Konu Başlığı: Zekâtın Tahsil Ödenme Şekilleri Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Ağustos 2012, 15:55:48 45. Zekâtın Tahsil / Ödenme Şekilleri Zekât mevzuları için tahakkuk eden zekât miktarının ödenme şekli konusunda, Kur'ân-ı Kerîm'de herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Zekât hakkındaki naslarm bir kısmında “mallarından sadaka al” şeklinde mutlak ifade kullanırken, bir kısmında (bazı hadislerde) “koyundan koyun, sığırdan sığır” şeklinde malların türü ve her birinden ödenecek zekât miktarı belirtilmiştir. Bu hususta, Muaz b. Cebel'in rivayeti daha değişiktir: Rasulullah beni Yemen'e gönderdi ve her otuz sığırdan üç yaşında bir sığır ve her yüklü sığırdan da bir dinar para veya buna denk “me'afir” elbisesi almamı emretti. [598] Bir başka hadiste ise, öşrün aynî olarak ödenmesi tavsiye edilmektedir. [599] Bu sebeplerle, zekât mevzuları için ödemenin nasıl yapılacağı hayli tartışılmıştır: Zekât mevzuları için tahakkuk eden zekât miktarını, yine bu maldan, yani malın kendisinden ödemeye Aynî ödeme denir. Zekâtın tahakkuk eden miktarını malın bizzat kendisinden değil de, başka bir mal veya nakitle ödemeye Bedelen ödeme denir. 1) Şafiî ve Zahirî Mezhebleri ile Malik'e göre, -zekâtla ilgili naslara bakarak ve ibadet yönü gözönüne alınarak- zekât mevzuları için tahakkuk eden zekât miktarını aynî olarak ödemek şarttır. Zekât mevzuu oldukları âyet ve hadislerde belirtilen malların zekâtı, hedy ve udhiye kurbanlarında olduğu gibi değerlerinden değil, bizzat kendilerinden ödenir. [600] Ancak Malik'e göre, bedelen ödeme, sadece mekruhtur, zekâtın sahih olmasını engellemez. 2) Hanbelî Mezhebine göre, zekât hangi mala farz olursa, o malın kendisinin zekât olarak ödenmesi gerekir. İbn Hanbel’den fitrenin değil, zekâtın bedelen ödenebileceği görüşü de nakledilir. [601] 3) Maliki hukukçulardan İbnu'l-Hacib ve İbn Beşir'e göre, zekâtın bedelen ödenmesi caiz değildir. Eşheb ve İbnu'l-Kasım'ın da bu görüşte oldukları nakledilir. 4) Hanefi Mezhebine göre, zekâtın ödenmesi malın kendisinden yapılabileceği gibi, haraç, keffaret, adak ve fitrelerde olduğu şekilde, aynı değerde bir başka mal ya da nakitle de yapılabilir. Çünkü zekâtın maksadı, yoksulların ihtiyacını karşılamaktır, buna en uygun olanı ödemek maksada aykırı değildir; ayrıca kıymetini ödemenin cevazına dair naslar vardır. Bu konuda mükellef dilediği yolu seçmekte serbesttir, ancak fakirlere daha faydalı olan şekli seçmek evlâdır. Böylece, zekât için farz olan miktar ödenmiş olacaktır. Bu sebeple, zekâta tâbi bir mal veya alacak için, başka bir mal zekât olarak ödenebileceği gibi, başkasından olan alacağı bir daha istememek üzere fakir borçluya bağışlayarak da zekât ödenebilir. [602] 5) Ömer b. Abdilaziz, el-Hasenu'1-Basrî, Ahmed -fitre dışında-, muhaddis Buharı ve Sevrî'ye göre, bedelen ödeme yapılabilir. Malikî hukukçulardan Eşheb ve İbnu'l-Kasım'a göre de, bu ödeme, mutlak caizdir, ancak bu son ikisinden tam tersi bir görüş de nakledilir. 6) Bazı maliki hukukçulara göre, öşür ve hayvanlar için bedelen ödeme kerahatle caizdir, ancak başkaları birbiri yerine ödenemez. 7) Malik'e ve Malikî Mezhebi içinde tercih edilen görüşe göre, bedelen ödeme haram değil, mekruhtur. İbn Abdisselâm, İbn Rüşd ve İbn Yunus bu görüşü tercih etmektedirler. Konu Hanefi Şafiî Maükî Hanbelî Aynî Ödeme Caiz Şart Şart Şart Bedelen Caiz Ödeme Mekruh _ Tablo 81: Zekâtın Tahsil / Ödenme Şekilleri 8) İbn Teymiyye ise aynî ödeme ve bedelen ödeme görüşlerini birleştirerek, ihtiyaç ve yarar olmadıkça, bedelen ödemenin Hdoğru olmadığını belirtir. Çünkü sadece bedelen ödeme emredilse, mükellefler kıymet takdirinde bazı yolsuzluklara sapabilir. İhtiyaç ve yarar bulunduğu takdirde, -msl., deve için koyun ödemek gerektiğinde koyunun bulunmaması, fakirin istemesi gibi hallerde- bedelen ödeme yapılabilir. [603] Yusuf Kardavî, çağımızda bedelen, bilhassa para ile ödemenin tercih edilmesi gerektiğini savunur. Çünkü böylece özellikle zekâtı devlet üstlendiyse, konunun iktisadî yönü kuvvetlendirilip, gelir verimsiz hale getirilmez. Aynî ödeme halinde, tahsil, koruma, nakil gibi işler için masraf yapılacak, buna rağmen ziraî ürünler ve hayvanlar için hayli zorluklara düşülecektir. Osman Huseyn Abdullah'ın hazırladığ zekât kanunu tasarısına göre (m. 73), zekât hem ayni, hem de farz oluş zamanındaki değeri esas alınmak suretiyle bedel olarak da ödenebilir. Para iktisadının gelişmediği bir devrede aynî ödeme zaruriydi. Öte yandan, zekât aynen ödendiği takdirde, ihtiyaçları giderebiliyorsa, parayı devreye sokmaya lüzum yoktur. Yine kendisinde kullanım değerini en fazla barındıran para değil maldır. Para bir değişim, bununla birlikte, eskiden olduğu gibi, tartı aracıdır; kendisine verilen değer izafidir, yani malı temsil ettiği içindir. Zekâtın ödenmesi konusunda insanın gerçek ihtiyaçlarını gidermesi yönünden belirli bir değere sahip olan mabn esas alınması iktisadî ve malî yönden isabetlidir. Malın aslî ihtiyaçları gidermesi esas alınmakla birlikte, ödeme esnek bir mahiyete sahip olmalıdır. İhtiyaçların pek çok çeşitlendiği günümüzde, zekâtın aynî olarak ödenmesinin de mümkün olduğu ve fakat makul olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Tehlikeye uğrayan insanlara, tehlikenin zararından kurtarılması için, arpa, koyun ve kumaşın verilmesi artık pek bunları zarardan kurtarma manasına gelmez. Devletin de bu türlü bir vergi tahsil etmesi mümkün değildir. O halde, ödemelerin para ile yapılması gerekecektir. Hesabın aynî olarak yapılması, para değerindeki değişmelerin bertaraf edilmesine yol açması gibi son derece önemli bir fayda sağlamaktadır. Başka bir ifadeyle, zekât sabit değerli bir ödemedir. Nisabı aşan kırk koyuna sahip bir çiftçi, bir koyun yerine bunun cari bedelini ödeyecektir. Aynî ekonominin hakim olduğu bir devirde ziraat sektörünün ana sektör olduğu ve hayvancılık ve ziraî üretim yapan işgücünün vergisini aynî olarak ödemesinin daha kolay olacağı dikkate alınarak, sermaye malı yerine üretimden bir payın (hayvancılıkta ana üretim gene hayvandır) verilmesinin kabul edilmesi, mevzuda bir değişiklikten çok, ödemede bir kolaylık olarak da düşünülebilir. Vergilerin önemli bir tahsil şekli de, kaynakta tevkif usulüdür. Özellikle, ücretler ve menkul sermaye iratlarında, bu kazançları elde edenlere, ödeyenler tarafından kesilen vergiler maliyeye yatırılır. Bu tahsil şeklinin yararı, maliyenin işini kolaylaştırması ve tahsil gideri bulunmamasıdır. Öte yandan, mükellefler, bu şekle kolaylıkla katlanırlar; çünkü vergiler kısım kısım tahsil edilmektedir. [604] Tevkifat usulünün memur maaşlarının zekâtının ödenmesinde uygulandığını hatırlatmalıyız. Nitekim msl. Ömer b. Abdilaziz ve Muaviye, devlet ve memurlarının aldığı maaşlardan tahsilatta bulunmuşlardır. [605] Zekâtın bunlar yanında posta, çek ve banka hesaplarındaki nakil yoluyla ödenebilmesi gibi, daima gelişmeye elverişli şekilde ödenebilmesi mümkündür. Zamanımızda vergiler, prensip olarak mükellefler tarafından vergi dairelerine ödenmektedir. Fakat iktisaden geri kalmış ülkeler ve tarım bölgelerinde genellikle tahsildarlar mükellefleri bulur ve vergiyi tahsil ederler. [598] Ebu Davud: Haraç, 3028. [599] Ebu Davud: Zekât, 1599. [600] İbn Rüşd, BM, c. I, s. 245; Kardavî, FZ, c. II, s/799; Kâsânî, BS, c.II, s. 25-26; Mergınânî, Hidâye, c. I, s. 101; Serahsi, age, c. II, s. 156; Şafiî, Umm, c. II, s. 60; Tuğ, age, s. 72. [601] Ahmed b. Hanbel, Mesâil, s. 152, no: 562; Cezîrî, Fame, c. I, s. 624; Kardavî, FZ, c. II, s. 800. [602] Kardavî, FZ, c. I, s. 799-808; Kâsânî, BS, c. II, s. 25; Mergınânî, age, c. I, s. 101; Serahsî, Mebsut, c. II, s. 156, 203; Yavuz, İZM, s. 219-225. [603] İbn Teymiyye, el-Fetava, c. XXV, s. 82-83'ten Kardavî, FZ, c. I, s. 807-808. [604] Erginay, age, s. 124. |