๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Ağustos 2012, 14:27:42



Konu Başlığı: Ziyaret Tavafı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Ağustos 2012, 14:27:42
Ziyaret Tavafı: [437]

Tanımı, Hükmü Ve Delili:

Hac için Mekke'ye gelenlerin Ka'be çevresinde usulüne uy­gun olarak yedi defa dönmelerine Ziyaret Tavafı veya Tavafu'l ifada denir. Bu tavaf, haccın rükünlerinden ikincisi olup, terki ha­linde hac bâtıl olur.

Ziyaret tavafının yapılması Kitap, sünnet ve icmaı ümmetle sabittir:

“Sonra tıraş olup, tırnaklarını kesip kirlerini temizlesinler. Adaklarını yerine getirsinler; Beyt-i Atik'i (Kabe'yi) tavaf etsin­ler.” [438]

Peygamberimizin bu konuda birçok hadisi vardır. Ayrıca zi­yaret tavafının farz olduğuna dair icmaı ümmet de bulunmaktadır.

Yeryüzünde insanlar tarafından Allah'a ve Allah'ın birliğine inanan din tarafından Allah'a ithaf edilen en eski mabed, Hz. İbrahim'in (a.s.) Mekke'de inşa etmiş olduğu mabettir. [439] Eğer geriye Hz. İbrahim'e kadar gidilseydi -ki İslâmî rivayete göre Hz. İbrahim, Hz. Adem tarafından ilk defa yapılan mabedi yenilemekten başka bir şey yapmamıştı-, bu mabedin Kudüs'te Hz. Süleyman (a.s.) tarafından bina edilen mabedden daha da eski olduğu görülürdü. Mekke'deki Ka'be'den, hala rağbet gören ve muteber olan daha eski mabed yoktur. Hz. İbrahim'in dinî geleneklerinin mirasçısı olan İslâmiyet mü'minlere hayatlarında hiç olmazsa bir defa Allah'ın Evi Ka'be'yi, yani her mü'minin günde beş defa ibadetlerinde yöneldiği noktayı, ziyaret etmelerini emretmiştir.

Bu binanın inşasında, henüz pek gençken babasıyla birlikte çalışıp O'na yardım eden İsmail, bu mabedin baş dinadamı olmuş ve bunun neticesi olarak da bu küçük bölgenin hakimi durumuna gelmiştir. Ka'be Haccı daha sonraki asırlarda birçok putperestlikle ilgili hurafe ve dolaplarla karıştırılmış da olsa, İslâm'ın ortaya çıkışına kadar, Arap Yarımadasında gitgide artan sayıda kabile­leri kendine çekerek devam etmiştir.

Allah'ın Evini (Beytullah) ziyaret, dinler tarihinde hemen hemen yegâne olarak İslâm'da vardır. Hac dediğimiz müesseseye İslâm'dan farklı bir şekilde bütün büyük dinlerde ve hatta birçok bölgelerde fiilen raslarız. Bu dinlerdeki mecburi olmamakla bera­ber, övülmeye lâyık bir dinî hareket olarak konulmuştur. Sadece İs­lâm dinindedir ki bu, bütün müslümanlara, erkek olsun, kadın ol­sun hayatta bir kere olmak üzere mecburi bir vazife olarak kon­muştur. Diğer dinlerde bu saygı, ulu bir kimsenin mezarı, bir bü­yük nehrin kaynağı, iki nehrin birleşip kaynaştığı nokta vb. in­sanı hayret ve dehşete düşürecek şekilde, zühd ve takva sahiplerin­den ziyade turistik bir akımı çeken bir tabiat harikasına mütevec­cihtir. İslâm'daysa, Hac yeri Mekke'de olup her şeyden münezzeh tek Allah'ın adını yadeden Ka'be yahut Beytullah denen binadır. Bilindiği gibi, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) kabri, Medine'de olup, biz­zat Hac ibadetinin tamamlanması ile hiçbir ilişiği yoktur.

Kabe sözlük manasıyla hem “kare”, hem de “daire” şekline işaret eder. Gerçekten de Ka'be'nin kuşbakışı görünüşü her iki ma­nayı da içine alacak şekildedir. Dendiğine göre bu, aynı zamanda bir “Kalp” şeklini de- temsil etmektedir. Bir hadis-i kutside tespit edilen Allah'ın (c.c.) bir sözüne göre, “Ne benim cennetlerim ve ne enim mülküm Beni içine alıp saklayamaz ve fakat bir mü'min müslümanın kalbi Beni içine sığdırabilir.” Bu duruma göre Bey­tullah (Kabe) yapısı, “Kalp” şeklinden başka diğer bir şekle daha uygun düşemez. İnsanin huşu ile kalbini titreten bir husus, bizzat bu Ka'be kelimesinin hem kare, hem yuvarlak manalarının her ikisini birden taşımasıdır.

Çeşitli topoğrafik bilgilerden bahseden Kur'an-ı Kerim, Mek­ke'yi bütünüyle Harem ıstılahıyla, yani “korunan, sakınılan yer” olarak adlandırmaktadır[440]. Ka'be'nin inşa edildiği düzlük, Beke [441] diye adlandırılmaktadır: “Sırf insanların istifade ve hayrına (inşa edilen dünyada vahdaniyete ithaf edilmiş) ilk ev, Bekke'de bulunandır ki takdir edilmiştir ve alemler için bir hidayet ve istikamettir.” Bizzat Mabed için Kur'an-ı Kerim çeşitli isimler vermektedir: Kabe, el-Beyt, el-Beytul-Haram (mukaddes ve korunulan, sakınılan ev), Beytu'1-Atik (eski yahut şanlı), el-Mecsidu'1-Haram (mukaddes secde yeri, mukaddes cami). Aynı şekilde Kur'an, Mabed'in birkaç adım ötesinde yükselen Safa ve Merve adlı iki te­peden de bahseder. [442]

Duvarların yüzü gerçekte Kuzey-Güney ve Doğu-Batı yönle­rine değil, Kuzey-Doğu, Güney-Batı ve Kuzey-Batı, Güney-Doğu isti­kametlerine bakmaktadır.

Ka'be'nin köşelerinden birinde, bina kapısının sol tarafına isabet eden köşede siyah renkli bir taş, yani Hacer-i Esved bulunur; bu, yapının diğer taşlarından rengiyle ayrılır ve tavaf esnasında başlangıç noktasını işaret için kullanılır. Karşıdan bakıldığında içerlek çukurumsu bir şekildedir ki hacılar buraya ellerini sürer­ler, bir hürmet öpücüğü kondururlar. [443]

Esasında Beytullah'ı ziyaret, kendi kendini izah eder: Allah'a itaatini ispat etmek için bir mü'min oraya hürmet ve tevazuyla gider. Bağlılığa, aşk ve muhabbete konu olan, hakkında kendisini feda etmeye hazır olduğunu göstermek için onu tavaf etmek çok eski bir âdettir. Haccın gitgide artan ve doruğa ulaşan hislerinin yaşandığı tavaf, gerçekten de bunu düşünüp tefekkür eden bir kimse için pek ilhamkâr bir hac jestidir. Allah'a atfedilen isim ve sıfatlardan hiçbiri; Rabb ile insan arasındaki münasebeti O'na Melik (Hükümdar), insana abd (köle, kul) demekten daha iyi izah edemez. Başka bir deyişle bu, karşılıklı ilgiyi insanların dilinde ifade edecek bir kelime yoktur. Şayet Allah (c.c), bizim Efendimiz [444] ise, muhakkakki O, sadece Hazinelere [445]değil, aynı zamanda Ordulara [446] ve bir Taht'a [447] değil aynı zamanda bir Hükümdarlık Ülkesine [448] de sahip olacaktır. Geniş bir ülkenin Başşehri de bulunur. Kur'an-ı Kerim'de Mekke'nin diğer adı Ummu'1-Kura, [449] yani Ana Şehir (Metropolis) olarak gösterilmiştir. Bir Başşehir'deyse hükümdarın Sarayı [450] bulunur. İnsanlar arasında bilinir ki bir Devlet Başkanına tazim etmek ve onun emirlerine tâbi olunacağını bizzat kendisine ifade etmek (biat) zarureti vardır. Eğer bir kul bağlılığını kontrol etmek isterse, kraliyet sarayına gitmeli ve orada şahsen bağlılık biatini yapmalıdır. İşte bu biat akdini tamamlamak üzere bütün tebaa (müslümanlar) Beytullah'a giderler ve bağlılıklarını arzederler.

Pratik önemi, tavafın başlangıç ve bitim noktasını göstermek olan el-Haceru'1-Esved hakkında, Hz. Peyganıber'in bir hadi­sinde, “Hacer-i Esved, yeryüzünde Allah'ın sağ elidir” şeklinde ifade ettiği bir maksada yönelik temsili bir manası vardır. Buna göre, bir müslüman sağ elini, Allah'ın (haşa) sağ elini sembolize eden şey üzerine koyar ve her çeşit düşmana karşı onu korumak ve savunmak üzere Beytullah'ı tavaf etmeye başlar. Yedi defa Ka'be çevresinde döner. Yedi sayısı, sonsuzluk ve ebedîliği temsil etmek­tedir. Gözlerin idrak edemediği Allah'ın sağ eli, temsili bir şekilde görünen Hacer-i Esved olmalıdır.

Birçok yanlış anlaşılmalar olduğu için, Hacer-i Esved'in bil­hassa zikri gerekir: O bir göktaşı değil, bir siyah taştır. Tatbikî ehemmiyeti, tavafın başlangıç noktasını gösterir, rengi dolayısıyla binada iyice göze çarpar. İkincisi, bu taşa tapılmamaktadır; hiçbir müslüman bu taş istikametinde secde yapmaz. Secde, Ka'be binası­nın herhangi bir kısmına ve her kısmına yapılır. Daha ziyade, Hacer-i Esved'den başka taraflara dönülmektedir. [451]


Yapılması:
 
Şartları:


 

Ziyaret tavafının şartlarını, öncesindeki ve yapılmasındaki şartlar şeklinde ele alabiliriz




[437] Cezîrî, Fame, c. I, s. 652-655; İbn Kudame, age, c. III, s. 464; Mergınânî, age, 1, s. 148-149; Serahsî, age, c. IV, s. 22.

[438] el-Hacc: 22/29.

[439] el-Bakara: 2/124-128; Ali İmran: 3/96.

[440] el-Kasas: 28/57; el-Ankebut: 29/67.

[441] Al-i İmran: 3/96.

[442] el-Bakara: 2/125, 158; el-Maide: 5/2, 95; el-Hacc: 22/29; el-Feth: 48/25.

[443] Bu açıklamalar için bkz. Hamidullah, İslam Peygamberi, c. II, s. Hamidullah, Hasulullah Muhammed, s. 40-41, 159-160. Ayrıca Krş. Tecrid-i Sarih, c. VI, s. 13-19.

[444] Melikimiz: el-Cum'a: 62/1

[445] el-Munafikun: 63/7

[446] el-Feth: 48/4

[447] et-Tevbe: 9/129

[448] el-Bakara: 2/107

[449] el-En'am: 6/92

[450] Beytullah, el-Beytu'1-haram: el-Maide: 5/97

[451] Hamidullah, İslama Giriş, s. 108-109; Hamidullah, Rasulullah Muhammed, s. 40-41, 159-160.