> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Mükayeseli İbadetler İlmihali >  Kardeşlik Nazariyesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kardeşlik Nazariyesi  (Okunma Sayısı 551 defa)
29 Ağustos 2012, 15:09:16
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 29 Ağustos 2012, 15:09:16 »



4- Kardeşlik Nazariyesi:

 

Zekât, insanlıkta, dinde veya her ikisinde müşterek oldukları kardeşlik dolayısıyla, zengin kardeşi üzerinde fakirin hakkıdır.

“Kardeşlik” kavramı, “almanın karşılığı verme” veya “menfaatlerin değişimi”nden farklı olarak, manevî-insanî bir mânâ ifade eder. Kardeşlik, kardeşe almadan vermeyi, kendisine muhtaç olmasa da ona yardım etmeyi, kendisi için sevdiğinim onun için de sevmeyi, hatta kendisine tercih etmeyi gerektirir.

İslâm'ın getirdiği kardeşlik, iki temel üzerine kurulmuştur: İnsan olma dolayısıyla kardeşlik, ortak inanç dolayısıyla kardeşlik.

İnsanlar, -dilleri, renkleri, sınıf ve dereceleri ne olursa ol­sun- aynı kökten gelir. Onların bu kardeşliği, birinin yalnızca kendisini düşünerek nimet ve iyilik içinde yaşamasını değil, türdeşlerini de düşünmesini gerektirir.

İnsanların inançta kardeşliği ise, mü’minlerin kan akra­balığından çok ileri derecede ruhî ve fikrî temellere dayanan inanç birliğinden doğar. [80]

“Mü’minler karşılıklı sevgi, merhamet ve afiyetlerinde, tek vücut gibidirler. Bir uzvun ağrısı üzerine diğer azalar da ona yardım ve himayeye koşarlar.” [81] Hadisi de bu haki­kati belirtmektedir. Bu kardeşlik, sosyal dayanışmayı ilk kardeşliken daha fazla gerekli kılar. Özellikle mü’minler, aynı toplumda yaşamaktaysalar, dayanışma daha belirgin bir biçimde zorunlu hale gelir. Bu toplum içinde yaşayan bazı kimseler, muhtaç durumda bulunmaktaysalar, kardeşlerince kendilerine yardım edilmesi onların hakkıdır.

Zekâtın temeline ait bu görüşlerden yalnızca dayanışma ile ilgili olanı, verginin temeliyle ilgili “toplum sözleşmesi” ve “devletin hükümranlığı” nazariyeleri ile kısmen, fakat -vergi aleyhine- eksik bir uyum sağlar, diğer üç teori büsbütün zekâta öz­güdür.

Vergiler diğer sosyal olaylar gibi, toplumun iktisadî ha­yatının, siyasî rejim ve hukuk sistemlerinin gelişmesine göre yeni şekil ve anlam kazanmıştır. Geniş bir zaman bölümü içinde ilk vergilerin hibe veya yardım şeklinde olduğu, ikinci devrede esas itibarıyla patrimuan (mülk) üzerinden alman vergiler, kral imti­yazları (regales), tekel gelirleri ve resimlerin belirdiği, nihayet üçüncü devre olarak zamanımızda gelir vergileri, gider vergileri ve servet vergilerinin yaygın bir hal aldığı görülür. Verginin bu gelişme şekli, onun yapı ve esasının açıklanması hakkındaki görüş ve kuramlarda da gelişmelere yol açmıştır. Her devrin görüş veya kuramları, genel olarak ve devrin kazanılmış bilgi ve mevcut müesseselerinden doğar. Bu bakımdan, mutlakiyet rejimlerinin egemen olduğu devirlerde, yani 13-18. yüzyıllarda verginin kralın mutlak haklarından sayıldığını, liberal ekonominin yaygın bir nal aldığı 18 ve 19. yüzyıllarda değişim veya fayda ile açıklanmak istendiğini ve zamanımızda, ferdî bir karşılık aranmaksızın devlet otoritesine, yani devletin vergilendirme yetkisine dayatıldığını ve ölçüsünün de ödeme gücü olduğunu söyleyebiliriz.

Daha 17. yüzyılda temelini sosyal sözleşme görüşünden alan bazı düşüncelere göre vergi, devletten sağlanan fayda karşılığıdır. Bu anlamda vergi, kamu hizmetlerinin, faydalanma derecesine göre bir fiyatı veya bedelidir. 17. yy.'da liberal ekonomi düşünceleri, malî olaylar ve bu arada verginin açıklanması bakımından yaygın bir hal almıştı. Bu anlamda vergiler de, genel­likle ferdiyetçi düşüncelere dayatılıyordu. O şekilde ki, nasıl ser­best iktisat tamamen değişime, yani karşılıklı bedellere da­yanıyorsa, aynı şekilde devletin aldığı vergiler de, yaptığı hizmet­lerin karşılığından başka birşey olamazdı. Faydalanma ku­ramının temeli budur; ancak bu temelden hareket eden görüşlerle vei'ginin açıklanması, sigorta primi, değişim ve sosyal üretim gi­derlerine katılma payı koyarak başlıca üç noktada toplanmıştır. Bazı filozof ve klasik iktisatçı ve maliyecilere göre vergi, devletin sağladığı koruma veya güvenliğin karşılığıdır. Kuşkusuz bu düşünceler, günümüzde vergiyi açıklamaktan uzaktır. Özetle vergi, yapısı bakımından sigorta primine benzemez. Devletin böyle bir fonksiyonu yoktur; ancak devlet, vergi versin vermesin, fertlerin zararlarını önleyecek tedbirler alır. Liberal iktisat düşüncelerine dayanan değişim kuramına göre, vergi, devletin gördüğü hizmet karşılığı, yani bir bedel veya fiyattır. Fertlerin kamu hizmetlerin­den edindiği fayda derecesinde vergiler, devlet ihtiyaçları, yani bütçe miktarında olacaktır. Verginin açıklamasında neoklasikle-rin iktisat ilmindeki marjinalist görüşlerinden de faydalanılmıştır. Buna göre, mükelleflerin kamu hizmetlerinden fayda­lanma derecesi, marjinal faydayla ölçülür. Bu, fertlerin servetleri derecesinde meydana gelir. Bir ferdin diğer ihtiyaçlarının dere­cesi, vergi karşılığı edindiği kamu hizmetinin ihtiyaç karşılama faydasından fazla ise, bu hizmetin marjinal faydasının değeri de az olmamak gerekir. Başka bir deyişle, fertten vergi olarak alınan para, kendisinde kalsaydı ona sağlayacağı fayda, vergi karşılığı devletin yaptığı hizmetin faydasından azsa, bu para vergi olarak alınacak, çoksa alınmayacaktır. Değişim kuramının da vergiyi açıklamada yetersiz olduğu hemen anlaşılabilir. Öncelikle, kamu hizmetlerinden elde edilen faydanın derecesini hesaplamak her zaman mümkün değildir, ayrıca hizmetler herkes içindir.

Vergiyi sosyal üretim giderlerine katılma payı olarak açıklayan teoriye göre toplum bir üreticiler birliğine benzer. Bu birliğin, bir kısım üretim giderleri geneldir. Vergi de bu genel üre­tim giderleri arasındadır.  Bu  duruma göre, verginin esası, sosyal üretimin kamu hikmetlerinden elde ettiği yardımdır. Bu yardım, kamu hizmetlerinin sosyal üretime katılması karşılığı ödenen bir katnma payıdır. Bu anlamda, nasıl üretimde toprağın aldığı paya rant, emeğin aldığı paya ücret, müteşebbisin aldığı paya kâr veya sermayenin aldığı paya faiz denirse, devletin aldığı paya da vergi denir. Bu yüzden, devletin aldığı vergi, üretime katılan faktörlere iağıtılan paylardan biridir. Bu kuramın da, olaylara pek uymadığı görülebilir. Herşeyden önce, verginin üretime katılma payı olarak miktarı, nasıl ve neye göre hesaplanacaktır? Özetle değişim ku­ramının bütün şekilleri verginin açıklanmasında yetersiz kal­maktadır. Vergide, kamu hukuku bünyesinden çıkıp özel iktisat esaslarının aranması ve bir sözleşme veya değişim düzeniyle ye­tinmek istenmesi, olaylara ve zamanımız koşullarına uymamak­tadır. Fakat tümü bakımından bu kuramlar, harç, resim ve şerefiyelerin açıklanmasında, bunların ferdî ve bölünebilir hizmet­lerden alınmaları dolayısiyle, kısmen kabul olunabilir. Za­manımızda vergi, herhangi bir fayda veya değişim kuramı ile değil, prensip olarak devletin egemenliğiyle açıklanmaktadır. [82]

Bu arada, fakirin hakkının zenginin malıyla alâkası konu­sunda, büyük müfessir Fahruddin Razi'nin görüşlerine yer vermek yararlı olacaktır:

a) Bir insan, ihtiyacı kadar mal elde ederse, ona sahip olma­ya diğerlerinden daha lâyık olur. Çünkü ihtiyaç bakımından öbür muhtaçlarla durumu aynıdır. Malı tahsil etmedeki gayreti do­layısıyla, diğerlerine karşı bir imtiyazı da vardır. Binaenaleyh, bu malın kendisine mahsus kalması, başkalarına ait olmasından daha uygundur.

Mal ihtiyacından fazla olur ve başka bir muhtaç da ortaya çıkarsa, o zaman her birini o mala sahip olmaya haklı kılan iki ayrı sebep ortaya çıkar. Mala sahip olanın hakkı; kazanmaya ve elde etmeye çabalaması ile sahip olduğu mala tutkunluğudur. Bu tutkunluk da, her nevi ihtiyaçtır. Fakire gelince, mala olan ihti­yacı, onun hakkını meydana getirir. İşte böylece çatışan iki hak bu­lunduğunda, her iki tarafa da imkân nispetinde riayet olunmasını hikme't-i ilâhiye iktiza eder ve şöyle denir: Mal sahibi için kazan­ma ve kalbinin mala bağlılık hakkı; fakir için de ihtiyaç hakkı doğmuştur. İddia ve isteklerin mümkün olduğu kadar ortasını bul­mak için, mal sahibi tarafını tercih ettik; çoğunu ona bıraktık, fa­kire de bir hak verdik.

b) Aslî ihtiyaçtan fazla olan malı, insan evinde tuttuğu zaman mal, yaratıldığı maksattan uzaklaşmış olur. Bu ise, hikmetullahın zuhurunu önlemeye çalışmak demektir ki caiz değildir. Böyle olunca, Allah, malın az bir kısmını fakire vermeyi emrediyor ki böylelikle hikmet büsbütün muattal kalmasın.

c) Fakirler Allah'a muhtaçtır, zenginler de Allah'ın hazine­darlarıdır. Çünkü ellerindeki mal, Allah'ın malıdır.   Öyleyse,  mal sahibinin, hazinedara,

“Hazinedeki o maldan bir kısmını aile ef­radının muhtaçlarına ver” demesi garip sayılmaz.” [83]




[80] Hucurat: 49/10.

[81] Müslim: Birr, 17.

[82] Erginay, Kamu Maliyesi, s. 21-25. Ayrıca bkz. yukarıda 1 (son kısım).

[83] Kardavî, Fakirlik Problemi, s. 106-107.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kardeşlik Nazariyesi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 15:24:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kardeşlik Nazariyesi rüya tabiri, Kardeşlik Nazariyesi mekke canlı, Kardeşlik Nazariyesi kabe canlı yayın, Kardeşlik Nazariyesi Üç boyutlu kuran oku Kardeşlik Nazariyesi kuran ı kerim, Kardeşlik Nazariyesi peygamber kıssaları, Kardeşlik Nazariyesi ilitam ders soruları, Kardeşlik Nazariyesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes