> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Müridin Dersleri > Kabir Ziyaretinde Rabıta
Sayfa: 1 [2]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kabir Ziyaretinde Rabıta  (Okunma Sayısı 6663 defa)
07 Ağustos 2015, 04:03:29
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.956


« Yanıtla #5 : 07 Ağustos 2015, 04:03:29 »



Paylaşım için Rabbim Razı olsun.Kabir ziyaretlerini sık sık yapmalıyız. Nefse de iyi geliyor aslında inşaAllah.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kabir Ziyaretinde Rabıta
« Posted on: 18 Nisan 2024, 22:59:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kabir Ziyaretinde Rabıta rüya tabiri,Kabir Ziyaretinde Rabıta mekke canlı, Kabir Ziyaretinde Rabıta kabe canlı yayın, Kabir Ziyaretinde Rabıta Üç boyutlu kuran oku Kabir Ziyaretinde Rabıta kuran ı kerim, Kabir Ziyaretinde Rabıta peygamber kıssaları,Kabir Ziyaretinde Rabıta ilitam ders soruları, Kabir Ziyaretinde Rabıtaönlisans arapça,
Logged
18 Aralık 2018, 14:50:55
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #6 : 18 Aralık 2018, 14:50:55 »

Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

18 Ekim 2022, 18:08:32
Ali Al-Yunani

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 3


« Yanıtla #7 : 18 Ekim 2022, 18:08:32 »

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
   “Sizler işlerinizden şaşkınlığa ve hayrete düştüğünüz vakit, kabir ehlinden yardım isteyiniz.” (Keşfü’l-Hafa; 1/85)
 

   Bu hadis-i şerife binaen....
Bu hadis denen söz uydurmadır. Hadis değil. Kabir ehli hiçbir yardım etmez.

..Uzaklık ve yakınlık söz konusu olmaksızın, kabiliyetli her mü’min özellikle mürid, Hz. Peygamber (S.A.V)'in kabr-i şerifine veya hakkında Ümmet-i Muhammed'in ittifak ettiği büyüklerin ruhlarına kalbini rabt edebilir;
Etmez.
yönelmiş olup himmet istediği zat, feyz almasına vesile olabilir.
Olmaz.

..Hatta hemen hemen bütün tarikatlarca makbul bir veli olan Ma'ruf-u Kerhi, müridi Sırrı-i Sakati’ye şöyle demiştir:
   "Allah'tan bir hacet dileyeceksen, bana yemin ederek, Ma'ruf'un hürmetine diye iste!"
Kaynak? Kaynak bile olsa/verilse, hüccet değil.

  Yalnız edebe riayet etmek lazımdır. Bir kabri ziyaret edecek olan mürid, nefsini her türlü dış etkenlerden, kalbini dünya hallerinden temizlemelidir. Ziyaret ettiği zevatın ruhaniyetinin, hissi keyfiyetlerden mücerred bir nur olduğunu farzetmelidir.

   Kâmil velilerin ruhaniyetleri feyiz kaynağıdır. Feyiz isteyen kişi, feyiz verecek olan zatın kabrinin ayak ucu hizasında durmalıdır. O zata karşı hayattaki edebini, aynen muhafaza etmelidir.

   Râbıta usullerinden birisi de;  mürşidi ile râbıta kurmalı, bedenine bir hareket ve canlılık geldiği zaman, (râbıta kurduğuna kanaati geldiğinde) kabir sahibine dönmeli ve sünnette ifade edildiği gibi selam verip, onbir  ihlas ve bir fatiha okumalıdır. Sonra kabir sahibine dönüp, edebini bozmadan bu keyfiyete devam ederse, kabir sahibinden kalbine feyz gelir. Râbıtanın kuvvet derecesine göre, kabir sahibinin hallerinden bir hal, râbıta yapanın kalbine akseder. Zira kâmil zevatın ruhaniyeti, Allah-u Zülcelal'in feyzine menba ve oluktur. Olukların altında durup sabreden, mutlaka kemal sahibinden feyiz alır.

   Müntesip Ravza'da bile olsa, Mescid-i Saadet'in dışında, mürşidinin bulunduğu tarafa yüzünü dönüp, hayatta olan mürşidine yapılan râbıtalardan biri ile mürşidinin ruhaniyetine yönelerek, onu vasıta etmelidir.

   Hararet bedenine hakim olduktan sonra, kemal-i edeb, kemal-i ihlas ve kemali muhabbetle Kabr-i Şerif'e dönüp, onbir defa: "Es-salatu ve's-selamu aleyke ya Rasulallah" dedikten sonra, onbir İhlas-ı Şerife ve bir Fatiha okuyup, şöyle niyazda bulunmalıdır:
   “Ey Allah'ın Rüsûlü! Rabb'im: "Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileseler, elbette Allah'ı çok affedici ve çok merhametli bulurlardı." (Nisa; 64)

   İşte senin ümmetinden filan oğlu filanım. Bütün suçlarımı itiraf edip, onlardan Allah-u Zülcelal'e tevbe etmekle huzuru saadetinde istiğfar ederim."

   Kemâl-i itina ile mücerred bir nurani keyfiyetten ibaret Fahr-i Alemin Kabr-i Şerifi'ne yönelip, bir kaç dakika ayakta durarak, bu keyfiyete devam etmelidir. Sonra kemal-i edeb ve tevazu ile mescide girip, Fahr-i Âlem (S.A.V)'in penceresinin karşısına geçmeli ve bu haline devam etmelidir. Sonra da dönüp Hz. Ebu Bekir-i Sıddık ve Hz. Ömer'in  pencerelerinde de -kabir ziyareti- vazifelerini yerine getirmelidir.

   Ravza ile minber arasında iki rekât nafile namaz kılıp, o yeri işgal etmeden kalkıp biraz uzaklaşarak, müsait bir yerde oturmalıdır. Oturduktan sonra dilerse râbıtaya devam, dilerse Salat-i Şerife ve münasib olan bir ibadete devam etmelidir.

   Gavs-ı Hizani (K.S) bu hususta şöyle buyurmuştur:
   "Mürid, kendi şeyhinin râbıtasına kemali edeble itina gösterip, Ravza'da dahi kendi şeyhine râbıta ederek Ravza'ya yönelmelidir. Diğer enbiya ve evliyaların markatlarında da kendi şeyhinin râbıtasını terk etmemek, müridliğin alâmetlerindendir."

   Ancak ahirete irtihal etmiş bir mürşidin râbıtası ile yetişen bir kimse, ne kadar yücelirse yücelsin, zahirde bir zattan icazet almazsa başka insanları irşadı sahih olmaz.
 [/b]
Medet sadece ALLAH’ tan istenir

Abdul-Kadir Geylani: «Allah’tan başka herşey puttur» ve «Senin en basit halin, Rabbin Azze ve Celle’yi hatırlayarak anman, O’ndan başka birinden değil de ; sadece O’ndan istemen hasebiyle O’nu birlemen (Muvahhid), ihtiyacını O’ndan başkasına bırakmamandır» dedi. [kaynak: Fütûhu’l Gayb]

Abdulkadir Geylani şöyle demisti;
“Yazık sana! Allah sana her şeyden daha yakın olduğu halde Allah’tan başkasından bir şey talep etmeye utanmıyor musun?
Allah’tan başka kimseden korkma ve sadece ondan dile. Bütün ihtiyaçlarını Allah’a havale et ve bunları ondan talep et.
Allah Azze ve Celle’den başka kimseye güvenip dayanma. Sadece ona itimat et. Tevhid, tevhid, tevhid! Her şeyin tamamı tevhiddir.”
 [kaynak: El-Fethur-Rabbâni (159 ve 373)]

Fatiha Sûresi 5 (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Bakara Sûresi 45 Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin.(7) Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.

Bakara Sûresi 107 Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

Bakara Sûresi 123 Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının.

Bakara Sûresi 153 Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.

Bakara Sûresi 214 Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, «Allah’ın yardımı ne zaman?» diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.

Bakara Sûresi 250 (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: «Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.»

Bakara Sûresi 286 Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): «Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.»

Âl-i İmran Sûresi 13 Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.

Âl-i İmran Sûresi 122 Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

Âl-i İmran Sûresi 123 Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş
olasınız.

Âl-i İmran Sûresi 124 Hani sen mü’minlere, «Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?» diyordun.

Âl-i İmran Sûresi 125 Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.

Âl-i İmran Sûresi 126 Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır.

Âl-i İmran Sûresi 147 Onların sözleri ancak, «Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et» demekten ibaretti.

Âl-i İmran Sûresi 150 Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.

Âl-i İmran Sûresi 160 Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler.

Nisâ Sûresi 45 Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.

En’âm Sûresi 40 (Ey Muhammed!) De ki: «Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer doğru sözlü iseniz söyleyin.

A’râf Sûresi 128 Mûsâ, kavmine, «Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah’ın...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 18 Ekim 2022, 18:15:03 Gönderen: Ali Al-Yunani »
Kayıtlı
20 Ekim 2022, 20:19:33
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #8 : 20 Ekim 2022, 20:19:33 »

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
   “Sizler işlerinizden şaşkınlığa ve hayrete düştüğünüz vakit, kabir ehlinden yardım isteyiniz.” (Keşfü’l-Hafa; 1/85)
 

   Bu hadis-i şerife binaen....
Bu hadis denen söz uydurmadır. Hadis değil. Kabir ehli hiçbir yardım etmez.

..Uzaklık ve yakınlık söz konusu olmaksızın, kabiliyetli her mü’min özellikle mürid, Hz. Peygamber (S.A.V)'in kabr-i şerifine veya hakkında Ümmet-i Muhammed'in ittifak ettiği büyüklerin ruhlarına kalbini rabt edebilir;
Etmez.
yönelmiş olup himmet istediği zat, feyz almasına vesile olabilir.
Olmaz.

..Hatta hemen hemen bütün tarikatlarca makbul bir veli olan Ma'ruf-u Kerhi, müridi Sırrı-i Sakati’ye şöyle demiştir:
   "Allah'tan bir hacet dileyeceksen, bana yemin ederek, Ma'ruf'un hürmetine diye iste!"
Kaynak? Kaynak bile olsa/verilse, hüccet değil.

   Yalnız edebe riayet etmek lazımdır. Bir kabri ziyaret edecek olan mürid, nefsini her türlü dış etkenlerden, kalbini dünya hallerinden temizlemelidir. Ziyaret ettiği zevatın ruhaniyetinin, hissi keyfiyetlerden mücerred bir nur olduğunu farzetmelidir.

   Kâmil velilerin ruhaniyetleri feyiz kaynağıdır. Feyiz isteyen kişi, feyiz verecek olan zatın kabrinin ayak ucu hizasında durmalıdır. O zata karşı hayattaki edebini, aynen muhafaza etmelidir.

   Râbıta usullerinden birisi de;  mürşidi ile râbıta kurmalı, bedenine bir hareket ve canlılık geldiği zaman, (râbıta kurduğuna kanaati geldiğinde) kabir sahibine dönmeli ve sünnette ifade edildiği gibi selam verip, onbir  ihlas ve bir fatiha okumalıdır. Sonra kabir sahibine dönüp, edebini bozmadan bu keyfiyete devam ederse, kabir sahibinden kalbine feyz gelir. Râbıtanın kuvvet derecesine göre, kabir sahibinin hallerinden bir hal, râbıta yapanın kalbine akseder. Zira kâmil zevatın ruhaniyeti, Allah-u Zülcelal'in feyzine menba ve oluktur. Olukların altında durup sabreden, mutlaka kemal sahibinden feyiz alır.

   Müntesip Ravza'da bile olsa, Mescid-i Saadet'in dışında, mürşidinin bulunduğu tarafa yüzünü dönüp, hayatta olan mürşidine yapılan râbıtalardan biri ile mürşidinin ruhaniyetine yönelerek, onu vasıta etmelidir.

   Hararet bedenine hakim olduktan sonra, kemal-i edeb, kemal-i ihlas ve kemali muhabbetle Kabr-i Şerif'e dönüp, onbir defa: "Es-salatu ve's-selamu aleyke ya Rasulallah" dedikten sonra, onbir İhlas-ı Şerife ve bir Fatiha okuyup, şöyle niyazda bulunmalıdır:
   “Ey Allah'ın Rüsûlü! Rabb'im: "Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileseler, elbette Allah'ı çok affedici ve çok merhametli bulurlardı." (Nisa; 64)

   İşte senin ümmetinden filan oğlu filanım. Bütün suçlarımı itiraf edip, onlardan Allah-u Zülcelal'e tevbe etmekle huzuru saadetinde istiğfar ederim."

   Kemâl-i itina ile mücerred bir nurani keyfiyetten ibaret Fahr-i Alemin Kabr-i Şerifi'ne yönelip, bir kaç dakika ayakta durarak, bu keyfiyete devam etmelidir. Sonra kemal-i edeb ve tevazu ile mescide girip, Fahr-i Âlem (S.A.V)'in penceresinin karşısına geçmeli ve bu haline devam etmelidir. Sonra da dönüp Hz. Ebu Bekir-i Sıddık ve Hz. Ömer'in  pencerelerinde de -kabir ziyareti- vazifelerini yerine getirmelidir.

   Ravza ile minber arasında iki rekât nafile namaz kılıp, o yeri işgal etmeden kalkıp biraz uzaklaşarak, müsait bir yerde oturmalıdır. Oturduktan sonra dilerse râbıtaya devam, dilerse Salat-i Şerife ve münasib olan bir ibadete devam etmelidir.

   Gavs-ı Hizani (K.S) bu hususta şöyle buyurmuştur:
   "Mürid, kendi şeyhinin râbıtasına kemali edeble itina gösterip, Ravza'da dahi kendi şeyhine râbıta ederek Ravza'ya yönelmelidir. Diğer enbiya ve evliyaların markatlarında da kendi şeyhinin râbıtasını terk etmemek, müridliğin alâmetlerindendir."

   Ancak ahirete irtihal etmiş bir mürşidin râbıtası ile yetişen bir kimse, ne kadar yücelirse yücelsin, zahirde bir zattan icazet almazsa başka insanları irşadı sahih olmaz.
 [/b]
Medet sadece ALLAH’ tan istenir

Abdul-Kadir Geylani: «Allah’tan başka herşey puttur» ve «Senin en basit halin, Rabbin Azze ve Celle’yi hatırlayarak anman, O’ndan başka birinden değil de ; sadece O’ndan istemen hasebiyle O’nu birlemen (Muvahhid), ihtiyacını O’ndan başkasına bırakmamandır» dedi. [kaynak: Fütûhu’l Gayb]

Abdulkadir Geylani şöyle demisti;
“Yazık sana! Allah sana her şeyden daha yakın olduğu halde Allah’tan başkasından bir şey talep etmeye utanmıyor musun?
Allah’tan başka kimseden korkma ve sadece ondan dile. Bütün ihtiyaçlarını Allah’a havale et ve bunları ondan talep et.
Allah Azze ve Celle’den başka kimseye güvenip dayanma. Sadece ona itimat et. Tevhid, tevhid, tevhid! Her şeyin tamamı tevhiddir.”
 [kaynak: El-Fethur-Rabbâni (159 ve 373)]

Fatiha Sûresi 5 (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Bakara Sûresi 45 Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin.(7) Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.

Bakara Sûresi 107 Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

Bakara Sûresi 123 Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının.

Bakara Sûresi 153 Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.

Bakara Sûresi 214 Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, «Allah’ın yardımı ne zaman?» diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.

Bakara Sûresi 250 (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: «Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.»

Bakara Sûresi 286 Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): «Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.»

Âl-i İmran Sûresi 13 Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.

Âl-i İmran Sûresi 122 Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

Âl-i İmran Sûresi 123 Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş
olasınız.

Âl-i İmran Sûresi 124 Hani sen mü’minlere, «Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?» diyordun.

Âl-i İmran Sûresi 125 Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.

Âl-i İmran Sûresi 126 Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır.

Âl-i İmran Sûresi 147 Onların sözleri ancak, «Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et» demekten ibaretti.

Âl-i İmran Sûresi 150 Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.

Âl-i İmran Sûresi 160 Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler.

Nisâ Sûresi 45 Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter.

En’âm Sûresi 40 (Ey Muhammed!) De ki: «Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

21 Aralık 2022, 05:36:46
Ali Al-Yunani

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 3


« Yanıtla #9 : 21 Aralık 2022, 05:36:46 »

İşte Rabıta Reddiyesi


Rabıta : Bağlantı, bağlantı vasıtası, bağlılık, tutarlılık, tertip, düzen, bağ, munâsebet, ilgi; mûridin, şeyhini düşünerek, kalbinden dünya ile ilgili şeyleri çıkarması, şeyhi vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)'e ve ALLAH'a kalbini bağlaması anlamında bir tasavvufî terim. "Rabıta" Arabca bir kelime olup, "r-b-t" kökünden türemiş bir isimdir. Çoğulu "revâtib"dir.

Kur'an'da "rabıta" kelimesi geçmemekle beraber, kökü olan "r.b.t" mazi fiili iki yerde, muzarisi olan "yerbitü" bir yerde, emri çoğul olarak "râbitu" şeklinde bir yerde ve aynı kökten gelen "ribât" ismi de bir yerde geçmektedir.

-(Ashabı Kehf'in) kalblerini (sabır ve metânetle) bağla(yıp kuvvetlendir)mıştık" (Kehf, 14);
-"Musâ'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı. Eğer biz (vâ'dimize) inananlardan olması için onun kalbini iyice pekiştirmemiş(sabır ve sukûnete bağlamamış) olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı" (Kasas, 10).
-"O zaman sizi, ALLAH'tan bir güven almak üzere hafif bir uyku bürüyordu; üzerinize sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (içinize attığı kötü düşünceleri) sizden gidermek, kalblerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı pekiştirmek için üzerinize gökten bir su indiriyordu" (Enfâl, 11).

Bu ayetlerde geçen "r.b.t" kelimesi, insanı sabır, sukûnet ve metanette sabit kılmak, ona bu duyguyu vererek itmi'nana kavuşturmak demektir.
(ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Kâhire1977, IV,216;el-Beydâvî, el-Envâr, Mısır 1955,II,3)

Bazen de, "ribât" kelimesi, bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) manasını ifâde etmektedir:

-"Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) hazırlayın. Bununla ALLAHın düşmanını, sizin düşmanlarınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, ve hiç haksızlığa uğratılmazsınız" (Enfâl 60).

"Râbitu" şeklindeki emrin bulunduğu ayetin meâli de şöyledir:
-"Ey iman edenler, sabredin; direnip (düşman karşısında) sebât gösterin; üstün gelin; cihad için hazır ve rabıtalı olun" (Âl-i İmran, 200).

Bu ayette söz konusu olan "rabıta''nın ne demek olduğu hususunda alimlerin farklı yorumları vardır.

Alimlerin bu husustaki değişik tariflerini şöyle sıralamamız mümkündür:

1- Atlarla saf bağlayıp tam bir irtibat halinde düşmana karşı durmak.
2- Düşman hudutlarındaki karakolları beklemek.
3- ALLAH düşmanlarının saldırısını önlemek için nöbet beklemek.
4- Bir namazdan sonra diğer namazı beklemek.
(et-Taberi, Camiul-Beyân on Te'vili Ayetil-Kur'an, Mısır 1954,
IV, 221 v.d.; el-Kurtubî, el-Camiul i Ahkamil-Kur'an, Mısır 1967, IV, 323 vd.; er-Razî, et-Tefsirul-Kebir, IX, 156.)

Bazıları da bu ayette kastedilen rabıtanın tasavvufî manada olduğunu söylemişlerdir.
(Muhammed Vehbi, Hulâsetul-Beyân fi Tefsiril-Kur'an, Şehzadebaşı 1341-1343, III, 289.)

Murabata – rabıta iki türlüdür:

1. Yukarıda söylediğimiz, İslam ülkesinin sınır boylarında nöbet tutmak ve düşmana karşı uyanık olmak. Bu mana murabatanın hakiki manasıdır.
2. Nefsin hilelerine karşı uyanık olmak. Bu da murabatanın mecazi manasıdır.
Bu manada olarak Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:
“Bir namazın ardından diğerini beklemek ribat/rabıta kabilindendir.” “Size ALLAH’ın hatalarınızı ne ile sileceğini, derecelerinizi ne ile yükselteceğini söyleyeyim mi? Evet, buyur, söyle dediler. Zor şartlarda dahi mükemmel bir abdest almak, mescidlere doğru çok adım atmak, bir namazın ardından diğerini intizar etmek… İşte ribat/rabıta budur, rabıta budur, rabıta budur”

Osman (radıyalahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim şöyle diyordu:
"ALLAH yolunda bir günlük ribât, diğer menzillerde (ALLAH yolunda geçirilen) bir günden daha hayırlıdır."
(Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 26, 1667, 1664, 1665); Buharî, Cihâd 73; Muslim, İmaret 163; İbnu Mâce, Cihâd 7, Nesaî, Cihâd 39, 6, 39).Kutub-i sitte: 962)

Fadâle İbnu Ubeyd (radıyalahu anh) anlatıyor:
"Her ölenin ameline son verilir, ancak ALLAH yolunda ölen murâbıt mustesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca O, kâbir azabına da uğratılmaz."
(Tirmizî, Fedâilu'l-Cihad 2,(1621); Ebu Dâvud, Cihâd 16, (2500). Kutub-i sitte: 963)

Kurân-ı Kerim’de ve sünnette bulunan bir kavramı Peygamber’in ve onu izleyenlerin anladığı gibi anlamak esastır. Bu ve benzeri kavramları doğru anlayabilmek için muhtaç olduğumuz birinc kural budur.
İkinci kuralımız ise, sık sık tekrarladığımız gibi şudur:
İbadetler tevkîfidir, yani Peygamber tarafından sabitlenmiştir, onlarda hiçbir artırma ve eksiltme olmaz. Çünkü ibadetlerin neler olduğu ve nasıl yapılacağı akıl üstü konulardır ve bizler ibadetlerden hiçbir şeyi kaldıramayacağımız gibi, onları değiştiremeyiz ve eklemeler de yapamayız. Onlar tamamen Mabudun hakkıdır ve onlara müdahale bidat sayılır. Efendimizin ifadesiyle; “Bütün bid'atler dalâlettir ve bütün dalâletler de cehenneme götürür”.

Rabıtacıların tevil ettikleri Mâide Sûresi'nin 35'inci ve Tevbe Suresi’nin 119'uncu âyet-i kerîmelerine ilişkin İslâm âlimlerinin tefsirlerinden örnekler:

_1. Ebu Cafer Muhammed bin Cerîr Et-Taberî (Öl. H. 310)'ye ait Câmi’ul-Beyân Fi Tefsîr'il Kur'ân adlı tefsirinden:
a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açıklaması: «O'na yaklaşmak için vesîle arayınız.»
«Diyor ki: O'na, kendisini hoşnut kılacak amelle yakınlık arayınız. vesîle kelimesine gelince: (Arapça) faîle veznindedir. Şöyle ki: Kişi “Filan kese tevessül ettim“ der ; Bu, ona yaklaştım demektir. Yine bu cümleden olarak (Şair) Antere şöyle diyor: »
«Vardır sana gençlerde yiğitlerde vesîle, Çek sürmeyi kına yak madem ki öyle.»
Taberî bu açıklamadan sonra bazı hadislerle de yine “vesîle“ kelimesinin, yakınlık kazanmak için arayış anlamına geldiğini kanıtlamaya çalışmaktadır.
b) Aynı kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«Kelamın manâsı ancak şudur: »
«ALLAH'ın emir ve yasaklarına dünyada titizlikle uymak suretiyle ahrette sadıklarla beraber olunuz. (...) Tefsircilerden bazıları da şöyle demişlerdir: “Bunun manâsı: Ebubekr ile, Ömer'le, ya da Hz. Peygamber ve muhacirlerle birlikte olunuz.“ ALLAH onlara rahmet eylesin.»

_2. Mu'tezileden Ebulkasım Jârullah Mahmûd b. Omar ez-Zemakhşerî (Öl. H. 538)'nin, El-Keşşâf An Hakâik'i Gavâmıd'ıt-tenzîl adlı tefsîrinden:

a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«Vesîle: Başvurulan her araç vesîledir. Yani bir yakınlık, bir iş, ya da başka bir şey... Bundan esinlenilerek emirlere uymak veya yasaklardan sakınmak suretiyle ALLAH'a yakınlık için başvurulan herhangi bir şey demektir.»

b) Aynı kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«Sadıklarla birlikte...»
Sadıklar: Niyet, söz ve eylem olarak ALLAH'ın dininde dürüst davrananlardır ; Veya: “Onlar ALLAH'a verdikleri sözü yerine getiren kimselerdir.(enbiya 23) âyetinden anlaşıldığı üzere gerek imanlarında, gerekse ALLAH' a ve Rasûlüne verdikleri sözde bağlılık gösterenlerdir.

_3. Fahruddîn-i Râzî (Öl. H. 606) olarak bilinen Muhammed b. Omar b. el-Hasan el-Bekrî'nin Mefâtîh'ul–Gayb adı altında kaleme aldığı Tefsîr-i Kebîr'inden:

a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“O'na yaklaşmaya yol arayınız“ ALLAH'ın yasaklarını çiğnemekten sakınanlar olunuz ; ALLAH'ın hoşnutluğunu kazanmak için O'nun emirlerine tevessül ediciler olunuz. »

b) Aynı kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“Doğrularla beraber olunuz.“ yani, savaşlarda Peygamberle ve ashabıyla birlikte olunuz; Sakın münâfıklarla birlikte savaşlardan geri durup evlerinizde oturmayınız.»

_4. Kurtubî Tefsiri olarak bilinen Endülüslü İslâm bilginlerinden Ebu Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Ensârî (Öl. H. 671)'ye ait, El-Jâmi' li-Ahkâm'il-Qur'ân adlı kaynaktan:

a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“Ey iman edenler, ALLAH'ın emir ve yasaklarına titizlikle uyunuz ve O'na yaklaşmak için vesîle arayınız “: vesîle, yakınlık kazanmak demektir. (...) Ve vesîle, yakınlık kazanabilmek için başvurulması gereken şeydir.»

b) Aynı kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:
« “Doğrularla birlikte olunuz“ Yani, münâfıklarla değil, Peygamberle beraber çıkanlarla birlikte olunuz; Yani, sadıkların anlayışı ve yolu üzere olunuz. Denilmiştir ki, onlardan amaç peygamberlerdir.»

_5. Kadı Beyzâvî Tefsîri (Öl. H. 691) olarak bilinen, Nâsiruddîn Ebu Said Abdullah b. Omar el-Baydâvi'nin yazdığı, Envâr'ut-Tenzîl ve Esrâr'ut-Te'vîl isimli eserden:

a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“O'na yaklaşmak için vesîle arayınız“ Yani gerek O'na tâatta bulunmak (emirlerini yerine getirmek), gerekse ma'siyetleri terk etmek (günah işlemekten sakınmak) suretiyle sevabını ve yakınlığını kazanmak için arayışta bulununuz.»

b) Aynı kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açıklaması:

«“Doğrularla beraber olunuz“ Yani yeminlerine ve keza verdikleri söze olan bağlılıkları bakımından, ya da ALLAH'ın dininde (ALLAH'a karşı olan muamelelerinde) gösterdikleri içtenlik ve dürüstlük bakımından doğrular (doğruluktan şaşmayan insanlar) la birlikte olunuz, (onlar gibi davranınız.»

_6. Medârik'ut-Tenzîl ve Hakâik'ut-Te'vîl adı altında, Ebu'l-Berekât Abdullah b. Ahmed b. Muhammed en-Nesefî (Öl. H. 701) tarafından yazılan ve kısaca Nesefî tefsiri olarak bilinen eserden:

a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açıklaması:
«“O'na yaklaşmak için vesîle arayınız“ âyet-i kerîmesindeki (vesîle):Herhangi bir surette (O'na) yaklaşabilmek ve yaklaşmayı sağlayabilecek bir iş yapmak üzere başvurulan her türlü çaredir. Bu çareler, ALLAH Teâlâ'nın hoşnutluğunu kazanabilmek için tâatlarda bulunmak ve ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: 1 [2]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes