๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Müntehab Ehadis => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 29 Ekim 2010, 19:07:36



Konu Başlığı: Kelime-i tayyibe
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 29 Ekim 2010, 19:07:36
KELİME-İ TAYYİBE

İMAN


İman, lugat bakımından birinin sözünü ona itimad ederek kesin bir şekilde tasdik etmektir. (Din ıstılahı bakımından Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in haber verdiği şeylerin hepsini, müşahede etmeden, sadece ona itimad ederek kesin bir şekilde tasdik etmektir.

 

Kur’an Ayetleri
 

“(Ey Rasûlüm!) Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki, ona “Benden başka hiç bir ilah yoktur, o halde yalnız Bana ibâdet edin” diye vahyetmiş olmayalım.” [8]

“Gerçek mü’minler yalnız o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri korkarak ürperir, onlara Allah’ın ayetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır ve onlar yalnız Rabblerine tevekkül ederler.” [9]                                                                     

“Allahu Teâlâ’ya iman edip, O’na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları yakında Kendi rahmet ve lütfuna daldıracak ve onlara Kendine varan doğru bir yolu göste­recektir. (Yol gösteren birine ihtiyaç duydukları zaman onlara yardım edecektir.)” [10]

“Şüphesiz Biz peygamberlerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında, hem amel­leri yazan meleklerin şahitlik için ayağa kalktıkları kıyamet gününde yardım ederiz.” [11]

“İman edip de imanlarına bir şirk bulaştırmayanlar (var ya,) işte emniyet içinde olmak onların hakkıdır. Ve hidayete erenler de onlardır.” [12]

“İman edenler ise daha çok Allah’ı severler...” [13]

“(Ey Rasûlüm!) De ki: “Şüphesiz benim namazım, benim her ibadetim, benim ha­yatım ve benim ölümüm, hepsi alemlerin Rabbi olan Allah içindir.” [14]

 

Hadisi Şerifler
 

1) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “İman, yetmiş küsur şubedir. Onların en üstünü Lâ ilahe illallah demektir. En aşağısı da yoldan eziyet verecek şeyleri gidermektir. Haya, imanın (çok önemli) birşubesidir.” [15]                                                                   

İzah: Hayanın hakikati şudur ki; o insanı yanlış işten sakınmaya sevkeder ve hak sahibinin hakkında eksiklik yapmaktan alıkoyan. [16]

2) Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Kim, amcam (Ebû Talib’e vefatı sırasında) arz ettiğim ve onun kabul etmediği kelimeyi benden kabul ederse, o kelime, o kişinin kurtulu­şuna vesile olur.” [17]                                                           

3) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anadan rivayet edilmiştir; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “İmanlarınızı daima yenileyiniz (yani tazeleyiniz).” Sahâbe-i Kiram radıyallahu anhum,

“Ya Rasûlallah! İmanımızı nasıl yenileyelim?” deyince Rasûîullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Lâ ilahe illallah kelimesini çokça söyleyiniz” buyurdu.[18]                                                                   

4) Câbir bin Abdullah radıyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Zikirlerin en üstünü Lâ ilahe illallah, duala­rın en üstünü Elhamdulillah’tır.” [19]                                                                       

İzah: Lâ ilahe illallah’ın en üstün olması; dinin bütün temellerinin onun üzerine kurulmuş olmasındandır. Onsuz ne imanın sıhhati olur ne de bir kimse müslüman olur. Elhamdülillah’ın en üstün dua olmasının sebebi; Kerim olan Zât’ı övmek, O’ndan istemek demektir. Dua ise Allahu Teâlâ’dan istemenin adıdır. [20]

5) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Bir kul ihlasla Lâ ilahe illallah dediği zaman muhakkak ona gök kapıları açılır. Büyük günahlardan sakındığı müddetçe bu kelime Arş’a kadar ulaşır. (Yani hemen kabul olunur.)” [21]                                                                 

İzah: İhlasla söylemek, onda riya ve nifak olmamasıdır. Büyük günahlardan sakınmak şartı ise, onun çabuk kabul olunması içindir. Ancak eğer bu kelime-i tevhid büyük günahtan sakınılmadan söylense yine de fayda ve sevabtan uzak değildir. [22]

6) Hz. Ya’lâ bin Şeddâd radıyallahu anh diyor ki: Babam Hz. Şeddâd bin Evs bir vakıa anlattı. Ubâde bin Sâmit radıyallahu anh da oradaydı. O da vakıayı doğruladı. Babam şöyle dedi:

“Bir defasında biz Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanındaydık.

“Aranızda yabancı (gayri müslim) var mı?” buyurdu. Biz,

“Hayır yoktur ya Rasûlallah!” dedik. Sonra kapıları kapamamızı emretti ve

“Ellerinizi kaldırınız ve Lâ ilahe illallah deyiniz” buyurdu. Bir müddet ellerimizi kaldırıp o şekilde durduk (ve Kelime-i Tayyibe’yi söylemeye devam ettik). Ondan sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem elini indire­rek şöyle buyurdu:

“Elhamdülillah! Allah’ım Sen beni bu kelime ile gönderdin. Bunu tebliğ etmemi bana emrettin. Buna karşılık Cennet vaad ettin. Sen vaadinden dön­mezsin.” Daha sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Sizlere müjdeler olsun. Şüp­hesiz Allah sizi bağışladı” buyurdu. [23]   

7) Hz. Ebû Zerr radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Bir kul Lâ ilahe illallah der ve bu kelime üzerine ölürse muhakkak Cennet’e girer.” Ben,

“Zina etse de, hırsızlık etse de mi?” dedim.

“(Evet) zina etse de, hırsızlık etse de” buyurdu. Ben,

“Zina etse de, hırsızlık etse de mi?” dedim.

“Evet zina etse de, hırsızlık etse de” buyurdu. Ben (üçüncü defa),

“Zina etse de, hırsızlık etse de mi?” dedim.

“Evet zina etse de, hırsızlık etse de, Ebû Zerr’e rağmen o muhakkak Cennet’e girer” buyurdu. [24]                                     

İzah:  kelimesi Arapça lisanında özel bir deyimdir ve manası şöyledir:

“Her ne kadar sana ağır gelse de, sen onun olmasını istemesen de (bu iş) ola­caktır”. Hz. Ebû Zerr radıyallahu anh,

“Bir kimse bu kadar büyük günahları işlemesine rağmen Cennet’e nasıl girer? Halbuki günahların karşılığı olarak ceza verilmesi adaletin gereğidir” diye hayret etmekteydi. İşte bu yüzden Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun hayretini gidermek için

“Ebû Zerr’e ne kadar ağır gelirse gelsin o kişi mutlaka Cennet’e girecektir” buyurmuştur. O kişi günah işlemiş olsa da imanın ge­reği olarak tevbe ve istiğfar ederek günahlarını bağışlatacaktır. Veya Allahu Teâlâ kendi fazlı ve lütfü ile onu affedecek, azabsız olarak ya da günahlarına karşılık azab ederek, kısaca her durumda onu mutlaka Cennetine koyacaktır.

Ülema-i Kiram, “Bu hadisi şerifteki Lâ ilahe illallah demekten kasıt; dinin ve tevhidin tamamına iman etmek ve onu yerine getirmeye karar vermektir” diye yazmışlardır. [25]

8 ) Hz. Huzeyfe radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur; “Bir zaman gelecek elbisenin süs ve nakışlarının es­kiyip silindiği gibi İslam da silinecektir. Hatta kimse oruç nedir, sadaka nedir ve hacc nedir bilmeyecektir. Bir gece gelecek ki, o gece Kur’an kalplerden silinecek­tir. Yeryüzünde ondan tek bir ayet dahi kalmayacaktır. (Çeşitli yerlerde) bir takım yaşlı erkekler ve yaşlı kadınlar kalacaklardır. Onlar,

“Biz atalarımızın bu kelimeyi (Lâ ilahe illallah’ı) söylediklerini işittik. Biz de aynı kelimeyi söylüyoruz” diyeceklerdir.” Hz. Huzeyfe radıyallahu anh’ın talebesi olan Sıla bin Zûfer,

“Onlar orucun, sadakanın ve haccın ne olduğunu bilmediklerine göre sadece Lâ ilahe illallah ke­limesi onlara ne fayda verecektir ki?” dedi. Hz. Huzeyfe radıyallahu anh ona hiçbir cevab vermedi. Talebesi aynı suali üç defa tekrarladı. Her defasında Huzeyfe radıyallahu anh ondan yüz çeviriyordu. Üçüncü defa ısrarla sorunca buyurdu ki:

“Ey Sıla! Bu kelime onları Cehennem’den kurtaracaktır.” [26]

9) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Kim Lâ ilahe illallah derse, bu kelime o kişiye günlerden bir gün mutlaka fayda verecektir (onu Cehennem’den kurtaracaktır). Her ne kadar on­dan önce bir miktar ceza çekse de (neticesinde kurtulacaktır.)” [27]

10) Hz. Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Nûh alayhisselam’ın oğluna yaptığı vasiyeti size haber vereyim mi?” buyurunca Sahâbe-i Kiram,

“Elbette söyleyiniz” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Nûh aleyhisselam oğluna şöyle vasiyet etti;

“Ey oğlum sana iki şeyi yapmanı tavsiye ediyorum, iki şeyden de seni nehyediyorum. İlk önce sana Lâ ilahe illallah demeni tavsiye ediyorum. Çünkü bu kelime terazinin bir kefesine konsa, yerler ve gökler diğer kefesine konsa, bu kelimenin konduğu kefe elbette ağır gelir. Gökler ve yerler bir halka olsa, bu kelime o halkayı parçalayıp Allahu Teâlâ’ya ulaşırdı. Sana tavsiye ettiğim ikinci şey ise Sûbhanallahil azîm ve bi hamdihi kelimesini söylemendir. Çünkü bu kelime bü­tün yaratıkların ibâdetidir. Onun bereketiyle mahlûkat rızıklandırılır.

Seni iki şeyden nehyediyorum: Seni şirk ve kibirden nehyediyorum. Çünkü bu iki kötülük, kulu Allah’tan uzaklaştırır.” [28]                             

11) Hz. Talha bin Ubeydullah radıyallahu antiûan rivayet edilmiştir: Peygam­ber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Ben öyle bir kelime biliyorum ki, ölüm vakti yaklaşmış olan biri onu söylerse ruhu, bedeninden ayrılırken, o kelime sa­yesinde rahat eder. Ve o kelime, o kimse için kıyamet günü nûr olur. (O kelime Lâ İlahe İllailah’tır.)” [29]                                                             

12) Hz. Enes radıyallahu anadan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Lâ ilahe illallah diyen ve kalbinde arpa danesi ağırlığınca hayır bulunan (yani imanı olan) kimse Cehennem’den çıkacaktır. Sonra Lâ ilahe illallah diyen kalbinde buğday tanesi ağırlığınca hayır (yani iman) olan kimse Cehennem’den çıkacaktır. Ondan sonra Lâ ilahe illallah diyen ve kalbinde zerre kadar hayır olan kimse Cehennem’den çıkacaktır.” [30]                                       

13) Hz. Mikdâd bin Esved radıyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Allah’ın yeryüzünde İslam kelimesini girdirmediği hiçbir şehir ve köy, sahrada hiçbir ev veya çadır kalmayacaktır. Şöyle ki; Allah iman sahiplerini bu Kelime-i Tevhid’in ehlinden kılarak onlara izzet ve şeref verecek, inanmayanları da zelil kılacaktır. Onlar müslümanların emri altında yaşayacaklardır.” [31]                                                                                         

14) Hz. İbni Şimâse el-Mehrî rahmetullahi aleyhi’den rivayet edilmiştir: Diyor ki; biz Hz. Amr bin el-As radıyallahu anh’in vefatı sırasında yanındaydık. O, yüzünü duvara doğru çevirmiş, hüngür hüngür ağlıyordu. Oğlu kendisini teselli etmek için,

“Babacığım! Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem sana falan müjdeyi vermedi mi? Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem seni filan müjde ile müjdelemedi mi? (Yani Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem sana büyük büyük müjdeler vermişti)” dedi. Bunu du­yunca yüzünü (duvardan) beriye döndürdü ve şöyle buyurdu;

“Bizim (ahiret için) hazırladığımız en üstün şey Allah’tan başka hiçbir ma’bûd olmadığına, Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet etmektir. Benim hayatı­mın üç devresi vardır. Birinci devresinde Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem’e benden daha şiddetli buğz eden kimse yoktu. Bana en sevimli şey (en büyük temennim) elime bir imkân geçince Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem’i öldürmekti. İşte bu, hayatımın en kötü devresiydi. Eğer ben o hâl üzere ölseydim kesinlikle Cehennemlik olurdum. Ne zamanki Allahu Teâlâ kalbime İslam’ın hak olduğunu koyunca Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına geldim ve

“Elini uzat, sana biat edeyim” dedim. Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem mübarek elini uzattı. Ben elimi geri çektim. Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Ey Amr bu ne?” buyurdu. Ben,

“Birkaç şart ileri sürmek istiyorum” deyince,

“Hangi şartları ileri sürüyorsun?” buyurdu. Ben,

“Bütün günahlarım affedilsin” dedim. Buyurdu ki;

“Ey Amr! Sen bilmez misin ki, İslam, küfür hayatındaki bütün günahları yok eder. Hicret, önceki bütün günahları yok eder. Hac da geçmiş bütün günahları yok eder”. İşte hayatımın bu devresinde benim gözümde Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem’dan daha sevgili, daha üstün ve saygı değer başka bir kimse yoktu. Onun azametinden dolayı kendisine doyasıya bakamazdım. Eğer bana o’nun mübarek sureti sorulacak olsa ben hiçbir şey söyleyemem. Çünkü ben o’na tam manasıyla bakamadım. Eğer o hâl üzere ölmüş olsaydım, ümit ederim ki, ben Cennet ehlinden olurdum. Sonra biz bazı işlerin mütevellisi ve sorumlusu olduk. (Bu hayatımın üçüncü devresiydi.) O işler arasında hâlimin ne olduğunu bilmiyorum. Ben öldüğüm zaman (cenazemin yanı sıra) bağırıp, çağırarak ağlayan hiçbir kadın gelmesin. (Cahiliyyet zamanında olduğu gibi) cenazemin yanı sıra ateş götürülmesin. Beni defnettiğimiz zaman kabrime toprağı bol atın. (Toprak atma işini bitirdikten sonra) kabrimin başında muhakkak bir deve kesilip de eti dağıtılacak kadar bir zaman durun. Tâ ki, sizin sebebinizle ben oraya alışabileyim ve Rabbimin gönderdiği meleklere ne cevab vereceğimi bileyim.”  [32]                                                                                                   

15) Hz. Ömer radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Ey Hattaboğlu! Git, insanlara ilan et ki, Cennet’e ancak iman edenler gireceklerdir.” [33]                                                                                       

16) Hz. Ebû Ya’îâ radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem (Ebû Süfyan’a hitaben),

“Ey Ebû Sûfyan! Sana yazıklar olsun! Ben size dünya ve ahiret (güzelliklerini) getirdim. İslam’ı kabul edin, kurtuluşa erin” buyurdu. [34]     

17) Hz. Enes radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Ben Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Kıyamet günü bana şefaat izni verilir. Ben,

“Ya Rabbi kalbinde hardal danesi kadar iman bulunan kimseyi Cennet’e koy” derim. (Bunun üzerine Allah celle celaluhu benim şefaatimi kabul eder ve) o insanlar Cennet’e girerler. Sonra ben,

“Kalbinde (imandan) en ufak bir şey bulunan kim­seyi Cennetine koy” derim.” [35]                                                                                       

18 ) Hz. Ebû Saîd el-Hudri radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur;

“Cennetlikler Cennete, Cehennemliklerde Cehennem’e girerler. Sonra Allahu Teâlâ şöyle buyurur:

“Kalbinde hardal danesi kadar iman bulunan kimseyi Cehennem’den çıkartın”. Nitekim onlar Cehennem’den çıkartılırlar. Onlar orada yanmaktan dolayı simsiyah olmuşlardır. Sonra onlar hayat nehrine atılırlar. Selin etrafında (bıraktığı çöplerde, su ve gübrenin karışımı sonucunda süratle büyüyen) dâne gibi (derhal taptaze bir bedenie) çıkarlar. Siz o dânenin sapsarı ve kıvrılarak nasıl çıktığını hiç düşündünüz mü?” [36]             

19) Hz. Ebû Ümâme radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e, “Yâ Rasûlallah! İman nedir?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“İyi amel yapınca sevinirsen ve kötü amel yapınca üzülürsen, sen mü’minsin” [37]                                                     

20) Hz. Abbas bin Abdulmuttalip radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işitti;

“Allah’ı Rabb, İslam’ı din ve Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’i Rasûl olarak kabul eden ve razı olan kimse imanın tadını tatmış (imanın lezzeti kendisine nasib olmuş) olur.” [38]                                                   

İzah: Bu hadisin manası şudur: Allahu Teâlâ’ya kulluk, islam’a uygun amel ve Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’e itaat, Allahu Teâlâ’nın, O’nun Rasûlü’nün ve İslam’ın sevgisiyle olmalıdır. Kime bu şey nasib olursa kesinlikle ona iman lez­zetinden bir pay nasib olur.

21) Hz. Enes radıyallahu anadan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Üç şey kimde bulunursa, ona imanın tadı ve lezzeti nasib olur:

1. Allah ve Rasûlü’nün sevgisi, onun kalbinde, başkasının sevgisinden fazla olması,

2. Sevdiğini yalnız Allah için sevmesi,

3. İmandan sonra küfre dönmek kendisine ateşe düşmek kadar ağır ve zor gelmesi.”     
                               

22) Hz. Ebû Umâme radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur; “Kim Allah için sever, Allah için düşmanlık eder, verdiğini Allah için verir ve (vermediğini de) Allah için vermezse, o imanını tamam­lamıştır.” [39]                                                                                                                   

23) İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, Ebû Zerr radıyallahu anha,

“Ey Ebû Zerr! İmanın hangi kuipu daha sağ­lamdır” buyurdu. Ebû Zerr radıyallahu anh,

“Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Allah için dostluk ve yardımlaşmak, Allah için sevmek ve Allah için buğz ve düşmanlık etmek” buyurdu. [40]           

İzah: İman şubelerinin içinde en canlı ve sağlam olanı şudur; kulun dün­yada birine karşı davranışı, ister o davranış biriyle ilişki kurmak olsun, ister ilişkiyi kesmek olsun, ister sevmek olsun, ister düşmanlık olsun, nefsinin isteğinden kaynaklanmamalı, aksine yalnız ve yalnız Allah için olup, O’nun emrine tâbi olmalıdır.

24) Hz. Enes radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Müjde olsun o kimseye ki, beni gördü ve bana iman etti. Yedi kere müjdeler olsun o kimseye ki, beni görmediği halde bana iman etti.” [41]

25) Hz. Abdurrahman bin Yezîd rahmetullahi aleyh diyor ki: Bazı insanlar Hz. Abdullah radıyallahu anh’ın yanında Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in ashabı ve onla­rın imanları hakkında bir mevzu açtılar. Bunun üzerine Abdullah radıyallahu anh şöyle buyurdu;

“Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in sadâkat ve doğruluğu onu gören her­kesin önünde apaçıktı. Kendisinden başka ilah olmayan Zât’a yemin olsun ki, en üs­tün iman, görmeden iman etmektir.” Sonra sözünü isbat etmek için şu ayeti okudu:

“Elif, Lâm, Mîm. / Bu o kitaptır ki, kendisinde hiç şüphe yoktur. Takva sahipleri için yol göstericidir. / (O takva sahiplen ki,) onlar gayba inanırlar...” [42]

26) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Ben kardeşlerimle görüşmeyi arzu ederdim” buyurdu. Sahâbe-i Kiram radıyallahu anhum,

“Biz Senin kardeşlerin değil miyiz?” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Siz benim ashabım (arkadaşlarım)sınız. Kardeşlerim ise görmedikleri halde bana iman edenlerdir” buyurdu. [43]                           

27) Hz. Ebû Abdurrahman el-Cühenî radıyallahu anh’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzurundaydık. (Karşıdan gel­mekte olan) binekli iki kişi göründü. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem onları görün­ce,

“Bunların Kinde ve Mezhic kabilesinden oldukları anlaşılıyor” buyurdu. Gel­diklerinde yanlarında Mezhic kabilesinden daha başka kişiler de vardı. Râvi diyor ki: O iki kişiden biri bîat etmek için Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e yaklaştı. Mübarek elini tutunca,

“Yâ Rasûlallah! Sizi gören, size iman eden, sizi tasdik eden ve size ittibâ eden kimseye ne verilecektir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem

“Ne mutlu ona” buyurdu. O kişi bunu duyunca (bereketlenmek için) elini, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek eline sürdü ve bîat ettikten sonra geri döndü. Sonra diğer şahıs ilerledi. Bîat etmek için Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in elini tutarak,

“Yâ Rasûlallah! Bir kimse sizi görmeden iman eder, sizi tasdik eder ve size tâbi olursa, ona ne verilecektir?” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Ne mutlu ona, ne mutlu ona, ne mutlu ona!” buyurdu. Adam elini, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek eline sürdü, biat etti ve oradan ayrıldı. [44]

28 ) Hz. Ebû Musa radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Üç kimse vardır ki onlar için iki ecir vardır:

1. Ehli kitaptan (yani yahudi ve hristiyanlardan) olduğu halde kendi peygamberine ve Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’e iman eden kimse,

2. Allahu Teâlâ’nın hakkını ve efendisinin hakkını edâ eden köle,

3. Bir cariyesi olup da onu güzelce terbiye eden, ona iyi bir şekilde ilim öğreten, sonra azâd edip onunla evlenen kimsedir.”
[45]                     

İzah:
Bu kimselerin her ameline karşılık, amel defterlerine diğer insanlara kıyasla iki kat sevab yazılacaktır. Örnek olarak bir başka kişi, bir namaz kılınca on sevab alıyorsa, aynı ameli bu üç kişiden biri yapınca ona yirmi sevab verilecektir. [46]

29) Hz. Evsat rahmetullahi aleyh diyor ki: Hz. Ebû Bekr radıyallahu anh bize hita­ben şöyle buyurdu:

“Bir sene önce Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem benim durdu­ğum bu yerde (hutbe vermek için) duruyordu.” Ebû Bekr radıyallahu anh bu sözü söyleyince ağlamaya başladı. Sonra şöyle buyurdu:

“Kendiniz için Allah’tan afi­yet isteyiniz. Zira iman ve yakînden sonra hiç kimseye afiyetten daha üstün bir nimet verilmemiştir.” [47]                                                                         

30) Hz. Abdullah İbni Amr radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Bu ümmetin düzelmesi ilk önce yakın ve zühd ile yani dünyaya gönül vermemekle başlamıştır. Bozulmasının başlangıcı da cimrilik ve uzun emel ile olmuştur.” [48]                                                               

31) Hz. Ömer bin Hattab radıyallahu anadan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Siz Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, kuşların rızıklandırıldığı gibi rızıklandırılırdınız. Onlar sabah vakti aç olarak çıkarlar akşam vakti tok olarak dönerler.” [49]                                                                                       

32) Hz. Cabir bin Abdullah radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: O Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte Necd tarafında bir gazveye katılmıştı. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem gazveden dönünce o da birlikte dönmüştü. (Dönüşte meydana gelen bir olayı şöyle anlatıyor:) Sahâbe-i Kiram radıyallahu anhum öğlen vakti dikenli ağaçlan bol olan bir vadiye ulaştılar. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem istira­hat etmek için oraya indi. Sahâbe-i Kiram ağaçlar altında gölgelenmek için sağa-sola dağıldılar. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem de istirahat etmek için bir ağacın altına yerleşti. Kılıcını ağaca astı. Bizler kısa bir müddet (ağaçların gölgesinde) uyuduk Birden Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in bizi çağırdığını duyduk. (Oraya ulaşınca ne görelim) Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında kafir bir bedevi vardı. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Ben uyuyordum. Bu adam benim kılıcımı, bana karşı çekti. Uyandığımda kılıcım onun elinde parlıyordu. Bana, “Seni benden kim koruyacak?” dedi. Ben üç defa

“Allah” dedim” buyurdu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem o köylüye hiçbir ceza vermedi ve doğrulup oturdu. [50]                   

33) Salih bin Mismar ve Cafer bin Burgan rahmetullahi aleyhima’dan rivayet edilmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Hz. Haris bin Malik radıyallahu anha,

“Ey Haris! Nasılsın?” diye sorunca,

“(Allah’ın lütfü ile) imanlıyım Ya Rasûlallah!” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“(Düşünerek söyle) her şeyin bir hakikati vardır. Senin imanının hakikati nedir? (yani sen hakiki mü’min oiduğuna nasıl ka­rar verdin?)” buyurdu. O şöyle dedi:

“(Sözümün hakikati şudur:) Ben kalbimi dün­yadan çevirdim. Geceleri uyanık geçiriyorum. Gündüzleri susuz kalıyorum (yani oruç tutuyorum. Kıyamet günü) Rabbimin Arşı’nın getirileceği zamanki manzarayı görür gibi oluyorum. Sanki Cennet ehlinin aralarında ziyaretleştiklerini görüyorum. Sanki (kulaklarımla) Cehennem ehlinin bağırıp, feryad ettiklerini duyuyorum. (Yani her an Cennet ve Cehennemi tasavvur ediyorum.)” Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem (onun konuşmasını dinleyince),

“Haris öyle bir mü’mindir ki, kalbi imanın nuru ile münevver olmuştur” buyurdu. [51]                                                         

34) Hz. Mâiz radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e,

“Hangi amel daha üstündür?” diye sorulunca buyurdu ki;

“Bir olan Allah’a iman etmek, sonra cihad etmek, sonra makbul haccdır. Bu amellerle diğer ameller arasındaki üstünlük farkı, doğu ile batı arasındaki mesafe kadardır.” [52]

35) Hz. Ebu Ûmâme radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında Sahâbe-i Kiram dünyadan bahsettiler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Dikkatli dinleyin, dikkatli dinleyin! Muhakkak sadelik imandandır. Muhakkak sa­delik imandandır.” [53]                                                                                             

İzah: Bu hadiste sadelikten kastedilen mana; tekellüfü, aşırt süs ve ziynet eşyalarını terk etmektir.

36) Hz. Amr bin Abese radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: O, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e,

“Hangi iman daha üstündür?” diye sorunca Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Kendisiyle beraber hicret bulunan imandır” buyurdu. Sahâbi

“Hicret nedir?” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Hicret, senin kötülükleri terk etmendir” buyurdu.   [54]                                                                                   

37) Hz. Süfyan bin Abdullah es-Sakafî radıyallahu anh diyor ki: Ben

“Yâ Rasûlallah bana İslam’la ilgili (her şeyi ihtiva eden) bir söz söyle ki, senden sonra başkaları­na sormaya hacet kaimasın” dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem

“Sen “Allah’a iman ettim” de sonra bu sözün üzerinde dur, istikamet üzere ol” [55] buyurdu. [56]

İzah: Yani önce kalbinle Allahu Teâlâ’nın Zâtına ve sıfatlarına iman et, sonra Allah’ın ve O’nun Rasûlü sallallahu aleyhi vesellem’in hükümleriyle amel et. Bu iman ve amelin geçici bir süre için olmamalı, aksine kararlı ve sağlam bir şekilde onları devam ettirmelisin. [57]

38 ) Hz. Abdullah İbni Amr radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Şüphesiz iman sizin kalplerinizde elbisenin es­kidiği gibi eskir (zayıflar.) Kalplerinizdeki imanı yenilemesini Allah’tan isteyiniz.” [58]

39) Hz. Ebû Hûreyre. radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Allahu Teâlâ, ümmetimin kalplerinden geçen vesveseleri (iman ve yakine aykırı olan düşünceleri veya istemeden kalplerinden geçen gü­nahları) işlemedikleri veya konuşmadıkları sürece atfetmiştir.” [59]                         

40) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh diyor ki: Birkaç sahâbi Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna geldiler ve

“Bizim kalplerimize öyle düşünceler geliyor ki, onları söylemek bize çok ağır geliyor” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Gerçekten o düşünceleri söylemek size ağır geliyor mu?” buyurdu. Onlar

“Evet” de­yince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“İşte bu imanın ta kendisidir” buyurdu. [60]

İzah: Yani o vesvese ve düşünceler sizi o kadar perişan ediyor ki, onlara inanmak şöyle dursun onları ağzınıza almak bile size ağır gelmektedir. İşte bu kâmil bir iman alâmetidir. [61]

41) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Sizinle Kelime-i Tayyibe’nin arası açılmadan (yani ölüm, hastalık vesaire yüzünden onu söyleyemeyecek hale gelmeden) önce Lâ ilahe illallah kelimesini çokça söyleyiniz.” [62]                                                   

42) Hz. Osman radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Kim, Allah’tan başka ibâdet edilecek bir ilâh olmadığını yakînen bildiği halde vefat ederse Cennete girer.”  [63]                                         

43) Hz. Osman bin Affan radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Kim, Allah’ın (varlığının) hak olduğuna yakînen inandığı halde vefat ederse Cennete girer.” [64]                                               

44) Hz. Ali radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Allahu Teâlâ buyuruyor ki: “Şüphesiz Ben Allah’ım. Ben’den başka ibâdete layık ilâh yoktur. Kim Benim Tevhîdim’i ikrar ederse, o Benim Kalem’e girmiş olur. Kim de Benim Kalem’e girerse azabımdan korunmuş olur”. [65]

45) Hz. Mekhûl rahmetullahi aleyh buyuruyor ki: İhtiyarlıktan kaşları gözlerinin üzerine düşmüş olan çok yaşlı bir şahıs Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına gelerek,

“Ya Rasûlallah! Bir adam çok hainlik etse, çok günah işlemiş olsa, caiz olan ve caiz olmayan bütün arzularını tatmin etse, yeryüzü ehline taksim edildi­ğinde hepsini helak edecek kadar çok günahı olsa, o kimse için tevbe imkânı var mıdır?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Sen müslüman oldun mu?” buyurdu. Adam,

“Evet, ben Eşhedü enlâ ilahe illallahu vahdehu la şerike lehü ve enne Muhammeden abduhû ve Rasulühü kelimesini ikrar ediyorum” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Sen bu kelimeyi ikrarın üzere kalırsan Allahu Teâlâ senin bütün hainliğini ve gü­nahlarını affedecek, senin kötülüklerini, iyiliklere tebdil edecektir” buyurdu. Adam,

“Yâ Rasûlallah benim bütün hıyanetim ve günahlarım affolunacak mı?” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Evet, senin bütün hıyanetin ve günahların affolunacaktır” buyurdu. Yaşlı adam bunu duyunca,

“Allahu Ekber, Lâ ilahe illallah!” di­yerek (sevinç içinde) dönüp gitti.  [66]

46) Hz. Abdullah bin Amr bin el-Âs radıyallahu anhuma diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Allahu Teâlâ kıyamet günü üm­metimden bir adamı bütün yaratıkların karşısına çıkaracak ve onun önüne doksan dokuz amel deften açılacaktır. Her defter gözün görebildiği yere kadar geniş ola­caktır, Sonra Allahu Teâlâ ona,

“Bunlardan hiç birini inkâr ediyor musun? Amelleri yazmakla görevli meleklerim sana haksızlık yaptılar mı? (Yani yapmadığın veya yaptığından fazla bir günahı yazdılar mı?)” diyecek. O,

“Hayır, ya Rabbi (ne gü­nahlarımı inkâr edebilirim ne de melekler haksızlık yaptılar)” diyecektir. Sonra Allahu Teâlâ,

“Senin (bu kötü amellerine karşılık) bir mazeretin var mı?” buyu­racak. O,

“Hiçbir mazeretim yoktur ya Rabbi” diyecektir. Allahu Teâlâ,

“Peki, senin Bizim yanımızda iyi bir amelin var. Bugün sana hiçbir zulüm yoktur” buyura­caktır. Sonra üzerinde Eşhedü enlâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühü yazılı olan bir kağıt parçası çıkarılacak. Allahu Teâlâ,

“Git onu tarttır” buyuracak­tır. O,

“Ya Rabbi bu kadar amel defterinin yanında bu parça ne işe yarar ki!” de­yince Allahu Teâlâ,

“Bugün sana haksızlık yapılmayacaktır” buyuracaktır. Daha sonra bütün defterler terazinin bir kefesine, o kağıt parçası da diğer kefesine ko­nacak. Defterler hafif gelecek, o kağıt parçası ağır gelecektir. Doğrusu Allah’ın ismi karşısında hiçbir şeyin ağırlığı yoktur.” [67]

47) Hz. Ebû Amre el-Ensâri radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Bir kul, Allah’tan başka ilah olmadığına ve be­nim Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet eder, bu kelimeye iman eder ve bu hâl üzere (kıyamet günü) Allah’a kavuşursa, bu Kelime-i Şehâdet muhakkak o kişiyi Cehen­nem ateşinden korur”. Başka bir rivayette şöyle buyurulmuştur;

“Bir kimse iki şeyi (Allah’ın vahdaniyetini ve Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in risâletini) ikrar eder, (kıyamet günü) bunlar üzere Allah’a kavuşursa (amel defterinde) ne kadar günah Olursa Olsun Cennet’e konulacaktır.” [68]

İzah: Hadisleri şerh eden alimler, diğer hadislerin ışığında yukarıdaki ha­disin ve buna benzer diğer hadislerin manalarını şöyle açıklamışlardır: Kim şehâdeteyni (yani Allah’ın vahdaniyetini ve Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in risâletini) ikrar etmiş olduğu halde Allah’ın huzuruna çıkarsa, onun amel defterinde günahlar bulunsa da, Allahu Teâlâ onu muhakkak Cennete koyacaktır. Bu durum şöyle olur; ya Allahu Teâlâ Kendi fazl-ı keremiyle onu affeder ya da günahlarının cezasını çektirdikten sonra Cennet’e koyar. [69]

48 ) Hz. Itbân bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet eden hiçbir kimse Cehennem’e dahil olmaz veya Ce­hennem ateşi onu yakmaz.” [70]                                                                               

49) Ebû Katâde radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Kim Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet eder, (çok söylemekten dolayı) dili bu kelimeye yatkın ve alışkın olur ve o kelimeyi söyleyince kalbi mutmain olursa, o kimseyi Cehennem ateşi yakmaz.” [71]

50) Hz. Muaz bin Cebel radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Bir kul, gönülden inanarak Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet ederek ölürse Allahu Teâlâ onu mutlaka bağışlayacaktır.” [72]

51) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Muaz bin Cebel radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraber bir bineğe binmişlerdi. Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Ey Muaz bin Cebel!” buyurdu. O,

“Lebbeyke yâ Rasûlallah ve Sa’deyke! (yani buyur ey Allah’ın Rasûlü)” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem tekrar,

“Ey Muaz!” buyurdu. O,

“Lebbeyke yâ Rasûlallah ve Sa’deyke!” dedi. Bu söz üç defa tekrarlandı. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle bu­yurdu;

“Kim gönülden tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselam’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet ederse Allah ona Cehennem ate­şini haram kılar.” Hz. Muaz radıyallahu anh (bu müjdeyi duyunca),

“Yâ Rasûlallah! Bunu insanlara haber vereyim de sevinsinler” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Sonra onlar buna güvenerek otururlar (da amel yapmayı bırakırlar)” bu­yurdu. Hz. Enes radıyallahu anh (hadis gizleme) günahından korkarak ölüm vakti yaklaştığmda bu hadisi insanlara açıkladı. [73]                                                     

İzah: Uiema-i Kiram sadece Lâ ilahe illallah MuhammedurRasulullah keli­mesini ikrar etmekten dolayı Cehennem ateşinin haram kılınacağı zikredilen ha­disler hakkında iki maksadın olduğunu beyan etmişlerdir:

1. Cehennemin ebedî azabından kurtulacağı kasdedilmiştir Yani bu kimseler kafirler ve müşrikler gibi devamlı Cehennem’de kalmayacaklardır. Kötü amel­lerinin cezasını çekmek için bir müddet Cehennem’e atılacaklardır.

2. Lâ ilahe illallah MuhammedurRasulullah kelimesine şehâdet etmek, İslam’ın tama­mını içine almaktadır. Kim kalbiyle tasdik ederek ve iyice düşünüp anlayarak bu şehâdeti getirirse, onun hayatı mükemmel bir şekilde İslam dinine uyum sağlar. [74]

52) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Benim şefaatimden en fazla faydalanacak olan kimse, samimi olarak cân-ı gönülden Lâ ilahe illallah diyendir.” [75]                               

53) Hz. Rifâa el-Cühenî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Ben Allah’ın huzurunda şehâdet ederim ki, bir kimse kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ibadete layık ilâh olmadığına ve benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet eder ve amellerini düzeltirse, mutlaka Cennet’e girecektir.” [76]

54) Hz. Ömer bin Hattab radıyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Ben öyle bir kelime biliyorum ki, bir kul kal­biyle onun hak olduğunu bilerek söylerse ve bu hâl üzere ölürse Allahu Teâlâ ona Cehennem ateşini haram kılar. O kelime Lâ ilahe illallah’tır.” [77]       

55) Hz. lyâz el-Ensâri radıyallahu antidan rivayet edilmiştir: Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur;

“Lâ ilahe illallah kelimesi Allah indinde çok izzetli ve kıymetli bir kelimedir. O, Allah indinde büyük rütbe ve makama sa­hiptir. Kim onu katbiyie tasdik ederek söylerse, onun sebebiyle Allah onu Cennet’e koyacaktır. Kim.de onu kalbiyle yalanlayarak söylerse, bu kelime (dünyada) onun can ve malının korunmasına sebep olacaktır. Ancak yarın (kıyamet günü) Allah’a kavuşunca Allahu Teâlâ onu hesaba çekecektir.” [78]               

İzah: Kalbiyle yalanlayarak Kelime-i Tevhidi söylemesinin karşılığında ki­şinin (dünyada) canı ve malı koruma altına girer. Çünkü böyle bir kimse görü­nüşte müslümandır. O halde o, müslümanlarla savaşan bir kâfir gibi katledilmez ve malına da el konulmaz.

56) Hz. Ebû Bekr Sıddîk radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim Lâ ilahe illallah kelimesine şehâdet eder­se ve kalbi de dilini tasdik ederse, o kişi Cennet’e dilediği kapıdan girer.” [79]

57) Hz. Ebû Musa radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Müjdelenin ve başkalarını da müjdeleyin! Kim kal­biyle tasdik ederek Lâ ilahe illallah kelimesini ikrar ederse Cennet’e girecektir.” [80]

58 ) Hz. Ebû Derdâ radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Kim ihlasla Allah’tan başka ma’bud olmadığına ve Muhammed aleyhisselam’in O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet ederse Cen­net’e girer.” [81]

59) Hz. Enes radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Ben Cennet’e girince onun iki tarafında altın yazı ile üç satır yazıldığını gördüm. Birinci satırda Lâ ilahe illallah MuhammedurRasulullah yazılıydı. İkinci satırda ileri gönderdiğimiz (sadaka vs. gibi) amellerin sevabını bulduk. Dünyada yediğimizle faydalandık. Geride bıraktıklarımızda zarar ettik. Üçüncü satırda Ümmet günahkâr, Rabb ise çok bağışlayandır” yazılıydı. [82]

60) Itbân bin Mâlik el-Ensârî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Lâ ilahe illallah diyen ve bununla yalnız Allah’ın rızasını dileyen bir kul kıyamet günü Cehennem ateşi kendisine haram kılınmış olarak mahşere gelecektir.” [83]

61) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasûiullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim tek olan ve hiçbir ortağı olmayan Allah’a ihlasla yönelerek dünyadan ayrılırsa (hayatında da) namaz kılmaya devam eder (zengin ise) zekâtını verirse, Allahu Teâlâ kendisinden razı olduğu halde dün­yadan ayrılmış olur.” [84]

İzah: Allahu Teâlâ’ya ihlasla yönelmekten kasıt, insanın kalbiyle O’na itaat etmesidir.

62) Hz. Ebû Zerr radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Kim, kalbini iman için hâlis kılarsa, kalbini (küfür ve şirkten) temizlerse, dilini doğru kullanırsa nefsini mutmain kılarsa (yani Allah’ı hatırlamak ve O’nun razı olduğu şekilde yaşamaktan dolayı itminan ve rahatlık duyarsa) ta­biatını düzeltirse (kötülüklere meyletmezse) kulaklarını hakkı dinlemek için kulla­nır, gözlerini de (iman bakışıyla) bakan gözler haline getirirse, işte bu kimse muhakkak kurtuluşa ermiştir.” [85]                                                             

63) Hz. Câbir bin Abdullah radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

“Kim Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadığı hal­de O’na kavuşursa Cennet’e girer. Kim de O’na herhangi bir şeyi ortak koştuğu halde ölürse Cehennem’e girer.” [86]                                                                     

64) Hz. Ubâde bin Sâmit radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Kim Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse, Allah celle celaluhu ona Cehennem ateşini kesinlikle haram kılar.” (Amemı yevmi ve’il leyle)

65) Hz. Nevvâs bin Sem’ân radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse muhakkak onun bağışlanması kesinlesir.” [87]                       

66) Hz. Muaz radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Ey Muaz! Sen geceleyin gizli bir ses duydun mu?” buyurdu. Ben,

“Hayır” dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Rabbimden bana bir melek geldi ve üm­metimden, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimsenin Cennet’e gireceğini müjdeledi” buyurdu. Ben,

“Yâ Rasûlallah! Gidip, insanlara bu müjdeyi vereyim mi?” deyince,

“Hayır! Onları kendi hâllerine bırak. Tâ ki (amel ve ibadet yolunda) bir­birleriyle yarışsınlar” buyurdu. [88]                                                                               

67) Hz. Muaz bin Cebel radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Ey Muaz! Allah’ın kullar üzerindeki hakkı ve kulların da Allah üzerindeki haklan nedir, bilir misin?” buyurdu. Ben,

“Allah ve Rasûlü da­ha iyi bilir” dedim. Buyurdu ki;

“Şüphesiz, Allah’ın kullar üzerindeki hakkı, Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah Azze ve celle üzerindeki hakları ise kendisine şirk koşmayana azab etmemesidir.” [89]

68 ) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Bir kimse, Allahu Teâlâ’ya hiçbir şeyi ortak koşmadan ve hiç kimseyi öldürmeden Allah’a kavuşursa (bu iki günahın yükü olmadığından dolayı) sırtı hafiflemiş olarak O’na kavuşur.” [90]

69) Hz. Cerîr radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ve haksız yere kim­senin kanına elini bulaştırmadan ölürse, dilediği kapıdan Cennet’e girdirilir.” [91]


[8] Enbiya: 21/25.

[9] Enfal: 8/2.

[10] Nisa: 4/175.

[11] Mü'min: 40/51.

[12] En'am: 6/82.

[13] Bakara: 2/165.

[14] En'am: 6/162.

[15] Müslim.

[16] Riyaz-üs Sâlihîn

[17] Müsned'i Ahmed.

[18] Müsned'iAhmed, Taberâni, Terğib.

[19] Tirmizi.

[20] Mezâhir'i Hakk

[21] Tirmizi

[22] Mirkât

[23] Müsned'iAhmed, Taberâni, Bezzar, Mecma'uzZevâid

[24] Buhâri

[25] Maârif ül Hadîs

[26] Müstedrek'i Hâkim

[27] Bezzar, Taberâni, Terğib

[28] Bezzar, Mecma'uz Zevâid

[29] Ebu Ya'lâ, Mecma'uz Zevâid

[30] Buhâri

[31] Müsned'i Ahmed

[32] Müslim

[33] Müslim

[34] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[35] Buhâri

[36] Buhâri

[37] Müstedrek'i Hâkim

[38] Müslim

[39] Ebû Dâvud

[40] Beyhâki

[41] Müsned'î Ahmed

[42] Bakara: 2/1-3. Müstedrek'i Hâkim

[43] Müsned'i Ahmed

[44] Müsned'i Ahmed

[45] Buhâri

[46] Mezâhir'i Hakk

[47] Musned-i Ahmed

[48] Beyhaki

[49] Tirmizi

[50] Buhâri

[51] Musannef Abdurrezzak

[52] Müsned-i Ahmed

[53] EbûDâvûd

[54] Müsned'i Ahmed

[55] Tevhîd ve itaat üzere sebat edip kalmak istikamettir. (Mirkât)

[56] Müslim

[57] Mezahirl Hakk

[58] Müstedrek'i Hakim

[59] Buhâri

[60] Müslim

[61] Nevevî

[62] Ebû Yan, Terğib

[63] Müslim

[64] Ebû Ya'lâ

[65] Şîrazî, Cami'üs Sağir

[66] Tefsir İbni Kesir

[67] Tirmizi

[68] Müsned-i Ahmed, Taberâni, Mecma'ûz Zevâid

[69] Maârif’ül Hadîs

[70] Müslim

[71] Beyhaki

[72] Müsned'i Ahmed

[73] Buhâri

[74] Mezâhir-'i Hakk

[75] Buhâri

[76] Müsned'i Ahmed

[77] Müstedrek'i Hâkim

[78] Bezzar, Mecma'uz zevâid

[79] Müsned'i Ebû Ya'lâ

[80] Müsned'i Ahmed, Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[81] Mecma'ül Bahreyn

[82] Rafıî, İbni Neccar, Cami'üs Sağîr

[83] Buhâri

[84] Müstedrek'i Hâkim

[85] Müsned'i Ahmed

[86] Müslim

[87] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[88] Taberâni

[89] Müslim

[90] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[91] Taberâni, Mecma'uz Zevâid





Konu Başlığı: Ynt: Kelime-i tayyibe
Gönderen: Ceren üzerinde 05 Kasım 2015, 22:00:49
Esselamu aleyküm.Allaha iman eden,onun emir ve yasaklarına uyan ve onun rızası dairesinde yaşayan kullardan olalım inşallah.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Kelime-i tayyibe
Gönderen: Sevgi. üzerinde 06 Kasım 2015, 05:13:20
  Ve Aleykümüsselăm. Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim. Yaşadığımız sürece  yapmış olduğumuz herşeyin Allah'ın Rızasına uygun olmasına dikkat edelim inşaAllah. Mevlam ilmimizi artırsın ve imanlarımızı kuvvetli kılsın...Amin ecmain


Konu Başlığı: Ynt: Kelime-i tayyibe
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Kasım 2015, 05:48:43
  Ve Aleykümüsselăm Ve rahmetüllah. Allah ( Celle celaluhu ) biz kullarına tüm emir ve yasaklarını ayetlerde açıklamış.Oyüzden bizlerde çokca Kur'an okuyup hayatımıza nakşedebilenlerden olmalıyız.  Paylaşım için Allah (Celle celaluhu) Razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Kelime-i tayyibe
Gönderen: emel61 üzerinde 02 Ekim 2019, 11:25:24
iyi günler hadisleri n devamına nereden ulasabilirim


Konu Başlığı: Ynt: Kelime-i tayyibe
Gönderen: Es-Sabur üzerinde 03 Ekim 2019, 01:42:00
İman birinin sözünü kesin bir şekilde tasdik etmektir Efendimizin sözlerini sorgusuz sualsiz kabul eder inanırız