๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Müntehab Ehadis => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 28 Ekim 2010, 13:22:04



Konu Başlığı: Allah yoluna çıkmakla ilgili faziletler
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 28 Ekim 2010, 13:22:04
ALLAH YOLUNA ÇIKMAKLA İLGİLİ FAZİLETLER

Kur’an Ayetleri
 

“İman edip hicret edenler (evlerini terkedenler) ve Allah yolunda cihad edenler, bir de onları barındırıp yardım edenler yok mu? İşte onlar (imanın hakkını veren) gerçek mü’minlerdir. Onlara mağfiret ve bol rızık vardır.” [1634]                         

“İman edip, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad yapanlar, Allah katında derece itibariyle daha büyüktürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır. / Rableri onları Kendi tarafından bir rahmet ve rızâ ile onlar için içlerinde dâimi nimetler bulunan Cennetlerle müjdeler. / Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah indinde büyük mükâfat vardır.” [1635]                               

“Bizim dinimiz uğrunda mücadele eden (sıkıntı çeken)lere gelince, elbette Biz on­lara, Bize ulaşan yolları gösteririz, (Şöyle ki; onlara öyle şeyler öğretiriz ki, başkalarının o şeyleri hissetmeleri mümkün olmaz.) Şüphesiz ki, Allah ihlasla amel yapanlarla beraberdir.” [1636]                                                                       

“Her kim mücahede ederse (din için çalışırsa,) o kendi faydası için çalışır. Çünkü Allah, bütün alemlerden müstağnidir. (Kimseye ihtiyacı yoktur.)” [1637]         

“Kâmil mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve peygamberine iman ettikten sonra (ömür boyu) şüphe etmemişler (yani Allahu Teâlâ’yı ve O’nun her sözünü kalbinin derinliklerinden kabul etmişler ve şüpheye düşmemişlerdir.) Ve malla­rıyla, canlarıyla Allah yolunda mücahede etmişler (meşakketlere katlanmışlardır. İşte bunlar imanlarında sâdık olanların ta kendileridir.”                       

“Ey iman edenler! Sizi acıklı bir azabtan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? / Allah’a ve Rasülüne iman eder, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. / İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere, Adn Cennet’lerindeki güzel meskenlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.” [1638]                 

“(Ey Rasûlüm! Müslümanlara) de ki:

“Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesâda uğramasından korktuğu­nuz ticaret, hoşlanmadığınız meskenler, size Allah ve Rasûlünden ve Allah yo­lunda cihad etmekten daha sevgili ise artık Allah emrini (azabını) getirinceye kadar bekleyin! Allah fâsık bir kavme hidayet vermez.” [1639]                                   

“Allah yolunda (canlarınızla birlikte) mallarınızı sarfedin. (Cihaddan kaçınarak) kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınız işleri iyi yapın. Çünkü Allah hakkıyla iş yapanları sever.” [1640]                                                     

 

Hadisi Şerifler
 

44) Hz. Enes radıyaüahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Allah’ın dini uğrunda (O’na davet yolunda) o kadar korkutul­dum ki, başkası o kadar korkutulmadı... Allah yolunda bana o kadar eziyet edildi ki, başkasına o kadar eziyet edilmedi... Benim üzerimden otuz gün ve otuz gece geçmesine rağmen benim ve Bilâl’ın bir canlının yiyebileceği türden hiç bir şeyi­miz yoktu. Sadece Bilâl’ın koltuğunun altına sığabilecek kadar bir şeyimiz vardı. (Yani çok az miktarda bir yiyeceğimiz olurdu.)” [1641]                                                 

45) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma diyor ki:

“Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ve onun ev halkı pek çok geceleri peş peşe karınları boş olarak (yokluk içinde) geçirirlerdi. Onların yanında akşam yemeği bulunmazdı. Yemekleri de genellikle arpa ekmeği idi.” [1642]                                                                                                     

46) Hz. Aişe radıyallahu anha diyor ki:

“Rasulullah sallallahu aleyhi vesetlem vefat edene kadar, ev halkı peş peşe iki gün doyana kadar arpa ekmeği yemediler.” [1643]

47) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir:

“Bir defasında Hz. Fatima radıyallahu anha, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e arpa ekmeğinden bir parça takdim etmişti. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

“Bu, üç günden beri babanın yediği ilk yemektir” buyurdu. [1644]

48 ) Hz. Sehl bin Sa’d Sâidî radıyallahu anh diyor ki:

“Biz Hendek savaşında Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraberdik. O, hendek kazıyor, biz de hendek­ten toprağı çıkarıp başka yere naklediyorduk. Rasûluüah sallallahu aleyhi vesellem bizi (bu hâl içinde) görünce,

“Allah’ım! Hayat ancak âhiret hayatıdır. Sen ensar ve muhacirleri mağfiret eyle!” buyurdu.” [1645]                                                             

49) Hz. Abdullah bin Ömer radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem (söyleyeceği sözün öneminden dolayı benim dikkatimi yöneltmek için) omuzumdan tutarak,

“Sen dünyada gurbetteki bir misafir ya da yolda yürümekte olan bir yolcu gibi ol” buyurdu. [1646]                                                                           

50) Hz. Amr bin Avf radıyallahu anh’dan rivayet olunmuştur: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Allah’a yemin olsun ki, ben sizin hakkınızda fakirlik ve yoksulluktan korkmuyorum. Ancak ben dünyanın sizden öncekilere genişletildiği gibi size de genişletilmesinden korkuyorum. Sonra siz dünyayı elde etmek için sizden öncekilerin yarıştığı gibi yarışırsınız da dünya onları gafil bıraktığı gibi sizi de gafil bırakır.” [1647]                                                                                                     

İzah:
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in, “Sizin hakkınızda fakirlik ve yok­sulluktan korkmuyorum” ifadesinin manası; “Size fakirlik ve yoksulluk gelmeyecek” veya “Dünyanın genişlemesinin perişanlık ve hüsrana sebeb olduğu kadar, fakirlik ve yoksulluk, perişanlık ve hüsrana sebeb değildir” demektir. [1648]

51) Hz. Sehl bin Sa’d radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Eğer dünyanın kadir ve kıymeti, Allahu Teâlâ indinde sivri sineğin kanadına denk olsaydı, Allahu Teâlâ hiçbir kâfire ondan bir yudum su dâhi içirmezdi. (Çünkü dünyanın değeri bu kadar bile değildir. Bundan dolayı­dır ki, kâfir ve fâcire dünya hesapsız verilmiştir.)” [1649]                                         

52) Hz. Urve rahmetullahi aleyh diyor ki: Hz. Âişe radıyallahu anha şöyle buyurdu;

“Ey yeğenim! Biz ayı (hilâli) görürdük, sonra ikinci ayı görürdük, sonra üçüncü ayı görürdük. Böylece iki ay içinde üç hilâl görürdük. Ancak Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in evlerinde ateş yanmazdı”. Ben,

“Ey teyzeciğim! O halde siz neyle geçinirdiniz?” dedim.

“Hurma ve suyla” buyurdu. [1650]                                         

53) Hz. Âişe radıyallahu anha diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim; “Müslüman bir kimsenin vücuduna Allah yolunun* tozu karı­şırsa, Allahu Teâlâ ona Cehennem ateşini haram kılar.” [1651]

54) Hz. Ebû Abs radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Kimin ayakları Allah yolunda tozlanırsa, Allahu Teâlâ o ayakları Cehennem ateşine haram kılar.” [1652]                                           

55) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Allah yolunun tozu ve Cehennemin dumanı bir kulun karnında asla bir araya gelemez. Cimrilik ve (kâmil) iman hiçbir kulun kalbinde asla bir araya gelemez.” [1653]                                                                                   

56) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur;

“Allah yolunun tozu ve Cehennemin dumanı bir müslümanın genzinde bir araya asla toplanmaz.” [1654]                                                 

57) Hz. Ebû Ümâmeel-Bâhilî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygam­ber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Bir kimsenin yüzü Allah yolunda tozlanırsa, Allahu Teâlâ onun yüzünü kıyamet günü (Cehennem ateşinden) muhakkak mu­hafaza eder... Bir kimsenin ayakları Allah yolunda tozlanırsa, Allahu Teâlâ onun ayaklarını kıyamet günü Cehennem ateşinden emin kılar.” [1655]             

58 ) Hz. Osman bin Affan radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Allah yolundaki bir gün, onun dışındaki bin günden daha hayırlıdır.” [1656]                                                                                               

59) Hz. Enes radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Allah yolundaki bir sabah veya bir akşam vakti, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.” [1657]                                                                                                         

İzah: Hadisten maksat şudur; Dünya ve dünyda bulunan her şey Allah yolunda harcansa, yine de Allah yolunda geçirilen bir sabah veya bir akşam vakti ondan daha fazla sevaba vesile olur. [1658]

60) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim bir akşam vakti Allah yoluna çıkarsa, kıya­met günü ona üzerine bulaşan tozlar kadar misk verilecektir.” [1659]                   

61) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh diyor ki: (Bir yolculuk esnasında) Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ashabından biri, suyu tatlı kaynağı bulunan bir dağ yolundan geçiyordu. Suyu güzel olduğundan dolayı bu pınar hoşuna gitti. (Kendi kendine,

“Ne güzel bir pınar!) Ne olaydı da insanlardan ayrı bir halde şu geçitte otursaydım. Ancak Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’den izin almadan bu işi asla yapamam” dedi. Nitekim bu düşüncesini Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e arz etti. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Öyle yapma! Çünkü sizden birinin Allah yolunda (az bir zaman) bulunması, evinde yetmiş sene namaz klimasından daha üstündür. Allahu Teâlâ’nın sizi mağfiret etmesini ve Cennete koymasını istemez misiniz? Öyleyse Allah yolunda cihad ediniz. Deveyi sağarken el açıp kapama arasındaki vakit kadar Allah yolunda savaşan kimseye Cennet vacib olur.” [1660]

62) Hz. Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Kimin Allah yolunda başı ağrır da o, bunun se­vabını Allah’tan beklerse, onun önceki bütün günahları bağışlanır.” [1661]

63) Hz. Abdullah bin Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi kudside Rabbinin şöyle buyurduğunu naklediyor;

“Bir kulum sadece Benim rızamı kazanmak için mücahid olarak Benim yoluma çıkarsa, Ben onu ecir ve ganimetle döndürmeye, eğer ruhunu alırsam onu bağış­lamaya, ona merhamet ederek Cennet’e koymaya kefil olurum.” [1662]

64) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Bir kimse Allah yoluna çıkarsa, (Allahu Teâlâ buyurur ki:)

“Onu evinden çıkaran şey, Benim yolumda cihad etmek, Bana iman etmek ve Benim peygamberlerimi tasdik etmekten başkası değilse, onu Cennet’e koymaya veya ecir ve ganimetle evine döndürmeye Ben kefilim.” Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Muhammed’in canını kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda yaralanan kimse, kıyamet günü yara aldığı günkü haliyle gelir. Rengi kan rengi, kokusu misk kokusudur. Muhammed’in canını kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki, müslümanlara zor gelmesinden korkmasaydım ben Allah yolunda gazaya çıkan askerlerden hiçbir zaman geri kalmazdım. Ancak benim bütün insanların binek ihtiyaçlarını karşılama imkanım yoktur. Onlar da imkan bulamıyorlar. Benden ayrı kalıp gidememek (ben giderken evlerinde oturmak) onlara ağır geliyor. Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, ben Allah yolunda cihad edip öldürülmemi, sonra tekrar cihad edip öldürülmemi, sonra tekrar cihad edip öldürülmemi arzu ediyorum.” [1663]                                   

65) Hz. Abdullah bin Ömer radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Sizler tamamen alış-verişle meşgul olduğunuz, sığırların kuyruklarından tutup ziraate razı olduğunuz ve cihadı terk ettiğiniz zaman, Allahu Teâlâ üzerinize öyle bir zillet musallat eder ki, siz dininize dönene kadar (buna Allah yolunda cihad etmekte dahildir.) Allah o zilleti sizden kaldırmayacaktır.” [1664]                                                                                         

66) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu1 anh’dan diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim kendisinde bir cihad izi olmadan Allahu Teâlâ’nın hu­zuruna varırsa, o kendisinde (yani dininde) bir gedik olduğu halde Allah’a kavuşur.”

İzah: Cihad izi şudur: Mesela onun vücudunda bir yara bulunması veya Allah yolunda toz, toprak veya hizmetten dolayı bedeninde izlerin belirmesidir. [1665]

67) Hz. Süheyl radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöy­le buyurduğunu işittim; “Sizden birinizin Allah yolunda ayakta durması, onun ev halkının arasında bütün ömür boyu işlediği güzel amellerinden daha hayırlıdır.” [1666]

68 ) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, Hz. Abdullah bin Revâha’yı Allah yoluna çıkan bir birlikle gönderdi. O gün Cuma idi. Hz. Abdullah bin Revâha radıyallahu anh’ın arkadaşları sabahleyin yola çıktılar. Abdullah bin Revâha radıyallahu anh,

“Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ile bir­likte Cuma namazı kılmak için geride kalayım, sonra arkadaşlarıma kavuşurum” dedi. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte namaz kılınca Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem onu gördü ve

“Seni sabah arkadaşlarınla gitmekten alıkoyan nedir?” buyurdu. O,

“Seninle beraber Cuma namazı kılıp sonra onlara katılmayı istedim” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Eğer sen yeryüzünde bulunan herşeyi infak etsen de yine sabah vakti giden arkadaşlarına eşit sevab elde edemezsin.” [1667]                                                                                                                     

69) Hz. Ebu Hûreyre radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir cemaate Allah yoluna çıkmalarını emretti. Onlar,

“Yâ Rasûlallah! Biz bu gece mi yola çıkalım yoksa bekleyip sabah mı yola çıkalım?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Siz Cennet bağlarından bir bağda bu geceyi geçirmeyi istemez misiniz? (Yani geceyi Allah yolunda geçirmek, Cennet bağında gecelemektir.)” [1668]

70) Hz. İbni Mes’ûd radıyallahu anh diyor ki: Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e,

“Hangi amel efdaldir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Vaktinde namaz kılmak, ana-babaya iyilik etmek sonra Allah yolunda cihad etmektir” bu­yurdu. [1669]                                                                                                                             

71) Hz. Ebû Ümâme radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi veseüem şöyle buyurdu; “Üç kişi vardır ki, onlar Allahu Teâlâ’nın himayesi al­tındadır. Eğer yaşarlarsa, onlara rızık verilir. İşlerinde onlara yardım edilir. Öldük­lerinde Allah onları Cennet’e koyar:

1- Evine girdiğinde selam veren Allah’ın himayesindedir.

2- Mescide gitmek için (evinden) çıkan Allah’ın himayesindedir.

3- Allah yoluna çıkan kimse, Allah’ın himayesindedir.”
[1670]                                 

72) Hz. Humeyd bin Hilâl rahmetullahi aleyh diyor ki: Tufâve kabilesinden bir adam vardı. Onun yolu bizim kabilemizin bulunduğu yerden geçiyordu. (O gidip gelirken) bizim kabileye uğrar ve onlara hadisler anlatırdı. Şöyle anlattı;

“Bir defa­sında ben ticaret kafilesiyle Medine-i Münevvere’ye gittim. Orada malımı sattım. Sonra kendi kendime, “Ben o şahsın (yani Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in) yanına mutlaka gideceğim ve onun durumunu öğrenip kabileme haber vereceğim” dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına vardığımda bana bir evi göste­rerek şöyle buyurdu;

“Bu evde bir kadın vardı. O müslümanlardan bir toplulukla birlikte Allah yoluna çıktı. Evde on iki keçi ve kumaş dokuduğu bir dokuma tarağı bırakmıştı. Onun bir keçisi ve dokuma tarağı kayboldu. Kadın,

‘Yâ Rabbi! Sen Kendi yoluna çıkan kimseyi koruyacağına kefil oldun. (Ben Senin yoluna gittim. Ben burada yokken) bir keçim ve bir dokuma tarağım kayboldu. Ben keçim ve do­kuma tarağım adına Sana yemin ediyorum ki, (onları bana geri döndür)’ dedi.” Ravi diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, o Tufâveli adama, o kadının Rab-bine son derece acizliğini göstererek nasıl dua ettiğini anlattı ve şöyie buyurdu; “(Allahu Teâlâ’nın gaybi hazinesinden) ona keçisi ve onun gibi bir keçi daha ve­rildi. Bir de dokuma tarağı ve onun gibi bir dokuma tarağı daha verildi.” Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“İşte bu, o kadındır. Eğer sen dilersen git ona sor.” Tufâveli adam diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e,

“Hayır (o kadına sormama gerek yoktur.) Sizden dinlediğimi tasdik ediyorum. (Sizin sözünüze yakinen inanıyorum)” dedim. [1671]                     

73) Hz. Ubâde bin Sâmit radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Allah yolunda mutlaka cihad ediniz. Çünkü o Cennet ka­pılarından bir kapıdır. Allahu Teâlâ onunla gam ve kederi giderir.” Bir rivayette şu ilave vardır;

“Yakınlara ve uzaklara giderek Allah yolunda cihad ediniz. Yakın ve uzakta olanlara Allahu Teâlâ’nın hadlerini uygulayınız. Allahu Teâlâ ile olan muamelenizde kimsenin kınamasından etkilenmeyiniz.” [1672]                 

74) Hz. Ebû Umâme radıyallahu anh diyor ki: Bir adam,

“Yâ Rasûlallah! Bana seyahat etmem için izin veriniz” deyince Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, ‘Ümmetimin seyahati Allah yolunda cihad etmektir” buyurdu. [1673]                   

75) Hz. Fadâle bin Ubeyd radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Allahu Teâlâ’ya en fazla yaklaşmaya sebeb olan amel, Allah yolunda cihad etmektir. Hiçbir amel bu hususta ona yakın olamaz.” [1674]

76) Hz. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e, “İnsanların en üstünü hangisidir?” diye soruldu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Allah yolunda cihad edendir” buyurdu, Halk,

“Sonra kimdir?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Bir dağ geçitinde (yani ıssız bir erde yaşayan,) Rabbinden korkan, kendi şerrinden insanları uzak tutandır” buyurdu. [1675]                                                                                                                                 

77) Hz. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e, “Mü’minlerden en kâmil iman sahibi hangisidir?” diye soruldu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Allah yolunda canı ve malı ile cihad eden ve dağ geçitlerinden bir geçitte Allah’a ibadet eden ve insanları kendi şerrinden uzak tu­tan kimsedir” buyurdu. [1676]                                                                                       

78 ) Hz. Ebû Hureyre radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Allah yolunda az bir vakit bulunmak, Kadir gecesinde Hacer-i Esved’in karşısında ibadet etmekten daha hayırlıdır.” [1677]                 

79) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Her peygamberin bir ruhbanlığı vardır. Ümmeti­min ruhbanlığı da Allah yolunda cihad etmektir.” [1678]                                 

İzah: Dünya ve onun lezzetleriyle ilişkiyi kesmeye ruhbanlık denir.

80) Hz. Ebû Hureyre radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Allah yoluna çıkan mücahidin misali; -Allahu Teâlâ kimin (Kendi rızası için) cihad ettiğini en iyi bilendir- Onun misali oruç tutan, geceleri ibadet eden, Allah korkusundan dolayı O’nun huzurunda acizliğini gös­teren, rükû ve secde eden kimsedir.”                                                                       

81) Hz. Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir;

“Allah yoluna çıkan mü­cahidin misali oruç tutan, gece boyunca namazda Kur’an okuyan kimse gibidir. Öyle ki, mücahid Allah yolundan dönene kadar oruç tutmaya ve sadaka vermeye devam eder. (Mücahide, bu ibadetleri yapan kimseye verilen sevabın aynısı verilir.)” [1679]

82) Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Sizden Allah yoluna çıkmanız istenirse hemen çıkınız.” [1680]                                                                                                               

83) Hz. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Ey Ebû Saîd! Kim Rabb olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve Nebî olarak Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’dan razı olursa, Cennet ona vacib olur.”  Bu Hz. Ebû Saîd radıyallahu anh’ın çok hoşuna gitti ve

“Yâ Rasûlallah! Sözlerinizi bana bir defa daha tekrarlar mısınız?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem sözünü tekrarladı ve

“Başka bir şey daha var ki, onun sebebiyle kul, Cennet’te yüz derece yükseltilir. Her iki derecenin arasındaki me­safe yerle gök arası kadardır” buyurdu. Ebû Saîd radıyallahu anh,

“Yâ Rasûlallah, o nedir?” deyince

“Allah yolunda cihaddır. Allah yolunda cihaddır” buyurdu. [1681]

84) Hz. Abdullah bin Amr radıyallahu anhumuma diyor ki: Medine-i Münevvere’de bir adam vefat etmişti. Adamın doğum yeri Medine idi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem cenaze namazını kıldırdı ve

“Keşke bu adam doğduğu yerin dışmda bir yerde ölseydi” buyurdu. Sahâbe-i Kiram radıyallahu anhum,

“Yâ Rasûlallah! Niçin böyle buyurdunuz?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Kişi doğduğu yerin dışında başka bir yerde vefat ederse, doğduğu yer ile öldüğü yer arasındaki me­safe ölçülerek Cennet’te ona verilir.” [1682]                                                                   

85) Hz. Ebû Kırsâfe radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Ey insanlar (Allah yolunda) hicret ediniz. İslam’a sım­sıkı sarılınız. Çünkü cihad ettiğiniz sürece (Allah yolunda) hicret sona ermeyecektir.” [1683]

İzah: Cihad, kıyamete kadar devem edecektir. Aynı şekilde hicret de de­vam edecektir. Buna dini yaymak, dini öğrenmek ve dini korumak için kendi va­tanını ve başka şeyleri terk etmek dahildir.

86) Hz. Muaviye, Hz. Abdurrahman bin Avf ve Hz. Abdullah bin Amr bin el-Âs radıyallahu anhum’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Hicret iki kısımdır: Birincisi günahları terk etmektir, ikincisi Allah ve Rasûlü’ne hicret etmektir. (Yani kendi dünyevi eşyalarını terk ederek Allah ve Rasûlü’nün yolunda hicret etmektir.) Tevbe kabul olunduğu müddetçe hicret devam edecektir. Güneş batıdan doğana kadar da tevbe kabul edilecektir. Güneş batıdan doğduğu zaman her kalp, içindeki (iman veya küfür) hali üzere mühürlenecek ve insanla­rın (önceki) amelleri (ebedi kurtuluş veya ebedi hüsran için) yeterli olacaktır.” [1684]

87) Hz. Abdullah bin Amr radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Bir adam,

“Yâ Rasûlallah! En üstün hicret hangisidir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Rabbinin sevmediği şeyleri terk etmendir” buyurdu ve

“Hicret iki kısımdır: Şehirde oturanların hicreti ve köyde oturanların hicreti. Köylünün hicreti şudur; (Bulunduğu yerden) çağırıldığı zaman gelir, bir emir verildiği zaman itaat eder. (Şehirlinin hicreti de aynıdır ancak) şehirlinin hicretinin musibet ve imtihanı büyük, ecri de büyüktür.” [1685]

İzah: Şehirde oturan biri, meşguliyetinin ve maddi eşyalarının çokluğuna rağ­men hepsini bırakarak Allah yolunda hicret etmektedir O halde onun Allah yolunda hic-ref etmesi büyük bir imtihandır. İşte bu onun daha fazla ecir kazanmasına sebeb olur. [1686]

88 ) Hz. Vasile bin Eska radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bana,

“Sen hicret edecek misin?” buyurdu. Ben,

“Evet” dedim,

“Hicreti bâdiye mi yoksa hicreti bâtte mi, (hangi hicreti yapacaksın?)” buyurdu. Ben:

“Onlardan hangisi efdaldir?” dedim buyurdu ki;

“Hicreti bâttedir. Hicreti bâtte ise şudur; Senin (müstakil olarak vatanını terk ederek) Allah’ın Rasûlü ile birlikte kalmandır. (Bu hicret Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in Mekke’yi fethinden önce, Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye doğruydu.) Hicreti bâdiye ise şudur; Senin (belli bir süre için din maksadıyla kendi vatanını terk ederek Allah yoluna çıkman, sonra) kendi bölgene geri dönmendir. Senin darlıkta da bollukta da, gönlün istese de istemese de, başkası senden öne geçirüse de, (her durumda) emirin sözünü dinlemen ve kabul etmen gerekir.” [1687]                 

89) Hz. Ebû Fâtıma radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Sen mutlaka Allah yolunda hicret et. Çünkü hicret gibi hiçbir amel yoktur. (Hicret en üstün ameldir.)” [1688]                                         

90) Hz. Ebû Umâme radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “En üstün sadaka, Allah yolunda gölgelik için çadır kurmak, Allah yolunda iş yapacak hizmetçi vermek ve Allah yolunda (binmek ve diğer işlere yaraması için) genç bir deve vermektir.” [1689]                                       

91) Hz. Ebû Umâme radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim cihad yapmazsa veya bir mücahidi teçhiz etmez­se veya Allah yoluna giden bir mücahidin ev halkını gözetmezse, o Allah tarafın­dan bir musibete mübtela olacaktır.” Hadisin râvisi olan Yezid bin Abdi Rabbihi diyor ki:

“Bundan kasıt kıyametten önceki musibettir.”  [1690]                           

92) Hz. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Benî Lihyan kabilesine şu haberi gönderdi;

“Her iki kişiden biri Allah yoluna çıksın.” Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem o esnada Allah yoluna gidemeyenlere şöyle buyurdu;

“Sizden kim Allah yoluna çıkan kimselerin arka­sından, çoluk çocuğuna ve malına güzel bir şekilde bakarsa, ona Allah yoluna çıkan kimsenin ecrinin yarısı verilir.” [1691]                                                               

93) Hz. Zeyd bin Halid Cühenî radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Kim hacca giden veya Allah yoluna çıkan birini sefer için teçhiz ederse veya onun arkasından çoluk-çocuğuna bakarsa veya oruçlu birine iftar ettirirse, ona Allah yoluna giden, hacca giden ve oruç tutana eşit sevab verilir ve onların ecrinden bir şey eksilmez.” [1692]                                       

94) Hz. Zeyd bin Sabit radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Allah yoluna çıkan birini teçhiz eden kimseye Allah yoluna çıkanın sevabı kadar sevab verilir. Allah yoluna çıkmış olan birinin çoluk-çocuğuna iyi bir şekilde bakıp gözeten ve onlara harcama yapan kimseye de Allah yoluna çıkan kimsenin sevabı kadar sevab verilir.” [1693]

95) Hz. Büreyde radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Allah yoluna çıkmış olan mücahidlerin kadınlarının izzet ve namusu, Allah yoluna çıkmayanlar için kendi annelerinin namusu gibidir. (O halde Allah yoluna çıkanların evindeki kadınların izzet ve namuslarının korunmasına özellikle dikkat edilmelidir.) Eğer Allah yoluna giden birisi, bir adamı kendi çoluk-çocuğunu gözetmek için vekil eder de, sonra o vekil o kişinin çoluk-çocuğunun izzet ve namusu konusunda hıyanet ederse, kıyamet günü ona,

“İşte bu şa­hıs senin arkandan, senin çoluk-çocuğuna kötü muamele yapmıştır. O halde onun sevablarından dilediğin kadar al” denilir.” Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bu­yurdu ki;

“Bu durumda sizin görüşünüz nedir? (O kişi, o adamın sevablarından bir şey bırakır mı? Çünkü o vakit insan tek bir sevaba bile muhtaç olacaktır.)”

96) Hz. Ebû Mes’ûd Ensari radıyallahu anh diyor ki: Bir adam yularıyla birlikte dişi bir deveyi alarak Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in huzuruna geldi ve

“Bu deveyi Allah yoluna veriyorum” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Allahu Teâlâ kıyamet günü bunun karşılığında sana yularıyla birlikte yedi yüz deve ve­recektir” buyurdu. [1694]                                                                                         

İzah: Yuları olduğu zaman deveye hakim olunur ve ona binmek kolay olur.

97) Hz. Enes bin Mâlik radıyallahu anh diyor ki: Eşlem kabilesinden bir genç

“Yâ Rasûlallah! Ben cihad etmek istiyorum. Ancak benim hazırlık için bir şeyim yoktur” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;

“Falanca kişinin yanına git. O, cihad için hazırlanmıştı ama hastalandı. (Ona, “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’ın sana selamı var. Cihad için hazırladığın eşyaları bana vermeni buyuruyor” de.)” Nitekim genç, o ensarinin yanına gitti ve

“Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem size selam söyledi ve cihad için hazırladığınız eşyaları bana verme­nizi buyurdu” dedi. Ensarlı adam hanımına,

“Ey hanım! Benim hazırladığım eş­yaları ona ver, o eşyadan bir şey alıkoyma. Allah’a yemin olsun ki, sen ondan herhangi bir şey alıkorsan onda senin için bir bereket olmaz.” [1695]                     

98 ) Hz. Zeyd bin Sabit radıyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim;

“Kim Allah yolunda bir at vakfederse, onun bu ameli Cehennem ateşine karşı kalkan olur.” [1696]          


[1634] Enfal: 8/74.

[1635] Tevbe: 9/20-22.

[1636] Ankebût: 29/69.

[1637] Ankebût: 29/6.

[1638] Saff: 61/10-12.

[1639] Tevbe: 9/24.

[1640] Bakara: 2/195.

[1641] Tirmizi

[1642] Tirmizi

[1643] Müslim

[1644] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1645] Buhâri

[1646] Buhâri

[1647] Buhâri

[1648] Feth'ül Bari

[1649] Tirmizi

[1650] Müslim

[1651] Müsned'i Ahmed, Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1652] Müsned'i Ahmed

[1653] Neseî

[1654] Neseî

[1655] Mecma'uz zevâid

[1656] Neseî

[1657] Buhâri

[1658] Mirkat.

[1659] İbni Mâce.

[1660] Tirmizi.

[1661] Taberâni, Mecma’uz Zevâid.

[1662] Musned'i Ahmed

[1663] Müslim

[1664] Ebû Dâvud

[1665] Şerh'üt Tîbî

[1666] Müstedrek'i Hâl-m

[1667] Tirmizi

[1668] Süneni Kübrâ

[1669] Buhâri

[1670] İbni Hibban

[1671] Müsned'i Ahmed, Mecma'uz zevâid

[1672] Müstedrek'i Hâkim

[1673] Ebû Dâvûd

[1674] Buhâri fittârih, Cami’üs Sağır.

[1675] Tirmizi

[1676] Ebû Dâvûd

[1677] İbni Hibban

[1678] Müsned’i Ahmed.

[1679] İbni Hibban

[1680] İbni Mâce

[1681] Müslim

[1682] Neseî

[1683] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1684] Müsned'i Ahmed, Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1685] Neseî

[1686] Feth'ur Rabbânî

[1687] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1688] Neseî

[1689] Tirmizi

[1690] Ebû Dâvûd

[1691] Müslim

[1692] Beyhaki

[1693] Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[1694] Müslim

[1695] Müslim

[1696] Abd bin Humeyd, Müsnedi cami



Konu Başlığı: Ynt: Allah yoluna çıkmakla ilgili faziletler
Gönderen: Ruhane üzerinde 01 Nisan 2016, 13:03:09
Selamun Aleykum.. Rabbim yolunda olan kullarini cehennemden uzak tutacağını bildirmiş.. Bu bizler için mubarek bir müjde.. Rabbim bu kısa omrumuzu senin yolunda harcamamizi nasıp eyle.. Sen yolundan ayırma bizleri.. Verdiğin nimetleri senin yunca hizmet için harcamamizi nasip eyle.. Sen Rahman ve Rahim olan Mevlamizsin. .


Konu Başlığı: Ynt: Allah yoluna çıkmakla ilgili faziletler
Gönderen: Ceren üzerinde 16 Temmuz 2019, 15:15:11
Esselamu aleykum. her daim allah yolunda olan allahın emrinde yaşayan kullardan olalim inşallah. ...


Konu Başlığı: Ynt: Allah yoluna çıkmakla ilgili faziletler
Gönderen: Züleyha üzerinde 17 Temmuz 2019, 11:45:14
Ve Aleykümüsselam Rabbim bizleri has Mü minlerden eylesin ki tebliğ etmeden dahi davranışlarımızdan nice insan etkilenip hak dine girsin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Allah yoluna çıkmakla ilgili faziletler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 18 Temmuz 2019, 15:23:53
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun