๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Müridin Dersleri => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 11 Aralık 2007, 16:41:30



Konu Başlığı: Rabıtanın Delilleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Aralık 2007, 16:41:30
Râbıtanın hak olup, dinen sabit olduğuna işaret eden pek çok ayetler ve hadisler vardır. Dört mezhebin imamları da, râbıtanın hak olduğunu söylemişler ve varlığına hükmetmişlerdir. O halde râbıtayı inkâr edenler, aslında İslam alimlerinin en büyüklerinin bu konudaki sözlerini tekzip etmiş ve bu hususta cahil olduklarını iddia etmiş olmaktadırlar.

   Nakşibendi tarikatının ana unsurlarının en büyüğü râbıtadır. Kur'an-ı Kerim ve sünnete uymak kaydıyla, Allah-u Zülcelal'e vuslatın en büyük sebeplerindendir. "fena fillah" makamına vesile olan "fena fi'ş şeyh" makamıdır. Bu "fena fi'ş şeyh" makamına en fazla ulaştıran vasıta da "râbıta"dır. Bazı alimler râbıtayı şu ayet-i kerime ile isbat etmişlerdir:
   "Ey Müminler! Takva sahibi ve sadık mü’minlerle beraber olun." (Tevbe;119)

   Bu ayet-i kerime ile ilgili Ubeydullah Ahrar (K.S) şöyle buyurmuştur:
   "Ayette memur olduğumuz sadıklar ile beraber olmak suret ve manada sadıklarla beraber olmaktır."

Râbıtayı da şöyle tarif etmişlerdir:

   "Mürid, fena fillah olan kâmil bir şeyhin ruhaniyetinden istimdat talep etmeli, şeyhinin suretine fazla riayet etmeli, onun edebleriyle edeblenerek, huzurunda iken nasıl ise gıyabında da şeyhinden bir teyakkuz hasıl olup, müride şeyhini istihzar etmesi sebebiyle huzur ve nurun zuhur etmesidir."

   Ayrıca şeyhinin suretine fazla riayet etmekle basit işlerden salim olmasıdır. O halde râbıtada bu faydalar sabit olduğuna göre, hiç kimsenin onu inkâr etmesi düşünülemez. Ancak takdir-i ezelide hüsrana uğrayacaklardan olanlar, râbıtanın menfaatlerini inkar edebilirler.

   Bir kimse Allah-u Zülcelal'in veli kullarını kabul ediyor ise onların varlığına inanıyorsa, râbıtayı inkar etmesi söz konusu dahi olamaz. Çünkü onların bütünü râbıtayı kabul etmekte, güzel olduğunu ve faydalarının büyük olduğunu açık olarak ifade etmektedirler.

   Bu râbıta konusunda, evliya-i kiramın tamamı görüş birliği içindedirler. Onların kudsi kelimelerini inceleyen ve ünsî nefahatını (manevi koku) birazcık olsun koklayan, basiret sahibi her insan için râbıtanın menfaatleri gayet açıktır.

   Bunlardan dolayı bir kimse Allah'ın veli kullarını kabul ve ikrar ediyor ise başta dört hak mezhebin imamları olmak üzere, fakihlerin, dinin aslı ve feri meselelerini bilen alimlerin sözlerini de kabul etmek zorundadır.

   "Şayet Rabbinin burhanını görmeseydi." (Yusuf; 24) ayet-i kerimesinin tefsirinde, müfessirlerin çoğunluğu, manevi tasarruf ve ruhani imdadın varlığını açık olarak kaydetmişlerdir.

   Bu alimlerden "Keşşaf" sahibi Zemahşeri, itidalden ayrılarak Mutezile mezhebine girmiş olduğu halde, bu ayet-i kerimede râbıtaya olan işareti açıklamıştır.

   Burhaneddin Hazretleri, bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur:

   "Yusuf (A.S), 'iyyake, iyyake' (dikkat et, dikkat et) sesini işittiği zaman, Züleyha ısrar ettiği vakit, Yusuf (A.S)'ın, kulağına kendini koru manasına gelen 'iyyake, iyyake' sedası ulaştığında, ona kulak vermemişti. Hatta aynı ses ikinci ve üçüncü defa duyulduğunda da temessül etti."

   Bazı rivayetlere göre ise seslenenin Yakup (A.S) olduğu ve eliyle, Yusuf (A.S)'ın göğsüne vurduğu belirtilmektedir. İşte o zaman Yusuf (A.S) Allah-u Zülcelal'e sığınıp, Züleyha'nın gayri meşru teklifinden yüz çevirdi. Bu olayda çok açık bir ifade ile "ruhani imdada" işaret vardır.

   Hanefi İmamlarından Şeyhül İmam Ekmeleddin (K.S), Şerh-ül Meşarık isimli eserinde, Peygamber Efendimiz  (S.A.V)’in:
   "Beni rüyada gören kimse, uyanık iken de görecektir. Veya beni uyanık halde görmüş gibidir. Zira şeytan benim suretime giremez." (Buhari; Tabi:10/45, Müslim; Rüya:11) hadis-i şeriflerinin manası hakkında şöyle buyurmuştur:

   "Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i gören, uyku ve uyanıklık halinde, her an onunla beraber olduğu için görür. Görenle onun arasında bir birlik hasıl olmuştur. Burada birlik içtima (bir araya gelmek) etmekten ibarettir. Bu içtima için beş ana unsur mevcuttur. Bunlar:

1-Zat'ta. 
2-Sıfat'ta. 
3-Hal'de. 
4-Fiil'de. 
5-Mertebelerde tam olarak iştirak etmektir.

   Herhangi iki şey veya iki kimse arasındaki münasebet ne şekilde olursa olsun, bu beş asıldan birinin içine girer. Münasebet, muhabbetin derecesine göre kuvvet bulur. Bir nokta da öyle bir dereceye gelir ki, iki kişi sanki bir varlığın ayrılmaz iki parçası olur."

   Huccet’ül-İslâm İmam-ı Gazali (K.S), namazın her rekâtındaki hikmet ve sırları anlatırken, namaz kılanın teşehhüd esnasında, (Esselamü aleyke eyyühe'n nebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuhu) derken, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in mübarek şahsını kalbinde ve hayalinde hazır bulundurması gerektiğini, aynı anda bu selamı Peygamber Efendimize tebliğ etmeye memur ve müvekkel olan melek, tebliğ ve isal görevini yerine getirdiği zaman, onun da daha güzeliyle selam verene karşılık verdiğini beyan etmiştir.

   Yine Şafii imamlarından İbn Hacer el-Mekki, “Şerhü’l- Ubad” isimli eserinde "teşehhüd" ün manasını açıklarken şöyle demiştir:

   " 'Es-selâmü aleyke eyyühe'n nebiyyu' ile Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e hitap edilmesinden maksat, namaz kılan ümmetinden haberdar olmasıdır. Bu şekilde Peygamber Efendimiz (S.A.V) namaz kılanın yanında bulunup, kıyamet gününde en faziletli ameli olan namaz konusunda ümmetine şehadet edeceğini göstermektedir. Ayrıca Allah Resulü'nün namazda hazır olduğunu hatırlamak, huşu ve huzurun artmasına sebep olur."

   Şafii imamlarından İmam Arif Sühreverdi (K.S), "Avarif-ul Maarif" adlı eserinde, Allah'a yakın olanların namazlarına ait bölümde:
   "Kurbiyet ehli, namazlarında alemlerin fahri, Efendisini kalb gözünün içinde (sağ yanlarında) teemmül ve tasavvur ederek selam verirler." demiştir.

   Mevlana Halid-i Bağdadi (K.S)’nin talebelerinden Hanefi Mezhebi'nin büyük fıkıh alimlerinden İbn Abidin şöyle demiştir:
   “Beş vakit namazda tahiyyat okurken Resulullah (S.A.V)’i baş gözüyle görmezsem, o namazı iade ederim.”

   Bu noktada bizim sözümüz Resulullah (S.A.V)'in sureti hakkında değildir, diyerek bu nakledilenlere itiraz edenler çıkabilir. Bizim buna cevap olarak şöyle dememiz icab etmektedir: Suretin, şeklin temessül etmesi enbiyaya özel bir durum olmayıp, bu konuda nebiler ve veliler müşterektir, aynıdır. Ancak namazda Resulullah (S.A.V)'in dışında herhangi bir kimsenin muhatab kabul edilmesi namazı ifsad eder, bozar. Namazda varlık ruhunun ve Makam-ı Mahmud sahibinin suretinin tasavvur edilmesi, suretinin hazır kabul edilmesi, sadece Peyamber Efendimiz (S.A.V)’e ait özelliklerdendir.

   Şafii imamlarından Arif Şarani, "Nefehat'ül Kudsi" adlı kitabında zikrin edeblerini sayarken şöyle buyurmuştur:
   "Zikrin edeblerinden yedincisi şudur: Müridin zikir esnasında şeyhinin gözünün önünde tahayyül etmesidir. Bu, zikir âdâbının en kuvvetli adımlarındandır. Mürid, bu sayede, Allah-u Zülcelal ile beraber olma edebine ve O'nu murakabe haline ulaşır."

   Gavs-ı Azam Seyyid Abdülkadir Geylani (K.S) şöyle buyurmuştur:
   “Bu yolda süluk eden salikin, büyük veliler ile kalbî râbıta yapması söz konusudur. Salik, bu râbıta sebebiyle batınen o evliyalardan istifade eder. Bu şekilde kalbî râbıtası olan salik için, evliyaya zahiren ikram (alçak gönüllülük; tevazu) etmemede bir sakınca yoktur. Fakat kalbi râbıtası olmayan kimsenin, bu kaideye itibar etmeyip, zahiren ikram etmesi gereklidir.”

   Hanbeli Mezhebi alimlerinden Şemsüddin İbn Kayyum, "Ruh" isimli kitabında şöyle demiştir:
   "Bedenin durumundan ayrı olarak, ruh için farklı bir durum vardır. O bedenine ilişik bir halde Refik-i Alâ'da bulunur. Bir müslüman o ruhun sahibine selam verse, Allah-u Zülcelal ruhu bedenine döndürür ve selam verenin selamına karşılık verir."

   Öyle ise bu ifade de açık olarak, Allah'ın veli kullarının ölümden sonra da tasarruf edebileceklerine ilişkin bir işaret olduğu kati olarak anlaşılmaktadır.
Maliki imamlarından Şeyh Halil, "Muhtasar" adlı kitabında şöyle demiştir:
   "Bir veli, velayetinde sabit olduğu zaman, ruhani suretlere girmeye gücü olur. Kendisine birçok surete girme kuvveti verilir. Çünkü müteaddid suretler ruhanidir."

   O halde meseleleri bâtınî yönleri ile birlikte, derinliğine araştırmaktan mahrum "avam" diye bilinen insanların, bu gerçekleri inkâr etmeleri neyi değiştirir. Oysa evliya-i kiram ve büyük alimler, bu söylenenleri açık bir şekilde ifade ederek kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.

   Kalben şeyhe râbıta yapmak, ondan feyz almak hususunda büyük bir temeldir. Hatta şunu da belirtmeliyiz ki kalp aynası, şeyhe râbıta yapmadan saflaşamaz.

   Mevlana Celaleddin-i Rûmî (K.S) şöyle buyurmuştur:
   "Yalancı vasıtalar, talip ile matlub (kul ile Mevla) arasında perde olurlar. Ancak enbiya ve evliyaya râbıta yapmak böyle değildir. Bilakis o (râbıta) perdeleri yırtıcı, alaka ve sebepleri kesicidir."

RABITA YAPAN İLE İLGİLİ EDEBLER
Mürid, şeyhinin bâtınî kemalatının, ruhaniyetinden ayrılmadığına, ruhaniyetinin zaman ve mekanla kayıtlı kalmadığına, nerede bulunursa bulunsun, şeyhine râbıta yaparsa ve O'nu tasavvur ederse, yanıbaşındaymış gibi feyz almanın mümkün olduğuna ve şeyhe ait ruhani tasarrufun ilahi tasarruftan geldiğine inanmak, râbıta edeblerinin başlıcasıdır. Şeyhin muhabbet ve nisbetini korumak da şarttır.
Bir mürid, devam ettiği râbıtasında, şeyhinin suretini hayal ettiği zaman, "gaybet" ve "sekr" (muhabbetten kendini kaybetme) hali meydana gelirse, mürşidine danıştıktan sonra râbıtayı bırakıp bu hallere yönelmelidir.
Şöyle idrak etmek ve bilmek gerekir ki; mürid, vasıta olmadan Hakk'tan feyz alma iktidarına ulaşamadıkça daima râbıtaya muhtaçtır. Vasıta olmadan feyz almaya muktedir olunca da vasıtanın terk edilmesi vaciptir. Zira o halde vasıtayla uğraşılacak olursa netice, terakkiden düşmeye kadar varır. Bu durum, hicap mertebesini şuhud mertebesine tercih etmek olur.
Râbıtada, mürid ile mürşid arasına kimse sokulmaz. Mürşidin sağlığında ondan başkasına râbıta yapılmaz. Çünkü bu iş öyle bir iştir ki ortaklık kabul etmez. Böyle iddialarda bulunmak isyan, günah ve ölçüsüz zikir yapmaktan ileri gelir. Bu kimselerin, yalancı peygamberlik iddiasında bulunan kötülenmiş gruplarla haşrolunmasından korkulur.
Şah-ı Hazne kuddise sırruh şöyle buyurmuştur:
Şu dört şey ile râbıta bozulur:
1. Mürid, mürşidi hakkında şüpheye düşerse. Bu halden kurtulmanın çaresi sık sık tevbe tazelemektir.
2. Gıybet ve gaflete düştüğü zaman râbıta bozulur. Hayırlı meclislere devam etmek ve salihleri sevmek bu halden kurtulmanın çaresidir.
3. Şeyhinden başkasının etkisinde kalmak veya gönlünü başkasına kaptırmak râbıtayı bozar. Bu halin tedavisi; kendisini şeyhinden uzaklaştıracak her şeyden sarfı nazar etmektir. Mümkünse sık sık şeyhinin yanına gidip gelmeli, mümkün değilse, hayali olarak şeyhi ile beraberliği tasavvur etmelidir.
4. Büyük günah işlemekten ötürü meydana gelen tembellik ve ümitsizlik râbıtayı bozar. Bu halin çaresi ise, devamlı mücahededir. Günde yetmiş defa da günah işlese, yetmiş defa şeyhine varıp biatını tazelemeli, Allah-u Zülcelal'e tevbe etmelidir.

RABITANIN YAPILIŞ ŞEKİLLERİ
Râbıtanın değişik yapılma şekilleri vardır. Bunlar:
1. Mürşidin suretini, hayalinde tasarlamak. Bu râbıta şekli, zikrin başlangıcında olur.
2. Mürşidin suretini, kalbinde tasavvur etmek. Zikir esnasında mürşidin sureti gayr-i ihtiyari zuhur ederse, onu kalbinde durdurmak ve böylece zikre devam etmek.
3. Mürşidin kıyafetine ve hayaline aynen bürünüp, mürşidinin yanında hazır olduğunu tasavvur etmek. Bu vaziyette meydanda olan sanki kendisi değil mürşididir. Bu râbıta şekli, ibadetlere mahsustur. Örnek olarak Kur'an okurken, sohbet veya ders dinlerken, kendisini mürşidinin kıyafet ve halinde hayal etmesinin hal ve lezzeti çok başkadır.
İlahi huzura girmek isterken, girmek istenilen yere lâyık bir vasıta ile girmek lazımdır. "Allah'a (yaklaşmaya) vesile arayın." (Maide;35) mealindeki ayet-i kerimeye uygun hareket etmek lazımdır.
Ayrıca râbıtanın başka bir tecellisi daha vardır. O da şudur: Mürid, her an mürşidini kendi yanında kabul edip, daima mürşidi ile beraber olmalıdır. Bu hal ile "Sadıklarla beraber olun." (Tevbe; 119) şeklindeki ayet-i kerimeye uymuş olur.
Bu yolla amel eden salik, çabuk terakki eder ve Allah'a yakınlığın yüksek derecelerine ulaşır.
Bu son nokta şekline, "telebbüsî râbıta" (kılığa bürünme râbıtası) ismi de verilir. 
"Muhtasarü'-s Sûluk" isimli kitapta, müridin râbıtayı yapma şekilleri açıklanmıştır. Buna göre:
1. Mürid, şeyhinin nurlu suretini alnında, yani (nefs latifesi) olan iki kaşının ortasının bir parmak üstünde hayal etmelidir. Bir fakirin, bir sultandan yalvarma ve kırıklık hali ile ihtiyacını istemesi gibi, feyz talep etmelidir.
2. Mürid, şeyhinin nurlu suretini nefis letaifinin karşısında görmeli ve nefs latifine daimi akan bir feyz ve nur olduğunu bilmelidir. Zira zikrin husule gelebilmesi için gaflet ve havatırın kaynağı olan nefsin temizlenmesi lazımdır.
3. Mürid, şeyhinin nurlu suretini kalbinin karşısında (içinde) hazır olduğunu bilmeli ve o hayalden feyz talep etmelidir.
4. Mürid, kalbinin karşısında şeyhini bir nur denizi olarak hayal edip, ondan kalbine feyz akmasını istemelidir.
5. Mürid, şeyhini kalbinin içinde bir nur denizi gibi farz etmeli ve onun vasıtası ile Allah'ı zikretmelidir.

 


Konu Başlığı: Ynt: Rabıtanın Delilleri
Gönderen: Ceren üzerinde 15 Temmuz 2015, 18:08:52
Esselamu aleykum.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Rabbim bizleri Allah dostlarının yolunda giden,rabıtasını yapıp,ruhunu temizleyen ve besleyen kullardan eylesin bizleri inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Rabıtanın Delilleri
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Ağustos 2015, 00:58:03
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah,  Rabita haktır.  Ve kalbimizi ilahi nura iten bir araçtır.  Çünkü Allah ( celle celaluhu ) dostlarınin nuru Allah'tandır ( celle celaluhu ).  Bizler de onlarıddüşünüp Allah'tan ( celle celaluhu ) gafil kalmamalıyız.  Rabbim ( celle celaluhu ) bizleri dusunenlerden eylesin.


Konu Başlığı: Ynt: Rabıtanın Delilleri
Gönderen: Pelinay üzerinde 06 Ağustos 2015, 01:55:38
Ve aleykumusselam ve rahmetullah;amin ecmain inşallah.
Rabıta sevgiliye ulaşmak için bir vesiledir ve şüphesiz haktır..
İnşallah Rabbim bizlerede nasip eyler ..Allah razı olsun hocam ..çok güzel ve ayrıntılı bir yazıydı.


Konu Başlığı: Ynt: Rabıtanın Delilleri
Gönderen: Sevgi. üzerinde 07 Ağustos 2015, 03:54:28
Aleyküm selam ecmain. Rabıta huzur vericiliğiyle birlikte.Allahımıza yönelmemizin bir vesilesidir. Kıymetini bilip uygulama devam ederiz inşeAllah. Amin


Konu Başlığı: Ynt: Rabıtanın Delilleri
Gönderen: Rüveyha üzerinde 07 Ağustos 2015, 13:05:45
Ve aleykumusselam.Âmin ecmain İnşaAllah kardeşlerim ..Rabıtayla bilirlikte ,mübareklerin vesilesiyle manen huzur ve feyz ile bereketleniyoruz İnşaAllah.Mevlam daim kılsın hayırlı amellerimizi İnşaAllah...