๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Mükayeseli İbadetler İlmihali => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Ağustos 2012, 15:24:29



Konu Başlığı: Zekâtın Temeli
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Ağustos 2012, 15:24:29
5. Zekâtın Temeli: [74]

Zekâtın temelini açıklamak üzere, başlıca dört teoriden hare­ket edilmektedir.

 
1- Teklifin Genel Teorisi:

 

İslâm zekât nazariyesinde fakirin hakkı, “hak” derecesiyle sabittir; bir akit değildir. Miktarı muayyen ve bellidir, farazi ve meçhul değildir. İslâm zekâtı, hem Allah'ın, kulları üzerindeki bir hakkı, hem de insanın kardeşi üzerindeki bir hakkı saymıştır.

Zekât, insanı yaratan ve rızkını veren, malı yoktan var eden ve bağışlayan, varlık alemindeki her şeyi emr-i sübhanîsi ile in­sanın hizmetine râm eden Allah'ın hakkıdır.

Yaratan ve nimet veren Yüce Allah'ın, kullarından hakkını eda etmelerini istemesi, nimetlerine şükretmeleri ve hangisinin daha iyi işler yapacağını denemek için bedenî ve malî bir takım farzlar yüklemesi en tabiî bir durumdur. İnsan, başıboş bırakılmayıp, nebiler ve rasuller aracılığıyla, bir takım vazifelerle sorumlu tutulmuştur. Nitekim insan, günlük vazifesi olarak na­maz, yıllık vazifesi olarak oruç, ömürlük vazifesi olarak haccet­mekle mükellef tutulduğu gibi, malî bir ibadet olan zekâtla da yü­kümlüdür.

Şu halde zekât, zayıf grup lehine, zenginlerin boynunda bir hak veya bir borçtur. Bunu, zekât vermeleri icabedenler de, kendile­rine zekât verilecekler de bilirler. Bu hakkı tespit ve tahdid eden, kullarından iyilik yapan müttekileri şu sözüyle nitelendiren Allah Teâlâ'dır:

“Mallarında sail ve mahrum için bir hak vardır.” [75] Diğer bir sûrede de Cennetlerinde ikrama layık hayırlı kullarını şöyle vasıflandırıyor:

“Mallarında sail ve mahrum için belli bir hak tanıyanlardır.” [76]

 
2- Istihlaf Nazariyesi: [77]

 

İstihlaf (vekil etme) nazariyesi olarak bilinen ve Allah Teala’nın “Allah'ın size tasarruf için vekalet verdiği maldan O'nun uğrunda harcayın” vb. şekillerdeki âyetlerin de gösterdiği İslâm nazariyesine göre, insanın mal sahibi olmasının mahiyetini bildiğimiz takdirde, bu hakkı tespit ve tahdidde bir gariplik görme­yiz.

İnsan, malın hakikî sahibi değildir. Ancak o, aslî sahibi ta­rafından tayin edilmiş bir emanetçidir. Asıl sahip de malı bağışlayan, yaratan ve nzık veren Allah Teâlâ'dır. İşte bu yara­tanın emrettiği ve az olsun çok olsun bu malda tayin ettiği hakkı tarımak ise insanın vazifeleri cümlesindendir.

İnsan, maddenin yaratıcısı değil, üretim aracılığıyla ve amacıyla, yalnızca onun faydasını yer, şekil, zaman ve mülkiyet açısından arttıran bir varlıktır.




[74] Erginay, Kamu Maliyesi, s. 21-27; Kardayt, FZ, c. II, s. 1006-1022; Kardavî, takırlik Problemi, s. 100-102, 106-107; Özek-Karaman, İbadet ve Müessese Olarak Zekât, s. 225-229.

[75] Zarıyat: 51/19.

[76] Mearic: 70/24-25.

[77] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Nedvî, Dört Rükün, s.118-123;  Udeh,Abdulkadir, İslâm ve Siyasî Durumumuz, (çev. Beşir Eryarsoy, İstanbul 1982), s. 39/71.