> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Müridin Dersleri > Rabıtanın Faydaları
Sayfa: 1 [2] 3   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Rabıtanın Faydaları  (Okunma Sayısı 13425 defa)
08 Temmuz 2012, 10:26:40
muhsin iyi

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 87


« Yanıtla #5 : 08 Temmuz 2012, 10:26:40 »



Rabıta ile ilgili aldığım bazı sorular ve onlara verdiğim yanıtlar şunlardır:

   ‘Rabıtanın hak olduğuna inanıyoruz. Ama rabıtadan zevk alamıyoruz. Bunun için ne yapmalıyız?’ ‘Rabıtadan yeteri derecede yararlanmak nasıl olur?’ ‘Rabıtanın yarar sağlaması için ne yapmalıyız?’ ‘Rabıtayı sevmek için neler yapmalıyız? ‘Şeyhe muhabbeti nasıl duyabiliriz, artırabiliriz?’
Bu sorular, benzer mahiyettedir. Yanıtları aynı caddeye çıkar.

   Tasavvuf ve tarikat yolunun amacı nefsi fenaya (yokluğa) ulaştırmaktır. Nefsi yok kılıp Allah’a vasıl olmaktır. Fenafillâhın bir şartı vardır. Bu da önce fenafişşeyhe ulaşmaktır. Fenafişşeyh, müridin nefsini şeyhinde yok kılmasıdır. Yani mürit kendisini o kadar yok kılar ki, hayal dünyasında kendisini arasa ancak şeyhini bulur. Şeyhinin karşısında erimiştir. Nefsi ortadan kalkıp şeyhi var olmuştur. İşte fenafişşeyh makamı budur. Fenafişşeyh makamına insan durup durduğu yerde veya sanıldığı gibi sadece zikirle ulaşamaz. Rabıta ile ancak fenafişşeyh makamına varılabilir.

   Rabıta karşısında nefis önce isyan eder. Ben bu cümle ile rabıtayı kabul etmeyenleri kastetmedim. Hayır, rabıtasını düzenli olarak yapan kişilerden söz ediyorum. İnsanoğlu işte böyle garip bir yaratıktır. Düşünce boyutunda rabıtanın hak olduğunu bilir, rabıta ile ilgili pek çok keramete de tanık olur, ayrıca düzenli olarak rabıtasını da yapar ama nefsi rabıtaya karşı çıkar. Çünkü nefis özgürlüğüne çok tutkundur. Başka birisinin boyunduruğuna girmek istemez. Hele başka bir insan, bu bir veli için de olsa, yok olmayı hiç istemez. Şeytanla işbirliğine de çok yatkındır. Rabıta ile günden güne özgürlüğünün elinden alındığını, eridiğini bilir, şeyhin nurundan rahatsız olur. Çünkü bu nurlar onun varlığını gün be gün yok etmektedir. Rabıta fenafişşeyh yolunda müridi gün geçtikçe olgunlaştırmaktadır. Bu yüzden nefis de ilkbaharın yaklaşması ile yerlerdeki karların yavaş yavaş erimesi gibi bir durum yaşamaktadır. Bundan büyük bir hoşnutsuzluk duymaya başlamaktadır. Çünkü nefsin kar kadar Allah’a (c.c.) soğuk olan bir tabiatı bulunmaktadır. Nefsin bu hoşnutsuzluğu ile insan rabıtadan zevk almamaya başlar. Rabıta ona çok sıkıcı bir iş olarak gözükür. Vesveseye girer. Kabz (depresyon) hali etkisi altına alır. Hatta rabıtada zamanını boşa harcadığı, kandırıldığı vehimlerini yaşamaya başlar. Oysa sadatların bildirdiği üzere rabıta tek başına insanı maksadına (fenafillâha) ulaştırmaya yeter. Zikir ise böyle değildir. Çünkü rabıta ile nefis katı yağın ısıda erimesi misali bir hal yaşar. Zikir ise genellikle nefsi katılaştırır. Çünkü zikreden insan genellikle farkına varmadan nefsanî bir kendini beğenmişlik çukuruna ister istemez düşebilir. Bu da onun manevi terakkisini durdurur. Ama rabıtanın nefsi hor hakir kılan, yok eden özelliği ile bu kişi böyle bir çukura düşmekten kurtulur. Elbette bu yolda zikir de gereklidir. Önemini küçümsemiyoruz. Rabıta yemekse, zikir su gibidir. Birbirinden ayrı düşünmek doğru değildir. Ama tasavvuf ve tarikat yolunun olmazsa olmaz koşulu rabıtadır. Rabıta olmadan fenafişşeyh gerçekleşmez, fenafişşeyh olmadan da fenafillâh olmaz. Bunlar birbirine bağlı çarklardır. Bunların işlemesi rabıtanın edebine ve usulüne uygun olarak yapılmasına bağlıdır.

   Rabıtadan azami derecede yararlanmak, zevk almak, rabıtayı sevmek istiyorsak rabıta sırasında kendimizi daha doğrusu nefsimizi şeyhin karşısında yok bilmek gerekir. Tabii bunu yapmak başlangıçta biraz zor olabilir. Ama zamanla bu meleke gelişecektir. Şeyhin suretini canlandırırken veya şeyhin karşısında var olduğumuzu düşünürken kendimizin anasır-ı erbasını (toprak, su, hava, ateş) dağıtmalı; toprağını toprağa, suyunu suya, havasını havaya, ateşini ateşe katıp tamamen yok etmeliyiz. Bunu yaparken nefsimizi küçük görmeli, onun şeyhin karşısında bir varlığa sahip olmasını bile düşünmemeliyiz. Peygamberimizin (s.a.s) şu hadis-i şerifini de daima tefekkür etmeliyiz: ‘Varlığın (nefsin) öyle büyük bir günah ki, onunla başka bir günah mukayese bile edilemez.’ Rabıta sırasında insan bu şekilde hareket ederse, yani nefsini hor ve hakir kılarak yok farz ederse hemen rabıtadan yararlanmaya, şeyhin nurundan ve feyzinden istifade etmeye başlar.

   Rabıta sırasında nefsi ezmek, hor hakir kılmak, yok farz etmek yanında başka bir şeye de dikkat etmek gerekir: Şeyhi gönüller sultanı olarak telakki etmek. Onu Allah dostu olduğu için yüceltmek. Bunun için onun görkemli bir tahta oturduğunu düşünmek ve kabul etmek güzel bir sonuç verir.

   Siz bunları tatbik ettiğinizde nefis ve şeytanların hemen bu oldubittiyi kabul edip teslim olacaklarını mı sanıyorsunuz? Böylece rabıtada karşılaştığınız problemler bu şekildeki bir uygulama ile son mu bulacaktır? İnsanoğlu nefis ve şeytanları tanımadığı için böyle safça şeyler düşünebilir. Gerçekte nefis de şeytanlar da çok inatçılardır. Davalarından öyle kolay kolay pes etmezler. Aldığınız bu kararları uygulama yolunda daima size sinsice yaklaşırlar, çaktırmadan çeşitli engelleme girişimlerinde bulunurlar. Öyle ki bir bakmışsınız birkaç ay sonra rabıta olgusu ‘eski tas, eski hamam’ deyiminde olduğu gibi bir hal almış olabilir. Aldığınız kararları da unutmuş olursunuz. Sanki içinizden silinmiş gibi. Nefis kendisini yokluğa (fenafişşeyhe, fenafillâha) götüren bu rabıtanın en azılı düşmanıdır. Ondan kurtulmak tamamen mümkün olmadığı zaman ‘bari öylesine yapılsın’ diye bir politikaya başvurur: Rabıta sırasında benlik davası ile şeyhi kafasında canlandırır veya şeyhin karşısında durur. Tabii o zaman da rabıta feyizsiz, nursuz geçeceğinden bin çeşit vesveseye de kapı açacaktır. Onun için rabıtada bir gevşeklik olduğu, rabıta verimli geçmediği zaman hemen onu masaya yatırmalı, değerlendirmeli; nefsin rabıta sırasındaki benliğini ezmeli, onu yok kılma yoluna gidilmelidir. Nasıl okullarda derslerdeki konular belli bir periyotla sınavlarla yoklanıyorsa biz de rabıtalarımızı ara sıra ölçüp değerlendirmeli, onların nefis ve şeytanların etkileri ile yavaş yavaş nereye doğru kaydırıldıklarını görmeli, hemen gerekli önlemleri almalıyız. Hatta bu ölçüp değerlendirmeyi her rabıtadan sonra alışkanlık yapmak, nefse ve şeytanlara bu hususta göz açtırmamak anlamına gelecektir.

   Rabıtada kendimizi şeyhin karşında yok farz edersek bu durum insana büyük bir zevk verir dedik ama nefis neden bu zevkten hoşlanmıyor? Kendimizi şeyhin karşısında ezmek, küçük görmek, yok kılmak sırasında duyulan zevk ruhanidir. Nefsanî değildir. Nefs bundan sıkılır. Ruh Allah’tan geldiği için bir Allah dostunun huzurunda bu şekilde oluştan dolayı büyük bir zevk alır. Bu zevk günden güne de artar. Ruh rabıtayı sever. Nefis ise günden güne bunalımlara (kabz haline) girer. Kişi,  rabıtada biraz ilerleyince bu maceranın söylediğimiz gibi olduğunu, geliştiğini anlayabilir. Hem sıkıntıyı hem de hazzı algılar. Sıkıntının nefisten, hazzın da ruhtan kaynaklandığını bilir.

   İnsan rabıtada kendisini yok kıldığı zaman boş bir şişenin suya konulduğunda içerisinin dolması gibi bir hal yaşamaktadır. Nur ve feyz ile temasa geçtiğini hissetmektedir. Bu his zamanla da güçlenmektedir. Aynelyakin, hakkalyakin düzeye gelmektedir. Benliği ile rabıta yaptığı zaman ise, hiçbir manevi hal yaşamamaktadır. Rabıta ona çok sıkıcı gelmektedir. Hem nefsi hem ruhu rabıtadan zevk alamamaktadır.

   Rabıtanın mahiyetini anlamayanlar genellikle ruh hakkında hiçbir şey bilmeyenlerdir. Ruhu haksızca, cahilce bu evrenin kanunları ile sıkı sıkıya bağlayanlardır. Ruh için zaman, mekân gibi kayıtları kabul edenlerdir. Ruhun özellikleri, bağlı olduğu kanunlar, elbette bu evrenin ve içerisindekilerin kanunlarından farklı olacaktır. Çünkü evren ve içerisindekiler, Allah’ın (c.c.) ‘Ol!’ ilahi emriyle yoktan yaratılmıştır. Ruhun kaynağı yokluk değil, yüce Allah’tır. Hâşâ ruh Allah’tan bir parça değildir. Çünkü Allah (c.c.) bölünemez ve parçalanamaz. Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle ruh insana Allah’tan (c.c.) gelmiş bir ilahi soluktur (bk. Hicr suresi 29). Onun için ruh, hak olan rüyalarda kayıtlardan kurtulunca her yere gidebilmekte, önceden bilmediği yerleri ve kişileri görebilmektedir. Rabıta sırasında insan şeyhini hayal edince veya kendisini şeyhin karşısında düşününce gerçekten ruhu şeyhini algılamaktadır. Ama bunu o kişi bilmemektedir. Bunun farkına varamamaktadır. Bu algılama ruhsal düzeyde (bilinçdışında) gerçekleşmektedir. Şayet sofi edebine ve usulüne uygun olarak rabıtaya devam ederse şeyhin manevi hallerinden yararlanmaya başlayacaktır. Şeyh, ruhunun manevi organlarını (letaiflerini) yüksek makamlara ulaştırmış birisidir. Kişi rabıta sırasında sanki iki kablonun birleşmesi gibi bir durum yaşamakta, şeyhinin yüksek hallerini kendi üzerine almaktadır. Letaiflerini onun letaiflerine bağlamaktadır. İşte rabıtanın Allah’a (c.c.) ulaştırıcı yollardan en kısa ve ne çabuk olmasının sırrı budur.

   İleri hallere ulaşan kişiler, rabıta sırasında şeyhlerini görebiliyorlar mı ve onlarla konuşabiliyorlar mı?
Evet, bu da çokça karşılaştığımız bir soru. Nedense cevaplamak da hoşuma gitmiyor. Çünkü bu sefer de insanlar rabıtada şeyhlerini görmeyi, onunla konuşmayı istemek gibi bir amaç güdüyorlar ve bunu takıntı yapıyorlar. Tabii o zaman da rabıtaları verimsiz geçmektedir. Çünkü rabıtada nefsi yok kılmadıkça, şeyhin karşısında hiç olmadıkça istenilen derecede yararlanmak mümkün değildir. İnsanların meraklarını gidermek için söylüyorum ki, bunlar doğrudur. Yani ileri hallerde nurlar görüldükten epey bir zaman sonra rabıta sırasında şeyh ve onun maiyetindekiler (sadatlar) görülebildiği gibi onunla konuşmak da mümkündür. Ama şunu da belirteyim ki, bu maksatlarla rabıta yapılırsa rabıtadan da zerre kadar yararlanılamaz. Yani sofi rabıtada şeyhini görmek, onunla konuşmak gibi bir amaç gütmemeli; nefsini ezmeye, yok kılmaya çalışmalıdır. Üstüne vazife olmayan işlere karışmamalı, ‘Her şeyin bir vakti vardır.’ diyerek işine gücüne bakmalıdır. Kaldı ki bu nimetler (yani şeyhi rabıtada görme ve onunla konuşma) bir ömürde ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Rabıtanın Faydaları
« Posted on: 25 Nisan 2024, 15:24:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Rabıtanın Faydaları rüya tabiri,Rabıtanın Faydaları mekke canlı, Rabıtanın Faydaları kabe canlı yayın, Rabıtanın Faydaları Üç boyutlu kuran oku Rabıtanın Faydaları kuran ı kerim, Rabıtanın Faydaları peygamber kıssaları,Rabıtanın Faydaları ilitam ders soruları, Rabıtanın Faydalarıönlisans arapça,
Logged
28 Temmuz 2015, 21:23:47
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #6 : 28 Temmuz 2015, 21:23:47 »

Ve aleykumusselam ve rahmetullah.Allah razi olsun hocm.cok faydali bilgiler.
Rabbim olgun bir mürşide baglanip Onun yolundan gidebilmeyi nasip eylesin insallah.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

28 Temmuz 2015, 23:13:03
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #7 : 28 Temmuz 2015, 23:13:03 »

Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah,  Her şey birden olmuyor . Rabbimizin ( celle celaluhu ) yaratması da birden olmamıştır.  Tabi bu birden yaratamayacak anlamına gelmez.  Çünkü Rabbimizin ( celle celaluhu ) " Ol! " demeaiyle her şey oluverir.  Bu bir hikmete dayanır . Rabbim ( celle celaluhu ) bizleri bu hikmetten payını alanlardan eylesin.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

28 Temmuz 2015, 23:19:36
İkraNuR
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 3.427



« Yanıtla #8 : 28 Temmuz 2015, 23:19:36 »

bu bilgileri bilmiyordum. Paylaşım için Allah razı olsun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
07 Ağustos 2015, 04:09:55
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.958


« Yanıtla #9 : 07 Ağustos 2015, 04:09:55 »

Allahım bizleri ibadet ve zikrimizden yoksun bırakmasın inşaAllah . Her daim vesileler ile hayırlara yönelelim inşaAllah. Amin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2] 3   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes