş ile iki tür giyiniş biçimini yasakladı. Mülamese ve Münabeze türü alış verişi yasakladı. Mülamese, bir kimsenin gece veya gündüz eliyle diğerinin elbisesine dokunması ile gerçekleşen alış veriştir. Aİıcı satın aldığı şeyin ne olduğuna ancak bu şekilde açıp ba­kabilir. Münabeze, bir kimsenin elbisesini diğerine atması, diğerinin de ona atmasıyla gerçekleşen alış veriştir. Görüp İncelemeden ve nzalaşmadan ikisinin alış verişi böylece gerçekleşir"

(Ebû Saîd ei-Hudrî (r.a.), yasaklanan iki tür giyiniş biçimini açıklamamıştır. Di­ğer rivayetlerdeki bilgiye göre bu iki tür şöyledir: Bir kimsenin izarına, kollarını ve vücudunu tamamen sarıp da ellerini izann altından çıkaracak şekilde bürünmesi ile yine bir kimsenin bir tek elbise içerisinde kalçalan üzere oturup dizlerini, elleriyle bağlayıp karnına çekerek oturma şeklidir) [1036]

 

1006-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan, Rasûİüllah (s.a.v.) gebe de­venin doğurması üzere satışı yasakladı. Bu, cahiliye halkının yapageldiği bir satış İdi. Bir kimse dişi devenin doğurması, arkasından da bu dişi devenin karnındaki doğacak yavrunun doğurmasına kadarbir süreye ile devesini satın alırdı,"

(Bu şekilde bir satış, sonu belli olmayan, sınırlan netleşmemiş bir satıştır. Neticede bazı anlaşmazlıklann çıkması muhtemeldir. Bir defe ödeme süresi kesin olarak belli değil­dir. Deve doğurmayabilir veya doğursa da doğan yavrusu doğurmayabilir. Bu nedenle sürede tam bir belirginlik yoktur, dolayısıyla söz konusu sabşlar yasaklanmıştır.) [1037]

 

1007-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Biriniz, kardeşinin alış verişi üzerine alış veriş yapamaz" buyurmuştur. [1038]

 

1008-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Rasûlüliah (s.a.v.), şöyle buyur­muştur: "Alış veriş yapmak için (pazara varmadan) kervanı karşılama­yınız. Birinizin, diğerinin aiış verişi üzerine aiış veriş yapamaz. Müşteri kızıştırmayınız. Şehirde oturan kimse, şehir dışındaki bir kimse adına malını satamaz. Pazara çıkaracağınız deve ve­ya koyunu sütlü görünsün diye sütünü sağmamazlık etmeyi­niz, Kim, (aidanarak) böyle yapılmış bir hayvan alırsa, bunu sağ­dıktan sonra iki seçeneği vardır: Eğer bunu kabul ederse elin­de tutar, kabul etmez ise (sağdığı sütün karşıhğo olarak bir sa' hurma ile hayvanı geri verir"[1039]

 

1009-) Ebû Hureyre (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.) şehirde oturan kimsenin şehir dışındaki bir kimse adına malını satmayı yasakladı ve: "Müşteri kızıştırmayınız, Bir kimsenin kardeşinin alış verişi üzerine alış veriş yapması doğru değildir. Hiçbir kimse karde­şinin nişanı üzerine kalkıp nişan yapamaz, hiçbir kadın da ka-bındakileri ters çevirmek için kızkardeşinin boşanmasını isteyemez, "buyurdu." demiştir.

(Şehirde oturanın şehir dışındaki taşralının malını satıvermesi iki nedenle ya­saklanmıştır: 1-) Piyasayı bilmeyen taşralı fiat konusunda aldablabilir. 2-) Şehirde oturan tüccarlar taşradan gelen mallan tüketiciye ulaşmadan Önce ellerinde toplayıp stoklayarak sıkıntı meydana getirebilir, bilinçli olarak fiat artışına neden olabilirler. Bu hususlar oluşmaz ise bu konudaki yasak kalkar.

"Kabındakileri ters çevirmek için kız kardeşinin boşanmasını isteyemez" ifadesi, bir kadının, yerine kendisinin evlenebilmesi için evli bir kadının boşanmasını isteme­si, olarak açıklanmıştır.) [1040]

 

1010-) İbni Ömer (r.a.)'da, Rasûlüİlah (s.a.v.), müşteri kızıştırmayıyasaklamıştır. [1041]

 

1011-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüİlah (s.a.v.), pazara u-laşmadan önce malı karşılamayı yasaklamıştır. [1042]

 

1012-) Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.), alış verişi yolda karşılamayı yasaklamıştır. [1043]

 

1013-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Şehirde oturan kimse, şehir dışındaki bir kimse adına malını satamaz. buyurmuştur[1044]

 

1014-) İbni Abbâs (r.a.); "Rasûlüİlah (s.a.v.): "Kervanı (pazara var­madan satın almak için yolda) karşıiamayınız. Şehirde oturan kimse, şe­hir dışındaki bir kimse adına malını satamaz." buyurdu." demiş­tir. Kendisine: "Şehirde oturan kimse, şehir dışındaki bir kimse adına malını satamaz, ne demektir?" denildi: "Ma! sahibine komisyoncu ol­masın diye" demiştir.

(Hadiste üzerinde durulması gereken İki husus vardır; Birisi, ma! pazara gelmeden yolda karşılayıp sabn almak, Hadisin zahirine göre bu yasaklanmıştır. Ebû Hanife ve diğer Hanefi müçtehitler, karşılama mal sahibine zarar vermez ise bunda bir sakınca yoktur, eğer zarar verirse tahrimen mekruhtur, demişlerdir. {Aynî, umdetu'i-Kâri, ix. 380) Aynca Hane­lilere göre 1020. hadisten kervanı karşılayıp yolda alış veriş yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu­rada yasağa neden olan satıcının piyasayı bilmediğinden dolayı fiyat konusunda aldaöl-masıdır. Aldatma yoksa yasak sebebi kalktığından bu iş serbest olur.

İkinci husus ise şehirlinin, şehir dışındakilerin malını alıp satıvermesi mesele­sinde de İmam Ebû Hanife bu hükmün mensuh olduğunu belirtir. (Nevevî, Müsüm şerhi, Büyü: ıs. Ayni, Umdetu'l-Kârî, ix. 377) İmam Ebû Hanife'ye göre, bu şekilde bir alış veriş "Din, nasihattir (samimiyettir) Hadisi ile "Sizden biriniz kardeşine nasi­hat vermek isterse onun için samimi davransın." Hadisine dayanarak eğer a-racılık yapan kimse satıcıya zarar vermiyorsa bunda bir sakınca yoktur.) [1045]

 

1015-) Enes b. Malik (r.a.): "Kardeşi veya babası biie olsa, şehirde oturan kimsenin, şehir dışındaki bir kimse adına malını satması bize yasaklandı" demiştir[1046]

 

1016-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Rasûlüİlah (s.a.v.):  "Kim, sütlü görünsün diye memesindeki süt sağılmamış bir koyunu (aidana rak) satın alırsa üç gün muhayyerdir. İsterse bu koyunu elinde tutar, isterse (sağdığı sütün karşılığı) olarak bir sa' hurma ile hayvanı geri verir" buyurmuştur[1047]

 

1017-) İbni Abbas (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Kim, yiyecek maddesi satın alırsa onu teslim almadıkça satmasın" buyurmuştur.

İbni Abbas (r.a.): "Diğer şeylerin de böyle olduğunu zanediyorum," demiştir. [1048]

 

1018-) İbni Abbâs (r.a.)'dan: "Rasûlüllah (s.a.v.)'in bir kimsenin yiyecek maddesini teslim almadan satışını yasakladığı rivayet edilmiştir. İbni Abbâs (r.a.)'a: "Niçin yasaklandı?" denildi: "Yiyecek maddesi geri­ye bırakılıp paranın parayla değiş-tokuşu nedeniyledir." demiştir. [1049]

 

1019-) İbni Ömer (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Kim yiyecek satın alırsa, malı teslim almadıkça onu satmasın" buyurmuştur. [1050]

 

1020-) İbni Ömer (r.a.) anlatır: Kendileri Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde kervandan yiyecek satın alırlarmış. Bunun üzerine kendile­rine, yiyeceğin satıldığı pazara getirilene kadar o satın aldıkları yerde satış yapmalarını yasaklayan görevli gönderilmiştir. İbni Ömer (r.a.): Hz. Peygamber (s.a.v.) bir yiyecek satın alındığında malı teslim alana kadar satışını yasakladı." demiştir. [1051]

 

1021-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Alış ve-ns yapan iki taraf bir birlerinden ayrılmadıkları sürece her biri verişi iptal etme yetkisi vardır. Ancak taraflardan birisine alış verişi iptal etme yetkisi veren satış türü bunun dışındadır. "buyurmuştur.

(Taraflar pazarlık yaptıktan sonra pazarlık yapılan yerden ayrıldıktan sonra pa­zarlık kesinleşmiş ve sözleşme bağlayıcı olmaktadır. Pazarlık yerinden ayrılmadıkları sürece alış veriş işlemi kesinleşmemiştir. Ancak taraflardan birisine -bir birlerinden ayrıldıktan sonra da- alış verişi iptal etme yetkisi verilmesi şartıyla pazarlık edilmesi bunun dışındadır ve ayrıldıktan sonra da yetkiyi alan taraf alış verişi iptal edebilir.) [1052]

 

1022-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "İki kimse alış veriş yaparsa birlikte oldukları zaman bir birlerinden ayrılmadıkları sürece her birisi için alış verişi iptal etme yetkisi vardır. Yahut biri diğe­rine iptal etme yetkisini verebilir, Eğer biri diğerine bu yetkiyi verir ve bu şekilde anlaşırlarsa alış veriş geçerli olur bağlayıcı olur.Eğer taraflar bir birlerinden ayrıldıktan sonra birisi anlaşmayı bırakmasa satım iş­lemi geçerlidir bağlayıcıdır." buyurmuştur. [1053]

 

1023-) Hakîm b. Hizam (r.a.): "Rasûlüliah (s.a.v.): "Alıcı ve satı­cı birbirlerinden ayrılana kadar {pazarlıktan vazgeçme) serbestisine sahiptirler. Eğer her iki taraf dürüst olup açık davranırlarsa a-Itş verişleri iki tarafa da bereketli olur. Eğer yalan söyleyip giz­lerlerse alış verişlerinin bereketi gider, "buyurdu" demiştir. [1054]

 

1024-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Bir adam Hz. Peygamber (s.a.v.)'e kendisinin alış verişte aldatıldığını belirtti, bunun üzerine Hz. Pey­gamber: "Alış veriş yaptığında: "Aldatmaca yok" del" buyurdu."

(Hadiste sözü geçen kimse, Habbân b. Münkız (r.a.)'dır. Kendisi Hz. Peygam­ber (s.a.v.) ile birlikte bir savaşta İken üzerine taş fırlatılmıştı. Bu nedenle bayılmış, dilinde tutukluk olmuştur. Alış verişte dilinin tutukluğu nedeniyle bazı tüccarlar ken­disini aldatmaya yeltendiğinden yukarıdaki şikayetini yapmıştır.) [1055]

 

1025-) İbni Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.), olgunlaştığı belli olmadıkça meyvenin satışını yasaklamıştır. Alıcı da satıcı da böyle satış­tan yasaklanmıştır. [1056]

 

1026-) Câbir (r.a.)'dan Hz. Peygamber (s.a.v.)'in meyvenin olgun­laşana kadar satışının yasaklandığı, ayrıca bu yaş meyve ancak dinarpara) yahut dirhem (gümüş para) ile satılabileceği, ariyye satışı bu ya­sağın dışında olduğu rivayet edilmiştir. [1057]

 

1027-) Ebû'l-Buhterî'den, Şöyle demiştir: "ibni Abbas'a Hurma sa­tışını sordum: "Rasûlüllah (s.a.v.), hurma satışını (sahibinin) yeyeceği ya da yenilecek veya tartılacak hale gelmedikçe yasakladı." dedi: 'Tartıl­ması nedir?" dedim. Yanındaki bir kimse: "Göz kararı tahmini" dedi"[1058]

 

1028-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Meyveyi olgunlaşana kadar satmayınız. Ağaçtaki yaş hurmayı da kuru hurma ile satmayınız." buyurmutur. [1059]

 

1029-) Yine Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan o da Zeyd b. Sabit; (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.)'in bu yasaklamasından sonra diğer uygulamalara izin vermediği halde ağaçtaki yaş hurmayı kuru hurma karşılı­ğında satmaya (ariyye) izin verdiği bildirilmiştir.

(Ağaçtaki hurmanın akibeti belli olmadığından dolayı satış sonucu gerek bekle­nen rekolte gerek kalite açısından ihtilaf çıkma ihtimalinden dolayı yasaklanmıştır. Ancak bazı kimselerin özellikle fakirlerin elinde yiyecek hurmaları tükenip ağaçtaki hurmaları da henüz yetişmediğinden yemek için, elinde hurma olanlardan mevcut eski hurma, ileride yetişecek hurma karşılığında satin alınırdı. Ağaçtaki olmamış meyve satışının yasaklanması sonucu söz konusu hurması tükenen kimselerin sıkın­tıya düşmesi nedeniyle Hz. Peygamber (s.a.v.) görülen lüzum üzerine bu yasaktan hurmayı çıkarmıştır, buna da ariyye satışı ismi verilmiştir.) [1060]

 

1030-) Sehl b Ebî Hasme (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.), taze hur­mayı kuru (olmuş) hurma karşılığında satışını yaklamıştır. Getireceği kuru hurma tahmin edilip hane halkının yaş olarak yediği âriye konu-, suna müsaade etmiştir. [1061]

 

1031-) Büşeyr b. Yesâr'dan. İçlerinde Sehl b Ebî Hasme gibi ba-; kimini üstlendikleri aile efradı olan, Rasûlüllah (s.a.v.)'in bir kısım as­habından, Rasûlüllah (s.a.v.)'in taze hurmayı kuru (olmuş) hurma kar­sağında satışını yasakladığını rivayet etmiş ve: "Bu faizdir, müzabene türü satıştır" demiştir. Ancak, âriye türü satışa müsaade etmiştir. Butür satış da, getireceği kuru hurma tahmin edilerek sadece bir iki hur­ma ağacını hane halkının alıp taze hurmasını yemesidir. [1062]

 

1032-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan Hz. Peygamber (s.a.v.)'in ariyye sa­tışına beş vesak (873 kg. ıie 973 kg. arası) veya beş vesaktan aşağısına izin verdiği rivayet edilmiştir. [1063]

 

1033-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.) Müzâbene usulü i!2 satışı yasaklamıştır. Müzâbene, ağaçtaki yaş hurmayı kuru hurma karşılığı ölçerek satma ile ağaçtaki yaş üzümü kuru üzüm karşı­lığı öiçerek satmaktır. [1064]

 

1034-) Abdullah b. Ömer (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.), müzâbene türü satışı yasakladı, Müzâbene, bir kimsenin bahçesindeki meyveyi; eğer hur­ma ağacı ise (olmamış hurmayı) kuru hurma karşılığı ölçerek, üzüm ağacı ise (koruğu) kuru üzüm karşılığı ölçerek, ekin ise (başaktakini) hububat karşılığı ölçerek satmadır. Bunlann tümnü yasaklamıştır" demiştir[1065]

 

1035-) Abdullah b. Ömer (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.)'i: "Kim aşı­ladıktan sonra hurmalığı satarsa, alıcı da herhangi bir şart koşmamış ise ağaçtaki ürün satıcınındır. Kim malı olan bir kö­le satın almış ise alıcı da herhangi bir şart koşmamış ise köle­nin malı satana aittir.''diye buyururken işittim." demiştir. [1066]

 

1036-) Cabir b. Abdullah (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.), mahabere türü satışı, muhakale türü satışı, müzâbene türü satışı ve olgunlaşma­mış meyve satışını yasaklamıştır. Olmamış meyve, âriye türü satışı dı­şında sadece dirhem ve dinar (para) ile satılabilir.

(Hadisin ravilerinden Ata: "Cabir (r.a.), yasaklanan satış türlerini bize şöyle a-çıkladı." demiştir. Muhabere türü satış, bir kimsenin boş araziyi diğer birisine verip alanın da araziye harcama yapması sonunda (arazi sahibinin) yetişen mahsulden bir kısım almasıdır. Müzâbene türü satışın, ağaçtaki yaş hurmanın belirli bir ölçek kuru hurma karşılığında satılması olduğunu söyledi. Muhakale türü satışının da müzâbene türü satış biçimine benzer olarak ekin üzerinde yapılır ki bu, başaktaki ekini belirli bir ölçek hububat karşılığında satmaktır.

Bu tür satışların yasaklanmasında ki temel maksat, anlaşmazlığı ortadan kaldı­racak biçimde sınırları tam olarak çizilmemiş belirsiz satış olması nedeniyle anlaş­mazlıklara düşmeyi engellemektir.) [1067]

 

1037-) Cabir (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Bizden birisinin fazla arazileri olurdu ve: "üçte bir, dörtte bir, yanyarıya kiraya veririz" derlerdi. Daha sonra Hz, Peygamber (s.a.v.): "Kimin arazisi varsa onu kendisi eksin yahut ekmesi için karşılıksız olarak kardeşine emanet versin. Yokkarşılıksız emanet vermeyecek ise elinde tutsun " buyurdu"

(Arazinin kiralanmasının yasaklanması, mahsulün iyi kısmının ma! sahibine kalması nedeniyle ortaya çıkan haksızlığı Önlemek içindir. Nitekim diğger rivayette, su kenarında biten mahsulün mal sahibine verilmesi karşılığında kiraya verildiği bildi­rilmektedir. Bu nedenle araziyi kiralayanın zarara uğradığı anlaşılmaktadır.) [1068]


1038-) Ebû Hureyre (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.): "Kimin arazisi varsa onu kendisi eksin yahut ekmesi için karşılıksız olarak kardeşine emanet versin. Yok karşılıksız emanet vermeyecek ise elinde buyurdu." demiştir. [1069]

 
1039-) Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.), müzâbene ve muhakale türü satışı yasaklamıştır. Müzâbene türü satış, ağaçtaki yaş hurmayı kuru hurma karşılığında satmaktır. [1070]


1040-) Nâfi' anlatır: "Abdullah b. Ömer (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer, Osman döneminde ve Muaviye'nin idaresinin ilk dönem­lerinde ziraat arazilerini kiraya verirdi. Sonra Râfî b. Hadic'den Hz. Pey­gamber (s.a.v.)'in ziraat arazilerini kiraya vermeyi yasakladığı bildirildi. Bu­nun üzerine İbni Ömer Râfîye gidip bunu sordu. Ben de kendisiyle birlikte gitmiştim. Râfî: "Hz. Peygamber (s.a.v.) ziraat arazisini kiraya vermeyi ya­sakladı." dedi. İbni Ömer de: "Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde sulak ta­rafı bizim olmak ve bir kısım saman karşılığında ziraat arazilerimizi kiraya verdiğimizi bilmekte idim," dedi. [1071]


1041-) Râfî' b. Hadîc (r.a.): "Biz, Medine halkının en çok tarlası idik. Bir kısmı mal sahibine ait olmak üzere tarlayı kiraya verir idik.

Mal sahibine ayrılan bölüme afet gelip diğer kısma gelmediği olduğu gibi diğer kısma gelip, mal sahibine ayrılan bölüme gelmediği de olur­du. Bu yüzden böyle ortaklık bize yasaklandı. O dönemde altın ve gü­müş para ile kiraya verme adeti de "yok idi" demiştir. [1072]


1042-) Tabiînden Amr anlatır, Tavus'a: "Tarlayı ortağa vermeyi bırak-san olmaz mı, çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bunu yasakladığını söylüyorlar." dedim. O öa: "Ey Amr, ben onlara veriyorum ve kendilerini zengin ediyorum, -İbni Abbâs'ı kastederek- çünkü onlann en bilgilisi bana, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in tarla ortakçılığını yasaklamadığını, ancak: "Biri­nizin kardeşine karşılıksız vermesi tarladan belirlenmiş ücreti almasından daha da hayırlıdır, "buyurduğunu bildirmiştir." dedi. [1073]


[1034] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 311.

[1035] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 312.

[1036] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 312.

[1037] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 312.

[1038] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 313.

[1039] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 313.

[1040] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 313-314.

[1041] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 314.

[1042] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 314.

[1043] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 314.

[1044] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 314.

[1045] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 314.

[1046] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 315.

[1047] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 315.

[1048] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 315.

[1049] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 315.

[1050] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 315.

[1051] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 315.

[1052] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 315-316.

[1053] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 316.

[1054] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 316.

[1055] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 316.

[1056] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 316.

[1057] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 316-317.

[1058] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 317.

[1059] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 317.

[1060] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 317.

[1061] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 317.

[1062] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 317-318.

[1063] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 318.

[1064] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 318.

[1065] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 318.

[1066] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 318.

[1067] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 318-319.

[1068] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 319.

[1069] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 319.

[1070] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 319.

[1071] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 319.

[1072] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 319-320.

[1073] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 320.