> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Mükayeseli İbadetler İlmihali > Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler  (Okunma Sayısı 688 defa)
18 Ağustos 2012, 08:58:21
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Ağustos 2012, 08:58:21 »



Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler:

Genel Açıklama:

Buna benzer konularda görüş belirten -görüşleri meşhur ol­masa da- bazı maliki ve hanbelî hukukçular ve Zeydiye Mezhebinin Hâdeviye kolu ile çağdaş hukukçulardan Muhammed Ebu Zehra, Abdulvehhab Hallaf, Abdurrahman Hasen, İbrahim Fuad ve Yusuf Kardavî'ye göre, âyet ve hadislerde malda belli bir hak. bulunduğunun belirtilmesi, zekâtın farz olma illeti olan artıcığılın akılla kavranılması dolayısıyla kıyas yapılabilmesi ve zekâtın hikmet ve ruhuna uygun olması gerekçesiyle, bu gibi mallar zekâta tâbidir. Nitekim klasik hukukçular, Hz. Peygamber devri toplumunda bu­lunmayıp hakkında âyet ve hadis bulunmayan mallar için kıyas, nasların umumî hükümleri ve zekâtın farz olma hikmetini gözönünde tutarak zekât ödenmesi gerektiğini kararlaştırmışlardır. [1110] Msl., ticaret malları hakkında bir nas bulunmadığı halde, İbnu'l-Munzir onların zekâta tâbi olması hakkında icma bulunduğunu nakletmiş, yalnızca bazı tutarsız şüphelerle Zahirî Mezhebi onları zekâta tâbi tutmamıştır. Balın ve madenlerin zekâta tâbi tutulması hep bunların örneğidir. Ayrıca, zekâtla ilgili çeşitli hükümlerin çıkarılmasında, bütün mezhepler ve hukukçular kıyası kullanmış­lardır.

Zekâta tâbi malların temel hususiyeti artıcı ve gelir sağlayıcı olmalarıdır. Sanayi inkılabından, sosyal ve teknik gelişmelerden sonra dünyanın tanıdığı gelir ve kira için hazırlanarak büyük ge­lirler sağlayan taşınmazlar, üretim için meydana getirilen fabri­kalar, her türlü eşyayı taşıyan kara, deniz ve hava ulaşım araçları gibi mallar ortaya çıkmıştır. Özellikle “sabit sermaye” veya sahi­bine büyük gelir sağlayan “hareketli sermaye” olarak bilinen bu gibi malların özelliği, mülkiyetleri el değiştirmeden ya kiraya ve­rilmek veya üretimde kullanılmak suretiyle büyük gelirler sağla­malarıdır.

Mükelleflerin şahsî ve meslekî ihtiyaçları için edindikleri ev, dükkân, âlet ve eşyayı zekâttan istisna tutma prensibini[1111] bu mallar için de geçerli kılmak uygun görülmemektedir. Çünkü bu malların otobüs, gemi, kiraya verilen ev, düğün salonu, fabrika, dükkân, inşaat-hafriyat araçları gibi bazıları, dünden farklı ola­rak günümüzde yaygın ve mühim gelir kaynakları arasına gir­miştir. Üretimde kullanılan makina ve fabrikalar -dünün basit âletlerinden farklı olarak- sahiplerinin bizzat el emeğine ihtiyaç bulunmaksızın işçiler vasıtasıyla” üretim yapan gelir kaynaklan­dır.

Öteki zekât mevzuu mallara göre, astronomik rakamlara va­racak derecede gelirler getiren bu gibi malların zekâttan istisna tu­tulması adalete uygun düşmemektedir.                                   

Burada, bu genel açıklamaya, sanayi ürünleri, kira geliri, ulaştırma ve inşaat-hafriyat araçlarıyla ilgili bazı özel açıklama­ları da ekleyelim.

 
Sanayi Ürünleri:

 

a) Ebu Yusuf’tan rivayet edilen görüşe göre, boyahane sahip­leri bez boyamak için boya ile ilgili malzeme, satın alırlarsa, bu bo­yadan zekât ödemeleri gerekir. Yine ona göre, bir mal ticarî mak­sada yakınsa, ticarî mal kabul edilir. Aksine,  ticarî maksat taşı­yan bir malı eğer sahibi kendi ihtiyacı için kullanmaya niyet ederse, o takdirde bu mal ticarî olmaktan çıkar. Dolayısıyla, zekât­tan istisna olur. [1112]

b) İslâm Araştırmaları Kurumu (İAK); II. Fıkıh Kongresi'nde (m. 3), sanayi ürünlerinin zekâta tâbi olacağı esası benimsenmiş­tir. [1113]

c) Mahmud Ahmet ise zekât konusunda yaptığı değişik açık­lamalara, sanayi ürünlerinin zekâta tâbi olması konusunu da ek­leyerek, halihazır İslam ülkelerinde bunlardan dolayı zekât öden­meyeceği görüşünü savunur:   “Prensip olarak sanayii zekâttan muaf tutamayız; ancak doğacak muhtemel zararları gözönüne alınca, gelir vergisi yerine, sanayi ve ticarete vergi konması gere­kir. Çünkü sanayi ve ticarete konacak zekât ülkenin servet geliş­mesini önleyecek, hatta işsizliğe, satınalma gücünün azaltılmasına ve bu yüzden de üretimin daha da engellenmesine yol açacak, ser­mayenin daha da azaltılması hususunda her çeşit tehlike mevcut­tur. Bugün sanayi ürünlerine ve ticarete zekât konması hususunda birkaç pratik zorluk bulunmaktadır:

aa) Zekâtı servet vergisi olarak tarheden İslam devletinde gayrimüslim azınlıkların bulunduğunu düşünelim: Şüphesiz devlet sadece müslümanın servetini vergilendirecektir; zira gayrimüslimleri zekât ödemeye mecbur etmek itirazlara yol aça­caktır. [1114] Bu da İslâm ticaret ve sanayiinin İslâm devletinde engeller içinde olması demektir. İslâm devleti ticaretlerini ve sanayilerini gayrimüslimlere devretmeye müslümanları zorla­mış olacaktır. Şüphesiz bu da İslâm'ın en yüksek menfaatlerine aykırıdır.

bb) Birinci durumun tam tersine nazarî İslâm devletimiz­de, gayrimüslim azınlığın hiç bulunmadığını düşünelim: Bu durumda benzer servet vergisini koymayan diğer ülkelere nispetle İslâm devleti kendi ticaret ve sanayiini handikaplara itecektir. Bu da İslâm devletinin öz ticaret ve sanayiini baskı altında tut­maya ve dünya pazarlarında, yabancı ülke ticaretini ve sanayii teşvikine kadar gidecektir. Yalnız bir tek halde sanayie servet vergisini koymak uygun olur: İşletmecilik şartları içinde eğer bir atelye ve sanayi bir sene çalışmadan kalırsa, ona servet ver­gisi koymak gerekir ve bu durumda o birikmiş servet muamelesi görür.”

Mahmud Ahmed, halihazır islam ülkelerindeki sanayi ürün­lerine ve ticarete zekât konup konmaması hususunda, yarınki şart­ların ne olacağım dikkate alarak bazı açıklamalar yapmaktadır.

“Önceden göremediğimiz yarınki şartlarda sosyal ihtiyaçlar için gelir temini maksadıyla, ticarete ve sanayie servet vergisi koyma zaruretinin doğması mümkündür. Bu halde eskiden beri olagelen vergilendirme esaslarına dönmekten bizi alıkoyacak hiçbir şey yoktur. Bununla birlikte biz istikbal için spekülasyon yapacak deği­liz; zira biz sadece günümüzün İslâm iktisat sistemi ile alâkalıyız. Ticaret ve sanayii devletin teşvik ve desteğine tamamen muhtaç ol­duğu bir devir olan İslam devletlerinde bulunan şartlarda, sana­yide ve ticarette kullanılan sermayeye vergi koymak, halkın refa­hını son derece rencide edecektir.”

Mahmud Ahmed, “sanayi ve ticarete konacak servet vergisi yerine devletin gelir vergisinden elde ettiklerinden ayrılacak bir pay üzerine zekât konması” görüşünü benimser. [1115]

Gerçekten de bu görüş, üzerinde dikkatle durulmaya değer ni­teliktedir. Çünkü, ülkenin iktisadî ve sanayi şartlarına göre durum düzenlenebilir.

 
Kira Geliri:

 

Klasik hukukçular devrinde ev, apartman, daire, kat, dük­kan, pasaj vb. mesken ve ticarî yerler ihtiyaca yetecek kadar oldu­ğundan, onlara zekât düşmezdi; ancak bugün sayılan yerlerde ze­kâtın farz olma sebebi, onlar devrinde olmadığından, bu gibi yerler hakkında hüküm verdikleri genellikle söylenemez. Hatta, yeni hu­kukçuların belirttiği gibi, bugünkü şartlar onlar devrinde bulun­saydı, belki klasik hukukçular da zekâta tâbi olacağı görüşünü be­nimseyeceklerdi. [1116] Yeni hukukçulardan Muhammed Ebu Zehra, A.Hallaf, A.Hasen,  M.A/Mannan,  M.Şeltut,   S.A.Sıddıki,  Muhammed Ali ve Ö.N Bilmen'e göre, kiradaki mesken ve ticarî yerler zekâta tâbidir. [1117]

Yeni hukukçular, görüşlerini şu şekilde açıklamaktadır: Esasında, bu şekilde bir hüküm vermek, klasik hukukçuların gö­rüşleriyle bir çelişki meydana getirmez. Onlarla aradaki fark, gö­rüşlerde değil, görüşlerin uygulanmasmdadır. Çünkü onlar dev­rinde bu gibi yerler, gelir getiren mallardan değildi, aslî ihtiyaçtan sayılırdı. Oysa bugün bu gibi yerler gelir getiren önemli birer kaynaktır, yani zekâtın farz olma sebebi kendilerinde gerçekleş­miştir. Bu sebeple, verilen hüküm, belki onlardan ilhamla çıkarıl­mıştır. Ayrıca, bu gibi yerlerden elde edilen gelir, topraktan elde edilen gelirin çok üstündedir. Toprağı kiraya verip gelir elde edenler ile bu yerleri kiraya verenler arasında gerçekte bir fark yoktur. Bu durumda, toprağa zekât yükleyip, evleri ve gelir getiren benzeri yerleri bu yükümlülüğün dışında tutmanın mantıkî bir sebebi yok­tur. Bu, tarım topraklarına karşı bir haksızlık olacağı gibi, halkın bina sahibi olmayı, toprak sahibi olmaya tercih etmesine de sebep olacaktır. Bütün bunlar yanında, msl., köylerdeki evler gibi gelir getirmeyen ve özel mesken olarak kullanılan evler ile gelir için bir apartmanı bulunan birinin, kendi oturduğu evine zekât düşmez; zaten bunlarda zekâtın sebebi de gerçekleşmemiştir; aynı zamanda bunlar aslî ihtiyaçtan sayılırlar.

LZK (m. 34), 1986 tarihli Sudan Zekât Kanunu (m. 29) ve Os­man Hüseyn Abdullah'ın hazırladığı zekât kanun tasarısı (m. 21/1), gayri menkul sermaye iradını zekâta tâbi tutmuştur. 1983-4 tarihli Mısır zekât kanunu tasarısı ise bu görüşe katılmamış, on­ları zekât dışı tutmuştur. 

Suudi Arabistan'da 22.03.1394 (h.) tarihli fetvaya göre, oteller­den elde edilip, nisab bulan ve havelân-ı havli dolduran gelir, tıpkı kira geliri gibi zekâta tâbidir. [1118]

 
Ulaştırma Araçları:

 

Ulaştırma işletmelerinden elde edilen gelir, zekâta tâbidir. Çünkü bu gibi gelir, zekâtın sebebi olan artıcılık vasfını tam ma­nâsıyla taşımaktadır. [1119]

Dün gelir getirmedikleri veya bulunmadıkları için sanayi ürünleri, apartman, ev kirası ile hisse senetlerine daha önceki devirîerde zekât farz kılınmamış ve bunlar,  hukukçular tarafından zekâttan istisna tutulmuşlardır. Çünkü bunlar hakkında hukukçu­ların bir şey söylemesi veya özel olarak hepsinin isim ve cinslerini saymamasındaki gerekçe, eski devirlerde sanat aletleriyle evlerde henüz zekâtın sebebinin gerçekleşmemiş olmasıdır. Fakat  günü­müzde bu tür mallar, zekâtın sebebi olan artıcılık vasfını tam ola­rak taşımaktadırlar.  Öyleyse dün gelir getirmeyen ve fakat çağı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler
« Posted on: 24 Nisan 2024, 02:18:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler rüya tabiri,Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler mekke canlı, Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler kabe canlı yayın, Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler Üç boyutlu kuran oku Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler kuran ı kerim, Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler peygamber kıssaları,Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenler ilitam ders soruları, Zekât Mevzularını Geniş Çerçevede Düşünenlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes