๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Müntehab Ehadis => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 29 Ekim 2010, 12:28:23



Konu Başlığı: İlim ve zikir
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 29 Ekim 2010, 12:28:23
İLİM VE ZİKİR
 

İLİM


Allahu Teâlâ’nın yüce Zât’ından doğruca istifade etmek için, Allahu Teâlâ’nın emirlerini, “Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in yoluna uygun olarak yerine getirmek gayesiyle, ilâhi ilmi elde etmektir. Yani “Allahu Teâlâ, için de Bulunduğum şu durumda benden ne istiyor?” diye araştırmaktır.

 

Kur’an Ayetleri
 

“(Biz Ka’be’yi kıble tayin ederek size nimetimizi tamamladığımız gibi) size içiniz­den (sânı büyük olan) bir Rasûl gönderdik. O, size ayetlerimizi okuyor, sizi (nefsâni pisliklerden temizliyor ve size Kitabı (Kur’an-ı Kerim’i) öğretiyor. Bir de hik­meti (Kur’an-ı Kerim’in maksadını ve kendi sünnet ve yolunu) öğretiyor. Ve size bilmediğiniz (faydalı) şeyleri öğretiyor.” [619]                                               

“Allah sana Kitabı ve hikmeti indirdi ve evvelce bilmediklerini sana öğretti. Allah’ın senin üzerindeki lütf-u ihsanı çok büyüktür.” [620]

“Ey Rabbim! Benim ilmimi arttır!” de. [621]

“Muhakkak biz Dâvûd’la Süleyman’a bir ilim verdik. Onlar şöyle dediler “Bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamd olsun!” [622]         

“İşte bu misaller var ya! Biz onları insanlar için beyan ediyoruz. Ama onlara alim­lerden başkası akıl erdiremez.” [623]                                                         

“Şüphesiz ki, Allah’tan, kulları içinde sadece (O’nun azametini bilen) alimler korkar.” [624]

“De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” [625]                                 

“Ey iman edenler! Size meclislerde (başkalarının oturması için) “Yer açın” denil­diği vakit hemen yer açın. Allah da size (Cennet’te) genişlik verecektir. (Bir zaru­retten dolayı) size “Kalkın” denildiği vakit kalkıverin (bu emri yerine getirdiğiniz için ve diğer hükümleri de kabul ettiğinizden dolayı) Allah sizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” [626]                                                                                         

“Hakla bâtılı karıştırıp da bile bile hakkı (şer’î hükümleri) gizlemeyin.” [627]

“Siz halka iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Halbuki kitabı (Tevrat’ı) okuyorsunuz (ilimle amel etmeniz gerekirdi.) Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” [628]                                                                                   

“Hz. Şuayb aleyhisselam kavmine şöyle dedi:

“Ben, size muhalefetle, sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. (Size öğrettiğim şeylerle bizzat kendim de amel ediyorum.)” [629] 

 

Hadisi Şerifler
                                                                                   

1) Hz. Ebû Musa radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Allahu Teâlâ’nın beni kendisiyle gönderdiği hidayet ve ilim, herhangi bir yere bol bol yağan yağmura benzer. (Kendisine yağmur yağan top­rak üç türlüdür)

1- Onun bir parçası çok kaliteli olduğundan suyu içine alır ve bol bol yeşillik ve sebze bitirir.

2- Toprağın diğer bir parçası sert olduğundan (suyu çekmez ancak) su onun üzerinde toplanır. Allahu Teâlâ onunla da insanları fay­dalandırır. Şöyle ki, insanlar ondan içerler, hayvanlarını sularlar ve tarlalarına su verirler.

3- Toprağın bir kısmı da kayalık ve taşlık bir meydan olduğundan ne ya­ğan yağmur suyunu üzerinde toplar ne de yeşillik bitirir... (Aynı şekilde insanlar da üç çeşittir: Birinciye misal o şahıstır ki,) Allah’ın dinini anlamış ve Allah beni kendisiyle gönderdiği hidayetle o kişiyi faydalandırmış, o hem öğrenmiş hem de başkalarına öğretmiştir. (İkincisi kendisi faydalanmayan ancak insanların kendi­sinden faydalandığı kişiye misaldir.) Üçüncü misal, o kişi hakkındadır ki, başını kaldırıp, dinin tarafına bile bakmamış ve Allahu Teâlâ’nın beni gönderdiği hida­yeti de kabul etmemiştir.” [630]                                                                             

2) Hz. Osman radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Sizin en hayırlınız Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğretendir.” [631]

3) Hz. Büreyde Eslemî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Kim Kur’an’ı okur, onu öğrenir ve onunla amel eder­se, ona kıyamet günü nurdan yapılmış bir taç giydirilecektir. O tacın nuru, güneşin nuru gibi olacaktır. Onun ana-babasına öyle bir elbise giydirilecektir ki, dünyanın tamamı onun karşısında bir kıymet ifade etmez. Onlar,

“Bu elbiseler bize neyin karşılığı olarak giydirildi?” dediklerinde,

“Çocuğunuzun Kur’an okumasına karşılık” denilecektir.” [632]                                                                                     

4) Hz. Muâz Cühenî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Kim Kur’an okur ve onunla amel ederse, onun ana-babasına kıyamet günü öyle bir tac giydirilir ki, onun ışığı dünya evlerini aydınla­tan güneşin ışığından daha parlak olacaktır. Eğer o güneş sizin evinizde doğsa (evinizi ne kadar aydınlatırdı? İşte o tacın ışığı bu güneşin ışığından daha fazla olacaktır.) Öyleyse bizzat Kur’an ile amel eden bu şahıs hakkında ne düşünürsü­nüz? (Yani anne ve babaya böyle mükâfat verildiğine göre bizzat okuyup amel yapanın mükâfatı bundan kat kat fazla olacaktır.)” [633]                                   

5) Hz. Abdullah bin Amr bin el-As radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kur’an’ı okuyan kimse nübüvvet ilimlerini kalbinde toplamıştır. Şu kadar var ki ona vahiy gelmez. Kalbinde Allah’ın Kelamı olduğu halde, öfkelenen birine öfkelenmek, cahilce davranan kimseye ca­hilce davranışta buiunmak Kur’an hafızına yakışmaz.” [634]     

6) Hz. Câbir radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu ki;

“İlim iki türlüdür. Birincisi kalbe yerleşen ilimdir. Bu ilim fay­da veren ilimdir. İkincisi dilde olan ilimdir. (Yani ame! ve ihlastan yoksun olan ilimdir.) O Allahu Teâlâ tarafından insanın aleyhine (onun suçlu olduğuna) delildir. (Yani bu İlim, “Bildiğin halde neden amel etmedin?” diye sahibini suçlayacaktır.)” [635]     

7) Hz. Ukbe bin Âmir radıyallahu anh diyor ki:

“Bizler suffede otururken Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem yanımıza geldi ve şöyle buyurdu;

“Hanginiz sabah Buthan ve Akik (pazarına) gidip (hırsızlık vs. gibi) hiçbir günah işlemeden ve hiçbir akrabasıyla arasını bozmadan (en iyilerinden) iri hörgüçlü iki tane dişi deve alıp getir­meyi sever?” Biz,

“Hepimiz bunu severiz yâ Rasûlallah!” dedik. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Camiye giderek Kur’an-ı Kerim’den iki ayet öğrenmek veya okumak, iki dişi deveden, üç ayet üç dişi deveden, dört ayet dört dişi deveden daha hayırlıdır. Ve onların sayısı kadar develerden de hayırlıdır.” [636]

İzah: Hadisin manası şudur; Okunan ayetlerin sayıları, dişi ve erkek deve­lerin toplam sayılarından daha üstündür. Mesela bir ayet, bir dişi ve bir erkek de­venin ikisinden de efdaldir.

8 ) Hz. Muaviye radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim; “Allahu Teâlâ kime hayır dilerse, ona din anlayışı nasib eder. Ben ancak taksim ediciyim. Allahu Teâlâ ise vericidir.”                                   

İzah: Hadisi şerifin ikinci cümlesinin manası şudur: Rasulullah sallallahu vesellem ilmi taksim edicidir. Allahu Teâlâ ise o ilmi anlama, onun hakkında uşunme ve ona göre amel etmeye muvaffak kılandır. [637]

9) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Bir defasında Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem beni bağrına bastı ve şu duayı yaptı;

“Allah’ım Ona Kur’an ilmini öğret!” [638]                                                                                     

10) Hz. Enes radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Şüphesiz şunlar kıyamet alâmetlerindendir: İlmin kaldırılması, cahilliğin yerleşmesi, açıkça şarap içilmesi, zinanın yaygınlaşması.” [639]           

11) Hz. Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Ben bir defasında uyuyordum. (Bu hal­deyken) bana bir bardak süt verildi. Ben onu içtim, hatta o kadar içtim ki, tır­naklarıma kadar kandığımı hissettim. Sonra benden artan sütü Ömer’e verdim”. Sahâbe-i Kiram,

“Yâ Rasûlallah! Siz bunu ne ile tabir ettiniz?” dediler. Buyurdu ki;

“İlim” (Yani Ömer radıyallahu anh’a Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in ilminden büyük bir pay verilecektir demektir.) [640]                                                               

12) Hz. Ebû Saîd Hudrî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Mü’min hayırdan (yani ilimden) asla doymaz. O, ilmî konuları dinleyerek öğrenir. (Nihayet ona ölüm gelir) ve Cennet’e girer.” [641]   

13) Hz. Ebû Zerr radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ba­na,

“Ey Ebû Zerr! Senin sabahleyin gidip Allah’ın kitabından bir ayet öğrenmen, yüz rek’at nafile namaz kılmandan hayırlıdır. İlimden bir bölüm öğrenmen, ister o vakit o ilimle amel ediliyor olsun veya olmasın (mesela teyemmüm bahsi gibi) bin rek’at nafile namaz kılmandan daha hayırlıdır.” [642]                                             

14) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Kim benim bu mescidime (yani Mescid-i Nebevi’ye) sadece hayırlı bir şeyi öğrenmeye veya öğretmeye gelirse, o (sevab ba­kımından) Allah yolunda cihad eden kimsenin derecesindedir. Kim de bundan başka bir maksat için gelmişse, o başkasının eşyasını gözleyen kimse gibidir. (Şüphesiz ki, başkasının eşyalarına bakmak kişiye bir fayda vermez.)”  [643]

İzah: Hadisi şerifte zikredilen fazilet bütün mescidler için geçerlidir. Çün­kü bütün mescidler, Mescid-i Nebeviye tabidirler. [644]

15) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh diyor ki:

“Ben Ebû’l Kasım sallallahu aleyhi vesellem’den işittim,” buyurdu ki;

“Sizin en hayırlınız, dînî anlama kabiliyetine sahip olmak şartıyla ahlakı en güzel olanınızdır.” [645]                                                 

16) Hz. Câbir radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “İnsanlar, altın ve gümüş madenleri gibidir. Cahiliyet zamanında üstün olanlar, dini anlama kabiliyetine sahib oldukları sürece İslamı kabul ettikleri zaman da üstündürler.” [646]     

İzah: Bu hadisi şerifte insanoğlu madenlere benzetilmiştir. Çeşitli maden yataklarında çeşitli madenler bulunmaktadır Onların bazıları altın ve gümüş gibi çok kıymetli, bazıları da (kireç ve kömür gibi) az kıymetlidir Aynı şekilde çeşitli in­sanlarda, çeşitli âdetler ve sıfatlar bulunur. Bunlardan dolayı insanların bazıları yüksek dereceli bazıları da daha düşük dereceli olur. Bir de altın ve gümüşün ma­den yatağındaki değerleri ile oradan çıkarıldıktan sonraki değerleri eşit değildir. Aynı şekilde küfrün karanlığında gizlenmiş bir insanın içinde ne kadar cömertlik ve cesaret olursa olsun, onların değeri, insanın İslam’a girdikten sonra din anla­yışını elde etmesiyle meydana gelen değeri ile eşit olmaz. [647]

17) Hz. Ebû Ümâme radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim hayır öğrenmek veya öğretmek için mescide giderse, ona haccı tamam olan bir hacının sevabı gibi sevab verilir.” [648]

18 ) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “İnsanlara (dini) öğretin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın.” [649]

19) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’ bir defasında Medine çarşısına uğradı ve orada durarak,

“Ey çarşı ehli! Sizi hangi şey âciz kıldı?” dedi. Halk,

“Ne oldu ey Ebû Hûreyre?” dediler. Ebû Hûreyre radıyallahu anh,

“Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in mirası taksim ediliyor, siz burada oturuyorsunuz. Siz gidip Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in mirasından payınızı almak istemez misiniz?” dedi. Halk,

“Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in mirası nerede?” dediler. Ebû Hûreyre radıyallahu anh,

“Mescidde” dedi. Halk koşarak mescide gittiler. Ebû Hûreyre radıyallahu anh halk geri gelene kadar olduğu yerde bekledi. Halk dönünce, onlara,

“Neden döndünüz?” dedi. Onlar,

“Ey Ebû Hûreyre, biz mescide gittik. Mescide girdiğimizde orada taksim edilen hiçbir şey görmedik” dediler. Ebû Hûreyre radıyallahu anh,

“Siz mescidde kimseyi görmediniz mi?” dedi. Onlar,

“Evet, biz bazı insanlar gördük, namaz kılı­yorlardı. Bazıları Kur’ah okuyorlardı, bazıları da helal ve haram olan konuları müzâkere ediyorlardı” dediler. Ebû Hûreyre radıyallahu anh,

“Yazıklar olsun size. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in mirası İşte odur” dedi. [650]

20) Hz. Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Allahu Teâlâ bir kuluna hayır murâd ederse, onu dinde anlayışlı kılar ve doğru olanı ona ilham eder (kalbine koyar.)” [651]

21) Hz. Ebû Vâkıd Leysî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Bir defasında Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem mescidde oturuyordu. Etrafında insanlar vardı. O esnada üç adam çıkageldi. Onlardan ikisi Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e yöneldi. Bir tanesi ise gitti. İki kişi Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında dur­dular. Onlardan biri halkada bir boş yer gördü ve oraya oturdu. Diğeri ise insanla­rın arka tarafına oturdu. Üçüncü kişi (yukarıda geçtiği gibi) dönüp gitti. O kişi mec­listen ayrılırken Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Size bu kişiler hak­kında haber vereyim mi? Onlardan biri Allahu Teâlâ’nın yanında kendine yer edin­di. (Yani halkaya oturdu. Allahu Teâlâ da kendi rahmetinde ona yer verdi.) İkincisi (halkanın içine oturmaya) utandı. Allahu Teâlâ da ona haya ile muamele etti. (Yani Kendi rahmetinden onu mahrum etmedi.) Üçüncü şahıs yüz çevirdi, Allahu Teâlâ da ondan yüz çevirdi.” [652]

22) Hz. Ebû Harun el-Abdî rahmetullahi aleyh’dan rivayet edilmiştir ki: Hz. Ebû Saîd Hudrî radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu nakletti;

“Size doğudan din öğrenmek için bir takım insanlar gelecekler. Öyleyse onlara iyi muamele yapın.” Hz. Ebû Saîd radıyallahu anh’in talebesi olan Ebû Hârûn el-Abdî rahmetullahi aleyh diyor ki:

“Ebû Saîd radıyallahu anh bizi görünce,

“Merhaba Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in kendileri hakkında bize vasiyet buyurduğu insanlar, hoş geldiniz!” buyururdu.” [653]                                                                 

23) Hz. Vasile bin Eskâ radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Kim ilim talep eder ve ona ulaşırsa, Allahu Teâlâ ona iki ecir yazar. Kim de ilmi talep eder ancak onu elde edemezse, Allahu Teâlâ ona bir ecir yazar.” [654]

24) Hz. Safvan bin Assai Murâdî radıyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna geldim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem o vakit, üze­rinde kırmızı çizgiler bulunan abasının üzerine yaslanmış bir halde mescitte otu­ruyordu. Ben,

“Yâ Rasûlallah! Ben ilim tahsil etmeye geldim” dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Merhaba ilim talep eden kişi, hoş geldin! Şüphesiz melek­ler, ilim talep eden kimseyi kanatlarıyla kuşatır. Sonra o kadar çok toplanırlar ki, birbiri üzerine dizilirler. Bu dizilme göğe kadar ulaşır. Onlar, bu talebenin öğren­mekte olduğu ilme olan sevgilerinden dolayı böyle yaparlar.” [655]

25) Hz. Sa’lebe bin Hakem radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Kıyamet günü Allahu Teâlâ kulları hakkında karar dermek için Kendi (şânına uygun olarak) Kürsî’si üzerine teşrif edince alimlere,

“Benim Kendi ilmimi ve hilmimi (yumuşaklık ve tahammülü) size vermemin sebebi, ku­surlarınıza rağmen, sizi affetmem içindir. Bu, Benim için hiç önemli değildir. (Yani siz ne kadar büyük ve çok günah işlemiş olsanız da, onları affetmek Bana göre büyük bir şey değildir.)” buyuracaktır.” [656]                                               

26) Hz. Ebû Derdâ radıyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Kim ilim elde etmek için bir yolda yürürse, Allahu Teâlâ bundan dolayı onu Cennet yollarından bir yola koyar. (Yani ilim elde etmesi o kimsenin Cennet’e girmesine sebep olur.) Melekler ilim talebesinin hoşnudluğu için kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunan mahlukât ile su içindeki ba­lıklar, alimin mağfiret olunması için dua ederler. Şüphesiz ki, âlimin, âbid üzerine olan üstünlüğü, dolunayın diğer bütün yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz alimler peygamberlerin varisleridirler. Enbiya aleyhimusselam miras olarak dinar ve dirhem (mal ve servet) bırakmazlar. Onlar miras olarak ilim bırakırlar. O halde kim, din ilmi elde etmişse, o (bu mirastan) dopdolu bir hisse almıştır.” [657]

27) Hz. Ebû Derdâ radıyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Alimin ölümü, telafisi olmayan bir musibettir. Yeri doldurulamayacak bir gediktir. Alim, (ölmesiyle) sönen bir yıldızdır. Bir kabilenin ölmesi, alimin ölmesinden daha hafiftir.” [658]                                                         

28 ) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh diyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Alimlerim misali gökteki yıldızlar gibidir. Onlarla kara ve de­nizlerin karanlığında yol alınır. Yıldızların ışığı kaybolunca, yolda gidenlerin, yol­larını şaşırmaları yakınlaşır.” [659]                                                         

İzah: Hadisin maksadı şudur; Aralarında alimler bulunmadığı zaman in­sanlar sapıtırlar.

29) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Bir din alimi; şeytana karşı bin tane âbidden daha şiddetlidir.”

İzah: Hadisin maksadı şudur; Şeytanın bin tane âbidi kandırması kolaydır. Dinin tamamını kavramış olan bir alimi aldatması ise zordur.

30) Hz. Ebû Umâme radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzurunda iki kişiden bahsedildi. Onlardan biri âbid (ibadet eden) diğer ise alim idi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Alimin âbide olan üstünlüğü, benim, sizin en düşük dereceli olanınıza üstünlüğüm gibidir” buyurdu. Ondan sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle devam etti;

“Şüphesiz Allahu Teâlâ, O’nun meiekleri, gök ve yerde yaşayan bütün mahlukât, hatta yuvasındakı karınca, (suyun içindeki) balık (kendilerine uygun bir şekilde) insanlara hayır öğreten kim­seye rahmet duası ederler.” [660]

31) Hz. Ebû Hureyre radıyallahu anh diyor ki: Rasûİullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“İyi dinleyin! Dünya ve dünyanın içindekiler Allah’ın rahmetinden uzaktır. Ancak Allah’ı zikretmek, Allah’a yaklaştıran güzel ameller, alim ve ilim öğrenen kimse... (İşte bunlar Allah’ın rahmetinden uzak değillerdir.)” [661]

32) Hz. Ebû Bekre radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim; “Siz ya alim olun yada ilim öğrencisi olun veya ilmi dikkatlice dinleyen biri olun yada ilim ve ilim ehlini seven biri... (Bu dört kısmın dışında kalarak) beşinci kısımda olmayın, yoksa helak olursunuz. Beşinci kısım ise  ilim’e sahiplerine buğz etmektir.” [662]

33) Hz. İbni Mes’ud radıyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“İki kimsenin dışında kimseye hased etmek caiz değildir. (Yani eğer hased caiz olsaydı ancak bu iki kimseye hased etmek caiz olurdu.)

Birincisi; Allahu Teâlâ’nın kendisine mal verdiği ve malını Allahu Teâlâ’nın razı olduğu işlere harcayan kimsedir.

İkincisi; Allahu Teâlâ’nın kendisine ilim verdiği ve o ilme uygun olarak karar veren ve onu başkasına öğreten kimsedir.” [663]

34) Hz. Ömer bin Hattab radıyallahu anh diyor ki: Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzurunda oturuyorduk. Aniden bir şahıs yanımıza geldi. Elbisesi bembeyaz, saçları sık ve siyahtı. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyordu (ki önün bir misafir olduğu anlaşılsın.) Bizden hiç kimse onu tanımıyordu (ki Medine’nin yerlisi olduğu bilinsin.) Nihayet o şahıs Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in o kadar yakınına oturdu ki, dizlerini onun dizlerine dayadı ve ellerini dizlerinin üzerine koydu ve

“Ey Muhammed! Söyle bana İslam nedir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“İslam (in erkânından biri) şudur ki; senin (kalbinle ve dilinle) Allahu Teâlâ’dan başka ibadete layık hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet etmendir. Namazı kılınan, Ramazan ayında oruç tutman, eğer Beytullahı haccetme­ye gücün yetiyorsa hacc yapmandır” buyurdu. Bunun duyunca o şahıs,

“Doğru söyledin” dedi. Hz. Ömer radıyallahu anh diyor ki:

“Biz o şahsa hayret ettik. (Bilmiyormuş gibi) soruyor, sonra (önceden biliyormuş gibi) tasdik ediyordu.” Daha sonra,

 “Bana söyle iman nedir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“İman; senin, Allahu Teâlâ’ya, O’nun meleklerine, O’nun kitaplarına, O’nun peygamberlerine, ahiret gününe iman etmen, hayır ve şerrin kaderde olduğuna yakînen inanmandır.” O şahıs,

“Doğru söyledin” dedi. Sonra,

“Söyle bana ihsan nedir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“İhsan; senin, Allahu Teâlâ’yı görüyormuş gibi ibadet et­mendir. Eğer bu keyfiyet sanat asib olmamışsa, o zaman şunu düşün ki, Allahu Teâlâ seni görmektedir” buyurdu. Sonra o şahıs,

“Bana kıyametten haber ver (ne zaman gelecek?)” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Bu konuda kendisine sorulan, sorandan daha fazla bir şey bilmemektedir. (Yani bu konuda ben, senden daha fazla bir şey bilmiyorum)” buyurdu. O şahıs,

“O halde bana kıyametin birkaç alâmetini haber ver” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “(O’nun alâ­metlerinden biri şudur;) Cariye kendi hanımefendisini doğuracaktır. (İkinci alâmet şudur;) Sen göreceksin ki, ayağında ayakkabısı olmayan, sırtında elbisesi olmayan yoksul ve koyun çobanı olan kimseler, yüksek binalar yapmakta birbirleriyle yarı­şacaklardır.” Hz. Ömer radıyallahu anh buyurdu ki: Sonra o şahıs gitti. Ben bir müd­det durdum, (gelen o şahıs hakkında bir şey sormadım.) Sonra Rasûluîlah sallallahu aleyhi vesellem bizzat kendisi bana,

“Ey Ömer! Bu soruları soranın kim olduğunu bili­yor musun?” buyurdu. Ben,

“Allah ve Rasûlü en iyisini bilir” dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“O Cibril’di. Size dininizi öğretmeye gelmişti” buyurdu. [664]

İzah: Hadisi şerifte kıyamet alâmetlerinden biri olan cariyenin kendi ha­nımefendisini doğurmasının manası şudur; Kıyamete yakın ana-babaya isyan yay­gınlaşacaktır Hatta fıtratlarında annelerine itaat etmek erkek çocuklardan daha fazla olan kız çocukları bile, sadece annelerine karşı gelmekle kalmayıp tam ak­sine bir hanımefendinin cariyesine hükmettiği gibi annelerine emirler yağdıracak­lardır, işte Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bu durumu,

“Cariye kendi hanımefen­disini doğuracaktır” diye ifade buyurmuştur.

Kıyametin ikinci alâmetinin manası şudur; Kıyamete yakın mal ve servet ehil olmayanların eline geçecektir. Onların hevesi, yüksek yüksek binalar yapmak ve bu konuda birbirini geçmeye çatışmak olacaktır. [665]

35) Hz. Hasan rahmetullahi aleyh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e Benî İsrail’den iki adam hakkında (onlardan hangisinin daha üstün olduğu soruldu Onlardan biri alimdi. Farz namazları kıldıktan sonra oturur, insanlara hayırlı söz­ler öğretmekle meşgul olurdu, ikinci adam ise gündüzleri oruç tutar, geceleri iba­det ederdi.” Daha sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Farz namaz­ları kılıp insanlara hayırlı şeyleri öğreten o alimin, gündüzleri oruç tutup gecelen namaz kılan bu âbide olan üstünlüğü, benim, sizin en aşağı derecede olanınıza olan üstünlüğüm gibidir.” [666]

36)
Hz. Abdullah radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bu­yurdu ki;

“Kur’an’ı öğrenin ve insanlara öğretin. İlmi öğrenin ve insanlara öğretin. Farz olan hükümleri öğrenin ve insanlara öğretin. Çünkü ben dünyadan kaldırıla­cağım, ilim de yakında kaldırılacak... Hatta iki adam farz olan bir hüküm hakkında ihtilafa düşecekler, (ilmin azlığından dolayı) kendilerine farz hüküm hakkında doğ­ru sözü söyleyecek bir şahıs bulamayacaklardır.” [667]

37) Hz, Ebû Umâme Bâhilî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Ey İnsanlar! İlim geri alınmadan ve kaldırılma­dan önce ilmi alın, öğrenin.” [668]                                                                 

38 ) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasûluîlah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Mü’minin vefatından sonra kendisine sevabı ulaşacak olan ameller ve iyiliklerden bazıları şunlardır:

1- Kişinin öğrettiği veya yaydığı ilim,

2- Geride bıraktığı salih evlad,

3- Miras olarak bıraktığı Kur’an-ı Kerim,

4- İnşa ettiği mescid,

5- Yaptığı misafirhane,

6- Akıttığı nehir,

7- Hayatında ve sıhhatindeyken kendisine sevabı öldükten sonra ulaşacak biçimde malından verdiği sadaka.  (Mesela vakıf şeklinde sadakada bulunması gibi...)
” [669]                                 

39) Hz. Enes radıyallahu anh diyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir şey buyurduğu zaman, anlaşılsın diye onu üç defa tekrarlardı. [670]

İzah: Hadisin maksadı şudur; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem önemli bir konuyu anlatırken insanlar onu iyice anlasınlar diye üç defa tekrar ederdi. [671]

40) Hz. Abdullah bin Amr bin el-As radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Allahu Teâlâ ilmi (ahir zamanda) kulların (kalbinden ve beyninden) tamamen söküp almaz. Fakat alimieri birer birer kaldırarak ilmi kaldırır. Nihayet hiçbir alim kalmayınca halk, alimlerin yerine bir takım cahilleri kendilerine önder edinirler. O önderler kendilerine bir mesele so­rulunca ilimsiz fetva verirler. Neticede zaten sapıtmış olan o kimseler, başkala­rını da sapıtırlar.” [672]                                                                                                   

41) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir:

“Şüphesiz Allahu Teâlâ mizacı sert olan, fazla yiyen, pazarlarda bağırıp çağıran, geceleri ölü gibi serilip uyuyan, gündüzleri merkep gibi dünya işlerine kendini kaptıran, dünya iş­leri hususunda alim ve bilgili olup, ahiret işlerinde ise tamamen cahil olan kimse­ye buğz ve nefret eder.”  [673]

42) Hz. Yezid bin Seleme Cûfî radıyallahu anh diyor ki: Ben,

“Yâ Rasûlallah! Sizden pek çok hadis dinledim. Ben son dinlediğim hadislerin (ezberimde kalıp da) bana ilk dinlediğim hadisleri unutturmasından korkuyorum. Bundan dolayı bana bütün hadisleri içinde toplayan bir söz söyleyin” dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Bildiğin şeyler hakkında Allah’tan kork. (Yani ilmine uygun olarak amel yap.)” buyurdu. [674]                                                                                       

43) Hz. Câbir bin Abdullah radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Alimlere karşı büyüklük taslamak, ahmaklarla tartışmak (yani anlayışı kıt olan avamın kafasını karıştırmak) ve meclis oluşturmak için ilim tahsil etmeyiniz. Kim böyle yaparsa, onun için ateş vardır, ateş!” [675]

İzah: “Meclis oluşturmak için ilim tahsil etmeyiniz” sözünden maksat; ilim yoluyla insanları kendi zatınıza yöneltmeyiniz demektir.

44) Hz. Ebû Hûreyre radıyatlahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Kime ilimden bir şey sorulur da, o (bildiği halde) onu giz­lerse, Allahu Teâlâ kıyamet günü onun ağzına ateşten bir gem geçirir. “

45) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “İlmi öğrenip de sonra insanlara öğretmeyen kimse, mal biriktirip de sonra ondan infak etmeyen kimseye benzer.” [676]               

46) Hz. Zeyd bin Erkam radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle dua yapardı;                                                   

“Allâhümme innî eûzü bike min ilmin lâ yenfeu, ve min kalbin lâ yahşeu, ve min nefsin lâ teşbeu, ve min davetin lâ yüstecâbu leh┓

“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olmayan duadan Sana sığınırım.” [677]

İzah: “Doymayan nefisten Sana sığınırım” sözü ile kendisinde hırs olan mizaçtan Allah’a sığınılmıştır. [678]

47) Hz. Ebû Berze Eslemî radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Kıyamet günü kul, şunlardan sorulmadıkça, ayakları (he­sap yerinden) ayrılamaz:

1- Ömrünü nereye harcadığı,

2- İlmiyle ne amel yaptığı,

3- Malını nereden kazanıp nereye harcadığı,

4- Beden kuvvetini hangi işlerde kulandığı.”     
                                                                                                               

48 ) Hz. Cündüb bin Abdullah Ezdî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“İnsanlara hayır öğretip de kendini unu­tan (amel etmeyen) kimse, insanlara ışık verip de kendini yakan kandile benzer.” [679]

49) Hz. Abdullah bin Amr radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Bazı ilim ehli, ilmî anlayışa sahip değillerdir. (İlimle birlikte olması gereken anlayıştan yoksundurlar.) Kime, ilmi fayda vermez­se, cehaleti ona zarar verir. Seni (günahlar ve kötülüklerden) alıkoyduğu müddet­çe Kur’an’ı oku. (Yani sen o vakit gerçekten Kur’an okuyan biri sayılırsın.) Eğer Kur’an seni günahlardan alıkoymuyorsa, demek ki sen (gerçek manâda) Kur’an okumuyorsun...” [680]                                                                         

50) Hz. Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir gece Mekke-i Mükerrem’e de ayağa kalkarak üç defa,

“Allah’ım! Ben tebliğ ettim mi?” dedi. (Allahu Teâlâ’nın huzurunda) çok fazla yalvarıp ağlayan Hz. Ömer radıyallahu anh kalktı ve

“Evet. Ben Allahu Teâlâ’yı şahid tutuyorum ki, sen tebliğ ettin. İnsanları (İslam’a) çok güzel teşvik ettin. Bunun için çok çalış­tın ve nasihatta bulundun” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Muhakkak iman galib gelecektir. Küfür kendi vatanına geri döndürülecektir. Elbette siz İslam’ı yaymak için denizlerde sefer yapacaksınız. Elbette insanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, onlar Kur’an öğrenecekler, onu okuyacaklar ve

“Biz okuduk ve bildik, artık bizden daha üstün kimse var mı?” diyeceklerdir. (Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem sahabelere) onlarda hayırdan bir şey var mıdır? (Onlarda zerre ka­dar hayır olmadığı halde “Bizden üstün kim vardır?” diye iddia ederler)” buyurdu. Sahâbe-i Kiram,

“Yâ Rasûlallah! Onlar kimlerdir?” deyince buyurdu ki;

“Onlar siz­dendir. (Yani bu ümmetten olacaklardır.) İşte onlar Cehennem ateşinin yakıtlarıdır.” [681]

51) Hz. Enes radıyallahu anh diyor ki: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in kapısının yanında oturmuş aramızda müzakere yapıyorduk. Yani birimiz bir ayeti, diğeri başka bir ayeti kendi sözüne delil getiriyordu.

“(Bu şekilde iş tartışmaya benzer bir şekle dönüştü.) O esnada Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem geldi. Mübarek yüzü (öfkesinden) kıpkırmızıydı. Sanki mübarek yüzüne nâr sıkılmış gibiydi. Buyurdu ki;

“Ey insanlar! Siz bu tartışma için mi dünyaya gönderildiniz? Yoksa size bu mu emredildi? Ben bu dünyadan gittikten sonra tartışmaktan dolayı birbi­rinizin boyunlarını vurarak kafir olmayın. (Çünkü bu davranış küfre kadar götürür.)” [682]

52) Hz. Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Muhakkak Meryem oğlu İsa şöyle dedi:

“Yapılacak olan işler üç kısımdır; Birincisi, doğru olduğu sana açık olandır. Ona tâbı ol... İkincisi, yanlış olduğu sana açık olandır. Ondan sakın... Üçüncüsü, doğru veya yanlış olduğu açık olmayan şeylerdir. Onları bilene (yani bir alime) sor...)” [683]

53) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Bana nisbet ederek hadis beyan etmekten sakının. Ancak hadis olduğunu bildiğiniz hadisi beyan edin. Kim yanlış bir hadisi kasden bana isnad ederse, o, Cehennem’de yerini hazırlasın. Kim Kur’an-ı Kerimin tefsiri hakkında kendi re’yi ile bir şeyler söylerse, o da Cehennem’deki yerini hazırlasın.” [684]

54) Hz. Cündüb radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir Rasulullah sallallahu aleyhi buyurdu ki;

“Kim Kur’an-ı Kerim(’in tefsirin)de kendi re’yi ile bir şeyler söy­ler ve gerçekten söylediği doğru çıkarsa, yine de o kişi hata etmiştir.” [685]

İzah: Hadisi şeriften anlaşılan şudur: Bir kimse kendi akıl ve görüşü ile Kur’an-ı Kerim’i tefsiri eder ve o tevâfuken doğru çıkarsa, yine de o kimse yanlış yapmış olur Çünkü o, tefsir yapmak için ne hadislere müracaat etmiş ne de üm­metin alimlerine başvurmuştur. [686]


[619] Bakara: 2/151.

[620] Neseî: /113.

[621] Tâ-hâ: 20/114.

[622] Neml: 27/15.

[623] Ankebût: 29/43.

[624] Fâtır: 35/28.

[625] Zümer: 39/9.

[626] Mücâdele: 58/11.

[627] Bakara: 2/42.

[628] Bakara: 2/44.

[629] Hûd: 11/88.

[630] Buhâri

[631] Tirmizi

[632] Müstedrek'i Hakim

[633] Ebû Dâvûd

[634] Müstedrek'i Hakim, Terğib

[635] Terğib

[636] Müslim, Ebû Dâvûd

[637] Mirkat

[638] Buhâri

[639] Buhâri

[640] Buhâri

[641] Tirmizi

[642] İbniMâce

[643] İbniMâce

[644] İbni Mâce

[645] İbni Hibban

[646] Müsned'i Ahmed

[647] Mezâhir-i Hakk

[648] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[649] Müsned'i Ahmed

[650] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[651] Bezzar, Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[652] Buhâri

[653] Tirmizi

[654] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[655] Taberâni, Mecms'uz Zevâid

[656] Taberâni, Terğib

[657] EbûDâvûd

[658] Beyhaki

[659] Müsned'i Ahmed

[660] Tirmizi

[661] Tirmizi

[662] Taberâni, Bezzar, Mecma'uz Zevâid

[663] Buhâri

[664] Müslim

[665] Maârifül Hadîs

[666] Dârimi

[667] Beyhakî

[668] Musned'iAhmed

[669] İbniMâce

[670] Buhâri.

[671] Mezâhir'i Hakk

[672] Buhâri

[673] İbni Hibban

[674] Tirmizi

[675] İbniMâce

[676] Taberâni,

[677] Müslim

[678] Nevevî

[679] Taberâni, Terğib

[680] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[681] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[682] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[683] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[684] Tirmizi

[685] Ebû Dâvûd

[686] Mezâhir'i Hakk





Konu Başlığı: Ynt: İlim ve zikir
Gönderen: Ceren üzerinde 05 Kasım 2015, 22:08:39
Esselamu aleyküm.Rabbimin yolunda ilim alan ve o ilim ile yaşayan Allaha tevvekkul eden,zikir eden ve o yolda iman yolunda ,islam yolunda hizmet eden kullardan olalım inşallah.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: İlim ve zikir
Gönderen: Sevgi. üzerinde 06 Kasım 2015, 04:57:55
 Ve Aleykümüsselăm ecmain. Emeklerinize yüreğinize sağlık kardeşim. Çok güzel konuya değinmişsiniz. Rabbim ilmimizi artırsın , imanımızı kuvvetli kılsın. Ve Peygamberimiz'in yolundan hiç ayırmasın bizleri inşaAllah.. Amin


Konu Başlığı: Ynt: İlim ve zikir
Gönderen: Muratb8 üzerinde 06 Kasım 2015, 15:02:37
Selamün aleyküm ellene yüreğine sağlık konuda çok güzel şeyler geçmekte bayıldım ve ayetlerde hatasız yazıldığını düşünüyorum.