๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Müntehab Ehadis => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 28 Ekim 2010, 17:19:24



Konu Başlığı: İkram-ı müslim
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 28 Ekim 2010, 17:19:24
İKRÂM-I MÜSLİM


Allahu Teâla’nın kullları ile ilgili emirlerini, (Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yoluna ittiba ederek yerine getirmek ve bu hususta müslümanların özelliklerine riâyet etmek.

 

MÜSLÜMANIN DEĞER VE EHEMMİYETİ

Kur’an Ayetleri
 


“Mü’min bir köle, (hür olan) müşrikten daha hayırlıdır. Velev ki müşrik hoşunuza gitse de.” [1032]                                                                                           

“Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyeceği bir nûr ihsan ettiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp bir türlü çıkamayan kimse gibi olur mu? (Yani kâfir, müslümana eşit olabilir mi?)” [1033]                                             

“Hiç mü’min olan bir kimse fâsık (kâfir) gibi olur mu? (Hayır) bunlar eşit olmazlar.” [1034]

“Sonra Biz o kitabı (Kur’an’ı) kullarımızdan seçtiklerimize (senin ümmetine) miras verdik.” [1035]                                                                                                     

 

Hadisi Şerifler
 

1) Hz. Aişe radıyallahu anha diyor ki:

“Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bize in­sanların mevki ve derecelerini göz önünde bulundurarak onlara davranmamızı yapmamızı emretti.” [1036]                                                             

2) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Kabe’ye bakarak (büyük bir şevk ve sevinçle),

“Lâ ilahe illallah (ey Kabe!) Sen ne kadar temizsin! Senin kokun ne kadar hoş! Sen ne kadar hürmete layıksın! Ancak mü’minin izzet ve hürmeti senden daha fazladır. Allahu Teâlâ seni hürmete layık kıldı. Aynı şekilde mü’minin malı, kanı ve ırzını da haram kıldı. (Bu ihtiramdan dolayı) mü’min hakkında azıcık kötü zanda bulunmamız dahi bize haram kılındı.” [1037]

3) Hz. Câbir radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Müslümanların fakirleri, zenginlerinden kırk sene önce Cennet’e gireceklerdir.” [1038]                                                                                       

4) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Fakirler Cennet’e zenginlerden yarım gün önce gireceklerdir. O yarım günlük süre 500 senedir.” [1039]                                                                       

İzah: Bundan önceki hadiste fakirin zenginden kırk sene önce Cennete girece­ği zikredildi. Bu durum zengin ve fakihn her ikisinde de mala rağbet bulunduğu zaman­dır. Bu hadiste ise fakirlerin beşyüz sene önce Cennete girecekleri zikredilmiştir. Bu da fakirde mala karşı rağbet bulunmadığı ve zenginde mala rağbet olduğu zamandır. [1040]

5) Hz. Abdullah bin Amr radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Kıyamet günü siz toplandığınız zaman,

“Bu ümmetin fakirleri ve miskinleri nerededirler?” diye ilan olunur. (Bu ilan üzerine) onlar ayağa kalkarlar. Onlara,

“Siz hangi amelleri işlediniz?” denilir. Onlar,

“Ey Rabbimiz! Sen bizi imtihana tabî tuttun. Biz de sabrettik. Sen bizden başkalarına mal ve saltanat verdin” derler. Allahu Teâlâ,

“Siz doğru söylediniz” buyurur.” Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Onlar insanların avamından önce Cennet’e gireceklerdir. Hesabın şiddeti mal ve saltanat sahiplerine kalacaktır.” [1041] 

6) Hz. Abdullah bin Amr radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Allah’ın yarattıklarından ilk önce Cennet’e kimin gireceğini biliyor musunuz?” buyurdu. Sahâbe-i Kiram radıyallahu anhum,

“Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Allah’ın yarattıkla­rından Cennet’e ilk girecek olanlar muhacirlerin fakirleri olacaktır. Onlarla sınırlar muhafaza edilir. Zor işlerde (onlar öne geçirilir.) Onlarla zorluklardan korunulur. Onlardan birine ölüm geldiğinde ihtiyacı sînesinde kalır. (Yani ihtiyacını tamam­lamaya gücü yetmez.) Allahu Teâlâ (kıyamet günü) meleklerden dilediklerine, Onların yanına gidin ve selam verin” buyurur. Melekler (hayretle),

“Ey Rabbimiz! Biz senin göklerinde kalıyoruz. Senin en hayırlı varlıklarınız. (Buna rağmen) Sen bizim gidip onlara selam vermemizi emrediyorsun. (Bunun sebebi nedir?)” derler. Allahu Teâlâ, Onlarla hududlar muhafaza olunurdu. Zor işlerden (onlar ileri sü­rülerek) korunulurdu. Onlardan birinin ölümü gelince onun haceti sînesinde kalır, onu yerine getiremezdi” buyurur. Nitekim o vakit melekler her kapıdan gelerek onlara şöyle derler;

“Sabretmenizden dolayı size selam olsun. Bu cihanda sizin âkibetiniz ne kadar güzeldir!” [1042]                                                                   

7) Hz. Abdullah bin Amr radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Kıyamet günü ümmetimden bir takım insanlar gelir, onların nuru güneşin ışığı gibi olacaktır.” Biz,

“Ey Allah’ın Rasûlü! Onlar kimlerdir?” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Onlar muhacirlerin fakirleridir. Onlar zor işlerde öne konularak, onlarla zor durumlardan korunulur. Onlardan birinin ölümü geldi­ğinde ihtiyaçları sînesinde kalır. Onlar yeryüzünün çeşitli bölgelerinden bir yere toplanarak hasredilirler” buyurdu.  [1043]                                                     

8 ) Hz. Ebu Saîd el-Hudrî radıyatlahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işitim;

“Allah’ım! Beni fakir (mizaçlı biri) olarak ya­şat. Fakir bir halde iken dünyadan al. Beni fakirler topluluğu arasında hasret.” [1044]

9) Hz. Saîd bin Ebî Saîd rahmetullahi aleyh diyor ki: Hz. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e kendi (yoksulluğu ve) ihtiyacından şikayette bulundu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem “Ey Ebû Saîd, sabret! Sizden beni seven kimseye fakirlik, vadinin üst kısmından ve dağın yükseklerinden aşağı tarafına doğru hızla akan sel suyunun akışı gibi gelir.” [1045]

10) Hz. Râfi bin Hadîc radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Allahu Teâlâ bir kulunu sevdiğinde, siz hastanızı sudan korudu­ğunuz gibi onu dünyadan korur.” [1046]                                         

11) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu antiâan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Fakirleri seviniz. Onlarla oturunuz. Sen Arabları kalbinden sev. Kendinde bulunan kusurlar seni başkasını ayıplamaktan alıkoysun” [1047]

12) Hz. Enes radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi veseltem’ın şöyle buyurduğunu işittim;

“Nice dağınık saçlı, toz toprak içinde kalmış, eski elbiselere bürünmüş ve insanların kapılarından kovulmuş kimseler vardır ki, eğer Allahu Teâlâ’(ya güvenerek O’nun) adına yemin etseler, Allahu Teâlâ muhakkak onların yeminlerini yerine getirir.” [1048]                                                 

İzah: Hadisi şerifin maksadı şudur: Allah’ın hiçbir kulunu tozlu topraklı ve da­ğınık saçlı olduğundan dolayı hakîr görmemek gerekir. Çünkü bu halde yaşamakta olan nice kimseler Allahu Teâİâ’nın hususi kullarındandır. Ancak şu da iyi bilinmeli­dir ki; Hadisi şerifin maksadı dağınık saçlı olmaya ve kir pas içinde yaşamaya teşvik etmek değildir. [1049]

13) Hz. Sehl bin Sa’d Sâidî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanından geçti. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, yanında oturmakta olan şahsa,

“Bu adam hakkında görüşün nedir?” buyurdu. O,

“İnsanların seçkin ve eşrafındandır. Birine evlenme teklifi yapsa ricası kabul edil­meye, biri hakkında aracılık etse ricası kabul edilmeye layık biridir” dedi. Peygam­ber sallallahu aleyhi vesellem bu cevabı duyunca sükût etti. Sonra yanlarından başka biri geçti. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem yanındakine,

“Bu adam hak­kında görüşün nedir?” buyurdu. Adam,

“Yâ Rasûlallah o müslüman bir fakirdir. Eğer evlenme teklifi yapsa geri çevrilir. Biri hakkında aracılık edip ricada bulunsa ricası kabul edilmez. Konuştuğunda sözü dinlenmez” dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Bütün dünya önce geçen gibilerle dolu olsa, bu ikinci adam onların hepsinden daha hayırlıdır” buyurdu. [1050]                                           

14) Hz. Mus’ab bin Sa’d radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: (Onun babası) Hz. Sa’d radıyallahu anh kendisinden (mal ve cesaret yönünden) az derecede olan diğer sahabelerden üstün olduğunu zannederdi. (Onun bu düşüncesini düzeltmek gayesiyle) Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Sizler zayıflarınız ve acizleriniz sayesinde yardım olunursunuz ve rızıklandırılırsınız.” [1051]             

15) Hz. Ebu Derdâ radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim; “Beni zayıfların arasında arayınız. Çünkü siz zayıflarınız sayesinde rızıklandırılırsınız ve yardım olunursunuz.” [1052]                             

16) Hz. Harise bin Vehb radıyallahu anh diyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Ben size Cennet ehlini söyleyeyim mi? Her zayıf (yani muamele ve davranışlarında sert olmayan mütevâzi ve yumuşak tabi­atlı) kişidir. İnsanlar da onu zayıf görürler. AHahu Teâlâ’ya yemin etse (yani “falan şey şöyle olacak” dese,) Allahu Teâlâ onun yemini(ne değer vererek söylediği şeyi) mutlaka yerine getirir. Cehennem ehlinin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Her mal biriktirip saklayan cimri, sert mizaçlı kişi ve kendini büyük gören kimsedir.” [1053]

17) Hz. Abdullah bin Amr bin el-Âs radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Cehennem’den bahsederken şöyle buyurdu;

“Cehennem ehli; sert tabiatlı, şişman bedenli olup çalımlı yürüyen, mütekebbir, çok fazla mal ve servet yığan, sonra onun (harcanmasını) engelleyip (bir kenarda) saklayan (isteyene ver­meyen) kimsedir. Cennetlik kimseler ise zayıflar (yani insanlara alçak gönüllü dav­rananlar) ve ezilenlerdir (yani insanların zayıf kabul ederek ezdikleri kimselerdir.)” [1054]

18 ) Hz. Câbir radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Üç (güzel) sıfat vardır ki, onlar kimde bulunursa Allahu Teâlâ (kıyamet günü) onu Kendi rahmetinin gölgesinde barındıracak ve Cennet’e koyacaktır:

1- Zayıflara yumuşak davranmak,

2- Ana-babaya şefkat göstermek,

3- Köleye güzel muamele yapmak.
” [1055]                            .                                       

19) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur;

“Kıyamet günü şehîd getirilir ve hesab için dikilir. Sonra sadaka ve hayrat yapan kişi getirilir ve hesaba çekilmek için dikilir. Sonra dünyada çeşitli musibet ve sıkıntılara düşmüş kişiler getirilir. Onlar için ne mizan ne de mahkeme kurulur. Sonra onlar üzerine o kadar ecir ve ikram yağdı­rılır ki, dünyada afiyet içinde yaşayanlar (bu güzel ecir ve mükâfatı görünce keşke) bedenleri (dünyada) makaslarla kesilseydi (de onlar buna sabretselerdi) diye te­menni ederler.” [1056]

20) Hz. Mahmûd bin Lebîd radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Allahu Teâlâ bir kavmi sevdiği zaman onları (musibetlere sokarak) imtihan eder. Nitekim kim sabrederse ona sabr(ının ecri) yazılır. Kim sabretmezse onun için sabırsızlık yazılır. (Sonra o devamlı ağlayıp sızlanır durur.)” [1057]                                                               

21) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Şüphesiz Allahu Teâlâ indinde bir adamın yüksek bir rütbesi ölür. (Ancak) o rütbeye amelleriyle ulaşmamıştır. Allahu Teâlâ onu”devamlı olarak sevmediği şeylere (meselâ hastalık, perişanlık vs.ye) mübtelâ kılar ki, ni­hayet (bu sıkıntılar sebebiyle) o rütbeye ulaşır.” [1058]                 

22) Hz. Ebû Hûreyre ve Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhuma’dan rivayet edil­miştir: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Müslümana her­hangi bir yorgunluk, hastalık, keder, üzüntü, eziyet, gam isabet etse, hatta bir di­ken dahi batsa, Allahu Teâlâ bu sebeble, o kişinin günahlarını affeder.” [1059]     

23) Hz. Aişe radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim; “Bir müslümana diken batsa veya ondan daha büyük bir şey canını acıtsa, onun karşılığı olarak (Allahu Teâlâ tarafından o) kişiye bir derece yazılır ve bir günahı affedilir.” [1060]                                                             

24) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Bazı mü’min erkek ve mü’min kadınlar üzerine Allah celle celaluhu ta­rafından belâ ve musibetler gelir. Bazen canına, bazen evladına, bazen de malına gelir. (Bunun neticesinde o kişinin günahları dökülür.) Nihayet o öldükten sonra üzerinde hiçbir günahı kalmamış olarak Allahu Teâlâ’ya kavuşur.” [1061]               

25) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Allahu Teâlâ müslüman bir kulunun bedenine bir bela ver­diğinde bir meleğe, “Bunun için (sıhhatli zamanında) yaptığı bütün salih amellerinin sevabını yaz” buyurur. Eğer ona şifa verirse (günahlarından) yıkayıp temizler. Eğer ruhunu alırsa onu bağışlar ve ona rahmet eder.” [1062]

26) Hz. Şeddâd bin Evs radıyallahu anh diyor ki; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim; Allahu Teâlâ buyurdu ki:

“Kullarımdan mü’min bir kulu, (bir musibet, hastalık vs.ye) mübtelâ kıldığımda o Bana yönelir, kendisine gönderdiğim sıkıntıya rıza gösterip Bana hamdü sena ederse, (Ben meleklere).

“Onun sıhhatli halinde yazdığınız gibi, yaptığı bütün salih amellerin sevabını ay­nen yazmiz” diye emrederim” [1063]                       

27) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur;

“Müslüman erkek veya müslüman kadında de­vam eden sıtma ve baş ağrısı onların günahları Uhud dağı kadar da olsa onlardan hardal tanesi kadar bir günah bırakmaz.” [1064]                             

28 ) Hz. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Mü’minin, baş ağrısı ve vücuduna batan bir diken veya ona eziyet veren herhangi bir şey yüzünden kıyamet günü Allahu Teâlâ onun derecesini yükseltir. Bu sıkıntılardan dolayı onun günahlarını affeder.” [1065]

29) Hz. Ebû Ümâme el-Bâhilî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygam­ber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Bir kul hastalığından dolayı (Allahu Teâlâ’ya yönelir,) yalvarıp yakarırsa Allahu Teâlâ günahlarından tamamen temizlenmiş Olduğu halde ona şifâ verir.” [1066]

30) Hz. Hasan rahmetullahi aleyh Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu naklediyor; “Şüphesiz bir gecelik ateşli hastalıktan dolayı Allahu Teâlâ, mü’minin bütün günahlarını affeder.” [1067]                                     

31) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Allahu Teâlâ bir hadisi kudside şöyle buyurmuştur:

“Ben kulumu (herhangi bir hastalığa) mübtelâ kıldığımda, kendisini ziyarete gelenlere Beni şikayet etmezse, Ben onu esaretimden âzâd ederim. (Yani onun günahlarını affederim.) Sonra onun etini daha hayırlı bir ete, kanını da daha hayırlı bir kana tebdil ederim. (Yani ona sıhhat veririm.) O, (hastalıktan kurtulduktan sonra) yeni baştan amel işlemeye başlar.” (Çünkü onun önceki bütün günahları bağışlanmış olur.) [1068]                                                                                                             

32) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur;

“Kim bir gece sıtmaya yakalanır ve ona sabre­derse, o sıtmanın ateşine rağmen Allahu Teâlâ’dan razı olursa annesinden doğ­duğu günkü gibi günahlarından tertemiz olup çıkar.” [1069]

33) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur; “Kimin iki sevgilisini (yani gözlerini) aldığımda o buna sabreder ve ecir ve sevabını beklerse, Ben onun için Cennet’ten daha az bir be­dele razı olmam.” [1070]

34) Hz. Ebû Mûsâ radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir; Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Kul hastalandığında veya yolculuğa çıktığında (yapa­madığı amellere karşılık olarak) onun için sıhhatli iken veya evinde ikâmet etmek­teyken yaptığı amellerin aynısı yazılır.” [1071]

35) Hz. Ebû Saîd radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Dosdoğru ve güvenilir ticaret yapan tacir (kıyamet günü) peygamberler, sıddıklarveşehidlerle beraber olacaktır.” [1072]                     

36) Hz. Rifâe radıyallahu anh’dan rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Tacirler kıyamet günü günahkârlar olarak diriltileceklerdir. Ancak ticaretinde takvayı seçenler (yani hıyanet, hile vs.ye bulaşmayanlar,) iyilik edenler (yani ticâret muamelelerinde insanlara güzel davrananlar) ve doğruluk üzerine olanlar müstesna.” [1073]                                                                                   

37) Hz. Ka’b radıyallahu anh’in kızı Ümmü Amâra Ensâriye radıyallahu anha dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onun yanına teşrif buyurdu. O peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e yemek getirdi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ona,

“Sen de ye!” buyurdu. O,

“Ben oruçluyum” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem.

“Oruçlu bir kimsenin yanında yemek yendiğinde, yemek yiyenler yemek­ten kalkana kadar melekler oruçluya rahmet duası yaparlar.” [1074]                         

38 ) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Bir ağaç müslümanlara eziyet veriyordu. Bir adam geldi ve onu kesiverdi. O (bu ameli sayesinde) Cennet’e girdi.” [1075]                     

39) Hz. Ebû Zerr radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ona buyurdu ki; “Bak! Sen şahsın itibariyle hiçbir beyaz ve siyahtan üstün değilsin. Ancak sen takva iîe üstün olabilirsin.” [1076]                         

40) Hz. Sevbân radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Ümmetimden bazı insanlar vardır ki, onlardan biri sizden birinin yanına gelip bir dinar istese vermez, bir dirhem istese vermez, bir kuruş istese, bir kuruş dahi vermez. (Ancak Allah indinde onun değeri o kadar fazladır ki) eğer o Allah’tan Cennet istese, Allahu Teâlâ ona Cennet verir. O (sadece) iki eski bez parçasına bürünmüştür. Kendisine pek önem verilmez. (Ancak) eğer o Allahu Teâlâ (ya güvenerek onun) adına yemin etse, Allahu Teâlâ onun yeminini mutla­ka yerine getirir.” [1077]


[1032] Bakara:  2/221.

[1033] En'am: 6/122.

[1034] Secde: 32/18.

[1035] Fatır: 35/32.

[1036] Mukaddime, Sahihi Müslim

[1037] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1038] Tirmizi

[1039] Tirmizi

[1040] Cami'ül Usûl li İbni Esîr

[1041] İbni Hibban

[1042] İbni Hibban

[1043] Müsned-i Ahmed

[1044] Müstedrek-i Hâkim

[1045] Müsned-iAhmed, Mecma'uz Zevâid

[1046] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1047] Müstedrek-i Hâkim

[1048] Taberâni, Mecma'uz zevâid

[1049] Maârif ül Hadis

[1050] Buhâri

[1051] Buhâri

[1052] Ebû Dâvûd

[1053] Buhâri

[1054] Müsned-i Ahmed, Mecma'ûz Zevâid

[1055] Tirmizi

[1056] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1057] Müsned-i Ahmed, Mecma'ûz Zevâid

[1058] Ebû Yâ'lâ, Mecma’uz Zevâid

[1059] Buhâri

[1060] Müslim

[1061] Tirmîzi

[1062] Ebu Yâ'lâ, Müsned-i Ahmed, Mecma'ûz Zevâid

[1063] Müsned-i Ahmed, Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1064] Ebû Yâlâ, Mecma'uz zevâid

[1065] İbni Ebiddünya, Terğib

[1066] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1067] İbni Ebiddünya, ithaf

[1068] Müstedrek-i Hâkim

[1069] İbni Ebiddünya, Terğib

[1070] Tirmizi

[1071] Buhâri

[1072] Tirmizi

[1073] Tirmizi

[1074] Tirmizi

[1075] Müslim

[1076] Müsned-i Ahmed

[1077] Taberâni, Mecma'uz Zevâid






Konu Başlığı: Ynt: İkram-ı müslim
Gönderen: Ceren üzerinde 16 Haziran 2017, 21:24:00
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden.Bizleride hakkıyla müslüman olan kullardan eylesin inşallah..